Bazen bazı şeyleri anlatmak için kelimeler yetmiyor sanki. İnsan içinde biriktirdiklerini haykırmak istiyor var gücüyle ama ne haykırsa da eksik kalıyor öfkenin, hüznün yansıması...
Bir kez daha 5 yıl öncesine döndüm bugün. Gençlerin coşkuyla, mutlulukla yola çıkışı ve üstlendikleri misyonun güzelliği, masumiyeti dün gibi aklımda. Nasıl da istemiştim onların arasında bu coşkuya dahil olmayı ama uygun olmadığım için katılamamıştım onlara. Birbirinden güzel pırıl pırıl insanlar Kobane’ye geçecek, oradaki çocuklara oyuncak götürecek ve Kaniya Kurda tepesine 1000 fidan dikecekti. O grubun bizzat yanında olamasam da, her biriyle gurur duyuyordum. Elleri, yürekleri öpülesi kişilerdi hepsi.
Ve sonra bir anda karardı dünya. Basın açıklaması sırasında, yüreğimizden asla silinmeyecek bir katliamın adımı atıldı İŞİD’li teröristler tarafından. Tam basın açıklamasının orda canlı bomba patladı ve Suruç bir anda mahşer yerine döndü. Çığlıklar, yaralılar, ölenler, parçalanmış bedenler...Çıldırmıştım haberi alınca. Deli gibi ağlıyor ve kimseye bir şey olmasın diye dua ediyordum. Birçok tanıdığım da vardı o grup arasında, ki tanıdık olmasa da acı aynı acıydı. Hepsinden haber aldım, yaralılardı ama iyilerdi. Ancak sonradan öğrendim ki, Ferdane abla ve oğlu Nartan, diğer 31 kişiyle beraber melek olup uçmuştu.
33 canımız melek oldu Suruç Katliamında.
33 kere vurulduk 20 Temmuz 2015’te...
İnsanın aklı bir türlü almıyor. Bile isteye bir insan nasıl başka bir cana kıyar! Nasıl katleder, nasıl bir insanın hayatını/geleceğini/hayallerini elinden alır! Hiçbir ideoloji, hiçbir sözde din böyle bir şeye müsamaha gösteremez. Eğer ki gösteriyorsa, o ideolojinin de dinin de canı cehenneme!
Üç çocuk annesiyim ben. Birçok anne gibi sevgiyle, ilgiyle büyütüyorum evlatlarımı. Onlara tek aşıladığım şey, din/dil/ırk ayırt etmeksizin tüm insanları eşit sevmeleri, adil olmaları, mücadeleci olmaları, hayvanları ve doğayı korumaları. Çok şükür çocuklarım saydığım şeylerin hepsine sahipler. Neden mi anlatıyorum bunu? Ben çocuklarımı sevgiyle büyütüp sevgiyi ve adaleti aşılamışken, birileri onları kötü belleyip öldürme hakkına sahip olabilir mi? Asla! İşte böyle güzel insanları öldürmeyi hak gördü bu teröristler. 33 canı annesinden, babasında, kardeşinden, eşinden, dostundan kopardı, hayallerini toprağa verdi caniler. İnsanın düşündükçe çıldırası geliyor.
Kızgınlığım sadece teröristlere de değil, aynı zamanda emniyet güçlerine. Canlı bomba olan kişi, Adıyaman Üniversitesi makine mühendisliği öğrencisi Şeyh Abrurrahman Alagöz idi. Bu kişi zaten aranan kişiler listesindeydi ve emniyet, bu kişinin canlı bomba olabileceği şüphesindeydi. Peki böyle bir kaçak varken ortada, onca insanın bir arada olduğu ve İŞİD’in elinden alınan Kobane’ye gidileceği gerçeği göz önünde bulundurularak, neden güvenlik yeterince sağlanmadı? Katliamdan sağ kurtulan arkadaşların dediğine göre, kimlik kontrolü bile yapılmamış ve basın açıklamasının dolayısıyla patlamanın olduğu alanda çok az polis varmış. Ben polis değilken bazı şeyleri akıl edebiliyorum da polisler mi akıl edemedi? En baştan güvenlik tam manasıyla sağlansaydı ve alanda olan kişilere kimlik sorgulaması yapılsaydı, belki de bomba patlamadan terörist yakalanacaktı. İşin en kötü tarafı da, teröristin abisinin de bu katliamdan 3 ay sonra Ankara katliamındaki canlı bomba olması. Suruç’ta alınmayan önlemler, aynı şekilde Ankara’da da alınmamış ve 100 canımız hayatını kaybetmişti.
Her katliam sonrasında yeni bir katliam olmaması ve son olması yönünde dileklerde bulunuyorum ama her defasında yeni bir katliamla parçalanıyor yüreğimiz maalesef. Ancak yine de vazgeçmeyeceğim güzellikler dilemekten ve güzellikler için mücadele etmekten.
Ölenlere bir kez daha rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum. Sizleri asla unutmayacağız. Sizler bizlerin onurusunuz ve güvercinler özgürce gökyüzünde uçana kadar devam edeceğiz mücadeleye. Yer yüzü aşkın yüzü oluncaya dek...