Rıza Türmen: 'Hayır' Çıkarsa Parlamenter Sistem Güçlendirilmeli

TAKİP ET

Eski AİHM yargıcı Türmen, 'Baskılara rağmen hayır kazanacak' dedi.

Eski AİHM yargıcı, eski CHP milletvekili, Demokrasi İçin Birlik platformundan Rıza Türmen, “Bütün baskılara, korkutmalara, tek taraflı yürütülen kampanyaya rağmen hayır kazanacak” dedi. Referanduma katılımın yüksek olmasının ‘hayır’ olasılığını yükselteceğini söyleyen Türmen,  herkesi sandığa gitmeye, Türkiye’nin ve çocuklarının geleceği için hayır oyu kullanmaya çağırdı. Rıza Türmen "Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ihtiyaç yoktur, fiili durumu yaratan o çünkü. Zaten cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, böyle düşünülmüş, Türkiye için daha iyi olur diye planlanmış değildi" diye konuştu. Türmen "367 krizini aşmak için alınmış bir tedbirdi. Tamamen o günkü koşullarda alınmış bir karardı. Bunu ortadan kaldırmak, anayasayı değiştirmek lazım" görüşünü dile getirdi.

Rıza Türmen, ‘hayır’ ya da ‘evet’ çıkması durumunda 17 Nisan’da Türkiye’yi neyin beklediğine ilişkin Evrensel'den Sultan Özer'in sorularını yanıtladı: 

Hayır kampanyası içinde yer aldınız, hem hukukçu hem siyasetçi olarak hayır diyorsunuz. Peki, vatandaş neden hayır desin?

Vatandaş birkaç nedenle hayır desin. Bir kere demokrasi içinde yaşamak için hayır desin. Vatandaş kendi özgürlükleri için, bağımsız bir yargı için hayır desin. Vatandaş ekonomik bakımdan daha refah içinde yaşamak için, kendi çocuklarına daha iyi bir Türkiye bırakabilmek için hayır desin. 

Yani vatandaşın evet demesi için hiçbir neden yok. 



Sandıktan ‘hayır’ çıktı diyelim... 17 Nisan’da sonra hemen daha iyi bir demokrasi, daha iyi bir Türkiye mi olacak?

Evet. Bunun başlangıcı olacak. Onu iyi görmek lazım. Eğer hayır çıkarsa 17 Nisan, bugün içinde bulunduğumuz Türkiye’nin aynısı olmayacaktır. Daha farklı Türkiye olacak. 17 Nisan başka bir Türkiye’ye giden bir yolun başlangıcı olacaktır. Bunu iyi görmek lazım. 

Nasıl bir başlangıç?..

Bir kere yeni bir anayasa gerekecek hayır çıkarsa. Çünkü, ne dendi; ‘Fiili bir durum vardır ortada, fiili durum sakıncalı sonuçlar vermektedir, çift başlılığa yol açmaktadır, bunu düzeltmemiz lazım. Bunu düzeltmek için de bu anayasa değişikliklerini yapıyoruz.’ Bu anayasa değişikliği yapılamayacak, reddedildi. O zaman fiili durumdan dolayı aksaklıkları düzeltmek lazım. Kendileri söylüyor bu durumun muhafaza edilemeyeceğini, düzeltmek gerektiğini. O zaman nedir geriye kalan yol, düzeltilmiş ve güçlendirilmiş yeni parlamenter sisteme geçiş. Bunun yolu yeni bir anayasadır. 

Nasıl olacak bu? 

Bir kere Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine ihtiyaç yoktur, fiili durumu yaratan o çünkü. Zaten cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, böyle düşünülmüş, Türkiye için daha iyi olur diye planlanmış değildi. 367 krizini aşmak için alınmış bir tedbirdi. Tamamen o günkü koşullarda alınmış bir karardı. Bunu ortadan kaldırmak, anayasayı değiştirmek lazım, Cumhurbaşkanı yeniden Meclis tarafından seçilir, seçilirken de Cumhurbaşkanının yetkileri tamamen azaltılır. Kenan Evren’in anayasasında cumhurbaşkanına verilen yetkiler ortadan kaldırılır. Tamamen sembolik  bir nitelik taşır. Ve parlamenter sistem başka türlü de güçlendirilir; tabi seçim barajı ortadan kaldırılır, aynı zamanda siyasi partiler kanunu değiştirilir, bütün bunların birlikte yapılması lazım. Ve yapılacak olan yeni anayasa Türkiye’de yeni bir demokrasinin kapısını açabilir, yeni bir demokrasinin yollarını döşeyebilir. 

