Karaca, bu tür yayınların kadınların eşit yurttaşlık hakkını zedelediği gibi, kamu kaynaklarının da yandaş medya kuruluşlarının finansmanına aktarılmasını meşrulaştırdığını vurguladı. Ayrıca, Zahide Yetiş gibi televizyon yüzlerinin, TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu'nda konuşma yapmalarını, kadın mücadelesine ve ülkenin ilerici değerlerine karşı bir hakaret olarak değerlendirdi.
Biçer Karaca, yıllarca cinsiyetçi şovlar ve ucuz sansasyonel içeriklerle reyting elde eden bu televizyon figürlerinin, kadınların yaşadığı trajedileri metaya dönüştürerek medya piyasasında pazarladığını belirtti. Bu yapının, kadınların onurunu hiçe sayarak, patriarkal düzenin sürdürülebilirliğini sağlayan bir ideolojik araca dönüştüğünü söyledi.
Son olarak, bu kirli medya düzenine karşı net bir duruş sergilenmesi gerektiğini ifade eden Karaca, meselelerin sadece medya etiğiyle sınırlı olmadığını; siyasal rant, kamu kaynaklarının sermayeye aktarılması ve toplumsal mühendislik projelerinin bir parçası olarak ele alınması gerektiğini söyledi. Kamusal alanın sermaye ve iktidar işbirliğiyle bir sömürü sahasına dönüştürülmesine karşı eşitlikçi, özgürlükçü ve ilerici bir duruşun benimsenmesi gerektiğini belirtti.