Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemi Referandumu'nun üzerinden bir hafta geçti. Sonuçlar halen kimsenin içine sinmiş görünmüyor. Ak Partililer neden az aldıklarını tartışa dursun ülkenin gündemi YSK'nın maç oynanırken kura değiştiren hakem misali halen tartışılıyor. Bu tartışma bitecek gibi de görünmüyor. Bu konu iç hukuk yolu tükendiğinde(ki bence Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın açıklamalarından sonra bu yol kapanmıştır) AİHM'e taşınacaktır.
Sonucun analizine geçmeden önce bugüne kadar gelen süreci irdelemek lazım. Öncelikle seçim çalışmalarında Hayır Cephesi için AGİT raporuna da giren "rahat çalışamadılar. Evet ile eşit şartları yoktu" ifadesine katılıyorum. Aslında evet cephesi karar daha meclise gelmeden seçim sürecini kendince uyguluyordu. Bu süreç aslında dokunulmazlıkların kaldırılması ile başladı. Hani CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "AKP’nin dokunulmazlık teklifi Anayasa’ya aykırı ama ‘Evet’ diyeceğiz" diyerek destek verdiği iş ile başladı süreç. Bu süreç ile daha önce 7 Haziran ve 1 Kasım Genel Seçimleri'nde "Seni Başkan yaptırmayacağız" sloganı ile adeta başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Başkanlık isteyenlerin kabusu olan HDP'nin kolu kanadı kırıldı. Bu süreç sonrası 2 Eş Genel Başkanları, 2 TBMM Grup Başkanvekilleri ve 2 sözcüleri dahil 13 Milletvekili hapse atıldı. Bir güçbirliği hareketi olan HDP'nin Bileşenlerinden DBP'nin aralarında Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir, Hakkari, ŞIrnak, Ağrı, Siirt, Batman, Tunceli, Bitlis Belediye Başkanlarının da bulunduğu 83 belediyesine kayyum atanırken 89 eş başkanı tutuklandı. Kısacası bence MHP'den daha fazla belirleyici olacak parti bir anda dışarıda bırakıldı. Özellikle belediyelerinin elden gitmesi bir çok imkanında yok sayılması anlamına geldiğinin çok açık olduğu siyasi sistemimizde Kolu kanadı kırılan HDP yine de elinden gelenin en iyisini yaparak Hayır oylarına ciddi katkı koydu.
TBMM'nin 3'üncü partisi olan HDP bu sebeplerden sadece doğu ve Güneydou Anadolu'ya sıkışınca iş CHP'ye kaldı. Ve son dönemlerde "Halkın Umudu" etiketi ile siyaset aranesaında yer alan ve vatandaşlara "Siz yeter ki sandığa gidin. Oylara biz sahip çıkacağız" sözü vererek kampanyayı yürüten CHP Genel Başkanları Kemal Kılıçdaroğlu'nu geride tutup sahaya Deniz Baykal ve Muharrem İnce gibi iki hatibi sürerek çalışmalara iyi başladı. Ardından anketlere göre Hayır oyları öndeyken bu karar bir anda bu karar unutuldu ve Kılıçdaroğlu bir anda "kontrollü darbe" söylemi ile sahne alarak Ak Parti'nin mağduru oynamasına neden oldu. Bu yetmezmiş gibi o güne kadar adı sanı duyulmayan Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt'un, "Denize dökme" söylemi bu mağduriyeti adeta perçinledi ve Ak Parti'nin beklediği fırsat doğunca gerek Cumhurbaşkanı gerekse de Başbakan söylemlerini bunun üzerine kurdu.
CHP'nin sandıklara sahip çıkacağız sözü ise kendileri tarafından "oylar çalındı" söylemi ile çürütüldü. Referandum sonrası sonuçlar ile ilgili Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger'in çok sert açıklamalarının Genel Başkan tarafından sürdürülmesi beklenirken adeta yumuşatılması, parti sözcüsü Selin Sayek Böke'nin "Meclisi terketme" açıklamasının üzerinden 2 saat geçmeden TBMM Grup Başkanvekili Levent Gök tarafından yalanlanması bile Ak Parti'nin neden bu kadar uzun süredir tek başına iktidar olmasının en net cevabı olsa gerek.
Gelelim sonuçlara; başta dediğimiz gibi hiç kimse sonuçtan memnun değil. Ak Parti Cephesi açık farkla kazanmadığı ve hamle rahatlığı elde etmediği için sıkıntılı. Hayırcılar da sonucun çarpıtırıldığı iddiası ve oylara sahip çıkması gerekenlerin umutlarını yıkması dolayısıyla sıkıntılı. Sonuçlar gösteriyor ki ülke eğer siyasiler aklı selim bir tavır içine girmezse ve bu gerilimi sürdürürse tam ortadan iki cepheye ayrılacak bu nedenle de ülke de ciddi sıkıntılar yaşanacak gibi. Burda en büyük görev Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a düşüyor. Bu sonuçların ardından izleyeceği yol ülkenin geleceğini de belirleyecek. Umarım ülke aklı selimde buluşur.
GönderMe1: Bu sonuçlar sonrası Ak Parti üst yönetiminde revizyon görünüyor gibi. Bakanlar kurulunda 7-8 değişiklikten bahsediliyor ama bence asıl değişiklik Başbakan koltuğunda olacak. Koltuğa Genelkurmay eski Başkanlarından Doğan Güreş'in siyasi literatürümüze soktuğu, "Tak diye emreder şak diye yaparım" kuralına uygun biri gelecek gibi. Kim diye sormayın bakan kadrolarında bu ara en çok bağıran ve en çok öne çıkmak isteyenlere bakın sizde göreceksiniz kim olduğunu.
GönderMe2: Bu referandum sonuçları İzmir için başarıdır diyen yok gibi. Bence İl Yönetimi bu çalışmada başarısız kalmıştır. İzmir'deki MHP tabanı üzerinde 9 yıl İl Başkanlığı yapmış olan Musavat Dervişoğlu'nun etkisi ve HDP'nin İzmir'deki oylarını göz önüne alıp bir özeleştiri vermeleri gerekiyor. Sahi sol partilerde temel özellik eleştiri-özeleştiri mekanizmasının işlemesi değilmidir?