Biliyorsunuz önce Grup Yorum üyesi Helin Bölek (3 Nisan 2020), sonra cezaevindeki Mustafa Koçak (24 Nisan 2020) , dün de Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek yaşamını yitirdi ölüm orucundan ötürü (7 Mayıs 2020). Ölümünden 1 gün önce İbrahim, ölüm orucunu sonlandırmış ve tedavisi için hastaneye yatırılmıştı ama maalesef artık çok geçti onun için. Ölüm orucunu sonlandırdığı gün sanatçı ve milletvekillerinden oluşan bir heyet onlarla görüşme yapmaya gitmiş ve akabinde basın açıklamasıyla eylemi sonlandırdığı açıklaması yapılmıştı. Basın açıklamasında en çok dikkatimi çeken ve beni yaralayan cümle şu olmuştu: “ İbrahim’in ölüm orucu amacına ulaşmıştır. Bütün dünya Grup Yorum’un sesini duymuştur. Eylem amacına ulaştığı için, ölüm orucuna ara veriyor İbrahim”. Şunu sormaktan alıkoyamıyorum kendimi: Peki Helin hayattayken bütün dünya duymamış mıydı Grup Yorum’un sesini ve yine Helin hayattayken, eylem amacına ulaşamış mıydı? Bir anne olarak, Helin’in annesinin duygularını düşünüyorum da...
Ben hayat görüşü olarak insanları, canlıları, doğayı tavaf etme, tüm canlıları yaşatma şiarını yol edinmiş bir insanım ve yaşayarak/yaşatarak direnilmesi gerektiğini düşünenlerden ve uygulayanlardanım. Evet bu 3 insan belki mecbur kaldı ölüm orucuna ve evet, tasvip etmesem de kendi bedenleri, kendi kararları olduğu için saygı duyuyorum ama İbrahim’in ölümü bardağı taşıran son damlaydı benim için. Özellikle şahit olduğum bazı manzaralar karşısında kanım dondu ve gece boyunca gözlerimin önünden gitmedi. Mesela şu görüntü. Helin’in annesi, Mustafa’nın annesi ve İbrahim’in anne ile babası İbrahim’in başında ağlıyorlardı ve insanlar şu sloganı atıyordu “Yaşasın ölüm orucu direnişimiz”. Düşünün yahu, evlatlarını kaybetmiş, yürekleri yanmış, ocaklarına ateş düşmüş annelerin ve babanın yanında böyle bir slogan atılıyor ve ölümleri kutsanıyor. Artı o anneler ve baba, acısını bile yaşayamıyor dik durmak zorunda olduğu için. İçine doğru ağlamak, haykırmak nedir bilir misiniz siz? Kusura bakmayın ama ben yokum bu işte!
3 kendi doğurduğum, 5 doğurmadığım ama öz evlat bellediğim çocukların, 3 kedinin ve 1 köpeğin annesiyim ben. Bunlardan birinin kılına zarar gelse yanar yüreğim ve dünyayı ayağa kaldırırım ve hâl böyleyken biri gelip ölen evladımın başında böyle bir slogan atsa, yakarım ben ortalığı! Hani diyor ya bazı arkadaşlar “Ölene saygı duyun” , peki arkadaşlar bu ve benzeri sloganlar atanlar, ailelere saygılı mı olmuş oluyor şimdi? Asıl saygısızlık, acılı ailelerin başında ölenlerin ölümlerini kutsamak değil midir?
Artı şöyle bir gerçek de var. 2000 yılı ve öncesi hapishanelerde yapılan ölüm oruçlarının bir muhatabı, bir karşılığı vardı. Ancak bu devir, ölüm orucu devri değil. Çünkü karşınızda bunu önemseyen ve dikkate alıp adım atma yoluna giden bir iktidar yok. O yüzden bu devirde kimse bedenini ölüme yatıırmamalı, yaşayarak direnmeli.
Lütfen ölüm orucunu yaşamış veya destekleyen arkadaşlar sözlerim üzerine alınıp darılmasın bana. Amacım ne onları incitmek , ne ölen insanların ailelerini. Amacım ölen arkadaşlara saygısızlık da değil. Sadece yüreğim almıyor artık ölüm oruçlarını ve yitip giden pırıl pırıl canları.
Bilen bilir, ben de yıllardır aktif olarak mücadelenin içindeyim ve mücadelem, bazı insanlar gibi klavye üzerinden değil. Reel hayat içerisinde karşılığı var mücadelemin ama konu ölüm oruçları olunca işler değişiyor artık benim için bu devirde. Bu devre ait olmayan bir eylem biçimi olması ve yaşayarak direnmenin bende daha kabul görmesi dolayısıyla.
Ölüm orucunu destekleyen veya yapan kişilere karışamam. Kendi kararları, saygı duyarım ama ben artık yokum. Daha fazla bunun bir parçası olamam. O yüzden, ölüm orucuna ve bu eylemi yapanlara dair yazıp çizmeyeceğim artık. Dedim ya, İbrahim bardağı taşıran son damlaydı benim için. Onun ölümüyle daha bir yandı yüreğim. Zaten azız, daha fazla azalmamak gerek ve ben, bu şekilde azalmaya destek olamam. Şimdiye kadar bazı değerli arkadaşlarımın hatrı için, kırılmasınlar sözlerime diye sustum ama daha fazla susamadım bu konuda. Sanki susmayı tercih edersem, ölümlere destek olurmuşum gibi geldi. Benim için son konuşmadır ölüm orucuna dair ve bir daha bu konuyu konuşup gündemde tutmak, farkında olmadan ölümlere destek olmak istemiyorum.
V son olarak;
Helin, Mustafa ve İbrahim’in ailelerine bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyorum. Acınız, acımdır...