Seçim Güvenliği Platformu'ndan dikkat çeken açıklama: "Seçmenin YSK'ya güveni tarihindeki en zayıf noktada"

TAKİP ET

Seçim Güvenliği Platformu (SGP) Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu, yapılan araştırmalardan elde edilen verileri paylaşarak, “Seçmenin YSK'ya güvenini tarihindeki en zayıf noktada” diye konuştu.
T24’ün haberine göre; Seçim Güvenliği Platformu (SGP) Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu bu platformun ilgilendiği konuları ve seçim güvenliği konusundaki düşünceleri aktardı. “2023 seçimlerini YSK'nın şeffaf ve adil biçimde yönetebileceğini düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcılar yüzde 45,3 hayır, yüzde 38,6 evet, yüzde 16,1 bilmiyorum yanıtını verdiğini söyleyen Davutoğlu, “Bilmiyorum yanıtları dağıtıldığında, YSK'nın seçim sürecinde şeffaf ve adil olacağına inanmayanlar, araştırmaya katılan 1800 kişiden yüzde 54'ü inanmıyor” dedi.

"Seçim güvenliği platformu demokrasiye inanan herkesle iş birliği içinde çalışmaya başladı"

"YSK SEÇSİS seçim yazılımı" ve "partilerin seçim güvenliği konusundaki düşünceleri ve faaliyetleri" ile irdelediğimiz SEÇİM GÜVENLİĞİ DOSYASI'nda bugün "Seçim Güvenliği Platformu (SGP)" ile görüştük. Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu bize bu platformun ilgilendiği konuları ve seçim güvenliği konusundaki düşünceleri aktardı.

Nesteren Davutoğlu ve platformun diğer birkaç üyesi ile yapacağımız bir video söyleşiyi T24'te ekim ayında izleyebilirsiniz. O zamana kadar merak ettiğiniz konular olursa lütfen iletiniz, soralım.

SGP Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu gile yaptığımız söyleşiyi aktarmadan önce, bu dosyanın önceki yazılarını okumamışsanız onların da linklerini hatırlatalım:

SEÇSİS sistemini anlatan 3 yazı yayınladık; verilerin nasıl toplanıldığıuygulama ve altyapının nasıl çalıştığırisklerin neler olduğunu anlattık.

Sonra, siyasal partilerin seçim güvenliği konusunda ne tür çalışmalar yaptığını incelemek istedik. Hepsine aynı soruları sorsak da, hepsinden farklı şeyler öğrendik. Bu çerçevede;

CHP adına Onursal Adıgüzel ile YSK verilerini nasıl analiz ettikleri konuştuk.

İyi Parti adına Şenol Sunat, İyi Partinin "İRİS" isimli seçim bilişim sistemini ve seçimle ilgili diğer bilgileri verdi.

Gelecek Partisi adına Ayhan S.Üstün: 30 Milyon Seçmenin İradesine Kim Karşı Durabilir? diyerek seçim çalışmaları konusunda yaptıkları çalışmaları anlattı

Saadet Partisi adına Hasan Bitmez: Seçim Güvenliği Seçime Ait Bütün Değerlerin Korunmasını Kapsıyor diyerek, Saadet Partisinin yaklaşımına dair bilgiler verdi

HDP adına konuştuğumuz Rüştü Tiryaki: Propoganda Faaliyetlerinde Eşit Şartların Olmaması Seçim Güvenliğini Etkiliyor diyerek, İktidar partisinin adil seçim ortamına verdiği zarardan bahsetti

Deva Partisi adına konuştuğumuz İdris Şahin: İktidar Ankara ve İstanbul'da Baro Kurmakta Zorlanırken, Deva Partisi Buralarda Baro Kurabilecek Sayıda Avukat Üyeye Sahip Olacak diyerek, sandık güvenliği konusunda çabalayacaklarını anlattı.

Bağımsız Türkiye Partisi Seçim İşleri Başkanı Mustafa Pak ise bize nüfus sayımları ile seçmen sayıları arasında çelişki olduğunu söyledi.

