Sürekli yazı yazdığım “Gerçek Haberci” adlı haber portalındaki son yazımın başlığı “Aydın İhaneti”ydi. Dil bilgim öyle çok iyi olmamakla beraber, ihanet sözcüğü; Arapçanın ayni kökten, benzer kelimeler üretme özelliği sayesinde, biliyorum ki; kişi, düşmanlık beklemediği, hatta dost sandığı birinden, bir darbe, rahatsızlık verici bir davranış, kötü bir hareket görürse, yapılan, bilgi dışı eyleme ihanet der, eylemi yapana da “hain” denir.
Peki “aydın” tanımlama olarak çoğulu ifade ettiğine göre, bilgili saydığın, topluma bilgi aktaran toplumu bilmediği konularda bilgilendiren/aydınlatan, çoğunu yakinen tanımadığın birine/birlerine “hain” demek bir hakaret değil mi? Böyle bir hakareti yapmaya hakkımız var mı? Evet var. Çünkü bunlar halkın verdiği vergilerle yapılan okullarda okudular, halkın vergileriyle ücret ya da maaş alan öğretmenler sayesinde bilgilendiler, belki çoğu bu ülkenin vergilerinden aldıkları burslarla yurtdışında okudu, yazdıklarını çizdiklerini halk satın alarak bunlara alın teri ücretlerini vererek, ün sahibi, meslek sahibi yaptılar, bu ünleri sayesinde “yazar”lık payesine ulaştılar, yazdıkları kitapları ve gazeteleri halkın belli bir kesimi için günlük bir ticari meta haline geldi. Giderek bunlarla fikirdaşlık yaptılar. Bunlardan sağladıkları fikirlerle toplumda kendilerine belli bir statü buldur.
Farklı fikirde olanlardan oldukça uzak durdular. Onların söyleyeceklerine karşı sürekli tedbirli oldular. Farklı fikirlerin olabileceğini bildiklerinden, bunun toplumsal bir gerçeklik olduğunu elbette kabullendiler. Bu hoşgörü anlayışlarını da demokratik bir tavır sayarak yaymaya çalıştılar.
Fakat; fikirdaş saydıklarının bir kısmıyla, toplumdaki statüleri sayesinde, partilerde, derneklerde, platformlarda, örgütlendiler ve bir sürü ortak zemin oluşturdular. Baskıcı ve faşist baskıları göz ardı etmediklerinden, örgütlü davranış içinde olmayı benimsediler. Ama her seferinde, daha çok göz önünde olanların, daha ünlü olanların daha bilgili olduğunu da kabul ettiler. Kritik dönemlerde toplumun önüne dayatılan zor süreçlerde hep yol göstericiliği bu “aydın” tayfasından beklediler. Son otuz yıldır en büyük ihaneti de ne yazık ki bu kesimden görmekteler. Bunların referandumlarda, AKP destekçisi olmaları adlarının “yetmez ama evetçi” ye çıkmaları yüzlerindeki sahte maskeden pek doğru anlayamazsınız. Ülkedeki yurtsever demokrat insanların Amerika’nın güdümündeki darbelere karşı olma isteklerini, Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarla orduyu tasfiye etmeyi darbe karşıtlığı olarak sundular. Oysa tek amaçları küresel güçlerin ülkemiz üzerindeki bölücü emellerine hizmetti. Bugün düne kadar demokrat olacağını bekledikleri Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı iç ve dış koşulların farklı gelişmesi sonucu ülkede ve Ortadoğu’da ABD ile ters düşmesi, “aydın” hatta “solcu” kisvesindeki hainlerin yeni görevler yüklendiklerini görmekteyiz. Ergenekon ve Balyoz dava süreçlerinde “Taraf” gazetesinin yüklendiği görevi bu gün “Cumhuriyet” Gazetesi üstlenmiştir. Toplumun belli bir kesiminin Tayyip Erdoğan karşıtlığını, anti demokratik uygulamalardan doğan rahatsızlıkları, ABD Başkanı Barack Obama’yı Erdoğan’a “DEMOKRASİ UYARISI” manşetiyle parlatarak, ülkemizde, Ortadoğu’da akan kanın ve gözyaşının sorumlusu emperyalistleri gizlemekte, sistemin başını “demokrat” sayma ikiyüzlülüğünü gösterebilmektedirler. Bizler biliyoruz ki; bu gün tüm mazlum halkların akıttıkları gözyaşı ve kan Emperyalist sistemin rahat sömürü alanı bulması içindir. Bu emperyalist sistem sömürü mekanizmalarını geliştirmek için otuz yıl öncesine kadar tüm dayanağı “diktatörlükler” ve askeri “cunta”lardı. Ancak bugün artık diktatörlüklere ihtiyaç duymuyor. Tam tersine toplumları din mezhep ve etnisite üzerinden bölerek düzenini yürütmeyi tercih ediyor. Tayyip Erdoğan 14 yıl önce ne idiyse bugün de odur. Çıkarların yarattığı çelişkiler emperyalistlerin işine gelmiyor olabilir. Bu nedenle ihaneti bırakın dünya halklarının kanlı diktatörünü demokrat göstererek Tayyip Erdoğan’a muhalefet yapmıyorsunuz, sadece küresel güçlerin iyi bir hizmetçisi olduğunuzu gösteriyorsunuz.
Peki; şu haberden utanacak yüzünüz var mı? Ya da neye hizmetçilik yaptığınızı size hatırlatmıyor mu? İsrail merkezli the Jerusalem Post’a bir demeç veren İsrail dış ulusal konsey Başkan Yardımcısı Lerman, "Türkiye tüm gücüyle Suriye’nin kuzeyindeki PYD’nin üzerine yürürse, bu bizler için rahatsız edici etkileri olan tehlikeli bir sonuç ve stratejik bir trajedi olur”.
Ülkemizin nasıl bir kuşatma altında olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?