Diyeceksiniz ki; çağdaşlaşma ile bu kelimeler nasıl bağdaşır. Oysa konuyu basit düşünmek gerekir. Çağdaşlaşma, sadece modernleşme değil, geçmişte olmayan yeni olguların ortaya çıkması olarak da değerlendirelim. Değişmeyen tek şey “değişim” gerçeği olduğundan, bu durum hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Eski Sağlık Bakanlarımızdan Rıfat Serdaroğlu’nun kişisel facebook sayfasında okumuştum. Günümüzde fuhuşa aracılık edenler (pezevenkler) ya hocalık görevi yapıyorlar, ya da hocalarla beraber müşterilerine gidiyorlar. Sermayedarları kadını otel odasına götürürlerken, birlikte olacağı kişiyle, önce imam nikahı kılıyorlar. Böylece kadın erkek “gönül rahatlığıyla!”, “dini geleneklerimize uygun!”, “günaha girmeden!” birlikte oluyorlar. Ayrıldıklarında da erkek üç defa “boş ol” diyerek kadının “özgürleşmesini!” sağlıyor. Bu talebin daha çok yeni sermayedarlardan, adına “süslümanlar” denen kesimden geldiği ileri sürülüyor. Çağımızda “küresel güçler” tarafından körüklenerek, yükselen “İslami eğilimlerin” dini ne hale getirdiklerine de güzel bir kanıt. Bunun dinle Müslümanlıkla bir ilişkisi olabilir mi? Bu nedenle fuhuşta çağdaşlaşma dedim!!!
Son günlerde ülkemizde, adı “büyüğe” çıkmış şirketlerin bankalarla olan borçlarını yapılandırma isteklerini, görmekteyiz. Bu tip taleplerin de giderek artacağını sanıyorum, son döviz kurlarındaki artışlar bunun göstergesi. Faiz karşılığı bankalardan aldıkları kredileri taksitlendirmelerinin çok doğal olduğunu düşünüyorsunuz değil mi? Elbette! Ancak yayılan söylentilere ve yazılıp çizilenlere baktığımızda görüyoruz ki; “çağımıza uygun” bir dolandırıcılık türemiştir. Nasıl mı? Bakın önceleri Ülker bu yola başvurmuştu. Ülker kredi aldığı 12 bankayı bir araya getirerek 6 milyar Dolarlık borcunu 2 yıl ödemesiz 10 yıla yayarak yapılandırmayı istemiştir. Ülker’in, “Türkiye’deki şirketi Yıldız Holding borçları yapılandırırken, yine kendi şirketi meşhur çikolata devi Godiva’nın da sahibi olan, Londra merkezli bir diğer şirketi Pladis’e tüm hisselerini satması” akıllara servet transferi mi yaptı sorusunu getirdi. Yani Yıldız Holding’in hisseleri İngiliz menşeli bir şirkete ait. Bu da çağımıza uygun bir durum. Sermayenin serbest dolaşımı sayesinde bunları yapmak yasalara uygun.
Benzer dedikodular Doğuş için de yazılıp çiziliyor. Doğuş Gurubu’nun hikayesini daha geniş anlatılması gerektiğini biliyorum. Umarım bu konuda bildiklerimi sayfa arkadaşlarımın bilgisine sunarım. Doğuş elindeki Garanti Bankası hisselerini belli aralıklarla 7.7 milyar Dolar’a İspanya’nın BBVA Bankasına sattı. Peki buna rağmen Doğuş nasıl oluyor da 5.6 milyar Dolar borcunu ödeyemiyor da yapılandırma istiyor. İşte söylentiye ve yazılan çizilenlere göre bankasının Türkiye’deki hisselerini sattığı İspanyol Bankası’nın, İspanya’daki hisselerini alarak servetinin tabiiyetini Türk olmaktan çıkarıp İspanyol’a dönüştürüyor.
Nasıl, anlaşılıyor değil mi? Bu da çağımıza uygun sermayenin serbest dolaşımı gereği yapılmış bir eylemdir. Yani yeni dünya düzeni, fuhuşu ve dolandırıcılığı meşru saymayı hafızalarımıza kazıyor. Peki bu bir dolandırıcılık değil mi? Taktir sizin, ben de bu gerekçeyle başlığa bu kelimeleri koydum.. Peki gerçek ne?
Bu çağda bir kadın hala ekonomik nedenlerle bedenini satıyorsa, insanlığın yüz karası bir durumdur. Bazı iş adamları, yıllardır sahip oldukları kazançlarını, servetlerini ülke dışına kaçırıyorlarsa, bilin ki o ülkeye güven duymadıkları bir sistemin yerleşmiş olduklarına kanaat getirdiklerinden. Zengin böyleyse vay fakirin haline.