Bu söyleşilere devam edeceğiz. Ayrıca, dosyamız kapsamında iki analizimizi yakında yayınlayacağız. Bunlardan birisi seçmen sayısı ile nüfus sayımlarının karşılaştırılması olacak. Diğeri ise 600 milletvekilinin seçimin yapıldığı 2018'den bu yana faaliyetlerinin değerlendirildiği bir analiz olacak.

Şimdi Nesteren Davutoğlu ile mesajlaşma yoluyla yaptığımız söyleşiye yer veriyoruz.

Nesteren Davutoğlu

- "Seçim Güvenliği Platformu" ne için kuruldu ve kimlerden oluşuyor?

Önümüzdeki seçim ülkemiz için hayati bir önem taşıyor. Hayatlarımızı seçim sonuçları belirleyecek. Ya bugünün karanlık ortamı sürecek, diz boyu olan yoksulluk, işsizlik, çaresizlik artarak devam edecek ya da halkın insanca yaşamasını sağlayacak yeni bir Türkiye kurulacak! Tek adam iktidarının sona ermesi, bu seçimin sonuçlarına bağlı. Sokaktaki, pazardaki seslere kulak verdiğimizde, bitmeye yakın bir dönemin ayak seslerini duyuyoruz. Araştırmalar da bunu söylüyor. Şimdi sıra, halk iradesinin şeffaf bir biçimde sandığa yansımasında…

"Seçim Güvenliği Platformu (SGP)", seçmen hangi partiye oy vermiş olursa olsun, sandığa giren oyun, seçim sonuçlarına adil bir biçimde yansıması için kuruldu. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun iş birliği ile çalışan platform, demokrasiye inanan kurum ve bireylerin ortak çabasıyla, Türkiye'nin her yerinde seçim güvenliğini sağlamayı hedefliyor. Seçim sürecinin güvenliği dışında önemli bir hedef de tabii ki sandık güvenliği.

Kimlerden oluşuyor:

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK),

Türk Tabipleri Birliği (TTB),

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK),

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF),

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV),

İnsan Hakları Derneği (İHD),

Mülkiyeliler Birliği,

ODTÜ Mezunları Derneği,

Demokrasi İçin Birlik (DİB),

Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (DGD),

Hak ve Adalet Platformu,

Antikapitalist Müslümanlar,

Diyalog Grubu,

Düşünce Suçuna Karşı Girişim,

Yurttaş Girişimi. 

- Bu platform partilerle iş birliği yapıyor mu? Hangi konularda?

Seçim güvenliği platformu demokrasiye inanan herkesle iş birliği içinde çalışmaya başladı. Tüm muhalefetin, ezilen, ötekileştirilen kitlenin bu seçimden beklentisi tek; iyiye doğru değişim! Bu konuda tüm siyasi partiler, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil inisiyatifler tüm süreci kapsayacak ayrıntılı bir eylem planı hazırlamalı ve yurttaşları da göreve çağırmalıdır.

Siyasi partiler seçimlerin ilk sahibi diyebiliriz. Ülke yönetimine aday olmak, büyük bir özgüven, iddia ve aşk gerektiriyor. Siyaset yapmak sıradan, kolay bir iş değil. Ülke için yararlı olan; içinde insan sevgisi, yurt sevgisi, eşitlik duygusu, özgürlük ateşi olan bireylerin siyaset yapmasıdır. İlerleme böyle sağlanır. Siyasi partilerin çizecekleri yol, ülkelerin kaderini belirler, tabii demokratik sistemlerde, halkın istek ve ihtiyaçları doğrultusunda!

Önemli bir güç olan sivil toplum kuruluşları, inandıkları doğrultuda siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel katkılarıyla toplumsal yaşamı desteklerler. Seçim şeffaflığına katkı sunma konusunda, SGP'nin siyasi partilerle tam bir uyum, birlik içinde çalışması şarttır.

Seçim Güvenliği Platformu, siyasi partilerle tam bir iş birliği ve uyum içinde katkı sunmaya hazır ve isteklidir

SGP, adil ve güvenli bir seçim ortamının kurulması için farklı görevler üstlenmektedir.

