Günlerdir ne yediğim yemek tatlı, ne içtiğim su şifalı. Üzgünüm fazlaca ama üzgün olmaktan çok öfkeliyim çokça...
Biliyorsun Ebru (Timtik) öldü/öldürüldü Tanrım. Hem de senin gözlerinin önünde, hem de bizim vicdanımızın/direnişimizin tam orta yerinde. Aklım/vicdanım almıyor bunu bir türlü. İnsanlar nasıl bu kadar zalimleşiyor, nasıl çıkarları uğruna yön çiziyor ve nasıl çıkarlar doğrultusunda kurban veriyor ya da ölüme sırtını dönüyor, anlamıyorum. Ebru’nun öldüğü haberini aldığımda içimden kopan çığlığı duymuşsundur. İşte o çığlık önce üzüntü oldu, sonra bir ağıda dönüştü, daha sonra ise öfkeye dönüşüp kasıp kavurdu içimi...
42 yıllık kiracıyım şu lanet dünyada. Güzel şeyler yok mu burada? Elbette var. Güzel insanlar tanıyıp güzel olaylara şahit olmadım mı? Tabiki tanıdım ve şahit oldum ama (!) ben bu insanlar, bu dünya kadar şerefsizini görmedim Tanrım!
Kendi gözümden anlatayım sana buradaki cehennemi:
Burada insan ya güçlüdür, ya zayıf. Yok bunun ortası. Roller sürekli değişir. Biri mazlumken ve acı çekip zulüm görüyorken, yolunu bulup ipleri/gücü eline aldığı anda zalimleşir ve kendinden olmayanın, anasından içtiği sütü haram eder ona. Çalar, çırpar, lüks içinde yaşar, adaletin ırzına geçer, ülkenin her karesini satar, “Kemalizm” “Din” gibi olguları kullanarak milleti koyun eder ve hatta ruhunu satın alır insanların. Kendisine göre Tanrıdır o artık. Güç de onundur, yaradılmışlıklar da. Söz de ona aittir, iş/oluş/varış da. Anlayacağın birçok g’t kafalı çakma Tanrı dolaşıyor ortalıkta ve hepsi tek tek insanların üzerinden geçme çabasında!...
Şimdi bir ara verip, baştaki konuya dönelim Tanrım. Çünkü içimdeki yangının diyecekleri var o yarama dair. Ebru ölüp senin yanına geldiğinde ve sen ona sarıldığında, fark ettin mi ellerine batan kemikleri, Ebru’nun ufacıcık kalan bedenini? 238 gündür ölüm orucundaydı Ebru. Çünkü sistem onu terörist bellemişti ve terörist yaftasıyla adalet olgusunu piç edip 18 yıl 6 ay hapis cezası vermişti ona. Buna tepkisiz kalmayan Ebru önce açlık grevine başlamış, akabinde bunu ölüm orucuna dönüştürmüştü. Adil yargılanmak, adalet adına. Ancak adalet mercileri ve devlet, kulaklarını tıkadı onun çığlıklarına. Ölüme doğru gidişini oturdukları yerden zevkle izlediler âdeta. Çünkü zaten Ebru onlara göre teröristti. Çünkü terörist olan Ebru zaten ölmeliydi. Peki bu noktada sadece onlar mı suçlu? Asla! Ebru bedenini ölüme yatırmışken onun ölüm orucunu destekleyen ve ölüm orucunu doğru bulup Ebru’nun ölüme doğru koşmasına alkış tutan herkes suçludur benim nezdimde. Mustafa, Helin ve İbrahim ölüm orucu sonucu hayatını kaybettiğinde söylemiştim ve şimdi de tekrar diyorum tüm üzüntüme rağmen. Ölüm orucu eylemi, bu devrin eylemi değildir. Çünkü bu eylemi dikkate alan bi muhatap yok karşımızda. Aksine bizden nefret eden ve kendisi elini bulaştırmadan ölüm orucundan dolayı insanların ölmesine bir oh çeken, “Zaten teröristlerdi, hak ettiler” diyen bir zihniyet varken karşımızda. O yüzden ölerek değil yaşayarak direnmek evlâdır bana göre. Yani diyeceğim şu ki Tanrım, devlet ve adalet sistemi kadar, Ebru’nun orucuna destek verenler de suçlu benim nezdimde.
Ebru burada çok üşüdü Tanrım. Lütfen ona iyi sarıl...
Şimdi gelelim tekrar günümüze. Oradan sen nasıl görüyorsun bilmiyorum ama burası tam bir cehennem. Arada cennete dokunsak da, sık sık yanıyor ismimiz, cismimiz, yüreğimiz. An be an güvercin ile kurdun savaşı var burada. Evet çok güvercinimiz var ama bir o kadar da ellerinden/dillerinden/gözlerinden kan akan/kana susamış yaratıklar mevcut etrafta. Yarattığın kulların çoğu zalimlikte/puştlukta yarışıyor âdeta. Yüzlerine bakınca melek sanıyorsun onları, sonra dikkatlice bakınca ve dokununca görüyorsun her hücresinden damlayan nefret dolu kanı.
Yok yok, sana anlattıklarımdan yola çıkarak pes ettim ve ümitsizliğe düştüm sanma Tanrım. Aksine daha da dik ayakta oluyorum her acı sonrası ve daha da sarılıyorum içimde taze tuttuğum umuda, savaşa. Biliyorum, çok aldım zamanını. Ümidimin ve direnişimin dimdik ayakta olduğunu, her şeye rağmen güzel olan şeylerden vazgeçmediğimi belirterek son bir isyan kusacağım sana Tanrım.
Ben senin yarattığın kullarının çoğunun, adaletin ırzına geçenlerin, hırsızların/yolsuzların, kendisini Tanrı sanıp Tanrı edasıyla ayaklarını yere basanların, din tüccarlarının, uzunun, kısanın, Ebru ve nicesinin ölümünde parmağı olanların gelmişine geçmişine yedi ceddine tüküreyim Tanrım!
En derin “Canları cehenneme” dileklerimle...