İzmir Tabip Odası Başkanı Kaynak; Hastalar müşteri, hastaneler ticarethane oldu!

TAKİP ET

İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak 14 Mart Tıp Bayramı sebebiyle yaptığı açıklamada Ak Parti Hükümeti'nin 21 yıllık sağlık politikalarına ağır eleştiriler getirdi. Sağlık sistemindeki yanlışları ifade eden Kaynak; ''Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz' düşüncesinden 'Giderlerse gitsinler' düşüncesine savrulmuş bir sağlık sistemine dönüşmüş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz' dedi. 

Batuhan KAYA -GERÇEK HABERCİ- 14 Mart Tıp bayramı sebebiyle açıklamalarda bulunan İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Süleyman Kaynak sağlık sistemindeki yanlışlar nedeniyle AK Parti hükümetine ağır eleştiriler getirdi. Kaynak, meslektaşlarının 3-5 dakikaya bir hasta bakmak zorunda kaldığını, personel açığının bulunduğunu ve mobbingle karşı karşıya kaldıklarını ifade ederek; “Sağlıkta Dönüşüm başlığı altında hastalar müşteri, hastaneler ticarethane oldu” dedi.
 
14 Mart Tıp Bayramı olmaktan çıktı
Sağlık sisteminin geldiği nokta sebebiyle Tıp Bayramının Tıp Bayramı olmaktan çıktığını ifade eden Kaynak şöyle devam etti, 
“Bu topraklardaki bilimsel tıp eğitiminin 196 yıllık bir geçmişi vardır ve bizler, her kademede bu ülkeye hizmet etmekte olan hekimler ve sağlık çalışanları olarak bundan gurur duymaktayız. Ancak bu gururun yanı sıra, maalesef, “Beni Türk Hekimlerine emanet ediniz“ düşüncesinden “Giderlerse gitsinler“ düşüncesine savrulmuş bir sağlık sistemine dönüşmüş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Bu nedenle eskiden “Tıp Bayramı“ olarak nitelenen bu günler ve haftalar, uzun yıllardır aslında bayram olmaktan çıktı, bir değerlendirme ve hesaplaşma gününe döndü. Bugün bu hesaplaşmanın satır başlarını hatırlatmak istedik.”
 
‘Hastalar müşteri hastaneler ticarethane oldu’
21 yıldır üretilen sağlık politikaları sebebiyle sağlık sisteminin tümüyle ticarileştiğini belirten Kaynak, şöyle devam etti; 
“Son 21 yıldır, kamu yönetiminde hâkim olan tercihler, “Sağlıkta Dönüşüm“ başlığı altında hastaların müşteri, kamu hastaneleri de dahil olmak üzere hastanelerin de birer ticarethane haline dönüşmesine yol açan ve aslında her insanın temel hakkı olan koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetini tümüyle ticarileştiren bir sürece yol açmıştır. Tüm bu süreç, kışkırtılmış bir hasta talebinin kartopu gibi büyümesine, sağlık hizmetinin kalitesinin kaybı ve salt sayılarla ölçülür bir hal almasına yol açtığı gibi, artık hastalar gerçek sağlık hizmetine ulaşamamakta ve sistem ve işgücü bu kışkırtılmayla baş edemez hale getirilmiştir. 3-5 dakikada “hasta bakılıyormuş“ gibi yapılan ve aslında ne koruyucu ne de tedavi edici niteliği kalmamış bir mizansenle, herkesin bildiği bir gerçek durum salt oy hesapları ile sürdürülmeye zorlanmaktadır. Ama buna bağlı “ sağlıkta terör “özlük haklarının yetersizliği ve unutulması” , “sağlıkta mobbing“ “performans çılgınlığı“ , “yardımcı personel ve güvenlik açığı“, çok hasta bakma ve takibine bağlı malpraktis sorunlarının artması“ gibi pek çok sorun, bu sürecin yan ürünleri olarak sağlık gündemini tam gün olarak meşgul etmektedir.”
 
Birinci basamak iflas etti, aciller can çekişiyor
Yanlış politikalar sebebiyle birinci basamak sağlık hizmetlerinin iflas ettiğini ve neredeyse tüm yükün acil servislere kaldığını ileri süren Kaynak; “Aile hekimlerinin, mekân ve çalışma koşullarından, yapılan sözleşmeler ve özlük haklarına kadar uğradıkları haksızlıklara ve koruyucu hekimliğin ihmaline yol açan plansızlıklara kadar pek çok sorun, en önemli basamak olarak birinci basamağın iflas etmesine yol açmış görünmektedir. Tüm ülkede acil servisler artık yıllık 130-140 milyonluk hasta kapasiteleri ile en çok istismar edilen, paralel bir sağlık sistemi gibi kullanılan ve gerçek acil olguların hizmet almakta zorlandığı, şiddetin yüksek ama kalitenin de hekim ve sağlık çalışanlarının tükenmesine bağlı olarak giderek yok olduğu bir sistem haline gelmiştir.
Şehir hastaneleri ise, şu ana kadar 14 tanesi açılmış olmakla birlikte, toplam bütçenin beşte birini sadece şimdi değil gelecekte de yutan bir karadelik olarak gündemimizdedir. Geri kalan bütçe, binden fazla diğer kuruma ayrılmakta, daha doğrusu ayrılamamaktadır ve bu nedenle de tüm sağlık kurumları parasızlık pençesi altında kıvranır haldedir ve buna üniversite hastaneleri de dahildir” diye konuştu.