Kısa bi süre önce bir kez daha “Kürtçe” sorunu ile karşı karşıya geldik. Burada tabi sorun olan şey “Kürtçe” nin kendisi değil, Kürtçeye duyulan hazımsızlık ve yasaklama idi. Bir kez daha insanların gözüne gözüne sokuldu Kürtçenin yasaklı bir dil oluşu ve Kürtçe konuşulmasından duyulan endişe/korku.
Acun Ilıcalı’yı sanırım bilmeyen, tanımayan yoktur. Kendisi bir medya zengini ve birçok programın yapımcısı. Bunlardan biri de “Survivor” yarışması. Kısa bir süre önce anneler günü dolayısıyla her yarışmacının annesi bir video hazırlayıp yolladı. İddialara göre Ersin Korkut’un annesi Türkçe az bildiği için, Kürtçe video yollamıştı ama bu Ilıcalı tarafından reddedilip yayınlanmadı. Bunun üzerine Ersin’in annesi birkaç kolay Türkçe cümleden oluşan yeni bir video hazırlayıp yolladı ve o yayınlandı. Hatta iddiaya göre orijinal videonun yayınlanmaması üzerine Ersin’in akrabası olan Yılmaz Erdoğan ile de gergin tartışmalar yaşandı. Sonra ne hikmetse, video olayının hemen akabinde, Survivor’da zerre sağlık sorunu olmayan Ersin’in bir anda diz kapağında sorun oluverdi ve Ersin adaya veda etti.
Tabi bunlar sadece iddia. Şimdi gelelim Acun Ilıcalı’nın genel olarak Kürtçeye karşı tutumuna.
Biliyorsunuz “O Ses Türkiye” ve “Yetenek Sizsiniz” gibi yarışmalarının da yapımcılığını yapıyor Ilıcalı. Her iki yarışmada da şimdiye kadar çoklarca kişi şarkı söyledi. Birçok dilde şarkılar yankılandı ekranlarda. İngilizce, Fransızca, İtalyanca vs vs. Ancak asla Kürtçe ve hatta Ermenice bir parça söylenmesine izin verilmedi. Çünkü Ilıcalı, Kürtçe veya Ermenice şarkı söylenmesi durumunda gerek emniyet, gerek devlet, gerekse Kürt ve Ermeni düşmanı izleyicilerden tepki almaktan çekindi kanaatimce. Peki Ilıcalı Kürt veya Ermeni düşmanı mı? Aslında tam olarak değil. Dillerini konuşmadıkları, kendince ”Sakıncalı” cümleler kullanmadıkları sürece her türlü onlardan faydalanan ve hatta ekranlara çıkaran biri Ilıcalı. Sadece bir kez ısrar üzerine Türkçe bilmeyen annesine yarışmacının Kürtçe ninni söylemesi olayı oldu ama akabinde bu yarışmacı hemen yarışmadan uzaklaştırıldı.
Elbette bu bir ilk değil Türkiye’de. Yıllar önce de vardı yasaklar, şimdi de var. Hatırlarsanız 1999 yılında Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreninde Ahmet Kaya bir ödül almış ve konuşmasında şu sözlere yer vermişti:
"Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum."
Bunun üzerine tepkiler yükselmişti salonda. Kimisi “Atın bu adamı” diye bağırıyordu, kimisi Gülten Kaya’nın dediğine göre “Sünnetsiz pezevenk” diye haykırıyodu. Ahmet Kaya, tüm tepkilere rağmen şarkısını okuyup masasına döndü ama tepkiler çığ gibi büyüdü. Ahmet Kaya’ya mikrofon tekrar uzatıldığında şunları söyledi:
"Ben güzellikle ve dostlukla söyleme çalıştım ama insanlar nasıl algılarsa algılasınlar, benim kimliğimi kimse benden alamaz; bu böyle biline. Yani ben, yıllarca bunu söyledim. Kürt ve Türk halkları kardeştir ve yıllarca da böyle kalacaktır. Ve ben yıllarca Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü savunduğumu söyledim. Binlerce yıl daha bölünmeyeceğini savunuyorum ama Kürt realitesini sahiplenmek ve kabullenmek zorundadır bu ülke, bunu söylüyorum. Bu kadar."
Sonrasında Serdar Ortaç ve daha birçok kişi, Ahmet Kaya ve Gülten Kaya çiftinin masasına bıçak fırlatmıştı.Törende Türkiye’ye mâl olmuş birçok faşist sanatçı ve gazeteci hep bir ağızdan “10.Yıl Marşı” nı okudu ve bu da yetmedi, sahneye çıkıp “Bir başkadır Benim Memleketim” şarkısını okudular coşkulu bir faşistlikle. O törende faşist olmayan ve onurlu davranan kişi sayısı, parmakla sayılacak kadar azdı maalesef. Bu olaydan 1 yıl sonra da, Ahmet Kaya kalp krizi geçirip vefat etti.
Peki yasaklar o dönemdeki kadar sıkı mı şuan? Hayır, değil. Daha doğrusu değil gibi gözüküp arka planda engellemeler almış başını gidiyor. Sokaklarda rahatça Kürtçe konuşabilirsiniz, bu yasak değil ama kazara faşist birisi bu konuşmaya şahit olusa, anında saldırıya uğrarsınız ve saldırgana elle tutulur işlem yapılmadan serbesiyet verilir. Bir Kürt olarak yarışmalara katılabilirsiniz ama asla Kürtçe bir şarkı söyleyemezsiniz. Her şehit cenazesinde, terörist damgası yeyip mutlaka 1-2 Kürt dövülür meselâ. Birçoklarının gözünde her Kürt potansiyel teröristtir hâlâ. Ermeniler için de durum farksız değil. Onlar da birçoklarının gözünde haindir, ajandır, bölücüdür.
Ancak tamamen karamsar davranmak/bakmak da yanlış. Eskisine oranla tüm halklarla kucaklaşan insanlar da gün be gün artıyor. İnsanın umudunu ayakta tutması da hep bundan. Başlıkta da dediğimiz gibi, kötülüğün kendisi yok edilmeli en başta. Türk olmayan insanların da Türklerle aynı haklara sahip olduğu, yaftaların bizi bölmekten öteye gitmediği ve bir ülke ne kadar renkliyse/özgürse, o denli gelişme göstereceği insanlara işlenmeli. Kötülüğün yerini kucaklaşma almadığı sürece bu ülke feraha ermeyecek gibi gözüküyor. Bir an önce yaftalar kenara atılmalı ve kucaklaşmalı. Aksi halde faşizm hastalığı bize/ülkemize acıdan başka bir şey vermeyecek...
Ez zarokêk bênav im
Navê min winda bûye
Nahêlin bêm bîre xwe
Jiyan li min tarî ye
Ez mirim Helepçê da
Bêdeng li nav xewê da
Kesekî ez nedîtim
Nav pelên dîrokê da
Ez zarokek bênav im
Koçber im, Mexmûran da
Bêewlekarî dijîm
Bin siya mirinê da
Nawê min di dadgehan da
Bihara ciwaniyê da
Bîryara min hate girtin
Bi penûs ên qirêj va
Ez keçikeke biçûk im
Kolanên Mersînê da
Bûm çelekvanek hemdem
Kevrê min destê min da
Davêjim pêşerojê
Bo xatirê vê dozê
Davêjim pêşerojê
Bo xurttir bikim dozê
(HOZAN DİNO)