Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, hakkındaki çete iddiaları ve 'kent uzlaşısı'nın suç sayılmasıyla ilgili konuştu.Şahan, tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile kurulan kadronun nitelikli ve liyakatli olduğunu belirterek, "Bu kadro 19 Mart sonrası sokaklarda, gençlerde, milletin vicdanında ne kadar kalabalık olduğunu gösterdi. Bu saatten sonra kadro dediğiniz milletin kendisidir. Biz azalarak değil artarak bu yolu milletle bitirir ve aydınlık güzel yarınlara çıkarız. İçim çok rahat inanın" dedi.Halk TV'den Bahadır Özgür'ün Resul Emrah Şahan'la yaptığı röportajda şu ifadeler yer aldı:
Yaptığınızla söylediğiniz bu kadar çelişirse, yıllardır kayyumlarla, tutuklamalarla mücadele eden Kürt siyasetini ve Kürtleri ikna edemezsiniz. Bizzat siyasal iktidarın kutuplaştırdığı toplumu sakinleştiremezsiniz. İstanbul’da Türk, Kürt, Alevi, Sünni vatandaşın iradesini yok sayarak; sadece CHP’li değil, AK Partili, MHP’li, DEM Partili seçmenin iradesini yok sayarak bu toplumu iyi niyetinize ikna edemezsiniz.
Devletin kasasına girecek cezaya 'rüşvet' denildi
Taş Yapı’ya ilişkin süreçte Emrullah Turanlı sizi ve Ekrem İmamoğlu’nu “çete” olmakla itham etti fakat resmi belgelere bakınca sürecin yasal olarak işlediği görülüyor. Hakkınızdaki iddialara ne diyorsunuz?Çok net söylüyorum, Şişli’nin ortasına 72 katlı rezidansı dikemeyecekler. Yaptırmayacağız. Şişlili rahat olsun, müsterih olsun. Orada bir şey yapılacaksa bu kentin faydasına, şehircilik ilkelerine uygun bir proje olacak. Bunu bir temenni olarak değil, bir şehir plancısı ve başkan olarak kendimden çok emin söylüyorum. Devletin kasasına girecek olan cezaya rüşvet diyen müptezelliği de gülerek, üzülerek izliyorum.Bize “çete” diyen kim? Bir gecede, bir imzayla rezerv alanda, rantı emsallerine göre onlarca kat artırarak imar izni alabiliyor. Buna dur diyen biz, çete oluyoruz.“Çete” dedikleri kimdir? Bu kenti, bu şehri, kul hakkını koruyandır. 2019’dan bu yana Ekrem Başkan’ın yaptığı budur. Bizim yaşadığı şehri korumaya çalışan şehir plancıları olarak yaptığımız budur. %70’le seçilmiş Şişli’nin plancı belediye başkanı olarak benim mesleki, siyasi, kamusal görevim var. İnanın tüyü bitmemiş yetim hakkı yiyerek zenginleşmiş bir avuç zavallıya güler geçeriz, asla geçit vermeyiz.Teknik olarak malum proje neresinden tutsanız elinizde kalacak haldedir. Kamu arazisine izinsiz inşaat yaptığı için 500 milyon liralık ecrimisil cezası kesinleşmiş. Biz ruhsata aykırılığı tespit edip ceza kesince Bakanlık apar topar tadilat ruhsatı vermiş. UTK (ulaşım izni, kamyonların alana girebilmesi için) iptalinden sonra kural tanımaz, ceza tanımaz bir şekilde mühür kırılmış.İzinsiz bir şekilde devam eden inşaatın kamyonları, peçete satarak geçimini sağlayan yaşlı bir kadının ölümüne sebep olmuş. Bu inşaat, her tarafı kuralsızlık, iş bilmezlik, arsızlık olan, şehrin kalbine saplanmış bir hançerdir. Şişli’nin ortasına 1 milyon m2 inşaat yapma hevesidir. Şişli’nin Merkez Mahallesi’ndeki tüm evlerin m2’sini toplayın ondan fazla, düşünebiliyor musunuz? Akıl, mantık yoksunu bir iş özetle.Ancak şunu gönül rahatlığıyla söylüyorum, projenin tüm plansız ve hukuka uygun olmayan süreçlerini, göreve geldiğimden itibaren kestiğim cezalarla, merkezi hükümete yazdığım yazılarla, kurumlar arası yazışmalarla tarihe ve resmi süreçlere kaydetmiş durumdayız.Bir öğün bizden projesi sayesinde okullaşma oranı arttı
