Buğra Gökce'den Gerçek Haberci'ye çarpıcı açıklamalar: "Daha iyisini yapabileceğim için buradayım"

TAKİP ET

İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBŞB) eski Genel Sekreteri ve İzBŞB Başkan Aday Adayı Buğra Gökce bir grup gazeteciyle kapalı bir toplantı da bir araya geldi. Gökçe, basın mensuplarının sorularını yanıtladığı toplantıda aday olmaya nasıl ve ne zaman karar verdiğiyle birlikte birçok bilinmeyeni anlattı.

GERÇEK HABERCİ-İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBŞB) eski Genel Sekreteri ve İzBŞB Başkan Aday Adayı Buğra Gökce kapalı bir toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gökce, gazetecilerin sorularını yanıtladığı toplantıda hakkındaki zimmet iddialarına, ithal aday söylemlerine, aday adayı olmaya nasıl karar verdiğine, adaylık niyetini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na nasıl aktardığına ve ‘İmamoğlu’nun Şube Müdürü’ söylemlerine yanıt verdi. Gökce, öncelikle ‘İthal aday’ söylemlerine yanıt verdiği toplantıda, “İthal aday lafının benimle alakası olmadığını düşünüyorum ama bu anlamda bir hassasiyet olması anlaşılır. Benim İzmir hikayem 2008’de başlıyor, her hafta İzmir’e gittim geldim. İzmir’in 2 Nolu Koruma Kurulu’nda çalıştım. 2008 ve 2011 yılları arasında her hafta İzmir’e geldim ve belki de İzmir ve çevresini, hatta en fazla Bakırçay’ı çok iyi öğrendim. 2 Nolu Kurul’da 1 yılı aşkın süre başkanlık yaptım. 2011 döneminden itibaren İzmir’in bürokrasisini, Aziz Başkan’ı tanırım. 2009-2014 yıllarında Çankaya’da başkan yardımcılığı yaparken her hafta gittim geldim. 2014 seçimlerinin hemen sonrasında Bülent Bey Çankaya’ya aday gösterilmedi. Oğuz Oyan, İlhan Tekeli ağırlıklarla beni Aziz Bey’e referans göstermişler.” 


“8 sene İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne hizmet ettim”
Benim aktif olarak oda yöneticiliği yaptığım dönemde Oğuz Oyan, CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı’ydı. Ben de 32 yaşında Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı’ydım. 30 yaşında 2’nci başkandım ŞPO’da ve bu sürede Genel Başkanımız İstanbul’da yaşadığı için toplantılara ben katılırdım. Birgün birisi bu toplantılardan birinde ‘Adınızı alabilir miyim?’ demişti, o kişi Kemal Kılıçdaroğlu’ymuş. Henüz o dönem kendisi yeni milletvekili olmuştu. Onları tanımıyordum bile ama gençlik ateşiyle yaptığım konuşmalar sayesinde bu isimlerle tanıştım. 20 senedir CHP siyasetiyle tanışıyorum. İlhan Tekeli o dönemde Aziz Bey’e danışmanlık yapıyordu ve benim de doktora hocamdı. 2014 yılında onların önerisiyle İzmir’e geldim. Esasında gelmek istemedim çünkü Aziz Bey bana bir görev teklif etmedi ama ‘Gel’ dedi. Daha sonra Fen İşleri Daire Başkanı olarak göreve başladım. Ekim ayının 28’ine kadar Fen İşleri Daire Başkanlığı yaptım, o gün Aziz Bey beni çağırdı, ‘Genel Sekreter Yardımcılığı’na da sen bakacaksın’ dedi. 2015 yılının sanıyorum mayıs ayında da İcracı birimlerin tamamını da bana bağladı. 2016’da 15 Temmuz darbesinin olduğu dönem de Pervin Hanım’ın emeklilik dönemiydi. Genel Sekreterlik görevi bana verildi istemememe rağmen ama yine de verildi ve vekaleten Genel Sekreterlik yaptım, daha sonra da asaleten aynı göreve atandım. 15 senedir bu şehre hizmet ediyorum, 8 sene Büyükşehir Belediyesi’ne hizmet ettim” ifadelerini kullandı.
