Gazeteci Kocabaş; "Bayraklı'da bir pazar açıldı ki kimsenin umurunda değil. Adı rant pazarı besbelli"

TAKİP ET

İzmir'in önde gelen gazetecilerinden Hasan Tahsin Kocabaş, İzmir Depremi sonrası yaşananları kaleme aldı. Kocabaş deprem bölgesinde yaşanan yıkımlar ve mağduriyetlere duyarsızlığa da isyan etti.

GERÇEK HABERCİ-Gazeteci Hasan Tahsin Kocabaş Dokuz Eylül Gazetesi’ndeki köşe yazısında İzmir Depremi sonrası yaşananlara adeta isyan etti. Kocabaş , yaşananları unutmadığını belirterek; “Bayraklı’da bir pazar açıldı ki kimsenin umurunda değil. Adı “rant pazarı” besbelli. Onca boşaltılan bina var ama yıkılan çok az. Yıkılan binalar içinde ise projelendirilen sadece iki arazi var. Rivayete göre de bu işler doğrudan Bakan Bey’e bağlıymış” dedi.
Hasan Tahsin Kocabaş’ın yazısı şöyle; 
Vazgeçmeyeceğim! Konu gündemden düştükçe aklıma kötü kötü ihtimaller geliyor. Sosyal medyada yazıyorum, köşemde yazıyorum, bazı yayınlarda konuşuyorum ama sanki duvarlara konuşuyorum. Sonra söylediklerimi, yazdıklarımı okuyorum ama hepsinin arkasındayım, vazgeçmem. 30 Ekim 2020’deki depremde en çok canı yanan ilçe Bayraklı. Başta Şehircilik Bakanı olmak üzere herkes öyle konuştu öyle konuştu ki, sandık bir daha deprem de olmaz, günahsız çocuklar da ölmez. Bu konuda yazmadığım çok anım var inanın. Hükümet efradının, belediyelere ettiklerini bir gün mutlaka yazacağım. Millet can derdine düşmüşken, bakan gelecek diye Eşrefpaşa Hastanesi ambulanslarını kovalamaya çalışan İl Sağlık Müdürlüğü tiplerini asla unutmam. Ya da AFAD’ın büyük bir kibirle, İzmir’in seçilmiş iradelerine çadır zulmü yapmalarını, İstanbul Belediyesi yardım ekiplerine, düşman ordusuymuş gibi davrandıklarını da unutmam. Tabii yalanlarlar. Hatta dikkate de almazlar. Ama bilmezler ki halk da gördü, tarih de kaydetti. Lakin benim derdim başka. Bayraklı’da bir pazar açıldı ki kimsenin umurunda değil. Adı “rant pazarı” besbelli. Onca boşaltılan bina var ama yıkılan çok az. Yıkılan binalar içinde ise projelendirilen sadece iki arazi var. Rivayete göre de bu işler doğrudan Bakan Bey’e bağlıymış. Manavkuyu 275 sokak ve civarında “iş verilen” özellikle bir inşaat firması ve bir hafriyat firması. Akla, vicdana, insafa ne kadar aykırı iş varsa yapıyorlar. Depremde yıkılan dairenin ve etkilenen yurttaşların 100 katı bina ve yurttaş, devletin izniyle bu firmaların zulmüne tabi tutuldu. Tatil, gece demeden 24 saat çalışan bu firmalar çevrede ne huzur bıraktı ne uyku. O kepçelerin, kazık çakma araçlarının yarattığı sarsıntılar da tam bir kabus. Ne insan hakları, ne kanun, ne yönetmelik geçiyor Manavkuyu’da. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal resmen kulaklarını tıkamışlar. CHP, AKP, İP, MHP ortada yok. Bir tane milletvekili merak edip de ilgilenmiyor. Ama diyeyim ki, bu günlerde biz “adam yerine konmayan yurttaşlar” birleşip sesimizi yükselteceğiz. Birileri müteahhitlerden çekinebilir, biz çekinmiyoruz! Bu arada MHP’li dostlarıma da bir “milliyetçilik” göndermesi yapayım. Milletvekilleri soruversin Bayraklı Tapu İdaresi'ne bakalım. Son zamanlarda Bayraklı’da o lüks konut, gökdelen, rezidanslardan hem de üçer, beşer, onar konut alanlar kimler? Araplar olabilir mi? Sahi, Bayraklı’da neler oluyor, ne tezgahlanıyor? Bayraklı’nın sakinleri, kepçelerle korkutulup kaçarsa, kimler sevinir acaba? Boş binaların dairelerini “tan fazla para alamazsınız” diye satın alanlar mı bir şekilde? Gerçekten merak ediyorum, birileri yurttaşları “salak mı” sanıyor?