İzmirli 35 gazetecinin gözünden: "Basın özgür müdür değil midir?

TAKİP ET

Gerçek Haberci, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günüyle ilgili İzmir'deki 35 gazetecinin görüşlerini alıyor.

Sıla ARABACIOĞLU- Kıymet OCAK - GERÇEK HABERCİ-ÖZEL HABER- 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günüyle ilgili İzmir’deki gazetecilerin görüşlerini aldık. GERÇEK HABERCİ’ye görüş veren gazetecilerin çoğunluğu, yayımlanan görüntü alma ile ilgili genelgenin gazetecinin, gazetecilik mesleğini yapmasına engel olduğunu belirtti.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen: 3 Mayıs Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen ülkemizde de Dünya’da da kutlanan bir gün. Basın medya demokraside önemli bir güce sahip, dördüncü kuvvet olarak tanımlanıyor; ama ülkemiz için bu şekilde tanımlamak mümkün değil. Uluslararası raporlara göre 180 ülke içinde 153’ncü sıradayız. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı ses ve görüntü kaydı alınmasını yasaklayan genelge kolluk kuvvetlerinin yasalara aykırı eylemlerini gizleme çabasıdır. Genelge sonrasında verilen tepkiler üzerine İçişleri Bakanı’nın açıklaması oldu. Genelgenin Basın mensupları değil vatandaşı ilgilendirdiği, basının görevine devam edebileceği söylendi; ama 1 Mayıs’ta basına bu genelge öne sürülerek zulmedildi. Kaldı ki her vatandaş kamuyu ilgilendiren her konuyu belgeleme hakkına sahip. Türkiye’de hiçbir zaman tam anlamıyla özgür olmadı; ama hiçbir zaman böylesine günden güne sertleşen uygulamalar olmadı. Basın özgürlüğü varsa toplum özgürdür, çünkü basının özgürlüğü toplumun teminatıdır.
Türkiye Gazeteciler Sendikası İzmir Şube Başkanı Halil Hüner: Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) olarak, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde sloganımız  "Basın Belada" oldu. Basının başı beladaysa halkın haber alma hürriyeti beladadır. Bu yıl TGS, 3 Mayıs'ı Dünya Basın Özgürlüğü olarak değil, Türkiye'de Basın Özgürlüğü'nün arandığı gün olarak anıyor. Anayasa'da yer alan fikir ve ifade özgürlüğü aslında gazetecilerin değil, halkın haber alma hakkının teminatıdır. Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biridir. Basın özgürlüğü bütün özgürlüklerin sigortasıdır. Cezaevindeki gazeteciler, işsiz bırakılan gazeteciler, ilan ambargosu uygulanan gazeteler, TV'lere büyük para cezalarının yanı sıra yayın durdurma cezalarının verildiği bu ortamda 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü bu yıl ne yazık ki kutlayamıyoruz.
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Dilek Gappi: Biz sıkıntı ve baskıları biliyoruz. Bu sıkıntı ve baskılar daha sonrasında rakamlara yansıyor. Şu anda Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 153’ncü sırada, Kongo Cumhuriyeti bile bizim önümüzde. Yani Türkiye’nin maalesef basın özgürlüğü karnesi çok düşük. Hem medya gücü tek bir noktada birleştiriliyor, siyasi erke bağlanıyor hem de baskılar artıyor. Şu anda işsiz gazetecilerimizin sayısı 10 bini geçti. Gazetecilerin çalışabileceği yerler sınırlı. Sıkıntımız çok büyük biz bugün bütün bunları hem rakamlara döküyoruz hem de yetkililere çağrıda bulunuyoruz. Basın kesinlikle özgür olmalı, sansür edilemez. Basına sansür yapıldığı zaman, basına değil halka yapılmaktadır.
Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş: Dünya basın endeksinde 180 ülke arasından maalesef 153’ncü sıradayız. Mart ayı itibariyle 70 gazeteci arkadaşımız cezaevlerinde. Toplumun doğru kanaat oluşturması, toplumsal birlikteliğin barış ve huzur içinde sağlanması gazeteciliğin doğru yapılmasından geçiyor. Örneğin geçtiğimiz yıl Vuhan'da pandemi ortaya çıktığında medyanın tamamı bu salgının sorun olmadığını, ülkemize gelmeyeceği ve gelse de tüm önlemlerin alındığı yönünde haberler yapmıştı. Ne yazık ki iyi yönetilmeyen Covid ile on binlerce ölümle karşılaştık, “Yalan haber öldürür, doğru haber yaşatır" tezini bir kez daha görmüş olduk… Her türlü zorluklara rağmen gazeteciler, bir toplumun gözü, kulağı ve dilidir. “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün de durumu özetler nitelikteki bu sözünü yinelemek istiyorum. Güçlünün değil doğrunun yanında olan, bulunduğu her koşulda gerçekleri yansıtan, gazeteciliğin getirdiği meslek ilkelerinden sapmayan, gece-gündüz, tatil-bayram demeden çalışan, büyük bir özveri ve emek harcayarak, toplumu aydınlatmak için adeta bütün zamanını işine ayıran basın mensuplarının 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun.
Gazeteci Cem Arıkan: Basın özgürlüğü içinde birçok hak ve özgürlüğü de barındırır. Bunun yanı sıra demokrasinin de temel bileşenlerinden biridir. Bugün Türkiye 'de 'Basın Özgürlüğü' kavramı demokrasinin diğer temel dinamikleriyle birlikte gaspa maruz bırakılmaktadır. Ancak demokrasi mücadele geleneği olan Türkiye gibi ülkelerde bu baskı ortamı sürdürülebilir değildir. Baskı üzerine kurulu bu sistemin sürekliliğine kimse inanmıyorken bu ortamdan medet umulması aymazlıktan başka bir şey değildir. Her türlü bedeli ödemeyi göze alarak mesleğini yapmaya çalışan gazeteci dostlarımız demokrasimizin geleceğinin de teminatıdır. Her türlü baskıya rağmen mesleğine dört elle sarılan gazetecilerin emeklerine saygıyla...
İlk Ses Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Erek: 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş ve tüm dünyada kutlanan bir gündür. Pandemi şartları, ekonomik şartlar, ülkemizin içerisinde bulunduğu coğrafyadan dolayı gelişen siyasi ortamla beraber gazetecilik mesleği zor bir şekilde yapılmaya devam ediliyor. Bizim temennimiz tüm Dünya’da özgür basının halka özgürce haber ulaştırmasıdır. Umarım bütün Dünya’da ki gazeteciler daha fazla özgür olurlar.
BirGün Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Namık Alkan: Türkiye’de demokrasi ile birlikte basın özgürlüğü de giderek yok ediliyor. Yerine otoriter ve baskıcı bir rejim yerleşiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan kamusal alanda görevlerini yaparken ses ve görüntü kaydı alanların engellenmesi dair son genelge basın özgürlüğünü darbe vurur nitelikte. Güvenlik güçleri toplumsal olaylarda her türlü şiddeti uygulayacak ama bunun ses ve görüntü kaydını almak suç olacak! Böyle bir demokrasi ve basın özgürlüğü anlayışı olmaz. Bu uygulamalara şiddetle karşı çıkmamız gerekiyor. Cumhur İttifakı’nın giderek erimesi, Türkiye için bir çözüm üretememesi onun giderek daha otoriter ve baskıcı bir rejime yönelmesine yol açıyor. Bu otoriter ve baskıcı rejimin hedefinde ise özgür basın var. Gerçeklerin ortaya çıkmamasını, halkın sesinin kesilmesini istiyorlar. Biz gazetecilerin görevi ise gerçekleri karanlıkta bırakmayarak, halkın sesi olmaktır. Her şeye rağmen gerçekler karanlıkta kalmayacaktır.
Yeni Bakış Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Emin Varol: Günümüzde bire bir yaşıyoruz. Onlarca gazeteci haber yaptığı için hapiste. Gün geçmiyor ki bazılarımız yaptığımız haberler, dile getirdiğimiz görüşlerimiz nedeniyle sorguya çağırılıyoruz. Bütün bu açılardan bugünün önemi çok büyük. Basın özgürlüğü bizim yaşam kaynağımız, yani olmazsa olmazımız. Daha özgür basın günlerinde hep birlikte olmak dileğiyle…
Ege Telgraf Gazetesi Muhabiri Mazlum Vesek: Pandemi koşullarında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü karşıladık. Salgın ve diğer olağanüstü koşullarda bile haber alma hakkının korunduğu bir ortam görmek isterdik. Bu engellenme durumu bir ülke ile sınırlı değil. O halde basın özgürlüğü adına sınırları aşan bir dayanışmaya ihtiyacımız var.
Çağdaş Gazeteciler Derneği İzmir Temsilcisi Mustafa Akbaş: Daha üç gün önce İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı bir genelgeyle tüm basın mensuplarının toplumsal olaylar sırasında görüntü ve fotoğraf almaya çalışması engellenmeye, halkın haber alma hakkı yok edilmeye çalışıldı. İçişleri Bakanı daha sonra bunun gazetecilere dönük olmadığını söylese de işin pratikte öyle olmadığını göreceğiz. Demokrasi ve özgürlüğün olmadığı bir ortamda gazetecilikten söz edilemez. Bu durumda da iktidar sahiplerinin 3 Mayıs’ı kutlaması bana riyakarlık gibi geliyor. Ayrıca sadece bu yasakları koyan değil yanında çalıştırdığı gazeteciye köle muamelesi yapan belediye başkanları da hakkındaki en ufak eleştiriye tahammülü olmayan yöneticiler de kutlamasın. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü gününde kamu otoritesini, evrensel ve yerel hukukun güvencesinde olan basın özgürlüğüne aykırı her türlü uygulamadan vazgeçmeye çağırıyoruz. Demokratik bir ülkede yaşam ideali olan herkesin ortak bir tutum alması gerektiğini düşünüyoruz.
Ekonomi Muhabirleri Derneği Başkanı Murat Demircan: Basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 153’ncü sıradayız. Umarım listede daha yukarı çıkacağımız günleri görürüz. Bunun için arkadaşlarımızın mücadelesi sürecek.
Gazeteci Melis Apaydın İde: Pandemi döneminde işsizliğin çok arttığı, meslektaşlarımızın da işsiz kaldığı bu zamanda basın özgürlüğü çok daha önemli. Gazetecilerin yaptıkları iş nedeniyle susturulması, mesleklerini yapmaktan alıkonulması özellikle çıkan polislerin görüntülenmesini yasaklama gibi son günlerde gündemi meşgul eden konular. Mesleğin yapılmasının önüne geçilmesini hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu belirtmek isterim. Bir ülkede basın olmazsa, halka haber veren birileri olmazsa o ülkenin ilerlemesi mümkün değildir.
Gazeteci- Yazar Serdar Öztürk: Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından yayınlanan rapora göre Türkiye basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 153’ncü sırada. Bangladeş, Rusya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler bile basın özgürlüğünde bizden önde görünüyor. Medya kuruluşlarının büyük çoğunluğu iktidarın denetimi altında. 12 binden fazla gazeteci işsiz. Yazdıkları nedeniyle gazetecilerin hakkında binlerce dava var. 43 gazeteci hala hapishanede. Siyasiler gazetecileri isim vererek hedef gösteriyor. Gazeteler, Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan kesme cezalarıyla, televizyonlar ise RTÜK’ün yayın durdurma ve para cezalarıyla baskı altında. Bu koşullarda Türkiye’de özgür basından söz edilebilir mi? Dünya Basın Özgürlüğü Günü nasıl kutlu olacaksa artık varsın kutlu olsun.
