Nesin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına işaret ederek “telef sistemi tokatla başladı” ifadesini kullandı. Öztürk ise yaşananları değerlendirirken, Türkiye'de artık “her an her yerde bir kavganın içinde nasıl ne yapacağımızı bilmiyorum” diyerek şiddetin sıradanlaştığına dikkat çekti.
“Bugün Sırrı Süreyya Önder’i kaybettik”
Programın açılışında konuşan Ahmet Nesin, “6 Mayıs, denizlerin idam edildiği gün ve bugün Sırrı Süreyya'yı Önder'i kaybettik. Sırrı Süreyya Önder'i yolcu ettik. Ve deyip sana bırakacağım esasında çünkü sabahtan beri sanıyorum yeteri kadar yıprandım. Tabii sen de yıprandın. Benimki topu sana atıp kaçış esasında hep şaşırtmak için bize her şeyi yapıyorlar. Bu programın adını şey koyacağım yani Erdoğan'ın telef sistemi tokatla başladı diye. O yüzden sen şimdi hangisinden başlarsın bilmiyorum. Dediğim gibi topu sana bırakacağım,” dedi.
“Cümleyi kurmazsan kimse gidip bir genel başkanı tokatlayamaz”
Ahmet Nesin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce yaptığı “Kaç tane Cumhurbaşkanı adayı CHP’de telef olacak?” açıklamasını hatırlatarak, “Vallahi Erdoğan'ın önceki günkü açıklaması bakalım kaç tane Cumhurbaşkanı adayı CHP'de telef olacak. Cümlesi telef tokattan başladı. Bu cümleyi kurmazsan kimse gidip bir genel başkanı tokatlayamaz bir milletvekilini ya düşünebiliyor musun?” ifadelerini kullandı.
“Bu faşizmin falan ötesinde, bunun adını bilmiyorum”
Ayyüce Türkeş’e yönelik saldırıya da değinen Nesin şöyle devam etti:
“Ayyüce Türkeş Alparslan Türkeş'in kızı Türkiye'nin başbuğunun kızı İYİ Parti'de milletvekili saldıran grup hangisi? O da bir milliyetçi grup. O da bir milliyetçi grup. Nasıl bir noktaya geldiysek o milliyetçi grup. Alparslan Türkeş'in yani onların da önderinin kızına saldırabilecek noktaya getirebiliyorlar. Bu faşizmin falan ötesinde bu başka bir şey bunun adını bilmiyorum. Siyaset biliminde var mı böyle bir şeyin? Otokrasi desem değil. Faşizm desem değil. Yani başka bir şey var ortada. Teokrasi mi acaba?”
“Sanki hepimizi evde hapis olmaya zorluyorlar gibi bir his var”
Serdar Öztürk ise saldırıya dair değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Yani doğrusu ben içimden çok şey söylemek geliyor ama bu Türkiye'de birdenbire bir insan öldüğünde etrafında oluşan o yalancı kalabalık nedeniyle bir şey söylemek istemiyorum. Söylersen de kötü bir cümle kurabilirim diye o konudaki susma hakkımı kullanmak istiyorum ama yani sadece bir ölüm üzüntüsü değil, yaşadıklarımız da artık bizi sanki bir cinnet ortamında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sanki hepimizi eve hapsetmeye, evden dışarı çıkmamaya bu karantina günlerindeki gibi evde hapis olmaya zorluyorlar gibi bir his var.”
“Her an her yerde bir kavganın içinde, ne yapacağımızı bilmiyoruz”
Siyasetçilerin maruz kaldığı şiddetin sıradan yurttaşları da etkilediğini belirten Öztürk, “Çünkü son yaşadıklarımızdan sonra yani siyasilerin başına gelenlerden sonra sıradan insanlar için hayat ne kadar zor. Her an her yerde bir kavganın içinde nasıl ne yapacağımızı bilmiyorum,” dedi.
“Cumhurbaşkanı’na el kaldıran tutuklanıyor, ana muhalefet liderine saldıran ambulansa biniyor”
Öztürk, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Gerçi Adalet Bakanı'nın, İçişleri Bakanı'nın açıklamaları var ama bu şey değil. Cumhurbaşkanına bir eleştiride bulunuyorsunuz. Kendinizi önce gözaltında sonra hapiste buluyorsunuz. Ana muhalefet partisi liderine saldırıyorsunuz. Bakalım sonra ne olacak? Önümüzde bir örnek var. Evet geçmişte bir de şey hayvan hırsızıydı yani. O da bir sabıkalıydı. Bu tipler kendilerinden böyle kendilerini mi gaza getiriyorlar yoksa birilerini mi gaza getiriyorlar? Bu konuda bir şüphem var.”
“Şiddetin ortaya çıkması bana çok anormal gelmiyor”
Şiddetin toplumda yaygınlaşmasını siyasi dil ve ekonomik krizle ilişkilendiren Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Abartmak istemiyorum ama çok uzun zamandır bu toplumsal cinnet hali ve şiddet aslında geliyorum diye haber verdi. Bunu yolda araç sürücülerinin kendi aralarında yaptıkları kavga gerekçesi ne olursa olsun yol vermedin diye, işte şunu yapmadın bunu yapmadın diye ya da başka türlü kişiler arasında yaşanan bir takım olaylar hemen şiddete dönüşmesi falan bunlar hep haberini veriyordu. Aslında bir şey işaret ediyor. Toplumun adalete olan inancı azalınca herkes kendi adaletini kendisi sağlamaya kalkıyor. Öyle görünüyor. Doğrusu çok uzun zamandır bu şiddete eğilim toplumda yayıldı. Siyasetçiler de bunu körükledi. Hatta Türkiye'de çok uzun zaman son 20 yıldır 25 yıldır siyaset bir gerilim üzerinden ve kutuplaşma üzerinden yapıldığı için toplumun sinir uçları kalkmış durumda. Ekonomik kriz zaten çok aileleri başta olmak üzere kişileri çok ciddi biçimde etkiliyor. Bunun sonucu bu. Şiddetin ortaya çıkması bana göre çok anormal gelmiyor ama bunu kontrol edebilecek ya da etmesi gereken iktidar. Bilmiyorum bunu çok kontrol etmek taraftarı gibi değil gibi geliyor.”