Merhaba sevgili okur... Sanıyorum ki bundan sonra umut savuran hiçbir yazı ile karşınızda olamayacağım! Dehşete düşüren olayların biri bitmeden diğerinin vuku bulduğu ülkemde, gülümsemek dahi insana kendisini kötü hissettirirken, ne mümkündür tebessüm ettirecek sözcüklerle kurmak cümleyi?
Henüz Narin’in başına gelenleri sindirememişken, içimizin acısı dinmemişken birkaç gün evvel Tekirdağ Malkara’da yaşanan vahşet diye tabir edebileceğimiz bu olayın haberini almak beni derinden sarstı. Üvey babasının istismar ve darp ettiği 2 yaşındaki çocuk hastaneye kaldırılarak entübe edilmişti ve dün de maalesef hayatını kaybetti. Öyle ya, nasıl dayansın ki küçücük bedeni? Bunları yazmanın ne kadar zor olduğunu size tarif edemem. Çocuk yahu, çocuk!
Bu çocuğa (bebeğe) yapılanların, kelimelere sığmayan bir insanlık suçu olduğunu kabul etmeliyiz. Yüreğimizi parçalayan bu olay, yalnızca bir haber başlığı değil; gözümüzün önünde eriyen bir vicdanın aynasıdır. Çocuğun yaşadığı darp, cinsel istismar ve beyin kanaması, bu toplumun nereye sürüklendiğini açıkça gösteriyor. Anne dahil beş kişinin gözaltına alınması (anne dahil!) bu kirlenmenin sadece bir sonucu. Fakat asıl sormamız gereken, insanın nasıl bu hale geldiği? Bir annenin dahi canileşmesi!
Her geçen gün daha fazla kirleniyor, içimizdeki insanlığı hızlıca kaybediyoruz. Aile, toplumun temel taşıdır deriz bir de değil mi?
Anne karnına düştüğü andan itibaren korunması gereken bir varlık, evinde, ailesi tarafından şiddet ve istismarın kurbanı oluyor. Anne ya da üvey baba… Kimden gelirse gelsin, bir çocuğun güven duyması gereken kişilerden gördüğü bu zulüm çürümüşlüğün, vicdansızlığın, yok oluşun bir işaretidir.
Bu olaylar, sadece bireysel sapkınlık değil; toplumsal bir yozlaşmadır. Hepimiz bu kirlenmeye bir şekilde katkıda bulunuyoruz. Yoksulluk, eğitimsizlik, değerlerimizden kopuş ve şiddetin sıradanlaşması insanlığı her gün biraz daha uçuruma sürüklüyor. Sadece suçluları cezalandırmak, bu derin yarayı sarmaz. Cezalar artırılsın, evet, ama bu da tek başına çözüm değil. Eğitim, farkındalık ve toplumsal dayanışma olmadan bu tür olaylar tekrar tekrar yaşanacak yazık ki!
Vicdanımızın, ahlakımızın ve insanlığımızın sorgulanması gereken bir dönemdeyiz. Toplumu yeniden inşa etmek mümkün mü bilmiyorum da çürümüşlüğü görmezden gelemeyiz. Yasalar mı ağırlaştırılmalı, herkes yeniden mi eğitilmeli, tüm anne/babalar ve adayları psikolojik testten mi geçmeli gerçekten bilmiyorum, zira aklım yetmiyor buna, fakat çok acil bir şeyler yapmalı!
Bir insan, bir kadın ve bir anne olarak içim paramparça. Çözüm ne inanın bilmiyorum ve fakat tek bildiğim şey: bunun bir insanlık sınavı olduğu ve bizlerin de bu sınavda sınıfta kaldığıdır!