Kaç yıl geçse de dinmeyen acılar var bu ülkede...
Kaç yıl geçse de yanan ateşler var yüreklerde...
İşte bu ateşlerden, bu acılardan birisinin adıdır NURULHAK.
Aynı zamanda onurun ve direnişin resmidir kendisi.
O, bu dünyadan göçeli bugün tam 17 yıl oldu ve 17 yıldır ne unutuldu, ne acısı soğudu ama her daim yüreklerde/zihinlerde en güzel şekilde yer buldu.
O bir direnişçiydi, savaşçıydı. O kâmil manada bir insan, hakkaniyetli bir candı. Tıpkı diğer kardeşleri gibi. Tıpkı annesi HDP milletvekili sevgili Hüda Kaya gibi. NURULHAK ve kızkardeşleri İntisar ile Nurcihan, anneleriyle beraber âdeta tarih yazıyorlardı mücadele adına. Ki anneleri Hüda Kaya, anayasal düzeni değiştirmeye çalışmak dahil bir çok suçlamayla DGM’de idamla yargılanıyordu. Ancak ne tehditler, ne idamla yargılanma, ne işkenceler durduramadı bu mücadeleyi, bu onurlu direnişi. Elbette kolay değildi bunca zalime karşı mücadele etmek ve her şeye rağmen ayakta durmak. Her biri darp da edildi tutsak da ama yine de zalimlere boyun eğmedi hiçbiri.
Peki nasıl vefat etmişti NURULHAK? Hapisten tahliye olmasının ardından bir arabanın ona çarpması sonucu vefat etmişti. İşte bu noktada annesi Hüda ablanın anlattıkları geliyor aklıma ve fırtınalar kopuyor içimde.
“1998 yılında ve öncesinde Selam isimli gazetede yazı yazıyordum. 1998 yılında başörtüsünü savunan bir yazımdan dolayı Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı, tutuklandım. Yazımı tamamen düşünce ve ifade özgürlüğü ve o dönemde haksız yere mağdur olan insanları destekleyen bir yazı olduğunu söylemişsem de kimse dinlemedi. 22 ay cezaevinde tutuklu kaldım. Malatya Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde gözaltında psikolojik baskılara maruz kaldım, tehdit edildim. Bana “2 çocuğun var. Herhangi bir trafik kazasına kurban gidebilir” şeklinde söylemlerde bulunuldu. Bu süreçte 3 kızım gözaltına alındı. Ticari işlerimiz battı. Malatya Cumhuriyet Başsavcısı baskıcı bir tavır gösterdi, hakkımda TCK. 146. maddeden soruşturma açıldı. 3 kızım ile birlikte yargılandım. Başörtüsüne yönelik bir toplantıda kızlarımdan bir tanesi özgürlük şiiri, bir tanesi ise özgürlük duası okuduğu, kızım NURULHAK da yapılan toplantıyı basın mensubu olarak dışarıdan takip ettiği için tutuklandılar. Kızım NURULHAK'ın yaşı 18, kızım İntisar'ın 17, Nurcihan'ım ise 16 yaşında olduğu halde yaşlarının küçük olmasına bakmadan tutukladılar. Kızlarım mahkemeyle uğraşmaktan okuyamadılar. Kızım NURULHAK 2005 yılında tahliye olduğu sırada trafik kazası geçirerek vefat etti. 28 şubat döneminin zulümleri yüzünden çocuklarım ve ben perişan olduk.”
Bir annenin cezaevinde işkence görmesi ve cezaevinde “Çocuklarına araba çarpabilir” denilip kızlarından birine araba çarpıp ölmesi....İşte bu ülke böyle zalimlikler, böyle canilikler, böyle karanlıklar barındırıyor bünyesinde! Peki şimdi değişen ne? Değişen bir şey yok. Sadece zalimlik el değiştirdi, o kadar!
NURULHAK da kardeşleri de anneleri de tutsak edildi, işkenceye maruz kaldı. Üstelik İntisar ile Nurcihan 18 yaşından küçük olmalarına rağmen tutsak edildiler ve işkence gördüler. Gerçi Erdal Erenlerin idam edildiği bir ülkede, bu iki kızkardeşin bunlara maruz bırakılması elbette şaşırılacak bir şey değil ama acı olan, bu ülkede şaşırmayacak kadar olağanlaşması zalimliğin.
Onca tutsaklık, onca işkenceler, onca zalimliğin ardından, 17 yıl geçtikten sonra bile tarih/insanlık NURULHAK’ı insan hakları aktivisti, savaşçı, direnişci, hakkaniyetli, hakkıyla insan ve daha birçok güzel vasıf ile anıyor. NURULHAK’a tüm bunları ve hatta ölümü reva görenler ise, tarihte zalim, onursuz, katil, vicdansız, adaletsiz...olarak yer buluyor.
NURULHAK her daim yüreğimizde olacak, unutulmayacak ve mücadelesi ile duruşu herkese ışık saçacak ama zalimlerin yeri karanlıktan başkası olmayacak!
Zalimler için yaşasın cehennem!
NURULHAK’a bir kez daha rahmet, ailesine sabır dileğiyle...
O dineminbende hatırlarım rahmetlinin adını asla untmam.ama bunu nasıl Erdoğan'a bagladiniz anlam veremiyorum...