Fikret DAĞTEKİN - GERÇEK HABERCİ -ÖZEL HABER - Açık su yüzücüsü Emre Erdoğan, “İngiltere’de beni hastanelik eden zehirli deniz analarını Urla’da da gördüm. Alerjisi olan birini çarparsa öldürür” dedi
Açık Su yüzücüsü Emre Erdoğan ve emekli öğretim üyesi Dr. Erol Kesici, ‘Denizleri Kurtarmak’ konulu söyleşide buluştu. Başka coğrafyaların türleri olan zehirli deniz canlılarını son zamanlarda ülkemizde de gördüğünü söyleyen Emre Erdoğan, “Örneğin, genellikle İngiltere ve İrlanda kanallarında yaşayan kompastdeniz anası zehirli bir canlıdır. Bu zehirli deniz anası aslında bizim denizimizin canlısı olmamasına rağmen gemilerle buraya geldi ve artık Urla’da yüzerken onlarla karşılaşıyorum. 15 Haziran’a kadar Urla Gelinkaya’da bunlardan kilolarca görebilirsiniz. Bu tür etçildir ve oradaki her türlü küçük balığı avlayabilir. Daha önce görmediğim vatoz cinsleri, balon balığı, aslan balığını artık bizim denizlerimizde görüyorum. Bunlar çok gaddar balıklardır ve bizim türlerimizi yerle bir edecekler. Herkes göçmenler gidiyor diye telaşlanıyor asıl sorun buraya gelen yeni göçmenler. Şaka değil, denizimize göçen bu yeni türlerden dolayı denizlerimize giremeyeceğiz. İngiltere’de yüzerken, artık Urla’da da gözüken kompastdeniz anasıyla çok fazla çarpıştım ve bu yüzden kalp iltihabı oldum. 3 gün hastanede kaldım. Yaşadığım bu çarpışma alerjik bir bünyesi olan birisini öldürür. Eğer kendi kaplumbağamızı, yunusumuzu korumazsak denize giremeyeceğiz. Kendi kaplumbağalarımızı koruyabilsek gelen bu canlıları yer ve bizi korurlar. Kendi köpekbalıklarımızı koruyabilsek onlar da bizi koruyabilir. Ama bugün köpekbalığı avlayanlar kahraman ilan ediliyor.” şeklinde konuştu.
400-500 BÖLGEDE AV YASAKLANMALI
Deniz kirliliği ile mücadelede dünyada çeşitli yöntemler olduğunu ancak bu yöntemlerin doğrudan alınıp uygulanmaması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri olarak bu konuda birlikte hareket etmeliyiz. Bizim Yunanistan ile ortak çalışmamız gerekiyor. Komisyon kurmalıyız. Ortak tabiat alanları belirlenmesi gerekiyor. Kendimize özgü bir çalışma yapmamız gerekiyor. İlk olarak elimizde kalanları tespit etmeliyiz. Örneğin Çeşme’nin Mersin Körfezi tespit edildi. Hemen orada avcılık yasaklanmalı. Hatay’dan başlayıp 400-500 tane bölge seçilecek ve korumaya alınacak. Buralarda yetişen türler etrafa dağılacak. Bugün Körfez’in balığı askeri alan olan Uzunada’dan geliyor. Askeri alan olduğu için orada avcılık yapılmıyor, balık artıyor. Bunların artırılması gerekiyor.” diye konuştu.
DENİZLER HAVUZA DÖNDÜ
Yılın 365 günü denize girdiğini söyleyen Erdoğan, “Zararlı avcılık yüzünden artık balık göremez oldum. Havuzda yüzüyor gibiyim. Denizlerimizde katliam var. Biz sürekli daha ucuz balık istediğimiz için kimse buna dur demiyor. Bu gidişle balık bulamayacağız. Tabiatta herkes kendisine yetecek kadar tüketiyor. Tabiatın kendi içinde harika bir düzeni var. İnsanın bu düzeni bozmaması gerekiyor. Bu nesil parayı mı hayatı mı seçeceğine karar vermek zorunda. Bu gidişle evimizde zengin olduğumuzu zannederken kendimizi çıplak bulacağız.” dedi.
KEDİ-KÖPEKTEN İBARET
Hayvanseverliğin çok kısıtlı uygulandığını belirten Erdoğan, “Türkiye’de hayvanseverlik kedi köpekten ibaret. Bugün bir kişi oltayla köpek yakalayıp fotoğrafını çekse kıyamet kopar ama onlarca av sınırının altındaki balık öldürülürken kimsenin sesi çıkmıyor. Çünkü balığın sesi çıkmıyor. Ama o balık size kimsenin sağlamayacağı ortamı sağlıyor. O balık tükenirse oksijenimiz biter” şeklinde konuştu.
BALIK DEĞİL PLASTİK YİYECEĞİZ!
Deniz kirliliği hakkında bilgi veren Dr. Erol Kesici ise, balıkların plastik ile beslendiğini öne sürdü. Dr. Kesici,“En son yapılan çalışmanın sonuçlarına göre balık yavruları mikro plastik olmadan beslenemez hale gelmişler. Mikro plastiğe bağımlı olmuşlar. Bu balıkları yediğimizde mikro plastik bizim vücudumuza geçiyor. Bu saatten sonra isteğiniz kadar hastane yapın, hasta olmamızı engelleyemediğimiz sürece zehirlenmekten kurtulamayacağız. Bugün her evde kanser var” diye konuştu.
İZMİR KÖRFEZİ HALA KİRLİ
İzmir Körfezi’ndeki kirliliğe dikkat çeken Dr. Erol Kesici, “Alg patlaması, denizlerin giderek yok olduğunu gösteriyor. Mesela İzmir Körfezi’nde sanki boya dökülmüş gibi kırmızı renkli bir oluşum görülüyor. Bu alg patlamasıdır. Temel nedeni kirliliktir. Alg patlaması bitkilerin gelişmesine engel oluyor. Balıkların solungaçlarını tıkıyor. Mercan resiflerine zarar veriyor. Denizin üstüne ölü toprağı gibi seriliyor” diye konuştu.
DOĞAYI DİNLENDİRELİM
Doğanın kendine gelmesi için insanın kullanmaya ara vermesi gerektiğini söyleyen Kesici, “Dünyanın sürekli konuştuğu, başımızdaki felaket olan karbon salınımını hiçbir maliyet harcamadan engellemenin yolu var. Bu yol doğayı bozmamaktır. Denizler bu salınımı engelleyecek sistemi kendi içinde barındırıyor ancak denizlerin kirlenmesi ile bu görevini yerine getiremiyor. İnsanlar doğaya müdahale etmeyi durdurabilse, en azından kontrollü kullanmayı öğrense, hiçbir maliyet harcamadan karbon salınımını engelleyecektir.” dedi.
Açık Su yüzücüsü Emre Erdoğan ve emekli öğretim üyesi Dr. Erol Kesici, ‘Denizleri Kurtarmak’ konulu söyleşide buluştu. Başka coğrafyaların türleri olan zehirli deniz canlılarını son zamanlarda ülkemizde de gördüğünü söyleyen Emre Erdoğan, “Örneğin, genellikle İngiltere ve İrlanda kanallarında yaşayan kompastdeniz anası zehirli bir canlıdır. Bu zehirli deniz anası aslında bizim denizimizin canlısı olmamasına rağmen gemilerle buraya geldi ve artık Urla’da yüzerken onlarla karşılaşıyorum. 15 Haziran’a kadar Urla Gelinkaya’da bunlardan kilolarca görebilirsiniz. Bu tür etçildir ve oradaki her türlü küçük balığı avlayabilir. Daha önce görmediğim vatoz cinsleri, balon balığı, aslan balığını artık bizim denizlerimizde görüyorum. Bunlar çok gaddar balıklardır ve bizim türlerimizi yerle bir edecekler. Herkes göçmenler gidiyor diye telaşlanıyor asıl sorun buraya gelen yeni göçmenler. Şaka değil, denizimize göçen bu yeni türlerden dolayı denizlerimize giremeyeceğiz. İngiltere’de yüzerken, artık Urla’da da gözüken kompastdeniz anasıyla çok fazla çarpıştım ve bu yüzden kalp iltihabı oldum. 3 gün hastanede kaldım. Yaşadığım bu çarpışma alerjik bir bünyesi olan birisini öldürür. Eğer kendi kaplumbağamızı, yunusumuzu korumazsak denize giremeyeceğiz. Kendi kaplumbağalarımızı koruyabilsek gelen bu canlıları yer ve bizi korurlar. Kendi köpekbalıklarımızı koruyabilsek onlar da bizi koruyabilir. Ama bugün köpekbalığı avlayanlar kahraman ilan ediliyor.” şeklinde konuştu.
