İzmir'in Su Krizi: 2024 Raporu Çarpıcı Gerçekleri Ortaya Koyuyor

TAKİP ET

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından hazırlanan İzmir Su Raporu 2024, kentin su kaynaklarının durumu, içme suyu temini, atıksu yönetimi ve İzmir Körfezi'nin kalitesi hakkında kapsamlı bir analiz sundu.

Rapor, nüfus artışı, sanayileşme, kentleşme ve iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki baskısını gözler önüne sererken, acil önlem alınması gerektiğini vurguluyor. İşte raporun öne çıkan bulguları ve önerileri:

Su Kaynakları Alarm Veriyor

İzmir, Gediz, Küçük Menderes ve Kuzey Ege havzalarıyla zengin bir su potansiyeline sahip olsa da, bu kaynaklar ciddi tehdit altında. Gediz Havzası’nda yerüstü su kütlelerinin tamamı risk altında; yüzde 34’ü yüksek, yüzde 42’si orta risk grubunda. Yeraltı sularında ise yüzde 46’sı kalite açısından riskli. Küçük Menderes Havzası’nda yerüstü sularının yüzde 38’i kötü, yüzde11’i zayıf durumda. Kuzey Ege Havzası’nda ise su kütlelerinin yüzde31’i önemli baskı altında.

Rapor, kirlilik kaynaklarını şöyle sıralıyor:

Noktasal kirlilik: Kentsel ve endüstriyel atıksu deşarjları, jeotermal kuyular, zeytinyağı üretim tesisleri.

Yayılı kirlilik: Tarım ve hayvancılık faaliyetleri, gübre kullanımı, foseptik sızıntıları.

İklim değişikliği, kuraklık riskini artırırken, su potansiyelinin azalması bekleniyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.313 m³ ile “su stresi” seviyesinde. İzmir’de bu rakam 1.000 m³ civarında, “su kıtlığı” eşiğinde.

İçme Suyu: Tahtalı Barajı Kritik Öneme Sahip

İzmir’in içme suyu kaynakları, Tahtalı Barajında yoğunlaşıyor. Ancak barajın doluluk oranları son 10 yılda dalgalı bir seyir izliyor. 2023 verilerine göre, yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarından temin edilen suyun dağılımı şöyle:

Yeraltı suları: yüzde 40

Yüzeysel sular: yüzde 60

Raporda, içme suyu şebekesindeki kayıp-kaçak oranının yüzde27,36 olduğu belirtiliyor. Bu, hem ekonomik hem de çevresel açıdan ciddi bir kayıp. Ayrıca, mikroplastik (MP) kirliliği içme sularında yeni bir tehdit olarak öne çıkıyor. MP’lerin izlenmesi ve arıtılması için acil önlemler öneriliyor.

Atıksu Yönetimi: Eksikler ve Çözüm Önerileri

İzmir’deki atıksu arıtma tesisleri, kentin artan nüfusuna ve endüstriyel faaliyetlerine yetişmekte zorlanıyor. Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi (AAT), kentin en büyük tesisi olmasına rağmen, deşarj noktası İç Körfez’de yer alıyor ve bu durum kirliliği artırıyor. Rapor, şu önerileri sunuyor:

Yağmur suyu ve kanalizasyon şebekelerinin tamamen ayrıştırılması.

Çiğli AAT deşarj noktasının İç Körfez’den uzak bir bölgeye taşınması.

Atıksu çamurunun modern teknolojilerle işlenmesi ve bertaraf edilmesi.

Küçük ölçekli bölgesel arıtma tesislerinin planlanması.

Endüstriyel atıksuların denetimsiz deşarjı, su kaynaklarını kirleten bir diğer önemli sorun. Sanayi sitelerinde çevresel altyapı eksikliklerinin giderilmesi ve denetimlerin artırılması gerektiği vurgulanıyor.

