Bir yaşam, bir umut, bir çocuk... Narin Güran’ın hikayesi, hepimizin içini sızlatan bir trajediye dönüştü. Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bulunan bir göletin karanlık suları, Narin’in hayatının acı dolu sonuna tanıklık etti. 19 gün boyunca sessiz kalan bu çığlık, nihayet ortaya çıktığında, geride cevapsız kalan birçok soru vardı.
Peki, neden 19 gün boyunca saklandı? Neden adalet bu kadar bekletildi? Bir çocuğun yaşamı bu kadar mı görmezden gelinir?
Narin’in cesedinin bir çuval içinde bulunması, sadece bir bedenin gizlenmesi değil, aynı zamanda gerçeğin de örtbas edilmeye çalışıldığı bir tablodur. Toplum olarak böyle bir olay karşısında hepimiz sorgulamalıyız: Neden bu kadar süre sessiz kalındı?
Abisinin kolundaki ısırık izleri, amcasının arabasında bulunan DNA örnekleri neden göz ardı edildi? Olay, bir gizem gibi görünse de aslında çözülmesi gereken bir cinayetin işaretlerini barındırıyor.
Bürokratik engeller, siyasi tutumlar, güçlü kişi ve grupların etkisi... Bu kelimeler, Narin’in hikayesinin ardındaki karanlık perdenin yalnızca bir parçası. Gerçeklerin saklanması, bir çocuğun hayatını hiçe saymak demektir. Narin’in cansız bedeninin günler sonra ortaya çıkarılması, olayın önceden aydınlanmış olduğuna dair ciddi şüpheleri de beraberinde getiriyor. Belli ki bu dosya, bazı eller tarafından gölgede tutulmak istenmiş.
Toplum olarak bu olaylara duyarsız kalmak, gelecekte daha fazla Narin’in kaybolmasına yol açacaktır. Adaletin tecelli etmesi, sadece bir yargı meselesi değil, insanlık onurunun korunmasıdır. Eğer biz bu çığlıklara kulaklarımızı tıkarsak, vicdanımızın sesini de kaybederiz. O halde soruyorum: Adalet, ne için gecikti? Gerçeklerin üzeri hangi sebeplerle örtüldü?
Bugün Narin’in ruhu huzura erememişse, bu hepimizin suçu! Bu acıyı bir nebze olsa da dindirmek, sorumluların hesap vermesini sağlamak bizim elimizde. Bürokratik güçlerin, siyasi çıkarların, kişisel hırsların arkasına saklanan bu vahşet, hepimizin vicdanını yaraladı. Artık sustukça kaybeden yalnızca Narin değil; bizler de insanlığımızdan bir parça kaybediyoruz.
Narin Güran’ın adı, adaletin tecelli etmesi için bir sembol olmalı. Bu olayın üstü kapanmamalı, gerçekler gün yüzüne çıkarılmalı. Hep birlikte, Narin’in sessiz çığlığına kulak vermek ve adaletin tecelli etmesi için mücadele etmek zorundayız!
Narin Güran unutulmasın, adalet gecikmesin!