En anlamlı ve en düşük seviyede olan küfürümsü bir cümle arıyorum, yok hiç biri sinirlerimi yatıştırmaya yetmiyor!
Olan biteni bir iki kelime tam olarak anlatacak belki, lakin terbiyem tarafından yasaklı.
Siz yazımın başlığına takıldınız farkındayım.
Mecazi anlamda bir tabir sadece. Babanıza güven tabii. Baba candır. Kötüler, sapıklar hariç. Onları insan sıfatına bile koymuyorum.
Neyse konumuz babalar değil. Kafanızı daha meşgul etmeden konumuza dönsem iyi olacak.
Anlatacağım olay ilk değil, son da olmayacak biliyorum.
Hiç birinin acısı, utancı bir ötekisinden ne az ne de çoktur. Bunu da biliyorum.
Anne değilim ama, evinde üç kız kardeşi olan bir abla olarak anlatabilirim duygu ve düşüncelerimi, bildiğim en kolay yol bu, isteyen baba olarak okur, isteyen anne, ya da yalnızca bir insan.
Şimdi şöyle düşünün küçücük bir kız çocuğu. Gözlerinin içi gülen. Hayata daha adapte olamamış, cıvıl cıvıl bir kız çocuğu.
Ne güzel geldi değil mi? Hepimizin içi ısındı bir anda.
Şimdi yüzünüzü düşürmeye hazır olun. Çünkü o kız çocuğu babası tarafından cinsel istismara uğradı.
Sizi daha fazla merakta bırakmadan hemen habere geçmek istiyorum.
Haber şu!
Antalya Manavgat'ta yaşanan cinsel istismar olayı kan dondurdu.
İddiaya göre; Baba kanser hastası eşinin tedavi gördüğü sırada 4.5 yaşındaki öz kızına 1.5 yıl boyunca istismarda bulundu. Olayı köşesine taşıyan Ayşe Arman. "Aşağılık mahluk, eşine yıllarca zaten eziyet ediyor. Sapık cinsel isteklerini kabul etmese, zorla yapıyor. O kadar ki kadın sonunda hastalanıyor" ifadeleriyle dehşetin boyutunu gözler önüne serdi.
Söz konusu kişinin başka bir kadına yönelik ırza tadaddi suçundan 2 yıl 10 ay mahkumiyetinin olması ise işin başka bir boyutu.
Bu tür haberlere şaşırıyorsak nağmerdim!
Şaşırmıyoruz da. Ar damarımızın ağırına gidiyor artık!
O çocuk babası tarafından uzunca bir süre istismar edildi. Ne yaptı, nasıl yaptı bilemeyiz. Ama canını çok acıttığından adım gibi eminim Öyle ki çocuğun, arka kuyruk sokumunda basit tıbbi müdahaleyle giderilmeyecek derecede ‘ekimoz’ olduğu tespit edilmiş durumda. Yani cilt yırtılmadan altındaki bir kılcal damarda görülen kanama, halk arasında kan oturması da denir.
Olayı öyle sakin bir şekilde detaylıca anlattığıma. bakmayın. Yazımı yazana kadar aklım bin yere gitti geldi. İçtiğim sigaranın haddi hesabı yok.
Bu olayı yazarken Adana'da bir düğünde tecavüze uğrayan ve maalesef olay sonrası hayatını kaybeden yavrumuzu da düşündüm. Dahası tecavüze uğrayan tüm kadınlarımızı ve çocuklarımızı düşündüm.
Ve şuan tüm düşündüklerimi sizin de düşünmenizi hatta mümkünse empati kurmanızı istiyorum.
Bir tecavüz sahnesi düşünün. Tecavüze uğrayan savunmasız minicik bir beden, yada bir kadın. Onu size bırakıyorum.
Sakin bir kuytuda güçlü bir erkeğin ani saldırısına uğruyor. Leş gibi kokan ağzını zor kullanarak ağzına yapıştırıyor. Hırıltılar arasında salyalarını dudaklarına bulaştırıyor. Korkan çocuk kaçmaya çalışıyor. Erkek, gücünü gösteriyor ve çocuğu bir çırpıda yere atıyor. O zaman da çığlık atmaya başlıyor çocuk ama onun balyoz gibi inen darbeleri karşısında nefesi kesiliyor.
Sonra mı? Sapık işini bitiriyor. Sırada kurbanının sonunu hazırlamak var.
Alaycı bir tavırla kurbana soruyor. Hangi sonu istersin? Başının taşla ezilmesini mi, yoksa onlarca bıçak darbesiyle delik deşik edilmeyi mi? Ya da tanınmasın diye cayır cayır yakmak mı?
Şimdi bir anlığına arkanıza yaslanın anlattıklarımı sanki sizin başınıza yada bir yakınınızın başına gelmiş gibi düşünün.
Ve inandığınız tüm değerler üzerine yemin edin ve söyleyin.
Nasıl hissettirdi?
Hayali bile kabus yaşattı size değil mi?
Sözüm özellikle erkeklere. Bedensel olarak tacize ve tecavüze uğrayan her kadınla beraber sizin de erkeklik onuruna, haysiyetine, şerefine de tecavüz ediliyor.
Peki, o zaman neden ölüm uykusuna yatmış mevta kadar suskunsunuz be kardeşim niye?