Ege Postası Gazetesi Muhabiri Tenzile Aşçı: En son yayınlanan genelge açısından da bakarsak ben Türkiye’de basın özgürlüğü olduğunu düşünmüyorum. 1 Mayıs sonrası görüntü çekilmesiyle ilgili genelge yayınlandıktan sonra tepki topladığı için Süleyman Soylu bunun basınla ilgili olmadığını söyledi; ama bunun basınla ilgili olduğunu hepimiz biliyoruz. Bugüne kadar basın mensupları arasında kamuoyu bilgilendirme görevini yapmaya çalışan birçok kişi devlet sırlarını ifşa etmek, özel hayatı ihlal etmek gibi birtakım gerekçelerle cezalandırıldı. Böyle bir ortamda da zaten basın özgürlüğünün varlığından maalesef ki bahsedemiyoruz.
Ege Telgraf Muhabiri Rana Beyza Öztürk: Yayınlanan yıllık dünya basın özgürlüğü raporunda, salgın sırasında 180 ülkenin neredeyse dörtte üçünde gazetecilik “tamamen veya kısmen engelleniyor” sonucuna ulaşılmış. Toplumda önemli bir rol üstlenen ve böylesine zor koşullar altında icra edilen mesleğimizin, gelecekte özgürce varlığını sürdürebilmesini diliyorum
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Üyesi Sedat Alp: Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi 2020 sıralamasında 180 ülke arasında 153’ncü sırada yer alarak, basın özgürlüğü konusunda nerede durduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu seviye de ülkemizde basın özgürlüğünden bahsetmekten ne kadar uzak olduğumuzun temel göstergesidir. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1 Mayıs’tan bir gün önce bir genelge yayınlayarak basının toplumsal olaylarda polisin müdahalesini görüntülemesine yasak getirmiş olması ve 1 Mayıs günü de fiili olarak bu yasağı uygulamaya geçmesi, görevini yapmaya çalışan meslektaşlarımızı darp etmesi basın özgürlüğü bakımından önümüzdeki yıllarda daha da gerilere gideceğimizin işareti.
Yeni Bakış Gazetesi Muhabiri Kenan Yeşil: Basın özgürlüğünde Dünya’da da sıkıntılar var; ama bunun en çok hissedilen ülkelerin başında geliyoruz. Basın özgürlüğü konusunda yayınlanan genelge zaten bunun özeti niteliğinde. Artık hem fotoğraf hem de görüntü alma durumunda bireyi sorgu altına alabilirler. Dört taraftan kuşatılıyoruz. Anlatmak istediklerimizi halka aktarmada sıkıntılar yaşadığımız bir süreçteyiz. Maalesef özgür değiliz, özgürce yazamıyoruz, özgürce ifade edemiyoruz, özgürce ifade ettiğimizde özgürlüğümüzü kaybediyoruz. İsteğimiz böyle bir şeyin yaşanmaması; ama tekelleşen bir sistem var. Onlarca gazeteci meslektaşlarımdan meclise giren, milletvekilliğine yükselen hatta daha üst düzeyde olanlar var. Onların bizim haklarımızı koruması için harekete geçmesi gerekiyor.
Gazeteci-yazar Vahap Dabakan: Gazeteciler tam olarak gazeteciliğini yapamıyor. Gazeteci olarak yaşayamıyor, mesleğini icra edemiyor. Özellikle de gazetecilik çok kısıtlı, çok işsiz arkadaşlarımız var çalışamıyorlar, zorluk içerisinde yaşıyorlar. Yine de 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günümüzü kutlamaya çalışıyoruz; ama bu bizim için buruk kutlamadır.
Ege Telgraf Gazetesi Muhabiri Murat Ervin: Basın Özgürlüğü kavramı, adil ve demokratik ülkelerin vazgeçilmez unsurudur. Bu tür ülkelerin siyasetçileri, gazeteciliğin muhalif olma görevinden olumlu anlamda faydalanıp ülke siyasetini bu eleştirileri göre şekillendirir. Türkiye’ye baktığımızda ise basın özgürlüğü alanında dünya sıralamasında sonlara yakınız. Ülkemizin bu duruma gelmesinde ülkedeki her şeyin güllük gülistanlık olduğu izlenimini vermek isteyen siyasi erkin etkisi büyüktür. Ne yazık ki siyasetçilerin gazete manşetlerini belirlediği Türkiye’de sadece basın özgürlüğü değil insan hakları ve özgürlüğü de her geçen gün değersizleşmekte ve utanç kaynağı haline gelmektedir. İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı son genelgeye göre polisin orantısız güç kullandığı ve insan onuruna aykırı eylemleri bile gazeteciler tarafından görüntülenemeyecek. Görüntüleyenler hakkında da yasal işlem yapılacak. Bu genelde ile basının kamu adına haber yapma özgürlüğü elinden alınmıştır. Benzer şekilde RTÜK’ün televizyonlarda iktidar partisi kongre veya bakanların katıldığı cenaze gibi toplu bulunulan alanların gösterilmesini istememesi de yine bu baskıcı, otoriter yönetimin basın özgürlüğü karşısındaki tavrını ortaya koymakta. Umarım güzel ülkemiz en kısa sürede demokrasiye, hak ve özgürlüklere kavuşur.
BirGün Gazetesi Muhabiri Aycan Karadağ: Ülkede gelinen noktada bugün anlamını yitirdi. Maalesef basın olarak özgür değiliz. Medya kuruluşlarının birçoğu iktidarın borazanlığını yapıyor. Gazeteciler sansürleniyor, kovuluyor, hapse atılıyor. Bizler belgeli yaptığımız haberlerden ceza yiyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bugünü anlamlı kılmak için umudumuzu kaybetmeden gerçekleri yazmaya devam edeceğiz.
Ege’ye Bakış Gazetesi İmtiyaz Sahibi Adem Sarıkaya: Türkiye’de basın özgürlüğü yok. Bu basın özgürlüğünün se önümüzdeki dönemde mücadele edilmeden kazanılmayacağı da aşikar. Bunun için tüm gazetecilerin bir araya gelerek mesleki anlamda mücadele vermeleri gerekiyor.
A3 Haber Genel Yayın Yönetmeni Süleyman Gençel: Türkiye’de yaklaşık 40 yıldır basın özgürlüğü yok; ama son 20 yılda esamesi bile okunmuyor diyebiliriz. İçişleri Bakanlığı olası durumları engellemek için özellikle o genelgeyi yayınladılar. Böylece görüntülerin de alınmasını engelleyerek ne yaptıklarının belli olmasını istemiyorlar.
Yıldız FM ve Ege Manşet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Melih Bingöl: Türkiye’de basın özgürlüğü var bundan yana herhangi bir sıkıntı yok; ama gazeteci arkadaşlarımızın bitaraf olduğunu sadece gazeteci olduklarını unutmamaları lazım. Her akşam televizyonlarda siyasi partinin temsilcileri gibi konuşan arkadaşlarımız toplumu geriyorlar. Onun için toplumu daha yapıcı, eleştirici ve yanlış bilgi vermemek adına doğru bilgilerin sunulmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Gazeteci Utkucan Akkaş:  Havuz medyası diye bir nitelemenin oluştuğu, bunun dışında kalan basın-yayın organlarının ise merkezi iktidarın dışındaki yerel ve bölgesel iktidarlara dayanarak maddi yardım aldığı bir dönemde, hangi basın özgürlüğünden bahsedebiliriz? Akademik dünyada, özellikle ulusal basının da ana besleyicisi olan yerel medyanın, varlığını sürdürmek için önündeki tek seçeneğin ‘Habercilik’ yapmak olduğu sık şekilde dile getiriliyor. Ancak bugün realiteye baktığımızda medya kuruluşlarının belli kurumlardan gelen ilanlara bel bağladığını, bunun bedeli olarak ise haber yapma özgürlüğünden vazgeçtiğini görmek zor değil. Ciddi bir devinim aslında, doğru ve nitelikli haber yapılamadığı için gazeteler satmıyor, gazeteler satmadığı için buraları reklam alanı olarak kullanmak isteyen, tek derdi ürün veya hizmetini tanıtmak olan kurumlar reklam vermiyor, varlığını sürdüremeyen gazeteler de belli siyasi ve ekonomik otoriterlerin insafına kalıyor. Siyasi ya da kişisel ideolojilerle yönetilen kamu kurumlarının göndereceği reklamlara göre varlığını sürdürmek durumunda kalan gazeteler de aslında denetlemeleri gereken bu mekanizmaları gündemlerine alamadıkları için nitelikli ve doğru haber yapamıyor, sonuçta da gazetesini satamıyor. Görüldüğü gibi başa döndük. Tabii ki sürecin mobbing, işini kaybetme ve adli baskı kısımları da var. Asgari ücret (Vasıfsız eleman maaşı) alıp buna rağmen mesleğine sıkı sıkı bağlı olan, belli başlı süreçlerin ısrarla  takipçisi olmak isteyen muhabirlerin fırçalandığı, kovulduğu, sürekli davalarla uğraştığı, tehdit aldığı ve ülkemizde çoğu zaman ceza evine atıldığını görüyoruz hep birlikte. Etki alanına göre bedel ödüyor idealist olanlar.
Medya Ege Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Arif Çayan: İzmir basını, meslek örgütlerinin daha çok eğitim verdiği, özellikle basın özgürlüğü, haklarımız konusunda seminerler yaptığı bir basın ortamına dönüşmeli. O zaman böyle bir günü daha iyi anlar ve birlikte hareket ederiz.
Radyo Romantik Türk-Gazete Ege İmtiyaz Sahibi Abdullah Polat: Herkesi dinliyoruz, dert çözüyoruz ama kendimiz için bir şey yapmıyoruz. Basın mensupları olarak kendimizi ifade edecek alanları genişletmeliyiz. Birbirimizin derdinden haberdar olmalıyız. Güçlü olmanın yolu budur.
Ege Telgraf Muhabiri Güçlü Güler: Kelle koltukta yapılan meslekler arasına sokulan gazetecilik, kuşkusuz ki herkesin harcı değil. Verilere göre 43 gazeteci cezaevinde, yüzlerce gazeteci mahkemelerde yargılanıyor. Gazeteclilik 226 yıl 8 ay 25 gün hapis cezasına mahkûm edilmiş canım Türkiyemizde... Basın Özgürlüğü değil adeta gazeteciler için "Asın Özgürlüğü" var. Oysa ki "Basın hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” demişti Gazi Mustafa Kemal... Gazeteciler yazmazsa gerçekler nasıl ortaya çıkar, konuşmazsa haksızlıkları hukuksuzluklar kim dile getirir. Gelinen noktada maalesef basın emekçileri adı olan kendi olmayan gününü kutluyor, tahakkümüz ve nüfuza tabi olmadan kalemlerin özgürce kullanılabildiği günlere emek ve mücadele ile... Bu şartlarda ne denebilir ki, Basın Özgürlüğü Günü’müz kutlu olsun.
Gazeteci Denizhan Güzel: Şu anda Türkiye’de durum iç açıcı değil 180 ülke arasında Türkiye 153’ncü sırada. Bir gazeteci olarak bu beni üzüyor. İleriki zamanlarda Türkiye’yi ilk on arasında görmek isterim.
Manşet Türkiye Gazetesi İmtiyaz Sahibi Hasan Çölmekçi: Basın her zaman özgürdür. Basın korkmaz. Her koşulda gerçek neyse onu yazar. Basın hiçbir zaman eğilmez eğilmemesi gerekir. Ne iktidara ne de muhalefete, iktidar yanlısı olarak suçlanan basının yanı sıra muhalefet yanlısı basın da var. Basın tarafsız olmalıdır hiç kimseye boyun eğmeden özgürce yazmalıdır.
