CHP’de olmaması gereken, 1980 öncesi pek rastlamadığımız davranışlar giderek yaygınlaşıyor. Parti Genel Başkanı, AKP İktidarını eleştirirken sürekli liyakat sorununu gündeme getirmesine rağmen bakıyorum, partinin “öncü kadroları”, kendilerini her makama uygun görüyorlar. Bu Partinin az oy aldığı üye sayısının yetersiz olduğu, bazı görevlendirmelerde yeteri kadar yetişkin kadro bulamadığı yerlerde böylesi davranışlar makul görülebildiği gibi elzem de olabilir. Ancak partinin % 50 oy aldığı yaklaşık 125.000 üyesinin bulunduğu İzmir gibi bir yerde sayıları bir elin parmaklarıyla sınırlı olan “öncü kadro” niteliği kazanmışların “hem o pozisyon, hem de bu pozisyon” taleplerine siyasi söylemde Fransızca “kariyerist”lik denir. Dilimizde “mevki düşkünü” ya da “mevki’ye bağımlılık” da demek mümkün.
Bu da nerden çıktı diyenimiz olabilir. Yakın geçmişte bir genel seçim oldu. Bir parti üyesinin, her seçimde aday olma hakkı, hem tüzüğümüzün üyeye tanıdığı bir hak, hem de ülke siyasetinin harman olduğu parlamentoda olma arzusu, ülkesi için taşıdığı umudunu, hayata geçirmesi için bir fırsattır. Partinin belirleme yöntemlerine göre genel seçimlerde kendine o şansı bulamayan partili, benim “liyakat ve siyasi birikim” konusunda fikrim saklı olmakla birlikte, kendini yetkin, birikimli, yönetim becerisine güvenerek yerel yönetim seçimlerinde de aday olabilir.
Peki milletvekili olan arkadaşlarımız, üç ay önce listelerde yer edinmek için nasıl bir yol ve yöntem izlediklerini, iyi kötü tahmin ettiğim süreçler sonucunda, listelerde yer alıp, hele hele parlamentoda da yer almalarına rağmen, bugün önümüzdeki yerel seçimler için aday olma eğilimleri ve eylemlerine illa ki; bir kelam etmemiz mi gerekir. Doğrulardan uzak davranışlarınıza karşı, ettiğimiz bu sözler nedeniyle, nezdinizde illaki, “kötü”, “pervasız” adam olma gibi,bir etiketimiz mi olsun? Halk bizi anlamıyor diye bir tekerlememiz var ya. Peki içinizden biri olarak ben bu davranışı anlayabiliyor muyum?
İzmir’de parti çok mu zorda ki; bu kadar üyenin içinde aday olmaya layık, partiyi temsil edecek kimseler bulamıyoruz? Ya da çıkan aday adaylarını hiç mi bir yere layık görmüyorsunuz? Eğer aday olabilecek kimse yoksa; bu ayıp siz partinin “öncü kadroları”nın ayıbı olduğu aklınıza gelmiyor mu? İkinci dönemdir milletvekilliği yapıyorsunuz, ey vah! Örgütümüz, ölmüş, bitmiş, çökmüş, demediniz. Gidip efendim öyle acı içindeyiz ki; “mevcutlar yetersiz” onlardan aday olmaz, Aziz Bey giderse aday bulamayacağız dediniz mi? Şimdi sinsi sinsi kendinizi aday adayı göstermeniz, İzmir halkının bilincinde bunlar aday bulamıyor gibi bir olumsuzluk yarattığı aklınıza gelmiyor mu? Özdemir İnce’den esinlenerek bir söz söylememi hak ettiniz. Özdemir İnce bu yetmez ama evetçi tayfasına “analarından doğma haklılar. Sizler de “ananızdan üstün mü” doğdunuz. O da bana bu da bana.
İlçe Belediye başkanlarına bir diyeceğim yok. Bireysel iddiasıdır. İlçemde çok başarılıyım. Deneyim ve birikimimi İl’e taşımak istiyorum, diyebilir. İnsanların becerisini tartmak bize düşmez. Asıl rahatsız edici olan partililerine güvenmeyen kendilerini her şeye kadir görenlere.