“İzmir’i iyi bilirim”
Gittiği halk buluşmalarında mahalle muhtarlarının isimlerini ezberden söylediğini söyleyen Gökce, “Gittiğimiz yerlerde muhtarın adını söylüyorum, ilçe başkanının adını söylüyorum insanlar şaşırıyor ama ben bunları biliyorum. İzmir’in birçok sokağını birçok köyünü bilirim, sanırım gitmediğim köy kalmamıştır. Kınık’ı bilirim, Beydağ’ı bilirim, Kiraz’ı bilirim. Gittiğiniz her yerde zaten biriyle tanışıyorsunuz irtibatta kalıyorsunuz. 8 buçuk yılda İzmir’de tanıdığım insan sayısı Ankara’da tanıdığım insan sayısından fazladır. ‘En iyi ben bilirim’ demek benim tarzım değil ama iyi bilirim diyebilirim” dedi.

“İzmir delegasyonu bir şeylerin değişmesini istedi”
CHP Büyük Kurultayı’nın 2 turu arasında İzmir delegasyonun etrafına toplandığını ve İzmir’de bir şeylerin değişmesi gerektiğini söylediğini ifade eden Gökce, “Benim esasında kendi hayatıma ilişkin bütün beklentim, bizim 2023 seçimlerini kazanmamız ve benim Ankara’ya gidip devlet yönetiminde yer almaktı. İzmir’deki bürokrasi de bunu çok iyi bilir çünkü kendilerine defalarca kez şunu söyledim ‘Bu devleti yönetmek kısmet olduğunda yönetecek kadroları nereden bulacağız? Kendinizi hazır tutun, buradan kadro üretmemiz gerek’. Seçimi alabilmek adına hepimizde çok büyük bir heyecan ve umut vardı ama yapamadık ve hepimiz hayal kırıklığına uğradık. İzmir’le ilgili seçimden sonrasına kadar herhangi bir gündemim ya da beklentim yoktu fakat genel seçimlerden sonra bir yandan İzmir’den cılız sesler duyulmaya başladı. Kurultay sürecinden sonra benden daha çok İzmir’den ses çıktı. Kurultay sürecinde Ankara’daydım ve birçok delegasyonla karşılaştık. Kurultay’ın 2 turu arasında şaşırtıcı bir şekilde bütün İzmir delegasyonu etrafımda toplandı. Toplananların bir bölümü artık İzmir’de bir şeylerin değişmesi konusunda parçaları birleştirdi. Bunu İzmir delegasyonundan gördüm ve duydum. Bunları İzmir’de yazıldığını da öğrendim, o dönemde özellikle İzmir’e gelmedim. Bu, benim olabilir mi diye düşündüğüm bir şey oldu. Bir yandan İzmir’deki vatandaşların memnuniyet düzeyi, kurultaydaki herkesin pozisyonu sebebiyle bu olabilir mi diye bir senaryo yazdığımı düşünüyorum. O zaman ben bu işi yapabilirim, bahsedilen sorunları çözerim, bu kenti bilirim, kurum da kentte vakit kaybetmez düşüncesini ilk kez oluşturabildim. Bunlardan önce böyle bir hayalim olmamıştı” şeklinde konuşarak aday adayı olmaya nasıl karar verdiğini söyledi.