400-500 BÖLGEDE AV YASAKLANMALI
Deniz kirliliği ile mücadelede dünyada çeşitli yöntemler olduğunu ancak bu yöntemlerin doğrudan alınıp uygulanmaması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri olarak bu konuda birlikte hareket etmeliyiz. Bizim Yunanistan ile ortak çalışmamız gerekiyor. Komisyon kurmalıyız. Ortak tabiat alanları belirlenmesi gerekiyor. Kendimize özgü bir çalışma yapmamız gerekiyor. İlk olarak elimizde kalanları tespit etmeliyiz. Örneğin Çeşme’nin Mersin Körfezi tespit edildi. Hemen orada avcılık yasaklanmalı. Hatay’dan başlayıp 400-500 tane bölge seçilecek ve korumaya alınacak. Buralarda yetişen türler etrafa dağılacak. Bugün Körfez’in balığı askeri alan olan Uzunada’dan geliyor. Askeri alan olduğu için orada avcılık yapılmıyor, balık artıyor. Bunların artırılması gerekiyor.” diye konuştu.
DENİZLER HAVUZA DÖNDÜ
Yılın 365 günü denize girdiğini söyleyen Erdoğan, “Zararlı avcılık yüzünden artık balık göremez oldum. Havuzda yüzüyor gibiyim. Denizlerimizde katliam var. Biz sürekli daha ucuz balık istediğimiz için kimse buna dur demiyor. Bu gidişle balık bulamayacağız. Tabiatta herkes kendisine yetecek kadar tüketiyor. Tabiatın kendi içinde harika bir düzeni var. İnsanın bu düzeni bozmaması gerekiyor. Bu nesil parayı mı hayatı mı seçeceğine karar vermek zorunda. Bu gidişle evimizde zengin olduğumuzu zannederken kendimizi çıplak bulacağız.” dedi.
KEDİ-KÖPEKTEN İBARET
Hayvanseverliğin çok kısıtlı uygulandığını belirten Erdoğan, “Türkiye’de hayvanseverlik kedi köpekten ibaret. Bugün bir kişi oltayla köpek yakalayıp fotoğrafını çekse kıyamet kopar ama onlarca av sınırının altındaki balık öldürülürken kimsenin sesi çıkmıyor. Çünkü balığın sesi çıkmıyor. Ama o balık size kimsenin sağlamayacağı ortamı sağlıyor. O balık tükenirse oksijenimiz biter” şeklinde konuştu.
BALIK DEĞİL PLASTİK YİYECEĞİZ!
Deniz kirliliği hakkında bilgi veren Dr. Erol Kesici ise, balıkların plastik ile beslendiğini öne sürdü. Dr. Kesici,“En son yapılan çalışmanın sonuçlarına göre balık yavruları mikro plastik olmadan beslenemez hale gelmişler. Mikro plastiğe bağımlı olmuşlar. Bu balıkları yediğimizde mikro plastik bizim vücudumuza geçiyor. Bu saatten sonra isteğiniz kadar hastane yapın, hasta olmamızı engelleyemediğimiz sürece zehirlenmekten kurtulamayacağız. Bugün her evde kanser var” diye konuştu.
