Medyaya ve Para-layıcı gazeteciliğe bir bakış…
Yayınlanma :
23.09.2012 18:11


Gazetede yazdığım ‘Parti Sülükleri’
başlıklı köşe yazımda, ‘para-layıcı gazetecilik’i “ilan-reklam
ihale verenin methedildiği, vermeyenin ise yerden yere vurulduğu gazetecilik
akımı” olarak tanımlamıştım...
Elbette bir akımı tanımlamak,
kavramsal bir çerçeveye oturtmak, hatta tıptaki gibi onu bulan kişinin adıyla
anılır hale getirmek benim harcım değil. Burada önemli olan ve de bilinmesi
gereken, son yıllarda ulusal medyanın da yerel medyanın da gitgide bu kavram
çerçevesinde bir noktaya oturmaya başladığının tespit edilmesidir.
Ünlü ve bir o kadar da
‘marka’ olan, İzmir Büyükşehir Belediyesi genel sekreteri Ersu Hızır ile yediği
yemekten sonra kentin alt-üst olmasına sebep olan (adam nasıl yemek yiyor
olmalı ki, düşünün bir yemek yiyor ve şehir alt-üst oluyor. Ciddi bir eyleme
girişse, artık gerisini siz düşünün) gazeteci Süleyman Gençel “İzmir’de
gazeteci sorunu yok. Gazete patronu sorunu var” der…
Aslında anlatmaya
çalıştığı şey, ülkemizdeki medyanın genel durumudur. İsterseniz bu ‘durumu’
size biraz anlatmaya çalışalım.
Bu gün hepimizin hayranlıkla okuduğu bazı köşe
yazarları var biliyorsunuz. Ve bunlar muhalif yazarlar olup, kalemini satmayan
insanlardan oluşsun. Yazdığı her yazı, örneğin AKP’lileri ve Başbakanı
çıldırtsın. Yazar, gösterilen ilgiden memnun, doğruları söylemek ve halkın
nabzını tutmak, gittiği yerlerde sevgi gösterileriyle karşılanmaktan son derece
memnundur. Çünkü doğru bildiğini yapmakta, kalemini satmamakta, kimsenin adamı
değil, halkın adamı olarak mesleğinin onurunu yaşamaktadır. Ancak bu durum,
onun ‘piyasa değerini’ de iyice yükseltmiştir!
Sonunda bir gün, bir
telefon açılır
gazeteye ve denir ki, “bu adam o
gazeteden gidecek. Kafası kopacak”!
“Ama efendim, o bizim en
iyi yazarımız. Tirajımızı tavan yaptırıyor. O giderse batarız. Zaten vergi
borçları, davalar derken nefes alamayacak durumdayız.”
Pazarlıklar sonucu vergi
borçlarının silinmesi, ya da medya kuruluşunun maden arama ruhsatlarının
yenilenmesi, hatta akaryakıt dağıtım işine ve rafineri kurmasına kolaylıklar
sağlanması dâhil, bir mutabakata varılır ve ‘yazar elden çıkarılır’.
Alan da satan da memnundur aslında, ama satan biraz daha ‘malını ucuza
elden çıkarmış numarası’ yapmak zorundadır…
Ertesi gün yazar,
gönderdiği
köşe yazısının gazetede olmadığını görür. Zaten son günlerde, sonunun
yaklaştığına dair çeşitli emareler hissetmiştir. O yüzden çok da şaşırmaz.
İşte böyle sevgili dostlar. Medyada işler ‘aşağı-yukarı’ bu
şekilde yürümektedir. Bu durum, yerelde de belediyelerle gazeteler arasında
benzer şekilde yürür. Sadece meblağlar daha küçüktür. O kadar…
Yani medyada, halkın sorunlarını dile
getiren değil, tam tersi ‘çiçek-böcek yazan yazar’ çok daha uzun
soluklu yazı yazar.
Birçok insan sanır ki, sadece methiye
yöntemi uygulanarak çıkar elde edilir medyada. Oysa bu bakış açısı tamamen
yanlıştır.
