Ana muhalefet partisi CHP'ye yönelik operasyonlar artarken, son olarak 2 Eylül'de CHP İl Başkanlığı yönetimi mahkeme kararıyla görevden alınarak yerine Gürsel Tekin öncülüğünde bir heyet kayyım olarak atandı.
İstanbul'da, 31 Ocak 2025'te Ekrem İmamoğlu'nun Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne ifade vermeye geldiği sırada adliye önünde polise mukavemet ettiği iddiasıyla, aralarında görevden alınan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'in de bulunduğu toplam 26 kişi ilk kez hakim karşısına çıkıyor.
Özgür Çelik ve beraberindeki 25 kişi hakkında 'Görevi yaptırmamak için direnme', 'İzinsiz gösteriye katılıp uyarıya rağmen dağılmama', 'Kasten yaralama' ve 'Kamu malına zarar verme' suçlarından 3 yıl 7 aydan başlayarak 15 yıl 6 aya kadar değişen hapis cezası talep edildi.
ÖZEL DE TAKİP EDİYOR
Çağlayan'daki İstanbul Asalet Sarayı'nda görülecek duruşmaya Özgür Çelik saat 09.30 sıralarında geldi. Duruşma 18. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmesi gerekirken salon kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılıyor. Özgür Çelik'in yargılandığı davanın ilk duruşmasını CHP Genel Başkanı Özgür Özel de takip ediyor.
ÖZGÜR ÇELİK'İN SAVUNMASI
Çelik, savunmasında hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirterek "Bugün neden burada olduğumu ve olayın gerçekleştiği günle ilgili bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben hayatımda ilk kez hakim karşısına çıkıyorum. CHP’ye geldiği günden itibaren bir gün yolumun mahkeme salonlarına düşeceğini tahmin ediyordum. Ancak buna rağmen, arkadaşlarımızla birlikte önemli başarılara imza attık. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in öncülüğünde partimiz Türkiye’nin birinci partisi oldu" dedi.
İki yıl önce göreve başladıklarını hatırlatan Çelik, "O tarihten bugüne kadar hakkımızda ne bir soruşturma ne de bir dava vardı. Ancak şimdi öyle bir noktaya gelindi ki, il başkanlığı binamız dahi davalık hale getirildi. Ben, üç ayrı davadan toplam 28 buçuk yıl hapis istemiyle yargılanıyorum. Bunun sebebi çok açıktır: Ben ve arkadaşlarım, iktidara yürüyen kararlı neferleriz" diye konuştu.
'YARGI KISKACI ALTINDAYIZ'
CHP ve toplumsal muhalefetin yargı kıskacı altında olduğunu söyleyen Çelik, "Bu dava, 300 gündür yaşadığımız olağanüstü ve antidemokratik yönetimin bir sonucudur. İddianame, adliyede ifade verdikten sonra yapmak istediğimiz basın açıklamasını engellenmesine karşı koymamız üzerine hazırlanmıştır. Burada Anayasal haklarımız suç gibi gösterilmektedir. Adliye sürekli demir bariyerlerle abluka altına alınmaktadır. Ne yazık ki bu manzara Türkiye’mize yakışmamaktadır" ifadelerini kullandı.
'RANDEVULARIMI ADLİYE KORİDORLARINA VERİYORUM'
Mesailerinin büyük bir kısmının cezaevi kapılarında ve adliye koridorlarında geçtiğini vurgulayan Özgür Çelik, "Ben, 300 gündür randevularımı adliye koridorlarına veriyorum. İnsanlara 'Gelin, 7. katta görüşelim' diyorum. Bu durum tamamen Anayasal hakların ihlalidir. O gün orada yalnızca partililerimiz değil, binlerce, on binlerce yurttaş da vardı. Ancak özellikle seçilmiş CHP’liler yargılanıyor. Bu davalarla verilmek istenen açık bir mesaj vardır, Sayın Hâkim. Bu iddianamede bir başka mesaj daha gizlidir. Biz burada 26 kişi yargılanıyoruz; fakat partide hiçbir görevi bulunmayan abim Özkan Çelik de sanık sandalyesine oturtulmuştur. Abim sadece bazı çalışmalarımıza zaman zaman katılır, bizi görmek için yanımıza gelir. Bu dava ile ailelerimize de gözdağı verilmek istenmektedir" dedi.