YSK, il ve ilçe seçim kurulu; Resmi Gazete kararlarını ve uygulamalarını takip edecek izleme heyetleri kurarak seçim sürecini yakından izlemek önemli bir iş. İhtiyaç halinde Türkiye'de yaygın geniş altyapısıyla, sandık kurulu ve müşahit görevlendirmeleri konusunda destek sağlamak, bu kişilerin eğitilmesi, teknolojik olanaklardan yararlanmaları gibi konularda iş birliği yapılması, seçim lojistiğine güç verecektir. Tabii iletişim iki tarafın isteği ve haberleşmesi ile mümkün olur. Hedef ülkede tek adam rejiminin yerini güçlü bir demokrasiye bırakması olunca, muhalefet partilerini yanlarında sınırsız sivil toplum desteği bulacaklarına inanıyorum.

- Muhalefet partilerinin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

SGP objektif ve şeffaf davranmak ilkesiyle ile yola çıktı. Bu nedenle, açıklıkla söylemeliyim ki geçtiğimiz aylarda muhalefet partilerinin çalışmalarını yeterince güçlü bulmadığımız dönemler oldu. Örneğin komisyon çalışmalarına 14 partinin 8'inin katılmaması bizleri şaşırtmıştı. Muhalefet partilerinde iktidarın 'zaten' gideceği algısı olduğu, bu nedenle konulara yeterince eğilip eğilmediklerini sorguladı bazılarımız. Davranışlar rahat geldi.

Oysa şimdi baktığımızda muhalefetin Türkiye sorunlarına hakim ve çözüm odaklı bir biçimde çalıştığını, 6'lı masanın uyum gayreti içinde olduğunu, kitlelere ulaşmak için çaba sarf ettiğini görüyoruz. Sanırız birbirine benzemeyen partilerin bir masa etrafında bir araya gelmesi kolay olmadı. Ve çabuk sonuç beklemeye alışık bir toplumuz. Bu durumda işin güç yanı aşıldığına göre, muhalefetin sıkı bir gündem üzerinde çalıştığına, Türkiye'nin ihtiyaçlarını ve tabii ki çözümlerini, en demokratik ve halkçı bir biçimde ortaya koyacağına inanıyoruz.

Medyanın yanlı tutumuna rağmen, muhalefetin alanlarda, sokaklarda halkla bütünleşmesi mümkün olacaktır. Objektif davranması gereken bazı haber kuruluşlarından, yurttaşın tarafsız habercilik beklemek hakkı olabilirdi, ama yazık ki piyasa koşulları buna uygun görünmüyor.

- Seçim kanununa getirilen yeni değişiklikler ile ilgili düşünceleriniz nedir?

Kanunla ilgili getirilen değişiklik, başlı başına seçimin adil olmasına engeldir.

Taraflılık ortamının temelidir.

Milletvekili Seçimi Kanunu, anayasa komisyonunda yapılan ve seçmene kapalı tek oturumluk görüşme ile komisyondan geçti. Seçim kanunu gibi önemli bir konu 17 saat süren tek bir toplantı ile geçiştirilmiş oldu. Katılımcı, demokratik bir tartışma ortamı kurulamadı. Kanun görüşmeleri halka, seçmene, ilgili sivil kuruluşlara kapalı yapıldı. Toplantı notları üstünden yapılan tartışmalar incelendiğinde, örneğin kıdemli hakimlerin tasfiye edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bunun gibi konular, yeni seçim yasasının adil bir seçim ortamı yaratacağının sorgulanmasına neden oluyor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyum gerekçesiyle, kanunun yürütülmesi yetkisi Cumhurbaşkanına verilmek isteniyor. Buna ne demeli! Ek olarak kamu kaynaklarının kullanılmasına dair seçim yasaklarının Cumhurbaşkanını kapsamaması ise adaletsizliği derinleştirecek çok önemli bir düzenleme. Geçen seçim dönemlerinde seçim yasakları çiğnenerek sınırsızca ve fiilen kullanılan kamu kaynaklarına, yasal kılıf oluşturuluyor. Yapılmak istenen eşitsizliğin ta kendisidir. İktidar ve muhalefetin propaganda olanakları, seçmene mesajlarını ulaştıracakları kanalların, olanakların eşitliği, adil bir seçimde gözetilmesi gereken temel şarttır.