İZMİR KÖRFEZİ HALA KİRLİ
İzmir Körfezi’ndeki kirliliğe dikkat çeken Dr. Erol Kesici, “Alg patlaması, denizlerin giderek yok olduğunu gösteriyor. Mesela İzmir Körfezi’nde sanki boya dökülmüş gibi kırmızı renkli bir oluşum görülüyor. Bu alg patlamasıdır. Temel nedeni kirliliktir. Alg patlaması bitkilerin gelişmesine engel oluyor. Balıkların solungaçlarını tıkıyor. Mercan resiflerine zarar veriyor. Denizin üstüne ölü toprağı gibi seriliyor” diye konuştu.
DOĞAYI DİNLENDİRELİM
Doğanın kendine gelmesi için insanın kullanmaya ara vermesi gerektiğini söyleyen Kesici, “Dünyanın sürekli konuştuğu, başımızdaki felaket olan karbon salınımını hiçbir maliyet harcamadan engellemenin yolu var. Bu yol doğayı bozmamaktır. Denizler bu salınımı engelleyecek sistemi kendi içinde barındırıyor ancak denizlerin kirlenmesi ile bu görevini yerine getiremiyor. İnsanlar doğaya müdahale etmeyi durdurabilse, en azından kontrollü kullanmayı öğrense, hiçbir maliyet harcamadan karbon salınımını engelleyecektir.” dedi.
Üzüldük doğrusu, âcil önlem gerekir.. Ümran Kurtel
Sosyal medyada balıkçılık üzerine o kadar çok kanal var ki, insanlar farkına varmadan balık katliamını teşvik ediyor, artık insanların bilinç altına işleniş balık öldürmek dogal geliyor herkese.Tarim bakanlığı acil önlem almalı. Denizler dunlendirilmeli.
bu bir çığlık,,, duymamız ,paylaşmamız gerek,,,!karavancı yaşamı sürdüren arkadaşlar bu misyonu, üstlenebilirler,,,!
Izmır körfezindeki balıklar uzun ada civarından değil gediz deltasindaki dalyanlarda üreyip izmir körfezinde gelişiyorlar. Burada verilen bilgiler insanları bir çok konuda yanlışlara yöneltebilir. Ben nasıl yüzme konusunda konuşmuyorsam yuzuculerde deniz biyolojisi konusunda vatandaşları yanıltacak fikirlerileri ileri surmemeleri gereklidir. Herkes kendi konusunda yorum yapsın bence. Emre beye yaptığı spor dalında başarılar dilerim.
Sanırım birlikte olduğu koskoca Su Ürünleri Doçent'i biliyordur değil mi?? Biraz daha geniş bakmayı deneyin...
Bu yıl Konyaaltı plajında da denize girenlerin vücudunda kızarıklıklar oldu. Bir çeşit denizanası biti olduğu söylendi. Acaba yakındaki balık çiftliklerinden dolayı mı oldu, bilgi var mı, gelecek yıl da olur mu?
Karada Korona, Denize sarılalım dedik orada da tehlike.. Diyanete ayrılan butçe bılımadamlarına harcansa ne guzel.
Çareyi islâm'a saldırarak bulmak yahudi işidir Ya da cenazesinin yakılmasını isteyenlerdir avlanmayı bir iki yıl yasaklasak sorun çözülür burada denizden bahsediliyor din dersi verilmiyor anlaşılan denizden önce Türkiye 'deki islâm düşmanlığını temizlemek lazim
Siz ve sizin gibi düşünen,bilgisi olan, insanları bir araya getirin,hem insanları bilgilendirin, hem bu konuya çare üreterek uyglanmasını sağlayınız hocam,,,denizle ilgisi olmayan hiçkimse, bu konulardan anlamaz.