Eğitimde Sınıfta Kaldık!

TAKİP ET

Eğitim Sisteminde son 15 yılda sürekli değişen müfredat, her yıl değişen sınav sistemi, özel okullara yenilen devlet okulları, İslami Vakıflarla yapılan protokol gereği dışardan derslere giren sözde öğreticiler, yoksulluk sınırı altında eğitim veren öğretmenler nedeniyle Türkiye, Avrupa stantlarının çok gerisine düşerek, eğitimde ikmale kaldı.  

Gerçek Haberci muhabiri Aycan Karadağ, öğrenci velileri ve milyonlarca öğrenciyi boşluğa düşüren Adalet ve Kalınma Partisi iktidarının eğitim politikalarını, hükümete yakın ve muhalif olan eğitim sendikalarının temsilcilerine sordu.  İşte aldığımız cevaplar… 

Aycan KARADAĞ: 2017 yılı eğitim- öğretim devam ederken sınav sistemleri bir anda değişti. Bununla ilgili birçok eleştiri de oldu. Siz, bu sınav sistemi değişikliğini nasıl buluyorsunuz? 



Eğitim Bir-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Ali Musa BİNA: Eğitim-Bir-Sen olarak, TEOG yerine, az sayıda öğrencinin seçici liselere yerleştirilmesi ve geri kalan öğrencilerin kendilerine en yakın okula gitme imkânı veren yeni sistemi olumlu olarak değerlendirmiştik. Ancak, soru sayısının az olduğunu ve sınavın sadece 8’inci sınıfı kapsamı gerektiğini vurgulamıştık. Bakanlık, daha sonra, sınavın uygulanma biçiminde yaptığı değişikliklerle soru sayısını 60’tan 90’a çıkarmış ve sınavın sadece 8’inci sınıf müfredatını kapsayacağını belirtmiştir. Bu değişiklikleri, sınavın uygulanma biçimini iyileştiren olumlu gelişmeler olarak değerlendiriyoruz. Bakanlık, merkezi sınavla yerleştirmenin dışında kalan öğrencilerin ise “Mahallinden Yerleştirme Sistemi’ ile yerleştirileceğini, bunun da, öğrencinin tercihi, evinin okula yakınlığı ve mezun olduğu okul kriterlerinin dikkate alınarak gerçekleştirileceğini ilan etmiştir. Yani, mahallinden yerleştirmede ilk olarak öğrenci tercihinin dikkate alınacağı, eğer bir okulu iki kişi tercih etmişse öncelikli olarak daha yakın olanın yerleşeceği, bir okulu aynı binada oturan iki kişi tercih ettiğindeyse öncelikli olarak mezun olunan ortaokulun kıstas alınacağı belirtilmiştir. Buna ilaveten, öğrencilerin 9 okul arasından 5 okulu tercih edeceği ifade edilmiştir. Yapılan açıklamada dikkat çeken husus, 5 okul tercihinin içinde sadece Anadolu liselerinin değil, diğer okul türlerinin de tercih edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Son olarak, farklılaşmış program uygulayan proje okulları, fen liseleri, sosyal bilimler liseleri ve tematik meslek liselerinin sınavla öğrenci alan okullar olarak tanımlanacağı açıklanmıştır. Bu açıklamalar sonrasında yerleştirme işlemlerine ilişkin şu sorunların devam ettiği görülmektedir; Uygulanması düşünülen söz konusu merkezi yerleştirmeyle, TEOG’da yaşanan tüm sorunların ve yerleşme baskısının yeniden karşımıza çıkacağı kanaatindeyiz. Bakanlık tarafından daha önce yapılan açıklamalar, kimsenin istemediği okul türüne gitmeyeceği yönündedir. Ancak, yapılan son açıklamadan, tercih ekranında öğrencilerin Anadolu lisesi dışındaki okul türlerinden de tercihte bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. Eğer böyle bir uygulama yöntemi seçilirse, öğrencilerin istemediği okul türüne yerleştirilmesi söz konusu olacaktır. Bunun yerine, öğrencilerin istedikleri okula gitmelerine imkân verecek bir yerleştirme anlayışı benimsenmelidir. Sınavla öğrenci alan okulların seçiminde mevcut tüm fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, proje okulları ve tematik liselerin belirlenmiş olması uygun bir yaklaşım değildir. Merkezi sınavla öğrenci alan okulların belirlenmesinde nüfus ve kentin büyüklüğü gibi faktörler dikkate alınmalıdır.



Türk Eğitim-SEN İzmir 2 nolu Şube Başkanı İrfan TOKSOY:  Türkiye’de tabii sınav sistemi değişiklikleri çok uzun yıllardan beri yapılıyor. Gönül ister ki, sınavsız bir sistem olsun. Başbakan 600 tane nitelikli okul var dedi. Bunu tersten okursak eğer, geriye kalan okulları niteliksiz diye yargıladığını söyleyebiliriz. Nitelikli okul kavramı hazırlıksız söylenen bir tavır oldu. Biz listelere baktığımızda 10 tane nitelikli okul olduğunu gördük İzmir’de. Ama hiç nitelikli okul olmayan ilçelerimiz var. İzmir’in köklü okulları, nitelikli okul statüsüne girmediğini gördük. Cumhurbaşkanımızın, eskiden TEOG mu vardı söyleminden sonra bir anda bu sınav türüne geçildi. Bundan dolayı da hazırlıksız yapıldı. Milli Eğitim Bakanı, ‘Bize güvenin’ diye bir açıklama yaptı sonrasında. Hukuk devletlerinde, kişilere değil, sistemlere güvenmek lazım. Böyle de demesi lazım. Uzun bir sürede açıklama yapılamadı. Sonra açıklama yapıldığında: Nitelikli okullarla ilgili sınav olacağı, nitelikli okullara giremeyen öğrencilerin de, kendi mahallelerindeki okullara kayıt olacağına dair söylem oldu. Bu ilginç sorunlara neden olabilecek bir durum. Sıralamayla ilgili bir endişe var. Nitelikli okulla ilgili sınava girdi, kazanamadı. Diğer tarafla aynı anda mı tercih yapılacak. Eş zamanlı yaparsa sınavı tercih ettiğim için, diğer okulların kontenjanlarından yararlanabilecek miyim? Endişeleri olmaya başladı. Bugüne kadar net açıklamalara yapılmadı. Bazı eklemeler yapılıyor. Nitelikli okulların sayısının artacağını düşünüyoruz. Tire ilçesinin nitelikli okul yok diyorsanız, bu sefer göç başlar. Sıkıntı şu; Siz okullarınıza, eşit bir şekilde eğitim veren ortamlar haline dönüştürürseniz, bu sıkıntıların hiçbiri olmaz. Türk milleti değişimi benimsedi ama değişen sistemi sorgulamada sorgulamadı sıkıntı var. Sistem değiştirerek mükemmele ulaşamayız. Bir sistemi geliştirerek mükemmelle ulaşabiliriz. Sadece AK Parti iktidarında bile 6 tane farklı bakan geldi. 17 sınav değişikliği yaşadık. Programlarda değişikler birçok kez yaşandı. Milli Eğitim’in başındakiler, ortak aklı devreye sokmamız lazım. Söylemler olarak ortak akıl uygulanmalı diye söyleniyor ama uygulama yapılmıyor. Eğitimi, diğer sorunların önüne çekmeliyiz. 



Eğitim-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Necip Vardar: Bu sınav sistemini açıkladığı güne ilişkin bir durum değil. Bu sınav değişikliğiyle ilgili daha öncesinden bir hazırlık vardı. Sınav sistemi tamamen ortadan kalkmamıştır. Asıl mesele, İmam-Hatip Lisesi’nde okuyan öğrencilerin, başarı durumlarının süreciyle ilgili. Biz, sınav sistemine karşı bir sendikayız. TEOG sınavından sonra adrese dayalı sistemin mantığı şu; 600 tane okul seçilmiş. Bunların 300 tanesi sosyal bilimler ve fen bilimleri, kalanı proje okulları. Bu proje okullarının çoğunluğu da İmam-Hatip Liseleri. Son iki yılda İmam-Hatip Lisesi’ne giden öğrenci sayısının azaldığını görüyoruz.  Bu gidişata dur demek ve İmam- Hatip Liselerini daha popüler hale getirmek amaçlanıyor. Yüzde 10’luk dilimde olan öğrencileri, mecbur İmam-Hatip Liseleri’ne göndermeyi planlıyorlar. Sürekli sınav türü değişiyor. Soru sayısı, türü, ders sayısının sürekli değiştiğini görüyoruz. En son haliyle; 8’inci sınıfın müfredat konularından 90 soru sorulacak ve 135 dakika süre verileceğini belirttiler.  Kafalar karışık durumda. Bakanlığın da, velinin de, öğrencinin de, bizim de kafalar karışık. Sınav sisteminin değişliğinin özünde yatan konu; yüzde 10’luk dilime giren öğrencilerin, İmam-Hatip Liseleri’ne yerleştirilmesi isteniyor. 