Seçim kanununda yapılan değişiklikler muhalefet tarafından dikkatle incelenirse, diri bir muhalefetle sürecin objektif işlemesi sağlanabilir, karar geri çevrilebilir.

- Muhalefet partilerinin ya da milletvekillerinin neleri eksik ya da yanlış yaptığını düşünüyorsunuz?

Bu soruyla yine iletişimci tarafım devreye girecek.

İktidar partisinden farklı bir siyasi seçenek olmalarını isterdim. Daha etkili iletişim yapmalarını isterdim, kendilerini iyi anlatabilmelerini. Halka heyecan verecek projeler yaratıp anlatmalarını isterdim.

Muhalefet partilerinin sosyal medyayı daha etkin kullanabileceklerini düşünüyorum. İktidarın bu konuya ciddi bir bütçe ayırarak, mesajlarını halka ulaştırmak için hem sosyal medya hem de genelde medyayı güçlü bir biçimde kullanacaklarını tahmin ediyorum, hatta eminim. Henüz zaman var. Seçmen kararını etkileyecek ortamların, bilgi vermek ve duygu yaratmak üzere değerlendirilmesi, yani kitle iletişimi, sonuçlar da fark yaratabiliyor. Partilerin kendilerini yeterince tanıtabilmeleri için profesyonel-gönüllü iş birliklerine gidebilmelerini önemsiyorum. Muhalefetin üslubunun sıcak ve net olması gerekiyor. Duyguları mantığının önünde olan bir toplumuz. Renkli, sıcak ve anlaşılması basit bir dil gerekli. Çalışkanlık ve çabanın kitle iletişiminde fayda yaratacağına, verilen emeğin karşılığını bulacağına inanıyorum. Daha çok iletişime ihtiyaç var.

- YSK'yı nasıl değerlendiriyorsunuz? Görevini yerine getirebiliyor mu sizce?

YSK halkın güvenmesi gereken bir kurul. Maalesef geçtiğimiz seçimlerde bu konuda sorunlar yaşandı. Oysa seçimlerin güven içinde yapılmasından sorumlu kamu kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) güvenirliliğini koruyabilmeli. Trafoya giren kediye herkes güldü. Bu seçimlerde halkın YSK'ya güven tazelemesi için bir fırsat var. Ülkenin kurumları iktidarın etkisinde olmamalı.

Sizinle taze bir araştırma verisi paylaşayım. Bulgu Araştırma Halkın Gündemi Araştırması, Eşit Haklar için İzleme Derneği'nin, Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) Güven ve Bağımsız Seçim Gözlemi ile ilgili hazırladığı 2022 Ağustos araştırmasında YSK'ya seçmem güveninin tarihindeki en zayıf noktada olduğu gösteriyor.

"2023 seçimlerini YSK'nın şeffaf ve adil biçimde yönetebileceğini düşünüyor musunuz?" sorusuna katılımcılar yüzde 45,3 hayır, yüzde 38,6 evet, yüzde 16,1 bilmiyorum yanıtını veriyor.

Bilmiyorum yanıtları dağıtıldığında, YSK'nın seçim sürecinde şeffaf ve adil olacağına inanmayanlar, araştırmaya katılan 1800 kişiden yüzde 54'ü inanmıyor. Burada şu klasikleşmiş cümleyi kullanabiliriz; bunu ben söylemiyorum, onlar söylüyor.

- Baraj konusunda görüşünüz nedir?

AKP ve MHP kurmaylarının üzerinde çalışarak hazırladığı yasa değişikliği, TBMM'den geçti ve ülkede seçim barajı, yüzde 10'dan yüzde 7'ye indi. Genelde seçim barajlarının yüksek tutulması, demokrasiyle bağdaşan bir şey değil. Azınlıkların, yoksulların, kendini ifade etme zorluğu çekenlerin sandıktan uzak kalmasına neden olabilir. Ancak yaşadığımız dönem, öyle antidemokratik ve şekilsiz bir hal aldı ki, tüm kuralları koyan, oyunu kendi çıkar ve keyfiyetlerine göre kuran bir baskıcı iktidarın sultası altında, barajın indirilmesinin neye hizmet etmesine çalışılıyor, karışık.

- Sizce halka düşen görev nedir?

Bu seçimde halka düşen görev; kendini özgürce ifade etmek! Kendi gücünü bilmek. Her bir oy ülkemizde nasıl bir yaşam olmasını istediğimizin, nasıl bir hayat kurmak istediğimizin göstergesi. Oylar, bir araya gelip geleceği tanımlayacak. Her bireyin, oyuna sahip çıkması gerek, kendi ağırlığını, tercihini kullanması gerek, burada tanımlayacağı kendi hayatı, kendi ihtiyaçları, hayallerinin akışı. Aktör olma fırsatını, oyun kuruculuğu kimse kaçırmamalı. Kararsızları anlamakta zorluk çekiyorum, iyi düşünüp mesajları kıyaslayıp, kalbinin sesini de dinleyerek biri için oy kullanmak, pasif kalmaktan çok daha iyi. Sahip olduğu hakları bilmek, her vatandaşın bilinçli karar vermesi, önümüzdeki dönemi, yılları belirleyenlerden biri olması, demokrasiye en yaraşan.

- İkinci dalga düzenlemesi adıyla anılan dezenformasyon kanunu için ne düşünüyorsunuz?

Dezenformasyon, adı üzerinde yanıltıcı bilgi demek. Teknolojinin, bilişim ve iletişimin bu kadar ilerlediği bilgi paylaşımının sınır tanımadığı bir dönemde, bilgi denen değerin, çarpıtılmadan, kasıtlı kullanımla tasarlanıp yayılmadan kullanımını sağlamak, dünya gündeminin önemli en konularından biri. Dezenformasyonun regüle edilmesi için, fikir ve düşünce özgürlüğünü kısıtlamadan uğraşan uluslararası kurullar ve düzenlemeler var, tabii sorunu kendi yerelinde objektif olarak ele alan yanıltıcı bilginin yayılmasını engellemek için arayışları var. Ama herhalde, halkın güvenini hızla kaybeden bir iktidarın yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na bağlı bir mücadele merkezinin, bu konuyu neyle mücadele etmeyi hedefleyerek ele alacağı konusunda hiçbir demokratın içi rahat olamaz. Bu hazırlık, özgür, bağımsız, halkçı iletişimin sansürlenmesine karşı bir niyettir. Seçim döneminde halk sadece iktidarı dinlesin, medyada başka ses olmasın ki baskıcı iştah egemen olsun!

- Geçmiş seçim döneminde de siyasi partilerin sivil toplumla ortak bir çalışması olmuştu. İki dönemi kıyaslar mısınız?

2018 seçimleri öncesinde Adil Seçim Platformu olarak, İyi Parti ve HDP dahil tüm partilerin, ortak bir mekanda sivil toplumla birlikte çalıştığını hatırlıyorum. O çalışmada en önemli eksik, bu düzenin seçime sadece 2 ay kala kurulabilmiş olmasıydı. Seçim güvenliği için bu ortaklaşma son derece önemliydi. Bu bilinçle seçimlere ciddi bir zaman kala, sivil toplum kuruluşları olarak haberleşildi, örgütlenildi ve bir araya gelindi. Aynı hataya bir daha düşmeden, esenlikli bir ortak çalışma için hazırlanıldı. Heyhat! Bu seçim hazırlığı dönemine 6'lı masanın HDP'yi dışlamış olması gibi büyük bir eksiklikle başlandı. Sivil toplum kuruluşları da, şartlara uymaya gayret gösteriyor. Ayrıca SGP'ye gözlemci olarak katılma konusunda anlaşmış olan siyasi partilerin, periyodik toplantılara katılım göstermemeleri de büyük bir eksiklik. Bazı partilerden uzun aramalarla randevu alabilmiştik, tek tek hepsini ziyaret ettik, canlı, ortak bir çalışma ortamı kurmak için çaba gösterdik. Biraz haber dinleyip, etrafa baktığımızda, neden bunu görev bildiğimiz belli oluyor.

Bu seçimin sandık kadar, sandık öncesinde kazanılacağını hiç unutmayalım. Muhalefetin yüzde 60 oy almasını sağlamak için, önümüzde özenli, planlı bir çalışma süreci bizi bekliyor.