Altıok'tan Uğur Mumcu Suikastı Açıklaması
Altıok Uğur Mumcu suikastına yönelik açıklama yaptı.
Yayınlanma :
22.05.2017 11:01


Toplumsal aydınlanma adına verdiği mücadele ile ‘Ticaret-Din-Siyaset-Terör’ bağlantısının üzerine korkusuzca gitmesi, Uğur Mumcu’yu gerici, karanlık ve bölücü odakların hedefi haline getirmişti. 24 Ocak 1993’ün Ankara sabahında Laik Demokrat Cumhuriyet Devrimcisi Uğur Mumcu’nun temsil ettiği anlayıştan rahatsız olan çevreler sadece onu değil, Laik demokratik Cumhuriyet ve demokrasiyi de hedef almışlardı.
Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerini başta olmak üzere aydınlanmaya muhtaç bir çok olayı kapsayan Umut Davası 10 Mayıs’ta yeniden açıldı. Uğur Mumcu cinayeti davasında 17 senenin sonunda altı sanığın yeniden yargılanmasına başlanıyor.
Katillerinin 24 yıldır bulunamayışı, Mumcu’nun her zaman dikkat çektiği ticaret, din sömürücüleri, siyaset ve terör bağlantısını yönlendiren odakların Türkiye içerisinde tahmin edilenden fazla yuvalandığını, korunduğunu ve çoğaldığını gösteriyor. Çünkü Mumcu cinayetinin aydınlatılmaması, aslında Mumcu'nun birçok yazısında işaret ettiği kirli ilişkilerin de hala karanlıkta kalması, yeni karanlıklara olanak sağlanması demektir.
24 yıl sonra araştırmacı gazetecilikte aşılamayan bir noktada duran Mumcu'nun ve diğer siyasi cinayetlerle ilgili davanın yeniden başlıyor olması, aslında bir arpa boyu yol alınamadığını da gösteriyor. Bizler insanlık suçlarında zaman aşımı olmaz derken Uğur Mumcu’nun yokluğunda araştırmaya, soruşturmaya v e aydınlatılmaya muhtaç bir çok dava ve hak ihlali ile laik, demokratik Türkiye aşınıyor. Uğur Mumcu’nun yeri dolmuyor. Eğitimin, akademinin iktidar eliyle sürüklendiği yozlukta ne yeni Mumcu’lar yetiştirebiliyoruz ne de onu katledenlere ulaşabiliyoruz. Uğur Mumcu’nun izinden giden gazeteciler bir bir tutuklanıyor, susturuluyor. Cinayet sanıkları ise salıveriliyor, ödüllendiriliyor.
Uğur Mumcu cinayetinin halen karanlıkta olması sadece ülke geçmişine değil aydınlık Türkiye idealine ve geleceğine de ipotek koymaktadır. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlık tablo ve laik demokrasiye olan saldırı Mumcu’nun ne kadar haklı olduğunu bize gösteriyor.
Muammer Aksoy'lara, Ahmet Taner Kışlalı'lara, Çetin Emeç'lere, Bahriye Üçok'lara, Necip Hablemitoğulları'na ve katledilen bütün değerlerimize saldıranlar ile Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta ışığı alnında taşıyan aydınlarımıza saldıran ve onları katledenler, aynı karanlık odaktan beslenmektedir. Katledilen bütün aydınlarımız bize ışık tutmaya ve Uğur Mumcu gibi yol göstermeye devam ediyor. Laik ve demokratik cumhuriyet yolunda yitirdiğimiz bütün diğer aydınlarımızın da fikirleri ve mücadeleleri ışığımız olmaya devam ederek bizi ve aydınlığımızı çoğaltıyorlar.
Mumcu’nun katledildiği karanlık dönemde Hasan Ocak 1995 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından gözaltına alındı ve 58 gün sonra kimsesizler mezarlığında cansız bedeni bulundu. 21 yılın sonunda 17 Ekim 2016 tarihinde "zaman aşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına" kararı verildi. Buna rağmen İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği önemli bir karara imza atarak 3 Mart 2017 tarihinde davaya verilen takipsizlik kararını bozup, davanın genişletilmesine karar verdi.
Yine uzun yıllardır gösterilen çabaların sonunda Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 1990’lı yıllarda işlenen ve failleri bulunamayan Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinin sorgulandığı Umut Davası dosyasının yeniden açılmasına karar verdi.
Mumcu davasında haklarında yargılamanın yenilenmesine karar verilen sanıklar Tevhit-Selam ve Kudüs örgütünün üyesi olmak ve bu örgütün amaçları doğrultusunda eylem yapmaktan yargılanarak mahkûm oldular. Ancak bu sanıklar nedense önceki kararda öldürme ve bombalama eylemlerinden sorumlu tutulmadılar. Bu nedenle Uğur Mumcu’nun avukatı bu kişilerin “çetenin özel görevli yöneticisi ve sair efradı olmak” dışında örgüt adına işlenen adam öldürme ve bombalama eylemlerinden de sorumlu tutulmaları gerektiğini mahkemeye belirtti.
Bununla birlikte biz umutla, inançla, kararlılıkla 10 Mayıs’ta Ankara’da başlayarak Uğur Mumcu’nun avukatının yeni bir iddianame hazırlanması talebi nedeniyle olağan bir temayülle 9 Kasım gibi uzak bir tarihe ertelenen ve devam edecek olan Umut Davası’nın takipçisi olacağız.
Hasan Ocak davası gibi Uğur Mumcu davasının da zaman aşımı bağlamından çıkarılarak yeniden açılması çok gecikmiş bir karar. Bu davaların sağlıklı ve adil takibi ile sayısız faili meçhul cinayetin aydınlatılması ancak Mumcu’nun tarif ettiği ve özlediği gibi bir Türkiye’de mümkün olacaktır.
Çünkü bu davada iki taraf var; özgür, demokratik ve bağımsız bir Türkiye’den yana olanlar ile her daim davalarımızı unutturmak kapatmak isteyen ya da diledikleri kazana atarak karmaşık kurgularına alet etmek isteyen, aydınlanmanın ve demorkarisinin karşısında olanlar.
Uğur Mumcu’nun şu sözlerini aklımızdan çıkarmayalım: “Ben Atatürkçüyüm. Ben Cumhuriyetçiyim. Ben Laikim. Ben Anti-emperyalistim. Ben Tam Bağımsızım. Türkiye'den yanayım. Ben, Özgürlükçüyüm. Ben, İnsan Hakları Savunucusuyum. Ben, terörün karşısındayım. Ben, yobazların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım”.
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: