Karınca kolonilerini bilirsiniz. Çalışmak için yuvalarından kalabalık gruplar halinde çıkarlar, belli bir yöne kanalize olmuş adımlarla hedeflerine yürürler. Saldırıya uğrarlarsa birbirlerine kenetlenerek direnirler. Yuvaya götürecekleri, tek başlarına kaldırmaları asla mümkün olmayan yükleri yine o düzenli kalabalığın içinde yardımlaşarak kaldırırlar ve asla birbirlerinden kopmadan aynı uyumlu adımlarla yuvalarına dönerler. Bu aksamayan düzende yaptıkları her şeyi yapmakta zorunlu olduklarından, baskı altında kaldıklarından ya da öne geçmek kaygısıyla değil görevleri gereği yaptıklarını görürsünüz.
Dünkü İstanbul mitingine katılanlardan biri olarak orada gördüğüm, yaşadığım ve hissettiğim ve içinde olmaktan onur duyduğum büyük kitlenin içinde bir karınca olduğum duygusunu yaşadım. Orada ne bir taşkınlık, ne farklı bir ses, ne kavga ne gürültü... Sadece adalete susayanların kararlı adımları ve büyük bir kalabalık oluşturabilmiş olmanın coşkusu ve "hak hukuk adalet" sloganı vardı.
Bir yolculuktu;
Yıllardır bütün sabır taşlarını un ufak eden bir tevekkülle iktidarın tekerine çomak sokmaktan kaçınır görüntüsünü üzülerek kanıksadığımız Kılıçdaroğlu, tüm dünyayı şaşırtan kararlı adımlarla 25 gün boyunca Ankara-İstanbul arasını katederken önce kuşkuyla, sonra inanmazlıkla daha sonra şaşkınlıkla hepimiz farklı farklı düşünce ve inançla ama onunla birlikte yürüdük...
Dün; yani 9 Temmuz 2017; tarihi bir gündü...
Türkiye'nin her şehrinden, farklı inanç, yaşam ve düşünce biçimini taşıyan ama hayatımızdan çalınan "adalet" kavramını geri isteyen müthiş bir topluluk oradaydı. Kaldırılması gereken ağır bir yük vardı ve herkes omuz vermek üzere toplanmıştı.
Ve İstanbul Maltepe sahili bu tarihe imza atılan yer...
Kör gördü, sağır duydu oradaki milyonların haklı çığlığını...
Üzerimizde kurulan baskı, dayatılan çaresizlik duygusu, hayatımızdan parça parça koparılarak alınan özgürlüklerimiz ve her gün daha ağır hissettiğimiz eşitsizlik ve adaletsizliği yaratanların karşısına dikilip "biz buradayız, hiç de az değiliz; diyenler elini kaldırsın" sorusunun cevabı o meydanda verildi...
O gün o meydandaki karıncalardan biri olmaktan mutluyum...
Neden şimdi?
Birileri bir yerden düğmeye mi bastı?
Geç mi kalındı?
Arkası gelir mi yoksa estirdiği rüzgar bir süre yüreğimizi dalgalandırır geçer mi?
Bu gibi yüzlerce soru sorulabilir, zaman içinde yaşayıp göreceğiz...
Umut hep vardır...
Ve bu ayaklar yürümeye alışkın...
Dip not: Teknolojinin bu kadar ilerlediği şu zamanda bile komik duruma düşme pahasına korku dağları bekliyor. İstanbul Valiliğinden alel acele yapılan 175 bin kişilik katılım açıklaması bile "Adalet Yürüyüşü"nün ne kadar kaçınılmaz hale geldiğini açıklıyor.
Bu açıklama ileride, devletin kurumlarındaki yandaşlığın, sistemdeki çürümenin komik bir kanıtı olarak okullarda okutulabilir...