“Ben Kimsenin adamı olmadım”
‘İmamoğlu’nun şube müdürü’ ifadesine cevap veren Gökçe, “Bu çok terbiyesiz ve saygısızca, kesinlikle kabul edilemez. Bu hem Ekrem Bey’e hem bana çok büyük saygısızlık. Ben, 18 ay çalıştım Ekrem Bey’in yanında. 3 yıl Tunç Başkan’la 5 yıl Aziz Bey’le çalıştım, Bülent Başkan’la çalıştım. Ben, kendimce özgül ağırlığı olan, hükm-ü şahsiyeti olan birisiyim. Birinin adamı olmadım, ben görev adamı oldum. Bu noktaya kadar da herhangi bir kollamacı ilişkiyle gelmedim ve şu anda tüm bu ilişkileri reddediyorum. Hiç kimsenin adamı değilim, Aziz Bey’in de adamı değilim. Ben birisinin desteğiyle bir yere gelinmesini doğru bulmuyorum. O süreç şöyle gelişti, biz, kamu görevlisi olarak buna benzer bir süreç söz konusu olduğunda siyasi iradeyle medeni bir münasebet kurup derdimizi anlatmak zorundayız. Kurultay’dan 2 hafta sonra Ekrem Başkan’dan randevu istedim özel bir görüşme için, uzunca bir görüşme yaptık. Ben, İzmir’den bana ulaşan sesleri anlattım, talep ve ilgiyi anlattım ve kayıtsız olmadığımı söyledim. Bunları benden duymanızı istedim, ‘Benden başka birinden size gelirse sizi huzursuz edebilir’ dedim, o da ‘Ben de duydum’ dedi. ‘Bunları bilmelisiniz çünkü bir ihtimal olursa bunun gereğini yapacağım’ dedim, Ekrem Başkan da ‘Siyasetle münasebet kimsenin tekelinde değil. Senin de bir ilginin olması normal, ‘Sen bu işlerden anlamazsın, yapamazsın’ düşüncesinde olsam otur oturduğun yerde derim ama sen siyasetten anlayan birisisin. Medeni cesaret göstermek anlamında bir heyecanın varsa bu senin hakkındır. Özgür Bey sizi tanıyor mu?’ dedi. ‘Sizden eski tanıyordur’ dedim, babamın cenazesine geldi ve anneme ‘Bir isteğin var mı?’ dedi, annem de ‘Bunları (AKP) gönderin’ dedi. Özgür Özel beni 2011’den bu yana tanır ve hukukumuz vardır. Özgür Özel’in belediyelerle ya da belediye bürokrasisiyle tipik siyasetçilerden farklı olarak ‘Şu işi yapın’ gibi teması olmaz. Ekrem Başkan ‘Bu senin kararın, böyle bir yola çıkmak istersen çık ama benden yana bir beklentiyle yola çıkıyorsan çıkma’ dedi. Ben de ‘Benim böyle bir beklentim yok, sizden izin istiyorum’ dedim, o da ‘Yolun açık olsun’ dedi. Herhangi bir şeye dahli ya da müdahalesi olmamıştır. Aziz Başkan’la da hiç kopmayan bir ilişkim oldu, o belediyeden çok daha eski hukuku olan insanlar ayrılırken ben orada onun elini öptüm” dedi.

“Tunç Başkan’la geçiş sürecini rahat yürütürüz”
Aday olup kazandığı takdirde Tunç Soyer’le geçiş sürecini çok rahat yürüteceklerini ve hiçbir gerginlik olmayacağını ifade eden Gökce, “Ben o tedirginliğin içerisinde Genel Sekreter olarak görev yaptım. Belediye Başkanı Aziz Bey’di Tunç Bey de Belediye Başkan adayıydı. O süreçte ne Aziz Bey Tunç Bey’e bir kabalık etti ne de biri diğerini yanlış ya da kaba bir söz söyledi. Ben de bu süreçte bir tampon görevi gördüm ve Tunç Bey’e brifing vererek göreve hazırlanmasına yardımcı oldum. Bunları yaptığım günün bir akşamında Tunç Bey’e ‘Siz göreve gelir gelmez istifa edeceğim’ bile dedim. O geçiş döneminde bile saygı çerçevesinde yürüdük, benim Tunç Başkan’la kötü bir hikayem yok. İzmir’de beraber çalıştığım kimseyle kin ya da nefret temelli bir hikayem yok. Ben, devlet ve parti terbiyem gereği yaşadıklarımı anlatmam. İzmir’den ayrılacağım süreçte dahi tek bir kötü söz bile söylemedim. Evlilikler bitiyor, insan anasıyla babasıyla fikir ayrılığına düşüyor, fikir ayrılığı da olur anlaşmazlık da olabilir ve yollar ayrılabilir. Ben kendi açımdan süreçleri medeni şekilde yürüttüğümü düşünüyorum. Tunç Başkan’la İstanbul’a geldiğinde karşılaştığımız hatta onu karşıladığım oldu. Hatta Barış Bey’i Genel Sekreter olarak atayacağını ilk bana söyledi, ‘Çok iyi yapmışsınız’ diye sarıldım kendisine. Tunç Başkan’la geçiş sürecini yürütememek gibi bir sorunumuz olamaz” diye konuştu.