Türkiye’de bir toplumsal barışa, yeni bir sosyal sözleşmeye ihtiyaç var. Bu kadar kutuplaştırılmış, bu kadar birbirine düşman hale getirilmiş bir toplum yaşayamaz. Katılımcı, çoğulcu bir demokrasi nasıl gerçekleştirilir, yeni anayasada bunu yapmak lazım.

Evet çıkarsa...

Evet olursa da yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Evet olursa da hayır olursa da artık başkanlık sistemi halledilmiş, bitmiş bir meseledir. Yeni anayasa yapılmasının önündeki en büyük engel neydi, AKP’nin başkanlık sistemi önerisiydi. Evet de olsa hayır da olsa bu öneri ortadan kalkacak. O zaman yeni anayasanın yolu açılmış olacak. Zaten yapılması gereken şey oydu. Siz de izlediniz Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda 60 madde üzerinde anlaşılmıştı; bundan sonra tıkanıklığı yaratan başkanlık sistemiydi. Başkanlık sistemi tıkanıklığı ortadan kalkınca yeni anayasanın kapıları, yolları açılmış olacak. 

Yapılır mı peki? 

Tabii ki yapılması lazım. Bu 12 Eylül anayasası ile Türkiye yaşayamaz. Bunu geçmişte de gördük. Bu, Türkiye’ye dar gelen bir elbise. Ne değişen dünya koşullarına ne de değişen Türkiye’nin koşullarına uyuyor 12 Eylül anayasası. Yapılması gereken başlanmış olan süreci devam ettirmektir.

Yani o 60 maddeden sonrası için devam edilebilir...

Tabii, evet de çıksa, hayır da çıksa yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Hayır çıkarsa yapılacak yeni anayasa farklı, evet çıkarsa farklı olacak. Yeni anayasanın yapılma süreci, anayasa uzlaşma komisyonu sürecinden de farklı olmak zorunda. Toplumun sürece daha fazla katılması lazım. 

‘Hayır’ çıkması başka ne anlama gelecek? 

Hayır çıkması sadece anayasanın değil, bu 18 maddeyi yapan zihniyetin de reddi anlamına gelecektir. O zaman işte yeni bir demokrasinin kapıları açılacaktır. Zaten bence hayır kampanyasının en önemli tarafı buydu. 

Evet kampanyası bir partinin, hadi bilemediniz bir buçuk partinin içine sıkışmış bir kampanyaydı. AKP’nin kampanyası bir de MHP’nin lider kesimi tarafından yürütülen bir kampanya. 

Hayır kampanyasında geniş bir halk hareketi var. İçinde herkes var. Bugünkü duruma, baskıcı rejime itirazı olan herkes var orada. Demokrasi isteyen herkes var bu kampanya içinde. 

Ertuğrul Yalçınbayır, Hüsamettin Cindoruk gibi sağ merkezden sol kanada kadar herkesi bulabilirsiniz bu kampanyanın içinde. Böyle bir halk hareketi başlamışken...

Türkiye’de büyük bir demokrasi krizi var. Evet de çıksa, hayır da çıksa demokrasi krizi var. Bu krizi aşmak için bu halk hareketini daha ileriye götürmek lazım. Bu dinamiği muhafaza etmek lazım. 

Sıkıştırılmış buhar gibi. Sıkıştırılmış buhar hayır kampanyasında fışkırdı. Fışkıran buharın demokrasi lokomotifini de harekete geçirmesi, itmesi lazım. Yeni bir demokrasinin çerçevesini çizmek, bu halk hareketinin yeni demokrasinin habercisi olması lazım. 

Siz hayır çıkacak diyorsunuz, bu bir temenni mi, öngörü mü? 

Havada hayır var. Bu ‘hayır’ı posterlerde görmüyorsunuz yolda giderken. Çünkü posterler baştan aşağı evet. TV ekranlarında da görmüyorsunuz, çünkü çok eşitsiz bir kampanya sürdürülüyor. Ekranlarda hayır çok az, sadece evet var. Ama toplumun içinde hayır var işte. Havasında var hissediyorsunuz hayırı. Her yanda halkın içinde var hayır.

Demokrasi İçin Birlik (DİB) olarak Türkiye’nin dört bir tarafına gittiniz, hayır kampanyası için. Gözlemleriniz nedir? 

