Son dönemlerde Ak Parti İzmir’de bir değişim beklentisi var. Bu beklenti dile getirilirken ortaya atılan bahane İzmir’e hitap edilememesi ve teşkilatları harekete geçirememesi olarak dillendiriliyor. Gerçi bu bahane İl Başkanı Bülent Delican’dan öncede geçerliydi sanırım sonrasında da geçerli olacak. Delican için ya da diğerleri için ne kadar geçerlidir bilmem ama bildiğim ve kesin olan bir şey var ise o da Ak Partililer’in İzmir’i anlamadıklarıdır. Anlamamak bir yana anlamak için de çaba sarf etmedikleridir.
Bence ilk yanlış oldukları konu “İzmir Sol’un kalesidir” söylemi. İzmir solun kalesi falan değildir. Olsaydı bu kentte 2 dönem Büyükşehir Belediyesi’ni muhafazakarlığından dolayı kendisi için “Takunyalı” denilen Sayın Burhan Özfatura hem de 2 ayrı partiden kazanmazdı. Öncelikle Ak Partililerin bu algıyı kafalarında değiştirmeleri gerekiyor. Bu takıntı nedeniyle İzmir ve İzmirliye neredeyse hakarete varacak söylemler gelişmeye başladı. Şimdi bazı Ak Partili okurlarımın bu tespite karşı çıkıp, “Kim ne hakaret etmiş? Örnekle” diyecektir. Bende onlar sormadan örnekler vereceğim;
Tarih 23 Aralık 2010; AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik İzmir’de yaptığı bir konuşmada, “İzmir burnu akmış, kir pas içinde çocuk gibi. İzmir’de bir şeye engel olma zihniyeti, çözümün bir parçası olmaktan daha öne geçiyor” ifadelerini kullanıyor.
Tarih 26 Mart 2013 Ak Parti Hükümeti’ne yakınlığı ile dikkat çeken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez; İzmir’e atanan yeni müftü için “İzmir’in farklı bir dindarlığı var. Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var. O nedenle irfan geleneğinden geçmiş birinin İzmir’e müftü atanması tesadüf değil” ifadelerini kullanıyor.
Bu arada İzmir’de yaşanan “Arsenikli Su Krizi” sırasında başta Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu olmak üzere Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve çok sayıda bakanın diğer iller İzmir’den kat be kat kötü durumdayken (Ankara’ya ağır metallerle yüklü Kızılırmak Nehri’nden su verilirken)sırf başka belediyede olduğu için yaşananlar.
Seçim çalışmalarına destek vermek amacıyla İzmir'e gelen ve dönüşünde izlenimlerini Twitter'deki hesabında "İzmir'den notlar" isimli 29 madde halindeki mesajlarında İzmir'i dünyanın en büyük köyü olarak nitelendiren AK Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, "CHP'li İzmirli gençlerin özgürlükten anladıkları son derece açık giyinmek, kafayı çekmek ve sabaha kadar eğlenmek” ifadeleri.
İçten’in bu sözlerinin yarattığı infiali yatıştırmak yerine daha da gerecek ifadeler kullanan Ak parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık’ın, “Cuma İçten'in haklı olduğunu görmek isteyen gece Kordon'a gitsin baksın. CHP gençliği orada kafa çekip ağaç diplerine işliyor. Yalan mı?” sözleri…
Son olarak ta İzmir’in simgelerinden olan “İzmir Marşı”nın değiştirilmesi oldu. Mustafa Kemal Atatürk’le özdeşleşen İzmir Marşı’nın İzmirliler için en can alıcı kısmı olan “Yaşa Mustafa Kemal Paşa adın yazılacak mücevher taşa” bölümü “Yaşa Binali Yıldırım yaşa adın yazılacak bu kutlu yola” şeklinde değiştirildi.
Sanırım yeterince örnek vermiş oldum. O nedenle bunun dışında kamuoyunda “Ak trol” diye bilinen isimlerin sosyal medyadaki İzmir tanımlamalarını kentle ilgili iftiradan öte gitmeyen ifadelerini dile dahi getirmeyeceğim
Ak Parti’de İzmir’de başarılı olunmamasının sebebi hep birilerine yüklenmeye çalışıldı. Özellikle de İzmirlinin kendilerini anlamadığını düşünerek “Hizmet istemeyen” olarak nitelendirildi. Oysa asıl sorun İzmir’de yaşamayan, İzmir’in kendine has havasını koklamayan isimlerin İzmir ile ilgili söylemleriydi. Bu söylemlerden daha vahimi ise bu söylemlerde bulunan siyasi büyüklere İzmir’de bulunanların karşı çıkmak yerine şirin görünmek ve siyasi ikballeri için destek vermeleriydi. Oysaki en iyi bu isimler İzmir’in kendine has bir ruhu olduğunu bilenlerdi ve bu nedenle oluşan bu kötü durumu düzeltmeliydiler.
Sözün özü İzmir’i algılamaktan bu kadar uzak, muhalefet yapmayı hakaret kabul eden bir anlayışın kenti kazanması söz konusu olamaz. Kentte o kadar kötü ve “Bunlar İzmir düşmanı” algısı oluşturmuşlardır ki şu an Başbakan koltuğunda oturan ve “Cumhuriyet tarihinin en icracı Bakanı” sıfatına sahip olan Binali Yıldırım bu kentte kabul görmemiştir.
Ortada bu kadar açık gerçekler ve siyasi tecrübe varken halen aynı hataların yapılması düşündürücüdür. Görünen o ki koltuk sahibi olmak ya da güç sahibine sonsuz biat etmek ve ondan nemalanmaya çalışmak İzmir’i kazanmaktan ve kenti kalkındırmaktan daha önemli.
GönderMe1: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazelerinde yapılan tavır uzun zamandır birkaç parçaya bölünmüş olan CHP’yi bir araya toplamış görünüyor. Kılıçdaroğlu’na kongrede rakip olan ve Türkiye turuna çıkmaya hazırlanan Muharrem İnce ve önceki Genel Başkan Deniz Baykal’ın son açıklamaları bu açıdan önemlidir. Yaşanan bu süreç CHP’nin üzerindeki ölü toprağını atacak gibi görünüyor.
GönderMe2: İzmir’den aday gösterilmesi ardından CHP İzmir İl Kongresi’nde yaşananlar nedeniyle CHP İzmir’deki parti içi muhaliflerin etrafında toplandığı isim olan İzmir Milletvekili Tuncay Özkan’ın özel bürosu muhaliflerin merkezi olmuş iddiası sıkça kulağıma gelmeye başladı. Özellikle Karabağlar’da ilçe kongresini kaybeden ekip ile diğer ilçelerdeki bazı muhaliflerin ekip ekip burada toplantı yaptıklarını öğrendim. Görünen o ki kongrede yaşanan gerginlik önümüzdeki yaz günleri gibi çok sıcak bir ortam yaratacak.
GönderMe3: İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya Ak Parti’de en önemli görevlerden biri olan Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirildi. Özellikle il ve ilçe yönetimlerinde değişiklik beklenen İzmir'den Kaya'nın bu göreve atanması kentteki dengeleri de değiştirecek gibi. Kaya odasına oturmadan çok sayıda isim sosyal medya hesaplarından kendisine çok yakın havası vermeye başladı bile. Ne de olsa yeni yönetim listelerinin hazırlanmasında Kaya etkili olacak.