Tüm Türkiye'de İçişleri Bakanlığı'nın terör olayları ve çocuk güvenliği basta olmak üzere; önlem amaçlı uygulamaya koymak istediği araç takip ve kamera sistemi uygulamalarında İzmir'de devam eden süreç garip bir noktaya doğru ilerliyor. İzmir için ortaya çıkan şartname Türkiye genelinde uygulanandan çok farklı. Öncelikli olarak TSE (Türk Standartları Enstitüsü) uygunluğu olan markalardan biri hariç İzmir'de uygunluk alamıyor. Yani merkezi hükümetin ısrarla bağıra bağıra dile getirdiği "yerli ve milli"anlaşması bu özel şartname ile adeta bypass ediliyor. Başvuru yapan firmalardan ısrarla ONVİF onayı isteniyor. Yerli yazılım sahibi şirketler ise buna karşı çıkıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi bu üyeliğe sadece para vererek sahip oluyorsunuz ve yerli firmalara hiçbir katkısı yok. İkincisi ise tamamen Türk mühendislerin emeği olan bu yazılımların kopyalanıp çalınması ihtimali.
Şartname konusunda ki gariplikler sadece bununla bitmiyor. Bir diğer tuhaf şart ise en az 3 bin araçlık iş bitirmiş olma meselesi "Ne gariplik var bunda" diyeceksiniz. Uygunluğu alan markanın, ne tesadüftür ki daha şartname ortaya çıkmadan komisyon üyelerinden bazılarını İstanbul'da ağırlayan marka olduğu iddiası, sizin de kulağınıza gelirse eminim sizde; "bu işte bir iş var arkadaş" dersiniz. . Size de bunlar bir markayı aslında alenen işaret ediyor gibi gelmiyor mu.
Uygunluk şartnamesi ile ilgili iddialar bu gezi ile sınırlı değil elbet. Komisyon üyelerinden teknik yeterliliğe sahip olanların şartnameye imza atmaktan çekinmesi ve imza için baskı görmeleri üstelik onların yerine komisyon toplantılarına hiç girmeyen amirlerinin imza attığı iddiası ise ayrı bir muamma.
Türkiye'nin hiçbir ilinde istenmeyen bu özel şartların İzmir'den istenmesi ve komisyon üyelerini İstanbul'da ağırlayan markanın tek başına uygunluk alması ya da komisyon üyelerinin yerine başkalarının imza atması iddiaları gölgesinde gidilen bu ihlede, rekabetin olmadığı bir ortam oluşması nedeniyle, doğal olarak maliyet fiyatlarını da patlamış olacak.
Bu tür ihtisas komisyonlarında odaların da belli ağırlığı olur ancak sefer iddia edilen garip ilişkileri kuran insanlar bu kez İzmir Büyükşehir Belediyesi adına karar veriyorlar. Yani söz konusu işin bütün sorumluluğu İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin omuzlarında. İzmir'in burnunun dibinde, çevresinde ya da tüm Türkiye de yerli ve yabancı firmaların benzer işleri yaptığı ve 4 bin ile 7 bin lira aralığında mal olan iş İzmir'de 10 Bin lira ve üstü bir rakama mal olursa tüm sorumluluk İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun üzerine yıkılacak. İzmir halkının parası bir şekilde haksız olarak başkasının cebine akacak. Yani o meşhur sözde olduğu gibi; birileri elma şekerini yerken, sapı İzmir'e kalacak.
Anlayamadığım nokta tüm Türkiye'de İçişleri Bakanlığı'nın başta terör olaylarının aydınlatılması, yolcu güvenliği ve şehir güvenligi için toplu taşıma araçları, okul servis araçları, personel servis araçları ve ticari taksiler de kamera araç takip sistemine ilişkin araç imal tadil montaj hakkındaki yönetmeliğinde geçen cihaz teknik şart ve özelliklerine ilişkin cihazların takılmasına ilişkin UKOME ve İl Trafik Komisyonlarınca alınan kararlarda, her il de belirtilen şart ve koşullarda TSE uygunluğu olan veya uluslararası uygunluk şirketlerince kabulü olan 5 üzerinde marka model varken neden böyle bir karar alınır?
Maalesef 16 bin 500 aracı ve binlerce esnafı ilgilendiren bir projede oluşturulan teknik şartname ile Türkiye genelinde uygunluk almış olan markalar ve modeller yerine bir markaya uygun şart ve koşullar belirleyerek esnafın ekonomik anlamda rekabet ortamını korumak yerine, bir yerleri adres gösterircesine karar alındığı iddiası ciddi bir iddiadır. İzmir halkının parası ile yapılacak işte neden böyle bir işlem yapılmıştır? Bunun mantığını anlamak mümkün değil.
Şimdi bu uygunluk şartnamesi ile ilgili başta İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere yetkililere bir kaç sorum olacak;
İzmir'de gercekleşecek bu projede yerli ve milli hiçbir markanın uygunluk alamadığı iddiası doğru mudur?
İzmir için hazırlanan şartnamede uygunluk alan markanın, komisyon üyelerini İstanbul'da ağırlayan marka olduğu iddiası doğru mudur?
Komisyon üyelerine imza atmaları için amirleri tarafından baskı yapıldığı, komisyonun teknik üyeleri şartnameye imza atmadığı için yerine amirlerinin imza attığı iddiası doğru mudur?
Türkiye genelinde 6 firmanın bu işi yapmak için uygunluğu varken İzmir'de sadece bir markanın projeye girebiliyor olması iddiası doğru mudur?
İddia edildiği gibi bu bahsi geçen şartnameye uygunluk alan firmanın müdahalesi doğru mudur?
Komisyon üyelerinin misafir edildiği İstanbul gezisinden İzmir Valisinin, Büyükşehir Belediye Başkanının ve Esnaf Odaları Birliği Başkanının haberi var mıdır?
Komisyon üyelerinin başka hiçbir firmaya gitmeyip sadece ve sadece bu markayı ziyaret etmesi ne kadar etiktir ?
Bir sorum da her fırsatta yerli ve milli üretim ile övünen ve bu tür kurumları desteklediğini ifade eden Ak Parti Hükümeti'nin İzmir İl Başkanı Aydın Şengül'e ve İzmir'de iktidar olan CHP İl Başkanı Deniz Yücel'e olacak.
Ak Parti İzmir İl Başkanı Sayın Aydın Şengül; Sayın Cumhurbaşkanı'nın her fırsatta yerliliği dile getirdiği bir dönemde böylesine büyük bir süreçte yerli ve milli firmaların dışarda bırakılmasına sessiz mi kalacaksınız?
CHP İzmir İl Başkanı Sayın Deniz Yücel; tüm sorumluluğun hukuki olarak partinizin bayrağının dalgalandığı İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde olan bir ihalenin karar alma mekanizmasının dışında daha fazla kalmayı düşünüyor musunuz? CHP ekonomik krizin esnafı salladığı bir dönem de İzmir esnafına sahip çıkmayacaksa ne zaman sahip çıkacak?