Geçtiğimiz hafta İzmir’de topladığı partili belediye başkanlarına seslenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'tek ses olun' uyarısında bulunarak, "Parti içinde herkes 'Ben ne olacağım?' sorusunu soruyor. Bazılarının derdi partiyi iktidar yapmak değil, partide koltuk kapmak peşinde! Nasıl belediye başkanı, nasıl milletvekili olurum, derdinde! CHP'nin acilen bir dava partisine dönüşmesi lazım. Bize davasına inanan, her türlü saldırıya karşı koyacak ideolojik donanıma sahip, parti disiplininden kopmayacak inançlı dava adamı lazım" mesajını verdi.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun verdiği mesajlar sadece bunla sınırlı değildi elbet. Belediye-Örgüt ilişkisini de masaya yatıran Kılıçdaroğlu; “Parti içinde kavga istemiyorum. Benim il başkanım kalkıp kamuoyu önünde belediye başkanını eleştirmeyecek. Belediye başkanım da örgüt işlerine karışmayacak. İl başkanıyla, milletvekiliyle, belediye başkanıyla tek ses olacağız. Kavga edenleri artık aramızda barındırmayacağız. İktidar olmak için çok çalışacağız. Belediye başkanları sadece kendi ilçelerinden değil, partinin kazanamadığı ilçelerden de sorumlu olacak. İktidarın yolu yerel yönetimlerden geçiyor” diyerek partinin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olduğunu dile getirdi.
Öncelikle mesajların İzmir’den verilmesinden dolayı bence İzmir örgütü ve İzmir’deki belediyeler kendine pay biçmelidir. Özellikle belediye-örgüt ilişkileri konusundaki uyarı dikkate alınmalıdır. Geçen yazımda dile getirdiğim gibi, maalesef CHP İzmir'de belediye başkanlarını savunup partilerini yüceltmeleri gereken makamlarda oturanlar belediye başkanlarının gölgesinde girmeden iş yapamaz haldeler. Daha ötesi belediye çalışanı yada çalışanın eşi-kızı-oğlu olmazsa ilçe yönetimine giremiyorsunuz. Bunu Kılıçdaroğlu'da görmüş olacak ki bu uyarıları yapmak zorunda hissetmiş.
Konu sadece bu değil. Özellikle sosyal medya üzerinden partilileri takip edenler yada gençlik kolları üyelerinin feryatlarına kulak verenler partinin durumunu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun neden bu uyarılarda bulunduğunu çok net anlar. Özellikle partinin seçim döneminde gece gündüz demeden koşturulan, direk tepelerinde bayrak astırılan, kar kış demeden her türlü işe koşturulan gençler yine arka planda. Yine unutulmuşlar. Bir çoğu işsiz olan bu gençlerin isyanına maalesef kulak veren yok. Seçim zamanında belediye başkanları ve milletvekillerinden çok koşturan bu gençler en çok dışlanan kesim durumunda.
Sayın Kılıçdaroğlu'nun haklı olduğu bir diğer konu ise "davaya inanmak". Zira partinin iktidarı için çalışmaktan öte kişiler kndi iktidarları için mücadele eder hale geldi. CHP ile bağı olmayan isimleri üye yaparak delege seçimlerinde avantaj elde etmek en bilinen yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Partililerin ısrarla istediği ön seçim sonrası parti kulislerinde dolaşana iddiaların dedikoduların haddi var hesabı yok. Ön seçimde listede ilk sıraları kapmak için bazı isimler ile ilgili iddialar yenilir yutulur değil. Hele listede önde çıkmak için para dağıtıldığı hatta ve hatta bu yarışta yer alan bir ismin bazı hemşehri derneklerine söz verdiği parayı ödemediği iddiaları kişisel iktidar hırsını çok net ortaya koyuyor. Ön seçim döneminde duyduğum, "Adayların delegeye verdiği yemekte rakı su gibi akmalı, balık ise başı ve kuyruğu tavaya sığmayacak kadar büyük olmalı!" sözü eminim ki bir çok partili tarafından çok net biliniyordu.
Durum bu vahamette olunca doğal olarak ana muhalefet görevi net olarak yerine getirilemiyor. Şahıslar bir sonraki dönem kendi istikballerini düşünerek hareket ettiğinden gerekli muhalefeti de yapamz hale geliyor. Yapılan tek şey dostlar alışverişte görsün misali verilen soru önergeleri. Hatta bazı soru önergeleri gündemdeki popülerliği gözönüne alınarak diğerleri tarafından da değerlendirilip tekrar sorulur hale gelmiş durumda.
Netice itibarı ile "Halkın Umudu" sloganıyla oy toplamaya çalışan CHP'de maalesef halka umut vaadeden bir hareketlenme olmadığından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İzmir'de topladığı belediye başkanlarına böylesi bir çıkış yapmak zorunda kalıyor. Özellikle Türkiye'nin içinde bulunduğu bu dönemde CHP'de tek konuşanın Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun olması yeterli değil.
GönderMe1: Karabağlar Belediyesi'ndeki personel alımlarına karşı gerek CHP gerekse e Karabağlılar arasında oluşan tepki giderek artıyor. Personel alımlarında özellikle inanç temelli alımlar yapıldığı iddiası sosyal medya da sıkça yeralmaya başladı. Daha önce de yazmıştım, belediyenin kazanılmasında önemli pay sahibi olan ve partinin dinamosu kabul edilen yıllardır emek sarfeden gençlik kolları üyeleri yerine sonradan devşirilen gençlik kolu üyelerinin alınması parti içinde ciddi sorunlara yol açacak gibi. Kendi içiniz de adil olamazsanız dışarıya nasıl olacaksınız?
GönderMe2: Dokunulmazlık tartışmasına destek veren CHP'de sıkıntılı günler var. Parti Meclisi'nde hazırlanan bildiri sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Hesap verecekler" açıklamasının ardından "gözaltı ve tutuklama sırası CHP'ye mi geldi?" sorusu parti kuislerini en çok meşgul eden sorular arasında yer alıyor. Eee ne demişler ; "Susma sustukça sıra sana gelecek!"
GönderMe3: Haftaiçi Ak Partinin yeni atanan Bayraklı, Karabağlar, Urla ve Bergama ilçe yönetimleri belli oldu. Ak Parti'yi tanıdığım ve bildiğim kadarıyla listeler için "Dağ fare doğurdu" diyebilirim. Özellikle İzmir'i kazanmak için kilit ilçelerden olan Karabağlar ve Bayraklı yönetimleri partililer tarafından pek kabul görmedi. Bazı partililer şimdiden bu ilçelerde seçime "kayıp" gözüyle bakmaya başladı.
GönderMe4: CHP Belediyeleri bu kadar kötü ve sıkıntılı giderken Ak Parti ilçe başkanlarını görebilene aşkolsun. Sanırım vatandaşın beğenmediği ve rahatsız olduğu belediye uygulamaları Ak Partililere başarılı ve güzel geiyordur. Bu sessizliğin başka anlamaı olmasa gerek.