Aycan KARADAĞ: Velilerle görüştüğümüzde, devlet okulların yetersiz olduğunu iddia ediyorlar. Bununla beraber, son iki yılda özel okullara büyük bir kayma olduğunu görüyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Eğitim Bir-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Ali Musa BİNA: Devlet okullarının yetersizliği gibi bir ifadeyi kabul etmiyoruz. Eksikliklerine rağmen, devlet okullarında kaliteli bir eğitim verilmektedir. Devlet okullarında hizmet veren öğretmenlerimiz, sıkı sınav süreçlerinden sonra kadroya alınmaktadır. Bu sınavlar sonucunda alanında uzmanlaşmış ve donanımlı arkadaşlarımız, devlet kadrolarına atanabilmektedir. Bizim öğretmen kalitesi anlamında bir sorunumuz yoktur.

Türk Eğitim-SEN İzmir 2 nolu Şube Başkanı İrfan TOKSOY:  Bu konuyla ilgili aynı sorunu daha önce sağlık alanında yaşadık. Devlet sağlığı yapamıyor mantığına getirdiler ve mantar gibi özel hastaneler türedi.  İşin ilginci bu özel hastaneler, yaptıkları iş içinde, devletten çok büyük bir katkı alıyor. Bunun aynısı döndü Milli Eğitim’e uygulandı. Devlet, devlet okullarında sorunları görmüyor. Böyle olunca aile de; borç yapıp, kredi çekip, çocuğunu daha imkânı yüksek okulda okutmak istiyor. Bugün birçok devlet okulunda ciddi sorunlar var. Fotokopi makinası dahi olmayan devlet okullarımız var. Bu işe sürükleyen Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Özelleştirmenin önünü açtılar. Bu sınav sistemi değişiklikleriyle, bu durumu daha da tetikleyeceğini düşünüyorum. 

Eğitim-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Necip Vardar: Siyasi iktidar, bu dönüşümden iki şekilde faydalanıyor; Birincisi, okulların İmam-Hatipleşmesi ya da öğrencilerin bu okullara yönlendirilmesi. İkincisi ise, eğitim, piyasalaştırılıyor. Belli bir kesim, devletin okullarında, otorite bulunmasından dolayı, dini motiflerin, müfredata serpiştirilmesi, öğrencilerin, dinselleştirme çabasına girilmesini gördüğü için, çocuklarını özel okulla gönderiyor.  Aslında veliler, laik ve bilimsel eğitimi satın almak zorunda kalıyorlar. Bu nedenle özel okullara bir yönelim söz konusu. Böyle giderse eğer, önümüzdeki yıllarda, bunun daha da artacağını düşünüyoruz. 

Aycan KARADAĞ: Sendikalarda ihraçlar hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Eğitim Bir-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Ali Musa BİNA: Biz terör örgütlerine bulaşmış, terör örgütlerinden emir ve talimat alan ve onlarla ilişkisi olan kimselerin gelecek nesillerin beyinlerini yıkamasını elbette istemiyoruz ve cezalarını çekmelerini istiyoruz. Fakat yürütülen soruşturma neticesinde bu tür örgütlerle bir ilişkisinin olmadığının tespit edilen kişilerin de mesleklerine iade edilmesini bekliyoruz. Aslı astarı olmayan ihbarlarla yürütülen itibar suikastlarının da karşısındayız. Hakkında herhangi bir belge ve bulgu bulunmayan kişilerin, sadece şikayetler nedeniyle, gece yarısı operasyonlarıyla toplanıp günlerce nezarethanede tutulmamasını da doğru bulmuyoruz

Türk Eğitim-SEN İzmir 2 nolu Şube Başkanı İrfan TOKSOY:  Biz de ihraç durumu pek fazla olmadı. Daha önceki yıllarda belki vardı ama hem Memur- Sen’in kurulması hem de Memur- Sen’in içindeki bu yapıya mensup kişilerin de kendi sendikalarını kurmasıyla, o kişilerin de oraya kaymasına neden oldu. Kendi şubemizde yaklaşık 2 bin kişide 9 kişi civarında. Bunlarında pek çoğu, banka işlemleriyle ilgili. Bu arkadaşların da döneceklerini düşünüyoruz. Sıkıntı şu; devletin içinde bu yapılanma vardır. Biz de her zaman şunu söyledik: Devlet içinde devletin olmasını asla kabul etmeyiz. Devlet, millet için vardır. Devlet, bu ülkenin vatandaşlarına eşit bir şekilde davranmak zorundadır. Bugün paralel yapı dediğimiz yapılara benzer yapılar halan devam etmektedir. 