Dobra Gazetesi İmtiyaz Sahibi Serdar Ağır: Basın özgürlüğünün olmadığı Türkiye’de bugünün olması benim için bir anlam ifade etmediğini 30 yıllık bir gazeteci olarak söylüyorum. Ne zaman basın özgür olacak o zaman bu günler gündeme gelmelidir.
İzmir Yargı ve Güvenlik Muhabirleri Derneği Başkanı Muzaffer Tezel: Öncelikle günümüzü kutluyoruz. Çağdaş ölçülerde bir basın özgürlüğünün ülkemizde yeşermesi için hepimize sorumluluklar düşüyor. Bu yüzden meslek örgütlerimizi göreve davet ediyorum.
Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Haber Müdürü Mehmet İnmez: Basın maalesef istatistiklere de bakıldığı zaman basın özgürlüğü sıralamasında sonlara yakınız. Herkesin siyasi bakışına göre basın kendine göre özgür; ama vatandaşın gözünden bakınca özgür değil. İstediğini yazamıyor, yazan sayısı da parmakla gösterilebilecek şekilde az. 
Foto muhabiri-gazeteci Turan Gültekin: Türkiye ve Dünya’da basın özgürlüğünden bahsetmek göreceli bir hale geldi. Meslekte çalışa herkes, her gün daha zor şartlarda çalışmaya başladı. Genelgelerde ya da ekonomik yönden gazetecilerin önü kapatılmaya çalışılıyor. Buna sadece iktidarda olan değil, eline gücü geçirmek isteyenler de katıldığı için gazeteciler de mesleklerini kaybetmemek için kendi otosansürlerini koyuyorlar sonucunda vatandaş gerçekleri öğrenemiyor. İktidarın baskısı ve meslektaşlarımızın korkudan kendilerine uyguladıkları baskı var. Bu iki olgu basın özgürlüğünün önünde ne büyük engel.
Gazeteci Medat Şenay: Dünya Basın Özgürlüğü Gününde özgür bir basından maalesef söz etmemiz mümkün değil. Hem basına hem de gazeteciye yönelik baskılar var. Verilere göre Türkiye’de 23 binin üzerinde işsiz gazeteci var. Fakat bunların çoğunluğu sigortasız çalışıyorlar. Gazeteciler, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı yargılanıyor. En son İçişleri Bakanlığı’nın genelgesine baktığımız zaman artık gazetecinin, gazetecilik yapması zorlaşıyor. Basın özgürlüğü ülkemizde git gide geriye doğru gidiyor. Bir taraftan basın kuruluşlarına da baskılar uygulanıyor; ilan kesme cezaları uygulanıyor, yani gazetecilik gerçekten zor yapılıyor. Basın özgürlüğünün yasama, yürütme  ve yargıdan sonra en büyük özgürlük olması gerekirken ne yazık ki böyle bir özgürlükten bahsedemiyoruz.
Özlem Gazetesi İmtiyaz Sahibi Zafer Kaplansoy: 180 ülke içerisinde 153’ncü Sırada olmamızı bir meslek örgütü temsilcisi olarak kendimi üzgün hissediyorum. Bunu kutlanacak bir gün olarak değil, bizim mesleğimizi icra etmemizi engellenmesini üzüntüyle karşılıyorum.
Gazeteci Mahir Dinç: Türkiye’de basının özgür olabilmesi için basın emekçilerinin mücadeleleri uzun. Bu mücadele süreçleri salt, geçim ve işsizlik derdiyle bir yandan sınanırken bir yandan da genelge, düzenleme, bu işe emek veren sizin sitenizin adı gibi gerçek haberciyi görmezden gelen bir çalışma anlayışıyla da duruma bakılıyor. Herkes basın mensubu olamıyor, olsa bile haber takibi ile ilgili sorunlar yaşıyor. En doğal şey olan mesleki kartı alma ile ilgili sorunlar da yaşıyor. Gazetecilerin daha mücadele süreci çok emek isteyen bir süreç gibi duruyor.