“Tunç Başkan’a içerledim”
İzBŞB’deki Genel Sekreterlik görevini bıraktıktan sonra Tunç Soyer’in de imzasının olduğu bir kınama yazısı aldığını ve bu sebeple Soyer’e kırıldığını ifade eden Gökce, “Ben İstanbul’a gittikten sonra Teftiş Kurulu’ndan Tunç Başkan’ın da onayladığı bir kınama yazısı aldım, doğal olarak bununla alakalı çok da içerledim. Bu olabilecek bir şey değil. Bahsedilen Sayıştay İlamı’nı Sayıştay, ‘Genel Sekreterle alakası yoktur’ diyerek kaldırdı. Benim sicilimde en ufak bir leke dahi yoktur. Son dönemde tam adaptif, Ödemiş’teki tesislerle alakalı raporu yazan denetçi Genel Sekreter’i de rapora dahil etti. Büyükşehir Belediyesi’nde harcama yetkisi ya da gerçekleştirme görevlisi değildir ve mali sorumluluk doğuran evraklara imza atmaz. Kamu zararı mali sorumluluk üzerinden çıkar. Arkadaşlarım ihaleye çıkmakla alakalı yetki istemişler ve imza atmışım. Bu imzayla alakalı tali sorumlu olarak beni de dahil etmiş. Bu zat-ı muhterem benim arkamdan Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği’ne namzet edildi. Sayıştay olur verseydi belki de bugün Genel Sekreter olacaktı. Mali konularda imza atmamış bir adama böyle bir ceza verilemez. Daha bu bana tebliğ edilmeden gazetelerde ‘Buğra Gökce ve ekibine zimmet’ diye haberler çıktı. Sayıştay’ın üst kurulunda bu ortadan kalkacaktır. Kınama cezası da kendi prosedüründe makul bir süreç içerisinde kalkmış olur, aynı şey Ödemiş için de olacaktır. Bunlar maksatlıdır ve çok rahatsız edicidir” dedi.
“Siyaset mekanizmasında sürekli vardım”
Bürokrat olarak siyasetin içinde yer aldığını ancak bir figür olarak sahnede olmadığını ifade eden Gökce, “Siyasi görülmemek kısmına katılmıyorum. Kamu görevlisi aktif siyaset içerisinde görev alamaz ama ben konuştuğum her konuda bir dünya görüşünü ifade ederim. Barınma sorununda, yurt sorununda, taksi sorununda kendi görüşüme ilişkin bir çerçeve çizmeye çalıştım. Siyaset mekanizmasında sürekli vardım, sadece demeç vermedim ve siyasi pozisyon almadım. Siyaseti, ilçe, il, mahalle delegesi kim olacak kısmından ibaret görürseniz ben bu kısımda yoktum ama derseniz ki kurumun politikası ne olacak, başkan nasıl konum alacak ben bunların hepsinde vardım. Aziz Bey’le çok kavga ettiğim, ‘Aman başkan onu değil bunu deyin’ dediğim çok olmuştur. Siyasi yapının çok kuvvetli olduğu bir biçimde Büyükşehir Belediyesi’nin yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mehmet Gönenç ‘Ben Büyükşehir’e aday olmak istiyorum ama sen varsan ben olmam’ dedi. Ben de ona, ‘Başkanım eğer olabilecek isen ben aday olmayayım sen aday ol’ dedim. O da ‘Benim öyle bir gücüm yok’ dedi, ben de ‘O zaman lüzumsuz bir Büyükşehir adaylığı başvurusu yapma benimle beraber ol kuvvetli bir meclis oluşturalım’ dedim. Bu düzeyde başka kimse yok ama yakınımda isimler var. Mehmet Gönenç’i bu bölgede benim vekilim olacak diye tanıttım. Mehmet Gönenç benimle birlikte çalışacak” diye konuştu.

“Devlet dilini bilmek gerek”
İzmir’in kronikleşmiş sorunlarını devlet dilini ve irtibatını doğru kullanarak çözeceğini, bunu yapabilecek bilgi ve deneyime sahip olduğunu söyleyen Gökce, “Devlet dilinin ve irtibatının doğru kullanılması bazı sorunların çözülmesi için vesile olabiliyor. İzmir’deyken birçok önemli konuyu devlet kurumlarıyla doğru münasebet kurarak çözmüştüm. İzmir depreminde de bunu yaptım, buradan ayrılırken sayın Vali bana takdirname verdi. İzmir’de Genel Sekreterlik yaparken Karayolları Bölge Müdürlüğü yapan Abdülkadir Uraloğlu şu an Ulaştırma Bakanı. Mesela İstanbul’da çok ağır bir UKOME sorunu yaşıyoruz. Taksi konusunda bir çözüm bulduk, bir yol açıldı. Son zam konusunda bizzat Ulaştırma Bakanı’yla görüştüm. Her yıl yapılan maratona karayolları izin vermedi, boğazın statiği açısından. Ekrem Başkan’a dedim ki ‘Bana müsaade edin Bakan Bey’le görüşeyim’, gittim görüştüm ve o koşu yapıldı. Bakan’a ‘Köprü Ak Parti dönemindekinden farklı değil. Şimdi müsaade etmezseniz konunun siyasi olduğu düşünülür. Önlem tarif edin yapalım’ dedim ve o koşu yapıldı. Bazı işler taraflar arasında aşırı siyasallaştığında, siyasi en aktif pozisyonu alarak ‘Bunu ben yapıyorum’ gibi pozisyon aldığında karşı taraf ‘Bunu yapamazsın’ ya da ‘Yaptırtmam’ diyor. Bu kadar siyasallaşma olmadığında, devlet dili dediğimiz budur, birçok iş çözülür. Sorunlar çözülsün de bakanlarla birlikte açılış yapalım. İzmir’in sorunu çözülsün de ne olursa olsun. Ankara’yla ilişkileri de doğru bir barış içerisinde kurabiliriz. Tabi, İzmir duruşunu kaybetmeden bunu yapabiliriz. 
“İzmir depremi olduğunda…”
“İzmir’in sorunlarını ve gündemini iddia ediyorum çok iyi biliyorum. Hakkımızı yedirtmem ama sorunu da çözerim. Bir örnek vereyim, İzmir depremi olduğunda Yavuz Selim Köşger Vali olarak İzmir’e atanmış. ‘AFAD da olağanüstü toplantı yapılıyor’ dediler ve ben gittim. Dediler ki ‘Çadır kentlerin daha yaygınlaştırmayacağız, PKK ve DHKP-C burada bir şeyler yapıyor’. Yolda giderken Engin Altay aradı, Engin Özkoç aradı, Özgür Özel aradı. Bir çadır kent yapılacak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapacak. Can Bey de oranın genel sekreteri, o gelmiş çadır kenti yapmak için. İlçe Emniyet Müdürü oraya vardığımızda ‘Bu çadır kent yapılmayacak’ dedi. Hüseyin Ağabey’i aradım, ‘İlçe Emniyet Müdürü’yle tebligat mı yapıyorsun, müdür bana posta koyuyor’ dedim, ‘O konu ayrı ben seni arayacağım’ dedi ve Face Time’dan aradı ve ‘İstanbul Belediyesi onu yapsın istenmiyor’ diyor. CHP tarafı da o çadır kent yapılacak, git oraya kavga et diyor. Güvenlik toplantısında konu ‘Güvenlik nedeniyle’ diyerek anlatılıyor. İsmail Çataklı sordu, herkes ‘Tamam efendim’ dedi. Ben, ‘Var’ dedim, Vali de öyle bir baktı ki canımı aldı bakışlarıyla. ‘Nasıl’ dedi? dedim ki ‘Efendim siz bir karar almışsınız ancak ben buraya gelirken telefonlar aldım ve CHP tarafında karar böyle okunuyor. İstanbul Belediyesi buraya çadır kent kurmasın diye okunuyor. Belki niyet bu değildir ama böyle okunuyor. Biz, gündeme böyle mi gelmeliyiz yoksa buradan bir beraberlikle mi çıkmalıyız? dedim. Vali Bey bana, ‘Çadır Kenti müsaade edin kuralım. Bırakın İzmir Belediyesi olarak kuralım, İstanbul Belediyesi de başka şekilde destek versin dedim’, ‘Yapar mısın?’ dedi, ‘Evet yaparım’ dedikten sonra dedi ki ‘Genel Sekreter ne diyorsa onu yapın’ dedi. O çadır kent oraya kuruldu ve hiç kimse bir kavga tartışma duymadı. Suhuletle bu sorun çözüldü. Tarafların arasında bu dengeyi kurmak kentin geleceği açısından önemli bir iştir” şeklinde konuştu.
‘Senden mutlaka yararlanacağız’
Aday adaylığını görüşmek üzere gittiği Genel Merkez’de Özgür Özel’in kendisine ‘Senden mutlaka yararlanacağız’ dediğini ancak kimsenin yerinin garanti olmadığını söyleyen Gökce, “Garanti olmak kısmı mümkün değil. Bizim partimizde Belediye Başkanı’nı Genel Başkan tek başına belirlemediği için kimseye ‘Adayımız sensin’ diyemiyor. Önce Ekrem Bey’den izin aldım, daha sonra Genel Başkan’la samimi bir görüşmemiz oldu, bana ‘Senden mutlaka yararlanacağız’ dedi. Genel Başkan’ın bir garantisi söz konusu değil. Ben garanti aldım demem çünkü böyle bir şey yok. Büyükşehir olmazsa ilçe belediyesi teklif edilecek gibi bir malumatım yok. Benim, yetenekleri ve yapabileceklerimi göstereceğim bir yere ihtiyacım var. Konuştuğumuz devasa sorunların çözüleceği yer İlçe Belediyesi değildir. Özellikle Ankara’yla ilgili hiçbir gündemim yok” dedi.
“Aday gösterilmesem bile İzmir’de olacağım”
Aday gösterilmese dahi İzmir’de İzBŞB adayı ve ilçe belediye başkan adaylarıyla çalışacağını söyleyen Gökce, “Her yerde söylüyorum, partimizin adayı kimse aday adayları onun arkasında durmalıdır. Kimsenin benim için bitti deme lüksü yok. Benim için de söz konusu şey budur. Aday olamasam bile sahada olacağım. Bizim partimiz aday belirlendikten sonra aday değişen bir parti, bunun garantisi olmaz. Ben, hayata İzmir üzerinden devam edeceğim” diye konuştu.
“3B’yi 4B yaparım”
İzmir’i 3B ile yöneteceğini, 3B’nin Bağışıklılık, Barışık ve Bakımlı olduğunu söyleyen Gökce, “Her gittiğim yerde belediyeyi 3B ile yöneteceğim diyorum. 1’incisi bağışıklığı güçlü İzmir, ekonomik krizden depreme, sosyal kırılganlıklara kadar bağışıklığı yüksek ve dirençli İzmir. Depreme direnci artırabilecek yollar var, Bakanlık ve ulusal ve uluslararası sermayeyle iç içe bunu yapabiliriz. Sermaye girmeden bazı işler yapılamıyor. Bazı yatırımlar İzmir’e gelemiyor, her şeyi dava edenler var ve sermaye gelemiyor. Tabi ki bu kent rant ve yağma kenti olmasın ama nitelikli değişim ve dönüşüme de ihtiyaç var. Bir revizyon olmadan değişim ve dönüşüm işi çok vakit alır. Meclis kararıyla kat vermek doğru işler değil, siyaset bazen bunu da getirebilir. Orada, dönüşümü vatandaş kendi başına dairesini yenilemek için 1 milyon TL çıkınca diyor ki ‘Evimi yeniden mi satın alıyorum?’. Vatandaşa kolaylık sağlamazsan olmuyor. Yapılan her projeye muhalefet olunca olmuyor. 2’nci B barışık, muhtarla, örgütle, Ankara’yla barışık bir süreç yürütmemiz gerekiyor. Barışıklık, değerlerinin tümünü de koruyan bir bağışıklılık olmalıdır. 3’üncü B de bakımlı, parkından yeşiline, su parkına kadar bakımlı bir İzmir. Bu B’lerin altı doldurulabilir. Şu an böyle bir vizyon anlatıyorum ama aday olursam projelerimi de açıklayacağım. 3 B’yi de Buğra yapar 4’üncü B diyorum” şeklinde konuştu.
“Siyaseti tasarlamak gibi bir düşüncem yok”
“İzmir’de siyaseti tasarlamak gibi bir derdinin olmadığını söyleyen Gökce, “Ben o gelenekten gelmiyorum. Hiçbir yeri vekaleten ya da asaleten tasarlamak gibi bir derdim yok. Oralar kendi dinamikleri içerisinde kendini yönetsin ki olması gereken de budur. Ben, bu kenti yönetmek istiyorum. Bu alana Genel Merkez düzleminde oluşmuş siyasi ağ karar versin, ben bu gelenekten de gelmiyorum” dedi.

Buğra Gökçe Gerçek Haberci çarpıcı açıklama