Sıla ARABACIOĞLU-GERÇEK HABERCİ-Türkiye’de art arda yaşanan sel, deprem ve yangın pandemiyle boğuşan halkı daha da zor duruma sokuyor. Bu konu hakkında basın açıklaması amacıyla toplanan İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Türkiye gündemini değerlendirdi. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına konuşan KESK Sözcüsü Mustafa Güven, hükümete sert eleştirilerde bulundu.
“Sorunun kaynağı olarak muhalefet suçlanıyor”
Türkiye’nin aylardır bir felaket sarmalının içine düşmüş ve bundan çıkamadığını vurgulayan Güven, “Yolsuzluk, mafya, rant ilişkileri ile halkın malları, ülkenin yeraltı ve yer üstü kaynakları, doğası yağma edilmesinin sonuçlarını ülkemizde her doğa olayının bir felakete dönüşmesine üzülerek şahit oluyoruz. Bir yanda ormanlar yanıyor, su yok; diğer yanda selde insanlarımız boğularak ölüyor. AKP iktidarı yaşanan her sorunda önce sorunu yok saymayı, mecbur kalırsa sorunun kaynağı olarak muhalefeti suçlamayı hatta çoğu zaman yangına körükle gitmeyi tercih ediyor ya da mecbur kalıyor” diye konuştu.
“Gönüllüler devletin yerini almış durumda”
Güven, ormanları yakan hava sıcaklıklarından çok alınmayan önlemler ve iktidarın rant politikalarının bir sonucu olduğunu savunarak, “Orman Genel Müdürlüğünün resmi verilerine göre; son beş yılda yıllık ortalama 2 bin 771 yangına karşılık 11 bin 819 hektar orman alanı yandığını, önceki beş yılda ise 2 bin 492 yangında 6 bin 372 hektar alan yanmış Bu verilere göre; yıllık ortalama yangın sayısı yüzde 11 artarken yanan alan miktarı yüzde 85,5 artmış durumda, yangınlara müdahalede ise gönüllüler, yardım kuruluşları adeta devletin yerini almış durumda” açıklamasında bulundu.
“Ölümlerin sorumlusu dere yataklarını imara açanlar”
Birçok kişinin hayatını kaybettiği sel felaketine de değinen Güven, sorumlunun dere yataklarını imara açanlarda olduğunun altını çizerek şunları söyledi
“Aynı basiretsizlik sel felaketlerinde de yaşandı. Giresun Dereli, Artvin ve Van’da yaşanan sellerden sonra Kastamonu Bozkurt, Sinop Ayancık ve Samsun başta olmak üzere diğer illerimizde yaşanan seller sadece mal kayıpları ile sınırlı kalmadı ve çokça da can kaybına sebep oldu. Biliyoruz ki, yağmurun yağışı doğal bir süreçtir fakat yağan yağmurun sele dönüşerek can ve mal kaybına sebep olması başta siyasi iktidarın ve yerel yönetimlerin akarsu ve derelere müdahalesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Dere yatağına geri döner' atasözünü unutan siyasi iktidarlar ve belediye yönetimlerinin ihmalleri nedeniyle yağışların fazlalaşması sonucu dereler eski alanlarını geri alırken can ve mal kayıplarına neden olmuştur. 'Ne yapalım doğal afet' sözü iktidarın suçunu örtbas etme çabasından başka bir şey değildir. Esas felakete sebep olanlar HES’ler ve dere yataklarının imara açan iktidar ve belediye yönetimleri olduğu açıktır.”
“Vatandaşın ihtiyaçlarını kamu kaynaklarından karşılayın”
Vatandaşta tepkiye neden olan IBAN verme konusunda değinen Güven, bu politikalardan vazgeçilmesi gerekildiğini söyledi. Güven, IBAN göndermenin yönetememe halinin açık bir itirafı olduğunu vurgulayarak insanların ihtiyaçlarının kamu kaynaklarından karşılanması gerektiğini belirtti.
“Failler değil mağdurları suçlanıcı söylemler kullanılıyor”
Güven, tek adam rejiminin iktidarını korumak için sarıldığı kutuplaştırıcı politikaların tuzağına düşülmemesi gerektiğini, bu gerici, ırkçı, kutuplaştırıcı politikaların bedeli tüm toplum için ağır olacağının altını çizerek şu ifadeleri kullandı:
“Yaşadığımız işsizliğin, yoksulluğun, zamların, yangınların, sel felaketlerinin sorumlusu mülteci ve göçmenler değildir. Onlar bu sürecin mağdurlarıdır. Gerek kimi siyasetçilerin söylemlerinde gerek basın yayın organlarında ve gerekse de sosyal medyada her gün çeşitli örneklerini gördüğümüz ırkçı, yabancı düşmanı dilin, failleri değil mağdurları suçlayan söylemlerin sorunları daha da derinleştirdiği açıktır. Bu söylemler toplumda kutuplaşmaları derinleştirmekte, provokasyona açık bir zemin hazırlamaktadır. Muhalafetin de bu popülist gerici politikalardan etkilenen, oy devşirme kaygısı ile çanak tutan değil tam aksine çözüm üreten barıştan demokrasiden yana bir tutum alması önemlidir.”