İzmir Körfezi: Kirlilik ve Balık Ölümleri

2024 yazında İzmir Körfezi’nde yaşanan balık ölümleri, bölgedeki ekolojik krizin bir göstergesi oldu. Körfez’in İç Bölgesi “kötü”, Dış Bölgesi “zayıf” ekolojik kalitede. Escherichia Coli ve Intestinal Enterokok ölçümleri, kirlilik yükünün yüksek olduğunu gösteriyor. Raporda, körfez kirliliğinin kaynakları şöyle sıralanıyor:

Kentsel ve endüstriyel atıksu deşarjları.

Tarım alanlarından gelen yayılı kirlilik.

Gemi trafiği ve liman faaliyetleri.

Körfez’in iyileştirilmesi için önerilen adımlar:

Su kalitesi analizlerinin düzenli yapılması ve verilerin kamuoyuyla paylaşılması.

Körfez’e bağlanan dere ve kanallarda kaçak deşarjların önlenmesi.

Sirkülasyonu artırmak için navigasyon ve sirkülasyon kanallarının planlanması.

Ötrofikasyona yol açan azot ve fosfor konsantrasyonlarının azaltılması için deşarj limitlerinin yeniden düzenlenmesi.

Kıyılar ve Yüzme Suyu Kalitesi

İzmir’in 142 plajından 63’ü mavi bayraklı, ancak körfezdeki kirlilik yüzme suyu kalitesini tehdit ediyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Denizlerde Bütünleşik Kirlilik İzleme Programı” (DEN-İZ) kapsamında yapılan ölçümlere göre, İzmir İç Körfezi’nin ekolojik durumu “kötü”. Rapor, plajların izlenmesi ve veri paylaşımının artırılmasını öneriyor.

İklim Değişikliği ve Dirençli Kentler

Rapor, iklim değişikliğinin İzmir’in su kaynakları üzerindeki etkisine dikkat çekiyor. 2024 meteorolojik kuraklık haritası, kentin su stresiyle karşı karşıya olduğunu doğruluyor. Bu nedenle, “Dirençli Kentler” yaklaşımıyla su yönetiminin yeniden düzenlenmesi öneriliyor. Öneriler arasında:

Yağmur suyu hasadı ve geri kazanım sistemlerinin yaygınlaştırılması.

Tarımsal sulamada damlama sulama gibi verimli yöntemlerin kullanımı.

Su tasarrufu için halkı bilinçlendirme kampanyaları.

Çevre Mühendisleri Odası’ndan Çağrı

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, suyun “doğal bir hak” olduğunu vurgulayarak, ticarileşmeye karşı çıkıyor. Rapor, su kaynaklarının kamu yararı ve bilimsel ilkeler doğrultusunda yönetilmesi gerektiğini savunuyor. Oda, şu mesajı veriyor:

“Suyun ekonomik kullanımı ve kaynakların korunması için yöre, bölge ve ülke insanının yok sayılmadığı modeller gereklidir. Su, ticari bir mal değil, tüm canlılar için vazgeçilmez bir haktır.”

Sonuç: Acil Eylem Planı Şart

İzmir Su Raporu 2024, kentin su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için kapsamlı bir yol haritası sunuyor. Nüfus artışı, sanayileşme ve iklim değişikliği gibi faktörler, su yönetiminde acil ve bütüncül çözümleri zorunlu kılıyor. Tahtalı Barajı gibi kritik kaynakların korunması, atıksu altyapısının güçlendirilmesi, körfez kirliliğinin önlenmesi ve halkın bilinçlendirilmesi, İzmir’in geleceği için hayati önem taşıyor.

Rapor, tüm paydaşları (bakanlıklar, yerel yönetimler, sanayi, çiftçiler ve yurttaşlar) işbirliğine çağırıyor. İzmir’in su krizine karşı dirençli bir kent haline gelmesi, ancak şeffaf, bilimsel ve halk odaklı politikalarla mümkün.