Başlığa bakınca seçim yazısı olarak görülse de bu yazımda daha çok partilerin iç durumunu irdeleyeceğim. Tabi ufak bir seçim değerlendirmemiz olacaktır. Seçim ile ilgili hemen hemen herkes beklemediği bu sonucun ardından kafalar karışsa da bu şok çok çabuk atlatılmış görünüyor. Öyle ki ekipler hemen toplanıp parti içi çekişmelere geçildi bile. İlginçtir ki MHP ve CHP içinde başlayan bu çekişme sanki tek merkezden verilmiş komut gibi aynı anda başladı.
Bu çekişmelerden ilki MHP içinde başlatıldı. İlk olarak listeye alınmayan isimlerin adları öne çıkarılmaya başlandı. Meral Akşener ve Sinan Oğan üzerinden başlatılan tartışma illerden gelen istifa haberleri ile artarak büyüdü. Bu istifalardan İzmir’de nasibini aldı. Aralarında İl Başkan yardımcılığı görevini de sürdüren 7 isim yönetim kurulundan istifa etti. MHP’nin İzmir’deki tek belediyesi olan Aliağa Belediye Başkanı Serkan Acar’ın yazılı bir açıklama yapmasının ardından akıllara, “Acaba oda Kiraz Belediye Başkanı gibi MHP’den AKP’ye mi geçecek?” sorusu geldi. Bu sorunun cevabı önümüzdeki günlerde netlik kazanacaktır.
Gelelim CHP’ye… Burada erken seçim nedeniyle ertelenen kongre süreci yeniden start aldı. Delege seçimleri ile birlikte parti içi iktidar yarışı başladı ve bu başlama ile seçim sonuçları bir anda unutuldu. İllerde bu olurken Ankara Genel Merkez’de de Genel Başkan adayları tek tek ortaya çıktı. Bu çıkışlardan en yersizi ise İzmir’e nasip oldu. İzmir Milletvekili Mustafa Balbay seçim sonuçlarını eleştirerek Genel başkan adayı olarak ortaya çıktı. Bu çıkış bazılarının hoşuna gitmiş olabilir. Ama parti tabanında büyük bir kesimden tepki var. Özellikle Balbay’ın cezaevi sürecine atıfta bulunarak, zor günde kendine destek veren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı “vefa” göstermediğini dile getiren çokça isim var. Şahsen bende bu düşüncedeyim. Özellikle kendisi cezaevindeyken kontenjandan aday gösterildiği süreçte, kendi memleketi Aydın’da bile kabul görmeyen ve tüm tepkilere rağmen İzmir’den Genel Başkan desteğiyle listeye yazılan Balbay’ın bu tavrı bence yakışı kalmamıştır. Bırakın parti geçmişini, CHP’ye kattıkları yada eksilttiklerini tartışmayı, en zor sürecinde bile kendisinden desteğini bir türlü esirgemeyen isme karşı ilk fırsatta bayrak açması bence kabul edilemez.
HDP İzmir’de her ne kadar beklediği oyu alsa da ülke genelinde kayıpları tartışıyor. Bu kayıpların en dikkat çekeni ise parti dışında gelişen olaylardan olması ise HDP’nin şansızlığı. Özellikle 7 Haziran seçimleri sonrası HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ”emanet oylar” ile ilgili yaptığı açıklama sonrası Kandil’in tepki vermesi ile başlayan süreç, son olarak HDP’nin bileşenlerinden olan DBP’li Diyarbakır’ın Yenişehir Belediyesi’nin seçim arifesinde billboardlara astığı afişler ile ayyuka çıkan süreç ciddi oy kaybına yol açtı. DBP’li Belediyelerin ardı ardına gelen “Öz yönetim” açıklamalarının ardından başta Diyarbakır’ın Sur ve Silvan ile Şırnak’ın Cizre ilçelerinde yaşanan olaylar sandıklara gidilememesi bir yana HDP içinde ciddi çatlak ortaya çıkardı. Özellikle “Sol Parti” olarak nitelendirilen HDP içinde yer alan İslami Gruplar kopmaya başladı. Buna en büyük etken ise Diyarbakır’ın DBP’li Yenişehir Belediyesi’nin seçim arifesinde billboardlara astığı afişler çok ciddi rol oynadı. Bu süreç nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’da ciddi oyları olan Med Zehra Vakfı, Öze Dönüş Harekatı (Hizbullahın eski menzil kanadına yakın gruplar) ve Gülistan Dergisi etrafında toplanan ekipler saf değiştirdiler. Kürtlerin 2 tercihi olan “Dil ve Din” seçeneği seçim sonuçlarına biraz da etki etti. Buna AKP’nin o bölgede HDP’nin yıllardır kanlısı olan HÜDAPAR ile yakınlaşması ve HÜDAPAR’ın bir seçim öncesi bağımsız kadrolarla girdiği seçimden çekilmesi ile sonuçlanan süreçte katkı koymuştur.
Netice itibari ile 1 Kasım Seçimleri sonrası muhalefet partileri bir değişim sürecine girdi. Şimdi, merak edilen tek şey bu sürecin nasıl olacağı ve sancılarının Türkiye’yi ne kadar etkileyeceği konusudur.
GönderMe1: Başta 7 Haziran öncesi ve sonrası olmak üzere 1 Kasım seçimlerine giderken AKP’yi sert dille eleştiren eski partililer, küskünler ve bir takımı zevatın seçimlere az bir süre kala “U dönüşü” yaparak keskin ve yılmaz partili moduna girmeleri seçim sonuçlarının ardından bir üst perdeye taşındı. İşi o kadar abarttılar ki bu arkadaşlar Nazi Almanyası gibi çetele tutup “bizden olmayanlar şunlar, hemen temizlensinler” moduna ilerlediler. Sahi siz ne zaman bu kadar “Zalim” oldunuz. Korkunuz söylemlerinizden dolayı “başımıza bir şey gelir korkusu mu?!”
GönderMe2: Hep derim; “CHP Delege seçimleri ve kongre sürecindeki bu aktifliği seçimlerde de gösterse eze eze iktidar olur” diye. Yine bir kongre süreci yine beni yanıltmadılar. Sağolsunlar!
GönderMe3: CHP’de son günlerde yaşanan Genel Başkanlık ile ilgili tartışma siyasette “Vefa”nın olmadığını. Vefa’nın İstanbul’da ünlü bir semt olduğu ve bir dönem Türkiye Futbol Liglerinde fırtına gibi esen bir takımın adı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu konuda bence meslektaşım olan vekiller inceleme yapmalı!
GönderMe4: AKP İzmir’de uzun süredir koro halinde İl Başkanı Bülent Delican’a gitsin diyen tayfanın bu günlerde birer ikişer, “Ya Bülent Bey iyi insan ve iyi partili ama kadrosu zayıf. Kadrosunu değiştirirse başarılı olur” söylemine geçmesi ilginç. Bu söylem değişikliği bana manidar geldi ve aklıma “Koltuk sen nelere kadirsin” sözünü hatırlattı.