CHP İzmir’de rahmetli Ahmet Piriştina’nın 13 Temmuz 2003’te DSP’den CHP’ye katılmasının ardından 18 yıldır iktidarda. Bu sürecin uzun sürmesi nedeniyle siyasi kulislerde “İzmir CHP’nin Kalesi” söylemi sıklıkla dile getiriliyor. Bu söyleme karşı defaatle İzmir’in “CHP’nin kalesi değil, anti AKP’nin kalesi” olduğunu dile getirdim. Bu söylemimiz son olarak 31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerdeki ittifaklar ile su yüzüne çıktı. İzmir’de Ak Parti’nin en önemli isimleri olan ve mega projelerle desteklenen Binali Yıldırım ve Nihat Zeybekçi’nin seçimi kaybetmesine bakarsak bu durum çok net ortaya çıkar. Ki buna neden olan en büyük etkenlerden birinin de kente gelen Ak Parti’nin üst düzey yöneticilerinin İzmir’e karşı olumsuz ve kötü nitelendirmeleridir. “Eli yüzü kirli pis çocuk”, “irfanı eksik”, “İzmirli gençlerin özgürlükten anladıkları açık giyinmek ve kafa çekmek” söylemlerine bakarsak kentin neden farklı baktığını anlarız.
İzmir’de CHP’ye oy veren seçmen Ak Partililere oluşan bu tavırdan dolayı birçok eksikliği göz ardı edebiliyor. Hatta bu göz ardı olayı CHP’liler tarafından “asla kaybetmeyiz” havası yaratsa da durum hiç de öyle değil. Her ne kadar iktidara destek veren cenahta kopmalar olsa bile durum bu kez kritik.
Öncelikle ittifak ortağı İYİ Parti ile yaşanan gerilim bir yana başta İzmir, İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirlerde CHP’yi destekleyen HDP’ye karşı net tavır belirlenmemesi de sıkıntının bir parçası görünse de “her ağacın kurdu özünden olur” sözü misali asıl sorun CHP içinde yaşananlardan kaynaklanıyor.
İzmir’de yıllardır olan ama son il kongresi öncesi gittikçe tavan yapan günümüzde de derinleşen ekipleşme CHP’nin İzmir’deki iktidarına ağır darbe vuracağa benziyor. 2014 yerel seçimlerinde aday gösterilmeyenlerinin DSP’den ya da bağımsız aday olmaları ile yaşanan belediye kayıplarının çok daha fazlası yaşanırsa kimse şaşırmasın. Özellikle sosyal medya üzerinden yazılan çizilenler, ortaya atılan iddialar ve suçlamalar ile kavga gittikçe tırmandırılıyor. Fark etmedikleri bu kavga öyle bir hale gelmiş ki kişileri bırakın direk yönetimleri hedef alınca İzmirlinin gözünde CHP kötü duruma düşüyor. Hele de bu iddialara “etnisite” sosu katılınca CHP’ye verilen zarar daha da büyüyor.
“Bundan önce de böyle şeyler vardı kaybedilmedi” diyenler olabilir. Vereceğimiz cevap; “öncelikle o dönem ittifak olayı yoktu ve CHP’ye alternatif olacak AK Parti karşıtı bir parti yoktu” olur. Bugün İzmirlilerin oy verebileceği bir İYİ Parti gerçeği var. Hatta İYİ Parti kurmayları da bu işin o kadar farkındaki başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere CHP’den seçilen belediye başkanlarını eleştirmeleri dikkat çekiyor.
Netice itibari ile yol yakınken bu tavırdan vazgeçilmezse 2 yıl sonra yapılacak seçimlerde CHP büyük hayal kırıklığına uğrarsa kimse dövünmesin.
GönderMe1: İYİ Parti İzmir’de hareketli günler yaşıyor. İlçe teşkilatlarında kapalı kapılar ardında ciddi hareketlilik var. Birçok ilçe de ilçe başkanlarına karşı tepki var. Bu konuda Genel Merkez’e kadar ulaşan partililer çözüm alamazlarsa ilçe başkanlarını düşürmeye kadar işi götürmeye kararlı.
GönderMe2: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İzmir’e direk müdahale etmeye başladı. Özellikle Karşıyaka Cumhuriyet Mahallesi kentsel dönüşümü konusundaki müdahalesi ve bu konuda çözüm adına mahalle muhtarını Ankara’ya davet etmesi projeyi askıya aldırdı. İzmir’deki belediyelerin projelerini de yakından takip ediyor.
GönderMe3: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun belediyelere bir uyarısı da yerel medyanın güçlendirilmesi konusunda oldu. Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Genelgesi’ne sığınan belediye başkanlarına iktidara giden yolun yerel medyadan geçtiği uyarısında bulunduğu konuşuluyor.
İktidar partisi icinde bulunanlarla birlikte hareket edip akcali islerle ugrasan ve cukkasini dolduran mettopol belesiye baskanlarini niye yazmadiniz merak ettim.