Şişli’de yüksek yapılaşma ve rant odaklı projelerin uzun yıllara dayanan izleri var. Taş Yapı bu zincirin neresinde duruyor?Şişli bu konuda iyi bir İstanbul özetidir. Bakın İstanbul’da 2019 öncesinde, bakanlık ve bir önceki İBB yönetimi tarafından yapılan imar artışları ve imtiyazlı planların rantı 85 milyar dolar. Sadece Şişli’de deprem toplanma alanı, pazar alanı, spor alanı olarak bilinen 4 alanda yapılan imar değişikliği ile 2019 öncesi sağlanan rant 5 milyar dolar. 5 milyar dolar ile bugün yapı stokunun yüzde 93’ü deprem öncesi olan Şişli’nin tüm yapılarını yenileyebilirsiniz. Oysaki bu rant bir elin parmağını geçmeyecek kişilere aktarıldı.İşte konu tam da bu. Bu rant Şişli’nin yoksul mahallesine gitmedi. Kuştepe’ye gitmedi. Nereye gitti? İktidarın müteahhitlere rant, siyasete kaynak üretme sistemine gitti.Milyar dolarlık bir projenin birkaç yüz metre aşağısındaki Kuştepe’de, ben belediye başkanı olduktan sonra ilkokullarda başlattığımız bir öğün bizden projesi sayesinde okullaşma oranı arttı. “En azından çocuk okulda aç kalmıyor” diye anneler çocuklarını daha önce göndermedikleri okula göndermeye başladılar.Bir yanda bu kadar yoksulluk varken, diğer tarafta, Kuştepe’ye yürüyerek 20 dakikada uzaklıktaki başka bir yabancı liseden geçen sene mezun olan tüm çocuklarımızdan sadece bir tanesi bu ülkede kaldı, onun dışında tüm mezunları yurtdışına gitti. Bizler bugün hayallerini ülke dışında arayanlarla, hayal bile kuramayanların orta noktada buluşabildiği, ortak fayda üretebildiği bir düzeni kuracağız.Bizim peşinde olduğumuz, rantın vatandaşın refahına kullanılması
Görev sürenizin kesintiye uğramasından önce başlattığınız kentsel dönüşüm odaklı projeler vardı. Merkezi iktidarın modeli ile sizin modeli arasındaki fark nedir?Aslında temel fark şu: Biz deprem, dönüşüm, dirençli kent kavramını yaşam ve insan odaklı ele alırız. Fakat mevcut siyasi iktidar konuyu çok uzun yıllardır betonun metrekaresine göre ele alıyor. Aksini yapma ihtimali maalesef yok. Çünkü iktidar, siyasal varlığının gücünü ve finansını buradan yarattı. Bizim temel yaklaşımımız, dönüşümde topyekun hayatı güçlendirmek, çocuğu, kadını, genci, yaşlıyı, kentteki kırılgan toplulukları, vatandaşı güçlendirmektir. Yurttaşımızı kent yaşamının büyük baskısına karşı ezdirmemek, eşitsizliğin getirdiği risklere karşı korumak, kollamak ve bunu bir kamu aklıyla yapmaktır.Gençlik politikalarını yaptıkları binalarla, sağlık politikalarını yaptıkları beton hastanelerle, bu ülkenin ulaşım politikasını şerit sayısıyla anlatan bir siyasal iletişim balonuna karşı yeniyi, kamuculuğu savunmak zorundayız. Kamusal hizmet, vatandaşla devlet arasındaki ilişkinin kurumsallaşmış halidir. Bu ilişki ne kadar güçlüyse, o devlet de o millet de o kadar güçlü olur. Bu kadar net.Kentler rant yaratır. Kamunun bunu nasıl yönlendirdiği, hangi planlama aklıyla topluma nasıl aktardığı önemlidir. Şişli bu anlamda çarpıcı bir özettir aslında, 7 metrelik bir yolun bir tarafında milyon dolarlık rezidans diğer tarafında tuvaleti dışarıda gecekondular görürsünüz. İşte bu tam olarak kul hakkıdır. Bizim peşinde olduğumuz, rantın yurttaşın tamamının refahına kullanılması ve yan yana mahallelerde yaşayanların pay alması.Omurgasını kaybetmiş bir siyaset tabi ki İPA benzeri oluşumlardan rahatsız olur