Eğitim-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Necip Vardar: 1 nolu şubemizde 15 arkadaşımız ihraç edildi. İl genelinde de KESK bütünlüğü olarak, 130 arkadaşımız ihraç edilmiş durumda. Toplamda ülke genelinde 4 bin 99 arkadaşımız ihraç edildi. Haksız, hukuksuz, hiçbir incelemeye tutulmadan ihraç edilen arkadaşlarımız var. Biz bu arkadaşlarımızla uzun süredir bir dayanışma içindeyiz. Onlara hukuksal destek veriyoruz. Ve tekrar işlerine dönmeleri için sokaktayız. İzmir’de Çarşamba Karşıyaka’da, Cumartesi günleri değişik ilçelerde, basın açıklamaları yapıyoruz. Kamuoyunu bilgilendirmek için. Biz biliyoruz ki, KESK’te ki ihraç edilen bütün arkadaşlarımız, hiçbir suçunun, ihraç gerektiren bir durum olmadığını biliyoruz.  Bu yüzden bu arkadaşlarımız bir an önce işlerine geri dönmek zorunda. Geri döneceğini biliyoruz. 

Aycan KARADAĞ: Milli Eğitim’in, bazı vakıflarla yaptığı protokolleri nasıl yorumluyorsunuz? 

Eğitim Bir-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Ali Musa BİNA: Bakanlığın protokol imzaladığı dernekleri ve vakıfları iyi araştırması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim-öğretimi sekteye uğratmadığı, amacı, kapsamı ve niteliği açıkça belirtildiği sürece Milli Eğitimin bu tür anlaşmalar yapmasında sakınca görmüyoruz.

Türk Eğitim-SEN İzmir 2 nolu Şube Başkanı İrfan TOKSOY:  Basına yansımdan önce el altından, bazı vakıflarla anlaşmalar oldu. Hizmet Vakfı var, Ensar Vakfı var. Daha birçok vakıf var. Biz, İzmir’de Hizmet Vakfı ile olan bir dosyamız oldu. Hizmet Vakfı, okullara gitmiş ve ‘Değerler Eğitimi’ diye bir eğitim veriyor. Sınıfına gittikleri bir öğretmen arkadaş vasıtasıyla haberimiz oldu. Bu uygulama yanlış yapılıyor. Ders saatinde böyle bir uygulama olmaz. Biz öğretmeniz. Değerler eğitimi ile ilgili veremeyeceğimiz ne var ki, vakıflardan eğitmenler geliyor? Biz bunu anlamıyoruz. Bayraklı’da bir okulda şöyle bir olay olmuş; Vakıf adına gelen bir kişi derse girmiş. Hocamızda elini uzatmış. Vakıftan gelen de ben abdestliyim diye hocamızın elini tutmamış. Hocamız bayan diye elini tutmamış. Okulun veremediği eğitimi, dışardan bir vâkıfın vermesi doğru değildir. Eğer böyle bir eğitim verilecekse, senin yetiştirdiğin öğretmenler tarafından verilmelidir. 

Eğitim-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Necip Vardar: Milli Eğitim Bakanlığı, kendi siyasal ideolojik hegemonyasına uygun adımlar atıyor. Bunlardan bir tanesi de cemaat, tarikatlarla ilişkili olanlarla çeşitli protokoller imzalayarak, bunların okullara girmesinin önü açılmakta. Siyasal anlamda iktidar olduk ama kültür- sanat anlamında iktidar olamamalarının sonucu yapılan bir hareket. Milli Eğitim, hiçbir şekilde, vakıflar aracığıyla kamunun yapması gereken bir şeyi vakıflara devredilemez. Bütün bu protokollerin iptal edilmesi gerekiyor.  Normlar hiyerarşisinde, protokollerin bir yeri bulunmamaktadır. Eğitim-Sen, müdahale edebildiği alanlarda bu protokollerin 

iptali için çalışmada yürütmekte. İptal edildiğini de görüyoruz. Eğitim-Sen olarak, bilimsel, laik, demokratik, anadilinde eğitim ve kamusal eğitimin savunucusuyuz.

 

Aycan KARADAĞ:
Son olarak, toplu görüşmelerde verilen zam oranı nasıl buluyorsunuz? 

Eğitim Bir-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Ali Musa BİNA: Her daim alandayız. Eğitim çalışanlarının sıkıntılarını biliyoruz. Sorunlarının çözümü için ter akıtıyoruz. Bu konuda kayda değer bir mesafe de katettik. 4.Dönem Toplu Sözleşmesi’nde toplam tam 258 kazanım elde ettik. İlk teklifteki zam oranları ile imza altına aldığımız zam oranları arasındaki fark; ortaya koyduğumuz kararlılığı gösteriyor. Memur-Sen, akademik hizmet sendikacılığı, insan merkezli ve çözüm odaklı sendikacılığı noktasında çıtayı, bir çokları açısından ulaşılması imkansız bir noktaya çıkarmıştır. Maaş zammına ilişkin genel artış oranı dışında, gerek genel toplu sözleşmede gerekse hizmet kolu toplu sözleşmelerinde yer alan mali ve sosyal haklara, demokratik haklara ilişkin kazanımlar da var. Örneğin helal gıda sertifikasına sahip yiyecek ve yemek malzemelerin kullanılmasına ilişkin teklifimiz,  çocuk yardımının engelli çocuklar için artırımlı ödenmesine ilişkin bir hüküm, eğitim kurumu bulunmayan yerleşim yerlerinde görev yapan kamu görevlilerinin eğitim gören çocuklarının yurtlara yerleştirilmesinde öncelik verilmesi, öğretim yılına hazırlıkta verilen ödeneklerde ciddi artışlar, yeni kurulan üniversitelerde çalışanlara ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nde çalışanlara ilave tazminat ekledik. 4/C ve geçici personellere yapılan ek ödemelere ilaveler gerçekleştirdik. Engelli arkadaşlarımıza da destekler verdik. Engelli çocuğu bulunan kamu çalışanlarımızın engelli çocuk yardımına önemli bir artış oldu. Kreş imkanları geliştirilmeye çalışıldı. Arazide çalışan kamu görevlilerine yönelik ve vergi daireleri gibi yoğunlukta çalışan vatandaşlarımıza önemli düzenlemeler hazırlandı. Bayram ve özel günlerde mesai yapan memurlarımızın mesailerini artırıldı. Hacca gitmek isteyen kamu çalışanlarına kolaylık sağlandı. İzni kalmayan, izinlerini kullanmış olan kamuda çalışan hac adaylarına ek olarak 20 gün ücretsiz izin verdik. 21 gündür yürüttüğümüz müzakerelerimiz,  80 milyon vatandaşımıza yarar sağlayacaktır.

Türk Eğitim-SEN İzmir 2 nolu Şube Başkanı İrfan TOKSOY:  Toplu iş sözleşmesi gibi bir şey. Bir taraf var, hakem var. Yetkili olan sendika var, diğer sendikalar da gözlemci olarak bulunuyor. Daha çok yetkili sendikanın teklifleri ciddiye alınıyor. Bugün hükümetin verdiğiyle, yetkili sendikanın istediği arasında uçurum fark var. Onlar, siyasetten medet umarak söyle bir teklifte bulunmuşlardı; 10 artı 6. Onu da şuna bağladır, AK Parti’nin 16’ncı yıl dönümü olduğu için. Ama 4 artı 3 buçuğa tav oldular. Bu durum, birinci teklifiniz uçuk bir teklifti. Olmayacak bir teklifti. Ya da memuru sattınız. 0 nokta 5 artışına tav oldular en son. Bu oranı kimseyi memnun etmedi. Memur- Sen üyelerini bile memnun etmedi. 

Eğitim-SEN İzmir 1 nolu Şube Başkanı Necip Vardar: Toplu görüşmelerdeki süreçte biz, Ağustos ayında deşifre etmeye çalıştık. Bunun bir ortaoyunu olduğunu kamuoyuna anlatmaya çalıştık. Hem bakanlık hem yetkili olan sendika, bu süreci kamuoyunun önünden kaçırmaya, kapalı kapılar ardında yaptığı görüşmelerle süreci götürmeye çalıştılar. Sonuçta gördük ki, yetkili sendikanın talep ettiği ile atılan imzalar arasında inanılmaz bir fark oldu. Çok önemli taleplerimiz, hayat bulmamıştır.