Çelik, savunmasına "İddianameye eklenen bir fotoğraf var. O fotoğrafta abim Özkan Çelik gülüyor. O gün ses sistemiyle ilgili ciddi sorun yaşandı. En son alınan kararda ‘otobüsün neredeyse üstünde yapalım’ denildi. Ben de otobüse doğru yöneldim. Çok kısa bir diyalog yaşandı, ardından yolumuza devam ettik. Otobüsün üzerine çıktıktan sonra, otobüs yönüne gelen insanları polisler kalkanlarıyla durdurdu. Ancak hiçbir ‘dağılın’ anonsu yapılmadı. Bu konuşmadan hemen sonra emniyet yetkilileri vatandaşa biber gazı sıktı. Ben o kokuyu otobüsün üstünden aldım. Aynı durumu on gün önce il başkanlığı önünde de yaşamıştık" sözleriyle devam etti.
'İFADELERDE CİDDİ ÇELİŞKİLER VAR'
Kalabalıkta bir problem olduğunu görünce otobüsten indiğini belirten Çelik, "Buradaki en önemli nokta şudur: O insanlar hiçbir sorun çıkarmadan dağıldı. Hiçbir taşkınlık olmadı. Saraçhane’de de aynı tablo yaşanıyordu. İddianamede ‘12 çevik kuvvet polisinin zarar gördüğü’ iddia ediliyor. Beş müşteki var; fakat bu beş kişinin tamamı da kamu malına herhangi bir zarar verilmediğini söylüyor. Hatta müştekilerden bazıları, ‘Olay esnasında yaralanmama sebep veren şahısları görmedim’ diyor. ‘Zimmetimde bulunan kask, kalkan veya herhangi bir mal zarar görmemiştir’ ifadesi geçiyor. Beş müştekiden üçü ise zaten şikâyetçi değil" diye konuştu.
Müşteki ifadelerinde ciddi çelişkiler olduğunu anlatan Çelik, "Dört kişinin ifadesi neredeyse cümle cümle aynı. Birkaç tanesinde yalnızca bir-iki cümle farklı. İddianamede yer alan beş müştekiden üçünde, yaralanmaya dair herhangi bir rapor yok. Buna rağmen dosyaya dahil edilmişler. İçlerinde hem şikayetçi olmayanlar hem de ‘kamu malına zarar verilmedi’ diyenler var. Üstelik müştekilerin tamamı, ‘Bana zarar vereni görmedim, görsem de tanımam’ ifadelerini kullanıyor" dedi.
'BAĞIMSIZ TÜRKİYE'Yİ SAVUNDUK DİYE YARGILANIYORUZ'
Devletin hiçbir polisiyle, hiçbir kamu görevlisiyle bir derdi olamayacağını vurgulayan Çelik, "Buradaki mesele şudur: Birileri talimat verdi, açıklama yapmamız istenmedi. Biz yalnızca tam bağımsız Türkiye’yi savunduğumuz için yargılanıyoruz. Zurnanın zırt dediği nokta şudur: İddianamenin en sonuna siyasi yasak maddesi eklenmiştir. Bu durum, iktidarın yargıyı araçsallaştırmasının en açık göstergesidir. Daha önce Sayın Ekrem İmamoğlu’na da siyasi yasak getirilmiş, diploması iptal edilmiştir. Şimdi aynı yöntem bizler üzerinden uygulanmak istenmektedir" diyerek savunmasını bitirdi.
Yorumlar
Kalan Karakter: