19 Mart vakası, sayısını şaşırdığımız (altıncı mıydı!) operasyon dalgalarıyla sürüyor.
Hukuki delil niteliği taşımayan “gizli tanık” dedikodularına “etkin pişmanlık” zorlamaları ekleniyor.
İktidar zümresi, İBB’ye, derin bir öfke ve şiddetle gözü kara savaş açmış gibi..
İmamoğlu’nun seçimde Erdoğan’ı yenecek rakip olması bunun birincil nedeni elbet.
Ama bu öfkenin geri planında bir ikinci (asla ikincil değil) güçlü sebep var gibi: Toplumun ortak çıkarlarına zarar veren “İnşaat ya Resulullah” aklına, doymak bilmez kentsel rant iştahına karşı İBB direnci!.
Şişli Belediye Başkanı Resul E. Şahan’ın 3 Mayıs’ta Cumhuriyet’te çıkan söyleşisinde, İmamoğlu liderliğindeki İBB kadrolarının bu toplumcu idealizmi açıkça görülebilir.
* * *
Yanlış anlama olmasın; iktisatçılarımızın literatürümüze soktuğu “inşaat ya Resulullah” kavramı normal inşaat sektörü işleyişini kastetmez.
Dünyanın her gelişmiş veya gelişmemiş ekonomisinde mutlaka inşaat sektörü vardır ve işlevseldir. Ama gelişmiş sanayi toplumlarında olmayan, bize has bir işleyiş var ki bunu Prof. Dr. Bilge Yılmaz’ın üç yıl önceki şu sözleriyle özetleyelim: “.. son yirmi yılda sanayinin Gayri Safi Milli Hasıla’daki oranı hiç artmamış. .. Ne artmış? İnşaat artmış. Yani Türkiye sanayicisini inşaat yapmaya teşvik etmiş. Adam .. fabrikasının yerine AVM yapmış. Niye? Çünkü orada çok büyük rant var. .. Siz rantı teşvik ederseniz, ‘Orada büyük bir rant var, ben sana müsaade edeceğim, büyük imar izni vereceğim. Ondan sonra da senin ranttan kazandığını az vergilendireceğim’ derseniz .. ona yönlendirirsiniz ..”
İşte AKP iktidarının İBB’ye karşı öfkesinin ardındaki “inşaat ya Resulullah” aklı özetle bu..
Nitekim 2025 yılının ilk çeyreğindeki cılız büyüme (yüzde 2) verisi de gösteriyor ki, inşaat sektörü ve gayrimenkul spekülasyon faaliyetleri 9,7 (7,3+2,4) büyüme, sanayi ve tarım üretimi ise yüzde 3,8 (1,8+2) küçülme yaşamış.
Demek iktidarın “inşaat ya Resulullah” aklı, toplumun asıl iş, aş, enflasyon sorununa cevap olacak iki temel sektörü daraltmış.
* * *
İktidarın bu aklının en güncel somut tezahürü meşhur Kanal İstanbul “imar” faaliyeti.
Erdoğan, “en büyük hayalim” diye duyurdu bunu 2011’de. İBB’nin, AKP’den CHP’ye geçtiği yıl açılan davada, o “imar” değişiklikleri iptal edildiği halde bugün, iktidar Kanal İstanbul güzergahında tarım alanlarını ve su havzalarını imara açtı.
Bu ne demek? Çiftçilikten, hayvancılıktan koparılıp kente göçürülen nüfusun, tarımdayken kendini ve kent nüfusunu iyi kötü beslemeye katkı koyabilirken, şimdi beslenmesi gereken kent nüfusuna katılması demek.
Kenti beslemesi beklenen tarımsal faaliyetin de bir o kadar eksileceğini hesaba katarsak. Sebep olacağı toplumsal zarar en az 2’ye katlanır.
İnşaata açılan rant alanında binlerce hektar tarım arazisinin binaya dönüşeceğini; kentin içme suyu kaynağının (Sazlıdere barajının) telef olacağını düşünün. Sebep olacağı toplumsal zarar, 100’e mi, 1000’e mi katlanır Allah bilir..
Oluşturacağı yeni nüfus yoğunluğunun depremsellik risk potansiyeli de var.
Tutuklanan İBB kadroları, bunlara cepheden karşı çıkan kadrolar.
İmamoğlu, iktidar zümresinin bu eylemini beş yıl önce şöyle tarif etmişti zaten: “İstanbul’un mevcut tarım alanının neredeyse yüzde 10 civarındaki kısmını Kanal İstanbul yok ediyor. .. Kanal İstanbul, bir travma, .. öyle stratejik bir proje falan asla değil. Kanal İstanbul, bir emlak işi. .. Yani; ‘Yaparız, satarız, para kazanırız!’ Bakın bu kadar net söylüyorum. ..”
Toplumun ortak çıkarının nasıl telef edildiğinin ve edileceğinin veciz bir özetiydi bu.
Aynı açıklamada, toplumun genel çıkarları açısından asıl derdin ne olması gerektiğini de anlatır iktidara: “Depremle hiç alakası olmayan, bu kentte yeni bir şehir var etme çabası içerisindesiniz. .. Daha bu şehirde on binlerce riskli yapının sorununu çözemedik. Bu masada konuşulacak konu o. .. Depremi konuşacağız. Yüz binlerce insanın canını .. malını konuşacağız”.
O çağrıdan 5 yıl sonra, yasa dışı olarak Sazlıdere su havzasına inşaat makinelerinin sokulmasına bakılırsa, iktidar zümresinin “İnşaat ya Resulullah” aklının doymak bilmez rant iştahı “yüz binlerce insanın canı .. malı..”ndan daha öncelikli gibi görünüyor.
* * *
Zamanlama da manidar!
27 Şubat’ta Kanal İstanbul güzergahı üzerinde helikopterde iki bakandan Erdoğan’a brifing..
Üç hafta kadar sonra 19 Mart vakasıyla İBB’ye operasyonların düğmesine basılması.
Bu zamanlama bile İmamoğlu’nun geçen Nisan’daki şu sözünü doğrular nitelikte: “.. Bizi hapse atıp İstanbul’un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nı boşaltmak ve bölgeyi imara açmak istediler”.
* * *
Baktığı her toprakta “kupon arazi” gören ve kentsel rant denen kul hakkını kendilerine bahşedilmiş hak sayan “inşaat ya Resulullah” aklının, bu “haklarına”(!) engel çıkaranlara karşı nefret duygusu kendini İBB’ye karşı dalga dalga operasyonlarla dışa vuruyor sanki.
İmamoğlu’nun sesini, görüntüsünü bile “yasaklamak” da aynı duygunun bir ifadesi sanki.
Ama o “soruşturma” süreçleri millete başka bir gerçeği de gösteriyor: Tutuklanan İBB kadrolarının, bireysel zenginleşme hırsından uzak mütevazi yaşamlara sahip erdemli insanlar olduğuna Cumhur İttifakına oy veren insanlar da tanık oluyor.
İdealist, toplumun genel çıkarlarını savunan kadrolar olduğu daha çok görünür oluyor.
Şişli belediye başkanı Resul E. Şahan’ın Cumhuriyet’teki söyleşisi, iktidarın İBB’ye karşı tavrına ve kendilerinin siyasi pozisyonlarına kuvvetli bir ışık tutuyor: “.. ‘Milletin hakkını savunduğumuz için bu devletin müfettişi sizden savunma istiyor .. Millet bunları görüyor. Ve inanın hem sandıkta cevap verecek hem de sonrasında yeniden kurduğumuz, inşa ettiğimiz hak hukuk döneminde hesap verecekler’ uyarısında bulundu. .. İmamoğlu’nun .. açıkladığı 85 milyar dolar rantın 5 milyar dolarının Şişli’den sağlandığını belirten Şahan, ‘5 milyar dolarla tüm Şişli’yi yenileyebilirsiniz. .. Bu kente yapılan ‘ihanet’ budur. Yoksulun cebinden, hakkından alıp zengini daha da zengin etme konusudur. Ve olan depremlerde yine eski evlerde oturan, kötü koşullarda yaşayan yoksula olur. Konu kul hakkıdır’ dedi. .. Şahan sözlerine şöyle devam etti: ‘.. Onlar ‘yeniden inşaat’ dedikçe biz ‘yeniden inşa’ deyip bu ülkenin, bu kentin yıktıkları tüm kurumlarını, değerlerini yeniden ayağa kaldıracağız. .. Bu ülke kendi değerleriyle, kendi yurttaşına, yoksuluna, depremde riskte olan tüm insanına yetecek güce de kaynağa da sahiptir. .. hep birlikte, milletle bunu inşa edeceğiz. ..’ ..”
Sadece bugünü değil geleceği de, sadece ilçesini değil tüm Türkiye’yi kapsayan, toplumun ortak çıkarlarını ve sosyal adaleti kollayan bir idealizm. Ben böyle okuyorum Ekrem İmamoğlu ekibini. İktidar korkmakta ve öfkelenmekte haksız sayılmaz.
* * *
Şahan’ın işaret ettiği “85 milyar dolar rant” ne?
“İnşaat ya Resulullah” aklının İstanbul’u İmamoğlu’na kaybettiği 2019’a kadar, 130 büyük projede çeşitli imar oyunlarıyla yandaş müteahhitlerine aktardığı rant bu (TL değil Dolar!).
19 Mart operasyonu ile Merkez Bankası rezervinden kaybedilen paranın yaklaşık 2 katı.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın o zamanki bina maliyetini dikkate alarak yaptığı hesapla, bu para, İstanbul’da risk önceliği bulunan 600 bin binanın tamamının güvenli hale getirilmesi için gerekli finansmanın birkaç katı.
Yani, bunu haberleştiren gazetecinin çarpıcı ifadesiyle, “.. 130 projede cebe attıkları parayla bile deprem riski, vatandaşa yük olmadan giderilebilirdi”!
Günümüzde Kanal İstanbul olayının yeniden ve hızla başlatılması da 2019’dan bugüne kaybedilen rant hasadının telafisine dönük bir telaş gibi görünmüyor mu?
Yani, iktidarın “inşaat” aklı, İBB kadrolarının “inşa” aklına kızıp öfkelenmekte haksız mı şimdi(!)