Görüyorum bazı insanlar, AKP İktidarının Cumhuriyet Gazetesinde başlattığı gözaltılar ve darbe girişiminden sonra FETÖ ile mücadele kapsamında soruşturmaya uğrayan, tutuklanan “aydın”, “gazeteci”, etiketli ünlülerin maruz kaldığı duruma, ilkelerini bir yana bırakarak “devrimci” geleneğin hatırına, eylem aşkı, bir öfkenin dışa vurumu gibi patlıyor, taraftar bulamayinca da küskünlüğe dönüşüyor. İşin ilginç yanı herkeste ayni heves olmasına rağmen, her nedense insanlar bir araya gelerek adına “kitle” diyebileceğimiz, bırakın birkaç bin kişi, birkaç yüz kişi dahi ortak hareket edemiyor. Cumhuriyet Mitingleri ve Gezi Eylemi de artık orta vadede tarih oldu.
Öylesine ciddi bir çelişkiyle baş başaki insanlar; İdeolojik tahribat öylesine üst noktaya ulaşmış ki; mevcut duruma hizmet edenlerin mezarını kazacağına, “can suyu” vererek diriltmeye çalışacak kadar insancıl, elinde tuttuğu gazetedeki yazının, savunduğu, dünya görüşüne karşı hakaretvari ifadeler kullandığından habersiz, ya da aldırmaz bir halde, toplumu yönlendirmeye çalışıyor. Bakıyor ki yanında sadece otuz kırk kişi, o da tanıdık bir gurup.
Siyasi söylemin insan topluluklarına kazandırdığı bazı ilkeler vardır. Siyasi örgütlenmenin en temel ve birinci amacı ortak bir düşünce etrefında birleşmektir. Bu birliktelik toplumsal mücadeleler içinde, ya; katı, ideolojik netliği belirlenmiş bir örgütlenme, ya da; geniş kitle tabanına yaslanan ancak yine de belirli bir saflaşmayı gerektiren bir örgütlülük olmalıdır. Geniş bir toplumsal tabana yaslanmayı arzulayan siyasi örgütlenmede de düşüncelerin bir birine yakın olması yani ortak ilkelerin olması esastır. Bu olmadığı taktirde ortak davranış sergilenemez.
“Türkiye, Ak Parti eliyle muazzam bir dönüşüm yaşadı. Ak Parti Kemalist cumhuriyeti demokratik hale getirdi. Türkiye süratle demokratikleşiyor. Kemalist anlayiş bunu anlamak istemiyor, Ak Parti’nin ayağını çelmeliyor. Cumhuriyeti kuran zihniyet, Müslüman bir halkın demokrat olamayacağına o kadar inanmış ki, demokrasiden ziyade laiklikten dem vuruyor. Ben körü körüne Ak Parti’yi savunmadım, Türkiyeyi dönüştürecek iradeye destek verdim, elbette statükonun yanında yer alacak değilim. (Mehmet Altan)
Yukardaki alıntıyı yaptığım arkadaş şimdi hapiste. Kim hapse atıyor? Bilerek istiyerek siyasi görüşlerini savunduğu partisi tarafından. Bizleri yıllarca aşağıladı. Statükoculuğumuz kalmadı Kemalist diktatörlüğe ram olduğumuz gibi suçlamalar yetmedi. Aklına ne geldiyse söyledi. Bu arkadaşı kitle içinde nasıl savunabilirim.?
“Bir şeyler değişiyor duygusuna kapıldım, ümitliyim. Yazarları linç ettiren, hapislere attıran başbakanlardan, yazarlara saygı gösteren başbakana gelmek az iş değil. (Ahmet Altan)
Yukardaki alıntıyı yaptığım yazar da şimdi hapiste. Övgüleri kime yapmış; O zamanlar Başbakan olan Tayyip Erdoğan’a. Hapiste olma nedenleri bir fikri bir düşünceyi baskı altında yaymak istemelerinden değil. Yazılarında anliyacağınız gibi ülkeyi “dönüştürmek” istemeleri darbe girişimine bağlanarak hapsedilmişler. Türkiye’ye en karanlık hukuki kumpasların savunucusu Taraf Gazetesinin Genel Yayin Müdürü. Haydi birlikte haksızlığa uğradığını savunalım. Enayiliğin “devrimcilik” olmadığını Lenin’i okuyanlar bilir.
Bu arada, Kemalistler, “Biz size demedik mi” havasında, hâlâ olan biteni memleketin demokratlarından biliyor. (Demokrat dediği kendisi, yukarda alıntı yaptıklarım vd. A: Gürbüz) Ne dediniz Allah aşkına? Derde deva olacak ne dediniz? Eski statükoya toz kondurmadan savunmak, Cumhuriyet devrinin sonunu hazırlayan en büyük amildi, anlamadınız. Bir türlü anlamak istemiyorsunuz ama, eski düzen çok da matah değildi, dindarı dışlıyordu, Kürt’ü tanımayı reddediyordu, bireysel özgürlükleri muzır sayıyordu. Eski düzen, demokratlaşamadığı için çöktü, şimdi yerine korkunç bir baskı rejiminin inşa edilmesi, bu gerçeği değiştirmez. İstediğiniz kadar zeybek oynayabilirsiniz, ama o artık bir ölüm dansı.(Nuray Mert)
Bu sözler de Cumhuriyet Gazetesi basıldığı gün Gazetede yayinlanan yazısından yaptığım alıntı. İnsanlar bu yazının yazılı olduğu gazeteyi hükümeti protesto adına halka dağıtmaya çalıştılar. Oysa Gazetenin içinde Cumhuriyet’i yerden yere vuran bu makalesi yayinlanıyordu. Bakın Orhan gökdemir aşağıya aldığım paragrafta Nuray Mert i nasıl eleştirmiş.
“Cumhuriyetin üzerine kusma cesareti gösteren Cumhuriyet yazarının bu yazısının yayınlandığı gün, kendisi gibi cumhuriyete pek sıcak bakmayan iktidar Cumhuriyet’i bastı. Yazarlarını, idarecilerini gözaltına aldı. Birkaç saat sonra Cumhuriyet yazarının “cumhuriyetçi azınlık” diyerek küçümseyip tarihin çöplüğüne atmaya kalkıştığı o azınlık, üzerindeki kusmuk izlerini temizleyemeden dayanışmak üzere Nuray Hanım’ın yazdığı gazetenin önüne koştu. Buruktu gazetenin önünde birikenler, biraz mahcuptu.
Cumhuriyet Gazetesi’nde başka alıntılara girip konuyu dağıtmanın anlamı yok. Ancak Gazete son idari ve yazar kadrosuyla Cumhuriyet değerlerini yerle bir eden Tayyip Erdoğan’ın ve AKP İktidarının yaptıklarının nedeninin Kemalizm olduğunu yazacak kadar cüretkar karşı devrimcilerin at oynattıkları bir hal almıştı.
Bugün biz Cumhuriyet Gazetesine yapılanları kitlesel düzeyde protesto edemememizin asıl nedeni ideolojik hiçbir birlikteliğimizin olmadığı bazı kişileri “fikir ve basın özgürlüğü” adına savunma eylemine arzulanan kitleyi katamamamızdan. Eylemsizliğin ya da eylemde yetersizliğin nedeni topluma bu çelişkileri anlatmadaki çaresizliğimiz.
Bu da siyasi söylem birliğini sağlıyamazsak tükenişimizi getirecektir.