AKP iktidarıyla birlikte ülkemiz çok derin siyasi savrulmalar yaşamaktadır. İktidarda olduğu 15 yıllık geçmişinde, toplumun aklında, yaptıklarıyla övünülecek olumlu bir durum var mıdır bilemiyorum? Ancak; belki ülkeyi betonlaştırma çabaları henüz bir bunalım olarak su yüzüne çıkmadığından, bazı kesimler var diyebilir. İnşaat konusunda çıkacak bunalıma, durun bakalım “turpun büyüğü heybede” denecek türden.
Ülkenin sürüklendiği dış politikadaki bunalımlar, AKP iktidarının övünerek yaptığı icraatları olup, bugün de yine övünerek, bu bataklıktan çıkma hamlelerinin, dahiyane politik davranışlarmış gibi, ellerindeki medya gücüyle toplumun beğenisine sunuyorlar. İşin enteresanı ülkenin kaderini değiştirme gayretleri kazara başarıya ulaşsa yer gök inlerdi. Şimdi bu bunalımı biz yarattık diyeceklerine, kırdıklarını döktüklerini toplarken dahi gururlarından geçilmiyor.
Düşünebiliyor musunuz? Ya da bir an aklınıza getirin. Bu Ülkenin Suriye diye bir sorunu var mıydı? Hele Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edilmişken. Peki Ülkemizin neden Suriye sorunu olarak tanımlanan bir sorunu var? Bunlar Stratejik Derinlik olarak tanımladıkları tezleriyle bu ülkenin aydınını, bilim adamını, yıllarca emek vermiş dişişleri meslek memurlarını, büyük elçileri aşağılayarak, küçük düşürerek, siz bilmiyorsunuz diyerek dışlamadılar mı? Emevi Camii’nde namaz kılma hevesleri birkaç günlük sabırla gerçekleşmiyecek miydi? Bu Ülkenin YPG diye bir sorunu var mıydı? Hatta İŞİD Kuzey Suriye’de Kürtlere zarar vermesin diye, Kuzey Irak’tan Peşmergeler’i getirip Türkiye üzerinden Kuzey Suriye’ye geçişlerine yardım etmediler mi? YPG’nin Lideri Salih Müslüm’i defalarca Türkiye’ye getirip “önemli kişi” diye ağırlamadılar mı? Bu listeyi ne kadar uzatırsak uzatalım bu sadece siyasi iktidarın vizyonsuzluğunu, dünyayı ve ülkemizi politik olarak değerlendirmede gösterdikleri acizliği, bilgisizliği pekiştirmekten başka bir sonuç doğurmıyacaktır. Çünkü hepsi geçmişte kaldı. Artık biz halk olarak hükümetin yaptıklarından bir fayda edinmeyi bırakın, şimdiye kadar yalnız Suriye konusunda yaptığımız askeri harcamalar ile mülteciler için yapılanların tümü, bazı kaynakların ifadelerine gör 50 milyar Dolar. Bu fakirden yoksuldan esirgenen ülke kaynaklarının heba olmasıdır.
Bunlar yetmiyormuş gibi, ülkemizi Ortadoğunun Lider Ülkesi yapacak olan hükümetimiz, ri’cat ederken hala övünüyor, bu yetmezmiş gibi ülkemizin “müneverleri” şimdi de bizim düşüncemize yaklaştılar diyerek, “anti-emperyalist” payesiyle onurlandırıyorlar. ( Soner Yalçın)
Bu iş böyle gitmez. Halkımız AKP hükümetlerinin yarattığı bunalımları, “Rabbim beni affetsin” benzeri özeleştirilerini dinleyip, hiç bir şey olmamış gibi düştüğü bataklıklardan çıkışlarını uzun süre izliyemez. Ülkenin daha ne tür bunalımlara düşeceğini hiçbir siyasi analist öngöremez. Ülke demokratik yolları zorliyarak bu hükümetten kurtulmanın çaresini yollarını. Sevgili arkadaşım Prof. Dr. Aziz Konukman’ın dünkü demeci ekonomik durumu da götüremiyeceklerini vurgulayarak şöyle diyor: “Hem ekonomi yönetilmiyor hem de uyarıları dinlemiyor. Hükümetin bu krizi tek başına atlatması pek mümkün görünmüyor. Osmanlı’da bile ayak divanı vardı. Şimdi o bile yapılmıyor. Yaşanan krizi aşmak için ortak akla ihtiyaç var. Bütün partilerin katılımı ile bir geçiş hükümetine ihtiyaç var. Büyük sorunlar ancak bu şekilde çözülebilir. Bu konuda ne kadar geç kalınırsa hasar o kadar büyük olur.” değerlendirmesini yapıyor.