Mesela pek çok AKP’li ile konuştuk, diyorlar ki ‘Ben AKP’liyim, bugün seçim olsa yine AKP’ye oy veririm, ama bu referandumda hayır oyu vereceğim.’

Nedenini nasıl açıklıyorlar?

Tek adama bu kadar yetki verilmez. Tek adama verilen bu kadar yetki milletin başına bela olur. Üç problem var burada. Bir, tek adama çok geniş yetkiler veriyorsunuz; hem yasama, hem yargı erkini bu tek adama bağlıyorsunuz, kim olursa olsun bu tek adam. Kişi önemli değil. Güçler ayrılığını ortadan kaldırıyorsunuz... 

İkinci problem, buna karşı hiçbir etkili denetim mekanizması yok. Fren-denge mekanizması diyor Amerikalılar. Bu fren-denge mekanizması yok. Denetimsiz bu kadar geniş yetki veriyorsunuz.

Üçüncü sakınca, tek adam aynı zamanda parti başkanı. Elinizde bu kadar güç olursa, bunun hiçbir denetimi olmazsa ve siz bir partinin genel başkanı olursanız elinizdeki bütün gücü o partinin çıkarları için kullanırsınız. 

Bu da devletin tamamen partileşmesine, devletin tek adam tarafından yönetilmesine yol açar. Bunun adı diktatörlük olur. Gücün tek elde toplandığı rejimlere literatürde diktatörlük deniyor. 

"Türkiye'nin ve çocuklarımızın geleceğini düşünelim"

Yarın sandığa gidecek vatandaşlar neyi düşünerek tercih yapmalı? 

Türkiye’yi, Türkiye’nin geleceğini, kendi çocuklarının geleceğini düşünerek hayır oyu versinler. Türkiye karanlık günleri def etsin, aksi halde karanlık günlere gebe... Eğer evet çıkarsa bizi bekleyen tablo şudur: Bütün özgürlüklerin sınırlandığı, bütün yetkilerin başkana verildiği bir Türkiye, başkana karşı hiçbir denetim mekanizmasının işlemediği, başkanın her türlü keyfi işi yapabileceği bir Türkiye ve ekonomisi aşağıya doğru gitmiş bir Türkiye. Böyle bir Türkiye mi istiyoruz. Bunu istemiyorsak hayır oyu vermemiz lazım. Karanlık değil, aydınlık bir Türkiye istiyorsak hayır oyu vermeliyiz.

"Katılım can alıcı nokta"

OHAL koşulları, sandık güvenliğini ve vatandaşın iradesinin sandığa yansımasını nasıl etkiler? 

Bir kere halkın bilgilendirilme, haber alma hakkı var. Halkın sandığa gittiği zaman sağlıklı bir karar verebilmesi için haber alma, bilgi alma hakkına saygı gösterilmesi lazım. Bugün basın, ifade özgürlüğünün ortadan kaldırılması, toplantı özgürlüğünün yasaklanması ile halkın bilgi alma hakkı ortadan kalkıyor. Halk bilgilendirilemedi doğru dürüst. Halkın haber alamadığı, bilgilendirilemediği bir toplumda seçim her zaman aksaktır, her zaman eşitsizdir. 

Hayır kampanyası yürütenler üzerinde fiziki saldırılar, büyük baskılar var. Devlet partileştiği için, devletin bütün imkanları evet kampanyası için kullanıldı. Böyle bir yerde halkın iradesi doğru dürüst gerçekleşir mi? Ama ona rağmen, bütün bunlara rağmen hayır çıkacak.

Bütün bu engellemelere rağmen hayır çıktığı için sonuçları çok etkili, çok önemli olacak. 

Sokağa çıkma yasakları, baskılar, 500 bin civarında seçmenin yer değiştirdiği bir durum söz konusu... Bu durum sonucu nasıl etkiler? 

Nasıl olacak, bu 500 bin kişiye nasıl oy verdireceksiniz? Şehirler boşaltıldı. Şehirler ortadan kaldırıldı, taş üstünde taş bırakılmadı. 

Bir de sokağa çıkma yasağı... Baskılar, korkular altında oradaki insanlara oy kullandırmaya kalkıyorsunuz. Güvenlik meselesi var. Oy kullanırken başına ne geleceğini bilmiyor. Hayır oyu verdiği takdirde o köyde başına ne geleceğini bilmiyor. Oradaki insanlara sanki oy verdirilmemesi  için çaba gösteriliyor. Sokağa çıkmasınlar, evlerinde otursunlar ve oy vermesinler isteniyor. 

Bir de şu var, bu referandumdaki en önemli mesele katılım. Katılım yüksek olduğu takdirde hayır çıkma olasılığı daha yüksek. Yüzde 85’in üzerinde katılım olursa hayır çıkma olasılığı oldukça kesindir. Kampanyanın en can alıcı noktası katılımdır bence.

Bu konuda bir çağrınız olur mu?

Tabii, insanlar sokağa çıkar ve sandığa gidip oyunu verirse bu iş tamamen bitmiş olacak. 

‘Nasılsa sonuç değişmiyor, sandığa gitmeyeceğim’ diyenler de var...

Bu kaderciliği üzerimizden atmak, kurtulmak lazım. Bunu değiştirecek olan biziz. Bu kadar somut olarak elimizdedir. Değişmesini istiyorsak sandığa gitmemiz lazım. Burada oylanan 18 madde değildir, Türkiye’nin geleceğidir. Türkiye nasıl bir Türkiye olacak? 

Başkan siz olacak olsanız bile mi hayır diyorsunuz? 

Bu sistem diktatörlüğe götürür. Başkan kim olursa olsun. Bu kadar geniş yetkinin denetimsiz olarak kullanılması ülkeyi tamamen diktatörlüğe götürür. Mesela seçim olacak. Cumhurbaşkanının partisi kazanamamış seçimi. Cumhurbaşkanı ne yapacak, Meclisi fesh edecek. Yeniden seçime götürecek. 

‘Fesih yok, yalan söylüyorsunuz’ diyorlar... 

Çok saçma bir tartışma... Meclis’in görev süresi bitmeden başkan tek taraflı iradesi ile meclisin görevine son verebiliyor mu? Veriyor. Fesih bu. Ondan sonra yeniden seçim olması, başkanın da yeniden seçilecek olması fesih işleminin sonuçlarıdır. Sonuçları ile eylemin kendisi karıştırılıyor. 

‘Evet’ ve ‘hayır’ oylarının birbirine yakın çıkacağı söyleniyor. Siz de dikkat çektiniz, referandum çalışmaları eşit olmayan koşullarda yürütüldü. Böyle bir ortamda gidilen referandumdan az bir farkla ‘evet’ çıkması nasıl bir sonuç doğurur? 

Kutuplaşmayı artıracaktır. Evet çıkarsa toplumun yarısının istemediği bir sistem gelmiş olacak. Toplumun yarısı, hayır diyenler, sisteme yabancılaşmış olacak, sistemin dışında kalacak. Bu toplumsal gerginliği büsbütün artırır.

Evet çıkarsa da Türkiye’yi çok karanlık günler bekler. Daha baskıcı bir rejim gelecek, tabi itirazlar yükselecek. Buna karşı baskılar artacak. Şiddete başvurulmaya başlanacak. Şiddeti kullanan güçsüzleştikçe şiddet artar. Şiddet, kullananın güçsüzlüğünü gösterir.

AKP mitinglerine işçiler, kamu çalışanları, öğrenciler zorla götürülüyor. Bu neyi gösteriyor? 

AKP telaşlandı. Yanlış bir şey yaptı çünkü. Yanlış şeyi, iyi hesaplamadan yaptı. Buraya nereden geldik. Devlet Bahçeli bunu kaşıdı, AKP arkasından geldi. AKP Bahçeli’ye mi kaşıttı, danışıklı dövüş müydü, yoksa Bahçeli ortaya çıkınca arkasından gitmek ihtiyacı mı duydu, bilemiyoruz. Ama referandum koşulları yoktu. Bunu 15 Temmuz’a bağlıyorlar. Ne ilgisi var? 15 Temmuz darbe teşebbüsüydü. Başarısız oldu, bitti. Onun yargılaması yapılıyor. Referandum ile ne ilgisi var? Başkanlık olursa Türkiye’de bir daha darbe olmayacak deniyor. Hiç ilgisi yok. Türkiye’deki toplumsal gerginliği ortadan kaldırmak lazım. En büyük istikrarsızlık budur. Toplumsal gerginlik; bunu ortadan kaldıracak olan başkanlık sistemi değildir, kutuplaşmış bir toplumda gerginliği büsbütün artıracaktır bu... 

rıza türmen hayır aihm baskı hayır referandum parlamenter sistem kampanya