Barış Terkoğlu: Harp okulu mülakatlarında Erdoğan "asrın lideri" olarak anılmış, Atatürk'le kıyaslanmış!

TAKİP ET

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, 23 Ocak 2018'de cumhurbaşkanlığı sarayındaki güvenlik toplantısına SADAT'ın kurucusu Adnan Tanrıverdi'nin de katıldığını anımsatarak, harp akademileri mülakatını bilen isimlerle yaptığı konuşmayı aktardı.

Barış Terkoğlu, bugün yayımlanan “SADAT’çıların harp okullarında ne işi var?” başlıklı yazısından satır başları şöyle:

Harp akademileri mülakatında, genellikle beş kişilik bir komisyon görev yapıyor. Askere dair diğer meselelerde olduğu gibi, mülakatlarda da 15 Temmuz sonrası en önemli değişiklik, “asker karışmasın” yaklaşımında. Askere alınacak isimlerin seçimine, asker neredeyse müdahale edemiyor.

Komisyonda sadece bir muvazzaf asker bulunuyor. Çoğunlukla yarbay rütbesinden seçilen, zaman zaman binbaşı ya da albay da olabilen askerin, mülakatta sözü hiçbir şekilde geçmiyor. Öyle ki bir mülakatta askeri üye, “Bizi dinleyen yok” diyerek sinirlenip salonu terk etmiş.

Bir mülakatta, asker üye, başvuran 10 türbanlı adaydan 8’ine olumlu oy kullanmış. Ancak 9. isme “yeterli değil” deyince, “Türbanından mı rahatsız oldunuz” denilerek taciz edilmiş. Bir başkasında, asker üyenin olumsuz oy verdiği aday imam hatipli olunca, “İmam hatip karşıtı mısınız” diye sataşmaya uğramış.

Mülakat komisyonunda, askeri camiayı en iyi bilen, normal olarak görev başındaki asker. Ancak komisyon başkanı hiçbir şekilde o değil. Bu görevi Milli Savunma Bakanlığı’ndan gelen, çoğunluğu birkaç yıllık memur kişiler yapıyor. Mülakat yapılmadan önce, sadece farklı salonlardaki komisyon başkanları bir araya geliyor. Bu isimler “seçecekleri kişilerde nelere dikkat edeceklerini” konuşuyor. Bu aşamada bile askerin görüşü alınmıyor.

Gelelim üçüncü kişiye. Üçüncü kişi bir psikolog. Askeriyede bu görevi yapan isimler olmasına rağmen, o da çoğunlukla asker içinden seçilmiyor. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ve Sağlık Bakanlığı’ndan geliyor. Üstelik, mülakat dışında, bedensel yeterlilik testlerinde bile, askerden değil Milli Eğitim Bakanlığı’ndan görevlendirme yapılıyor.

Gelelim mülakatta dördüncü ve beşinci üyeye. İşte bu isimler bazen iki eski askerden bazen de bir eski asker bir bakanlık memurundan oluşuyor. Ödenekle görevlendirilen bu eski askerlerin belli bir ideolojik çerçeveden seçilmesi, mülakatları tartışmalı hale getiriyor. SADAT ya da ASDER gibi oluşumlarda görev yapan, irtica nedeniyle ordudan atılmış, AKP’nin iadei itibar verdiği bu isimler mülakatları ideolojikleştiriyor.

Daha da önemlisi, mülakat komisyonlarının koordinasyonunu da irtica nedeniyle ordudan atılmış, bu kurumlardan çıkmış, eski bir asker yapıyor. Bu kişinin, mülakat öncesindeki toplantıya, elinde listeyle gelip “Bunu almayın”, “Şuna dikkat” gibi uyarılarda bulunduğu anlatılıyor.

Gerilim öyle bir noktaya gelmiş ki… Kamuoyunun yakından tanıdığı bir amiral, mülakatların yapıldığı binaya kadar gelerek, “FETÖ bağlantılı bu isimleri bizim okulumuza alamazsınız” diyerek isyan etmiş. Bunun sebebi, kimi adayların FETÖ okullarından gelen geçmişiymiş. Bu tartışma sırasında, komisyondaki eski askerlerden bazılarının da çocuklarını FETÖ okuluna verdiği anlaşılmış. Amiral duruma “pes” demiş. Bir başkasında, mülakatlardan çıkan bir kadın yarbay, “Bunlar okula FETÖ’cüleri alıyorlar” diyerek isyan etmiş.

Askerlerin şikâyetleri doruğa çıkıp mülakatlarda yaşananlar Milli Savunma Üniversitesi Rektörlüğü’ne kadar gidince, rektörlüğün kritik bir ismi, mülakatların yapıldığı binaya gelmiş. Askerlerle de diyaloğu iyi olan sivil isim, komisyondakileri toplayarak uyarılarda bulunmuş. Onlara “Sizden ideolojik değil, liyakate dayanan seçim yapmanızı istiyoruz” demiş.

Rektörlüğü bile bu noktaya getiren, komisyonların bazılarında yaşanan kan donduran diyaloglarmış. Örneğin bir komisyonda, adaya, “Muhsin Yazıcıoğlu sence kazayla mı suikastla mı öldü” diye soru sorulmuş. Birinde, “asrın lideri” diye anılarak, adayın Erdoğan’a bakışı sorgulanmış. Hatta birinde Atatürk ile Erdoğan’ı karşılaştıran yorum yaptırılmış. Bu sorular, “Milli ve yerli aday seçiyoruz” diyerek gerekçelendiriliyormuş.