Siz İstanbul Planlama Ajansı’nda (İPA) kurucu başkanlık yaptınız. Orada ürettiğiniz politikalarla Kanal İstanbul sürecine bilimsel katkınız oldu, aynı zamanda yaşam maliyeti hesaplarıyla güncel ekonomik krize dair somut araştırmalar yayınladınız. Bugün yaşadığınız yargı süreciyle çalışmalarınız arasında bir ilişki kuruyor musunuz?Aslında İPA ile İstanbul’da, tam da dönüşüm sürecinde, şimdiye dek anlattığım siyasi yaklaşımın nüvesi atıldı. Bu ülke “plan değil pilav lazım” aklından sonra çok bedel ödedi. Bilimi, ortak aklı ve gerçekleri karar alma süreçlerine dahil etmeyen siyaset bugün bu ülkenin çarpık kentleşmesinden, coğrafi eşitsizliklerine, yoksulluğundan, kaynakların etkin kullanılmamasına derin sorunlar zincirinin sebebi oldu. Ne için? Sadece seçim kazanmak, iktidar olmak için. İktidar olmak için iktidar olunur mu? Mevcut iktidar, aldığı görevin özünde siyasal etik kamusal fayda ve toplumsal gelişim olması gerektiğini unuttu. Omurgasını kaybetmiş bir siyaset İPA vb. gibi yaklaşımlardan tabii ki çok rahatsız olur.Ekrem Başkan’ın güçlü siyasi kararlılığı İPA için ve İPA’nın geliştirdiği kent kültürü için çok kritikti. Açıkçası o olmasaydı biz bunları yapamazdık. Sıradan ve basit başkan güzellemesi yapan bir yol arkadaşı olarak görmeyin ama İmamoğlu’nu farklı kılan temel faktör bu. Aslında bizi yol arkadaşı yapan da bu.Ben İPA sürecinde sadece küçük bir detayım inanın. Gürkan Akgün, Tayfun Kahraman, Mahir Polat, Ramazan Gülten, bugün İPA’nın tüm kurucu kadrosu ve şimdiki başkanı Buğra Gökçe tutuklu. Bu hiç tesadüf değil. Dışarıda olsaydık İstanbul’un 100 bin plan çalışmalarına katkı koyacaktık. Ama artık İPA var ve doğdu, büyüdü, bu deneyim yok edilemeyecektir.Türkiye'de siyaset alanı genişlemezse, bu milletin umutlarına yazık olur
“Kent Uzlaşısı” sizinle birlikte kriminalize edilmeye çalışıldı. Bugünden baktığınızda, şimdi yeniden bir süreç işlerken bu model neden hedef alındı? Yargı paketindeki sıkışmanın ve gecikmenin siz ve Ahmet Özer’le ilişkisi olduğu konuşuluyor kulislerde.Önce şunun altını çizeyim: Türkiye’nin her yerinde tüm toplumsal kesimler çatışma ve çözümsüzlükten yorgun düştü. Kutuplaşmadan yorgun düştü. Herkes çözüm arıyor. Vatandaş nasırlaşmış dertlerine çare arıyor, bunun ne kadar büyük bir imkân olduğunu görüyorum. Ancak siyasi iktidar bu imkânın farkında mı, emin değilim.Türkiye, barış süreci - terörsüz Türkiye süreci, ismine ne dersek diyelim çok önemli ve değerli bir sürecin içindedir. Bu kadar önemli bir kırılma noktasında “siyaset”in zayıflığı ile karşı karşıyayız maalesef. Türkiye’de siyasetin alanı genişlemezse, bu milletin umutlarına yazık olur.“Soyadımız Türkiye” dediğiniz bir süreçte samimi olmanız için süreci toplumsallaştırmanız ve milletin rızasını almanız lazım. Türkiye’nin birinci partisi CHP’nin, 15,5 milyon imza ile cumhurbaşkanı adayı olmuş İmamoğlu’nu, elinizdeki bürokrasi ve yargıyı seferber edip çalışma arkadaşlarıyla içeri atacaksınız. Benim Kürt başkan yardımcım var diye, benim meclisimde Kürt kimliğiyle siyaset yapmış meclis üyesi var diye, başkan yardımcımla birlikte içeriye alınacağım ve yüzde 70 oyla seçildiğim Şişli’ye kayyum gelecek.Özetle ‘Türkiye İttifakı’nı mahkum edip, dönüp topluma “Soyadımız Türkiye” diyeceksiniz. Buna kim inanır?Siyasal iktidar, ittifak ortağının başlattığı süreci toplumsallaştırma konusunda sıkışmıştır.Yaptığınızla söylediğiniz bu kadar çelişirse, yıllardır kayyumlarla, tutuklamalarla mücadele eden Kürt siyasetini ve Kürtleri ikna edemezsiniz. Bizzat siyasal iktidarın kutuplaştırdığı toplumu sakinleştiremezsiniz. İstanbul’da Türk, Kürt, Alevi, Sünni vatandaşın iradesini yok sayarak; sadece CHP’li değil, AK Partili, MHP’li, DEM Partili seçmenin iradesini yok sayarak bu toplumu iyi niyetinize ikna edemezsiniz.