“Sorunun kaynağı olarak muhalefet suçlanıyor”
Türkiye’nin aylardır bir felaket sarmalının içine düşmüş ve bundan çıkamadığını vurgulayan Güven, “Yolsuzluk, mafya, rant ilişkileri ile halkın malları, ülkenin yeraltı ve yer üstü kaynakları, doğası yağma edilmesinin sonuçlarını ülkemizde her doğa olayının bir felakete dönüşmesine üzülerek şahit oluyoruz. Bir yanda ormanlar yanıyor, su yok; diğer yanda selde insanlarımız boğularak ölüyor. AKP iktidarı yaşanan her sorunda önce sorunu yok saymayı, mecbur kalırsa sorunun kaynağı olarak muhalefeti suçlamayı hatta çoğu zaman yangına körükle gitmeyi tercih ediyor ya da mecbur kalıyor” diye konuştu.
“Gönüllüler devletin yerini almış durumda”
Güven, ormanları yakan hava sıcaklıklarından çok alınmayan önlemler ve iktidarın rant politikalarının bir sonucu olduğunu savunarak, “Orman Genel Müdürlüğünün resmi verilerine göre; son beş yılda yıllık ortalama 2 bin 771 yangına karşılık 11 bin 819 hektar orman alanı yandığını, önceki beş yılda ise 2 bin 492 yangında 6 bin 372 hektar alan yanmış Bu verilere göre; yıllık ortalama yangın sayısı yüzde 11 artarken yanan alan miktarı yüzde 85,5 artmış durumda, yangınlara müdahalede ise gönüllüler, yardım kuruluşları adeta devletin yerini almış durumda” açıklamasında bulundu.
“Ölümlerin sorumlusu dere yataklarını imara açanlar”
Birçok kişinin hayatını kaybettiği sel felaketine de değinen Güven, sorumlunun dere yataklarını imara açanlarda olduğunun altını çizerek şunları söyledi
“Aynı basiretsizlik sel felaketlerinde de yaşandı. Giresun Dereli, Artvin ve Van’da yaşanan sellerden sonra Kastamonu Bozkurt, Sinop Ayancık ve Samsun başta olmak üzere diğer illerimizde yaşanan seller sadece mal kayıpları ile sınırlı kalmadı ve çokça da can kaybına sebep oldu. Biliyoruz ki, yağmurun yağışı doğal bir süreçtir fakat yağan yağmurun sele dönüşerek can ve mal kaybına sebep olması başta siyasi iktidarın ve yerel yönetimlerin akarsu ve derelere müdahalesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Dere yatağına geri döner' atasözünü unutan siyasi iktidarlar ve belediye yönetimlerinin ihmalleri nedeniyle yağışların fazlalaşması sonucu dereler eski alanlarını geri alırken can ve mal kayıplarına neden olmuştur. 'Ne yapalım doğal afet' sözü iktidarın suçunu örtbas etme çabasından başka bir şey değildir. Esas felakete sebep olanlar HES’ler ve dere yataklarının imara açan iktidar ve belediye yönetimleri olduğu açıktır.”
“Vatandaşın ihtiyaçlarını kamu kaynaklarından karşılayın”
Vatandaşta tepkiye neden olan IBAN verme konusunda değinen Güven, bu politikalardan vazgeçilmesi gerekildiğini söyledi. Güven, IBAN göndermenin yönetememe halinin açık bir itirafı olduğunu vurgulayarak insanların ihtiyaçlarının kamu kaynaklarından karşılanması gerektiğini belirtti.
“Failler değil mağdurları suçlanıcı söylemler kullanılıyor”
Güven, tek adam rejiminin iktidarını korumak için sarıldığı kutuplaştırıcı politikaların tuzağına düşülmemesi gerektiğini, bu gerici, ırkçı, kutuplaştırıcı politikaların bedeli tüm toplum için ağır olacağının altını çizerek şu ifadeleri kullandı:
“Yaşadığımız işsizliğin, yoksulluğun, zamların, yangınların, sel felaketlerinin sorumlusu mülteci ve göçmenler değildir. Onlar bu sürecin mağdurlarıdır. Gerek kimi siyasetçilerin söylemlerinde gerek basın yayın organlarında ve gerekse de sosyal medyada her gün çeşitli örneklerini gördüğümüz ırkçı, yabancı düşmanı dilin, failleri değil mağdurları suçlayan söylemlerin sorunları daha da derinleştirdiği açıktır. Bu söylemler toplumda kutuplaşmaları derinleştirmekte, provokasyona açık bir zemin hazırlamaktadır. Muhalafetin de bu popülist gerici politikalardan etkilenen, oy devşirme kaygısı ile çanak tutan değil tam aksine çözüm üreten barıştan demokrasiden yana bir tutum alması önemlidir.”