Önceki gün CHP İzmir İl Binasında bir toplantı yapıldı. Toplantı tüzükte formüle edilmiş toplantılardan birine benzemiyordu, ama olsun. Adına ne denirse densin sorunu olan, arayışta olan bir parti, hangi gerekçeyle olursa olsun toplanması yararlıdır. Ancak bazı davranışlar “yol olur” düzeyine gelirse, demokratik gelenek de yok olur.
Hatırlarsanız onbeş yirmi gün önce, yine CHP İl Binasında İl Yönetim kurulu üyeleriyle “bazı Parti Meclisi üyeleri” bir toplantı yapmıştı. Toplantıda önceki dönemin “devrimci” milletvekilimiz, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda Genel Başkanın isteği hilafına, “sokağa inelim” bu duruma karşı çıkalım önerisi tartışma konusu olduğu da basına yansımıştı. Bu tür toplantılar, tüzükteki şekline uygun olmazsa yarın amir, memur, kim kimi denetliyecek ya da İzmir İl yönetimiyle ilgili bir karar parti meclisine gelirse, siz de ordaydınız denirse alınacak karara etkisi ne olur, akla getirilmeli? Ne ise, bu başka bir durum. Gelelim en son yapılan toplantıya; bazı İzmir milletvekilleri, bazı Parti Meclisi Üyeleri, İlçe Başkanları ve İl Yönetim Kurulu Üyeleri hazır bulunmuşlar. Toplantının sonunda basına yansıyan kadarıyla; Büyükşehir Belediye Başkanı “örgütün kendisini ve icraatlarını halka anlatmadığını” İl Başkanımız da, İlçe Başkanlarına hitaben; “örgütün etkinliklere katılmadığından” şikayetçi olmuşlar. Doğru da aşçı sizsiniz yemek yenemiyecek durumdaysa kime ne diyelim? Fakat olsun biz dört yıldır söylüyorduk, yine de söyliyelim gerçeği.
Örgütün, partililerin etkinliklere katılmadığı doğru. Ancak “Belediye Başkanının “örgüt beni savunmuyor” söylemine söylenecek o kadar söz var ki; garibim örgüt elinizde şaşkına dönmüş. Ne yapacağını bilmiyor ki? Hele hele toplanatıda Başkanın aldığı “oyların % 33 ünü AKP ve MHP’den aldım” dediğine göre, aslında bırakın örgütü, CHP lilere ihtiyacı yok.
Ama kazın ayağı hiç te öyle değil. Öncelikle Belediye Başkanlarının örgütlerden ellerini çekmesi gerektiği gerçeğini dikkate almıyorsunuz. O halde buyurun eserinizle övünün. Neden şikayetçi oluyorsunuz ki; Elinizdeki kamu gücünü, partililer üzerinde bir baskı aracı olarak kullandığınızda özellikle şahsınız, insanların aş, iş, ekmek ihtiyaçlarını, siyasi isteklerinize meze yapmanızı partililikle nasıl bağdaştırdığınızı anlamak mümkün değil. Partide ideolojik ve siyasi gönül bağlılığı, yani yoldaşlık tüketilmişse, siz kimden ne için şikayet ediyorsunuz. Baksanıza sekiz ilçenin kaybedilmesinde dahi zarre kendinizde bir hata bulmuyorsunuz. Hatırlar mısınız? İzmir’de Büyükşehir Başkanının değiştirilmesi gerektiği fikri gündeme geldiğinde, o dönemki İl Başkanınız; “efendim Aziz Bey’in asıl yaptıkları kırsal bölgelerde, göreceksiniz biz kırsalda oy patlaması yaşıyacağız” diyerek köy yollarını övüyordu. Ama olmadı CHP asıl kaybını kırsal bölgelerde yaşadı. Kaybedilen sekiz ilçe övündüğünüz “kırsal” bölgelerde oldu. Ben işin atama boyutundaki yanlışlarınıza hiç değinmek istemiyorum.
O dönemin PM Üyesi H. Saygılı, o dönemin İl Başkanı Ali Engin ve şimdiki İl Başkanımızın birlikte gece yarısı operasyonuyla, Genel Başkan'a dayatmalarınız gazete manşetlerinde. Bornova’ya Belediye Başkanı olarak uygun görmediğiniz, bu gün Genel Sekreteri partinin. Vatandaş bu çelişkileri, bu zaafları görmüyor mu? Bu bile kararlarınızı partilinin tasvip etmediğinin bir göstergesi.
Oysa siz Belediye Başkanısınız, yani size oy veren vermeyen tüm İzmirlillerin Başkanısınız, partiyle ilişkilerinizi diğer partilileri incitmiyecek şekilde yürütmelisiniz. Bakmayin AKP’nin kötü ve hoyrat davranışlarına. Biz siyasete asalet taşımayı bilmeliyiz. Sizin parti ile ilgili referanslarınız Parti Programında yerel yönetimlerle ilgili hedeflerini hayata geçirmek olmalıdır. Ama inanın siyasi istek ve hırslarınız bitmiyor. İzmirde örgütün üstlendiği tüm görevler zatınıza verilse, hayır demiyorsunuz. Partinin tüm davranışlarının size danışılarak yapılmasını istiyorsunuz. Gazetelere radyo ve Tv’lere bakıyorum partinin tüm aktivitelerinde özellikle mevcut İl Başkanımız döneminde hazır ve nazırsınız. Bu anlamda hem günlük işleriniz hem diğer protokol konuları, nasıl vakit ayırabiliyorsunuz, inanın hayretler içinde kalmamak mümkün değil.
Parti sizi ülkenin Üçüncü Büyük Şehri’nin Belediye Başkanlığına taşımış, siz de artık parti yöneticiliğini değil de bulunduğunuz makamın gereği olarak varsa; parti proğramına yansıyacak/yansıması gereken uygulamaları anlatarak, Genel Merkez'e hatta “halkçı belediye” uygulaması olarak, ışık tutacak teorik katkı sayılacak konular bulmalısınız. Bu konuda literatür yaratacak uygulamaları sizler sunmalısınız.
Oysa siz bu konulardan uzaksınız. Ama siyasi kayırmacılıkta gerçekten ustasınız. Eş dost arkadaş çocuklarından belediye başkanları belediye meclis üyeleri belirleyerek partililik olmaz. Bunun adına “ekipçilik” denir. Pardon Sayın Bülent Ecevit’in tanımıyla “hizipçilik” denir. Gördüğüm iki il kongresinde “hizbinizin” emrinde hem elinizdeki kamu gücünü, yetmezse, Genel Merkezi istifa tehtitleriyle devreye sokmaktan çekinmiyorsunuz.
Peki Sayın Başkan siz bu partililerden daha ne istiyorsunuz? Alıp siyasi payelerle ödüllendirdiğiniz “hizip” kadrolarınız örgütlenemiyorsa, örgütü isteğiniz doğrultusunda sürükliyemiyorsa elinizin tersiyle ittiğiniz diğer partililer ne yapsın?
Hatırlayın üç beş yıl önce horlayıp dışladığınız partililer, namus belasına ya da “gücünüzün” sindirmesiyle, gelip size biat etmelerine rağmen örgütte birlik sağlıyamıyorsunuz. Siyasi gücünüzün bir göstergesi olarak etrafınızdaki “yüksek eğitimli”, “liyakatları” dillere destan yanaşmaların size dizdikleri övgüler gururunuzu okşayabilir. Ancak bu tavrınızın hem partiye ciddi zarar verdiğini, artık siz de görüyorsunuz.
Ön seçimde sayenizde siyasi ikbal kazananlar partiliye baş vurduğunda ne duruma düştükleri ortada. Başka partilerden ne kadar oy aldığınzı en iyi siz biliyorsunuz. Biz de şunu biliyoruz ki; şahsınızın oyu İzmirde CHP oylarının altında.