‘Bir şeyleri yazmayarak çıkar
elde etmek’ hem daha güvenli, hem daha avantajlıdır
medyada. Çünkü methiye yönteminde okuyucu durumu hemen fark edebilir. Oysa yazılmayan
bir konuyu ve neden yazılmadığını okuyucunun bilmesi çok olanaklı değildir. İsterseniz,
bunu siyasetten bir anekdotla anlatmaya çalışalım. Ben bu anekdotu ilk duyduğumda
algılamam epeyce zaman almış, ağzım epeyce bir süre açık kalmıştı!
Fi tarihinde bir
belediyenin meclisinde, bir planlama konusu görüşülecektir. Cep telefonlarının
yeni icat edildiği yıllardan bahsediyoruz aslında. ‘İşinin ehli’ bir
meclis üyesi, meclisten çıkarak, plan tadilatı dosyasının sahibini arar:
“Biraz sonra senin dosya mecliste görüşülmeye başlanacak. Senden …. TL
ödeme yapmanı istiyorum. Bu parayı ödeyeceğini taahhüt ediyor musun? Eğer tamam
dersen, senin dosya görüşülürken, ben çıkıp tuvalete gideceğim. Ancak kabul
etmezsen, meclisten çıkmayacağım!”
‘Meclisten çıkmamak’ burada plana itiraz
etmek, ret oyu vermek, kısaca ‘taş koymak’ anlamına geliyor!
Ben çok şaşırmıştım,
sizin de şaşırdığınıza eminim. Yani vaat edilen şey, dosyanın çıkmasına yardımcı
olmak değil. Engel olmama karşılığında isteniyor bir şeyler.
Ne enteresan değil mi?
Tertemiz bir durum!
Şaibe yok, dedikodu yok…
Konumuza dönecek olursak,
bu gün birçoğumuzun
zevkle okuduğu köşe yazarlarının birçoğu yerinden oynadı biliyorsunuz. Bana
sorarsanız, oynamaya da devam edecek.
Ta ki, dürüst ve namuslu
bir patronun gazetesine gidene kadar. Orada sabit olarak yerleşecek bu
insanlar.
Zevkle okuduğumuz birkaç köşe
yazarı kaldı aslında henüz kovulmayan. Onlara da her gün “hala yerlerindeler
mi” diye bakıyorum alelacele.
Hayatın tek gerçeğinin para
olduğu bir çağda yaşıyoruz. Eskiden insanlar, okumuş, aydın, yurtsever,
ülkesinin sorunlarına duyarlı olmakla gururlanırdı. Şimdilerde ne kadar zengin
olduğu ile gururlanıyor.
Bill Gates’in “Ben
üniversiteyi bitiremedim. Arkadaşım bitirdi, benim yanımda mühendis oldu”
veciz sözünü hepimiz sosyal medyada gururla paylaşıyoruz. Hatta neredeyse,
çocuklarımızı bile ‘okumamaya’ teşvik eder olduk.
Bill Gates’in, bu kadar açlığın,
yokluğun, adaletsizliğin olduğu bir dünyada, nasıl, kimleri sömürerek, kimlerin
omuzlarına basarak bu kadar zengin olduğunu sorgulayan oldu mu hiç?
70’li yıllarda bir patronun
emrinde çalışan işçi, emeği sömürülen, patronun binlerce katı fazla çalıştığı
halde, onun bir yemekte ödediği kadar bile ücret alamayan adam olarak
tanımlardı. Şimdilerde, günümüz dünyasında, o emekçi artık, patronun ‘ekmek
verdiği insan’ olarak tanımlanıyor.
Yirmi ya da otuz yıllık bir süreçte, bu
büyük değişim, bu ‘bakış açısı evrimi’ size de tuhaf gelmiyor mu?
Sonuç olarak: Elbette herkes böyledir demiyorum ancak, yine de, yazdığınız yerden memnunsanız, kovulacak kadar
değerli yazılar yazmamaya bakın derim ben naçizane…
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: