
Elimde “Ayn-Ma” kitabınız var; ama biz şiir serüveninizi sizden dinlemek istiyoruz….
İlk kitabım Zahiri çıkmadan önce şiir yazıyordum. Bir akademisyen arkadaşla da sürekli görüşüyordum. Beni teşvik eden de oydu zaten. Bir çeşit ders de aldım ondan. Dört yıl kadar sürdü bu. Sonra şiirleri yayımlamaya değer bulduğunda 12 şiiri seçti. Önemli bulduğu iki dergiye yolladı. Biri Varlık’tı, biri de Sözcükler dergisiydi. Varlık dergisinden bir dönüş gelmedi. Turgay Fişekçi’nin çıkardığı Sözcükler’den cevap geldi. İki şiirim orada yayımlandı. Ondan sonra ben Özbek ressam Nodira Güçsav ile tanıştım. Bir biçimde sosyal medya üzerinden onun çizdiği resimlerle benim şiirlerin örtüştüğünü fark ettik. “Yılan Kız” diye bir şiirim var, o da “Yılan Kız” tablosu yapmış. Modern şahmaran. O şiir, Zahiri’de yer alıyor. Önce kataloğuna şiir istedi benden. Ben 12 şiir gönderdim. Hangisini beğenirse, diye. O, 12 şiiri birden kataloğa koydu. Tablolarıyla çok uyuştuğu için. Taksim Sanat Galerisi’nde ilk sergimizi yaptık. Ondan sonra Antalya’da, Konya’da, İzmir’de sergiler yaptık. Bu arada da edebiyat camiasında adım dolaşmaya başladı. Dergide çıkan şiirden sonra dikkate alındım. Ondan sonra da Kanguru Yayınevi’yle görüştük. Ben de ressam arkadaşıma jest yapmak istedim. İlk şiir kitabımı resimli şiir kitabı olarak çıkardım. Pek de öyle bir örnek yokmuş; hatta yayınevi sahibi arkadaşım, ‘İlk kitabın çıkıyor. Senin için risklidir’ dedi. Ben önemsemedim. Çok da güzel bir kitap oldu. Sonra Özbekistan’dan talep geldi. Taşkent’ten bir yayınevi orada Türkçe-Özbekçe yayımladı. Zahiri kitabına bir 10 şiir daha katarak Tanrının Gözbebeği adı altında yayımlandı. Ardından Ayn dosyamı bir buçuk yıla yakın bir sürede hazırladım.
Ayn’ın yayımlanma sürecinden söz eder misiniz?
Lise yıllarımdan beri Varlık benim için çok değerli bir yayındı. Orada bir şiirimin yayımlanmasının manevi bir değeri vardı. Enver (Ercan) bey benim şiirlerimi yayımlamadı. Hatta araya çok ciddi torpiller soktuk, yayımlamadı. Ondan sonra üçüncü dosyamda yine oraya yolladım. Bir de Kırmızı Kedi’ye yolladım. Kırmızı Kedi, çok fazla şiir kitabı basmadıklarını söyledi. Bir de baktım ki Enver beyden dönüş geldi. Dosyamı beğendiğini söyledi. Tabii ben çok sevindim. İki şiirimi yayımlamadılar; ama şiir kitabımı kabul ettiler. Çok mutlu oldum, tabii. Enver bey de edebiyat camiasında dostu da düşmanı da çok olan biriydi. Ama ben kendisini çok değerli buluyorum.
Ayn, Yasakmeyve’den çıktı. Varlık’ın şiir bölümü. Aradan iki yıl geçtikten sonra dördüncü dosyam Ma, yine Yasakmeyve’den çıktı. Kaos Çocuk Parkı adıyla kurulan bir kolektif var. Onlar iki kitabımı birleştirerek bastı.
Şiirle çok önceden ilgili olduğunuz anlaşılıyor. Bu birikimi neye borçlusunuz?
Ortaokulda ciddi ciddi okuma dünyasına daldım. Konya Kız Lisesi’nden ayrıldım. 1970’li yıllarda çok ciddi bir eğitim sisteminden geçtik. Şimdi ben üniversite mezunlarında bile göremiyorum o birikimi. Ortaokulda Türkçe öğretmenlerimizin bize verdiği hem hayat tecrübesi hem kültürel birikim açısından çok ciddi katkısı var. Yine TRT’nin, İsmail Cem dönemindeki TRT’nin, önemli etkileri var bizim kuşağın üzerinde. Bir de ben çok ciddi okuyordum.
Son dönemde kadınların edebiyat dünyasında daha görünür olduklarını gözlemliyorum. Her yaştan kadınların…Bu gözlemime katılır mısınız?
Ciddi bir artışı ben fark etmedim. Çok şiir yazan var erkek ya da kadın. Ama ben kadın arkadaşların edebiyat camiasına girmesini çok önemsiyorum. Ürettikleri eser her ne olursa onların sarf ettiği çaba benim için çok kıymetli. Çünkü, sosyal konumu ne olursa olsun kendini ifade etme özgürlüğü neredeyse yok gibi. Bazen çok rahat ve özgür görünse bile kadının, her kadının kendine ait bir gizli dünyası var. Söyleyemediği duyguları var. Ben kadının yazmasını o anlamda çok kıymetli buluyorum. Onlar için bir özgürlük alanı.
Elimizdeki Ayn-Ma kitabınızda daha çok kısa kısa şiirler görüyorum. Biraz çalışma sürecinizden bahseder misiniz? Şiiriniz nasıl oluşuyor?
Önce zaten tek tek, hatta satır satır birikiyor. Öncelikle yazma sürecinin arkasında bir tecrübe var. İyi gözlem, hayat birikimi, yaşarken etrafa aval aval bakmamak gerekiyor. Bunlar çok önemli. Okumak çok önemli. Yazma ihtiyacı hissettiğiniz bir an oluyor. Çalışma odam var. Odama kapanıyorum. Ondan sonra bir şiir, çalakalem bir şey de olabiliyor. Bir mısra da olabiliyor. Yani ‘ilham geldi’ yazdım diye bir şey yok. Evet, bir enerji birikimi, duygu yoğunluğu ilhamsa tamam; ama onun arkasında çok ciddi bir çalışma var.
Çalışırken sevdiğiniz kitaplarla baş başa kalır mısınız? Onlara dokunur musunuz?
Hayır, müzik dinlerim. Kitaplara bakmıyorum. Uzun süredir okumuyorum. Kendi içimdekini çıkarayım diye uğraşıyorum.
Bize “Kozalak” adlı mekanınızın hayatınızdaki yerini şairce anlatır mısınız?
Ben burayı da şöyle değerlendiriyorum. Virginia Woolf’un her kadına ‘Kendinize ait bir odanız olsun’ ifadesi vardır. Ben kendime ait çalışma odamı yaptım. Kendime ait o küçücük odadan dünyaya açılıyorum. Kendime ait odadan kendime ait bir mekana attım kendimi. Sokağın ortasında bir mekan. Ben sokakta olmayı seviyorum.
Bundan sonra sizden neler okuyacağız?
Benim iki şiirim de ‘Uluslararası Kuşların Dili Antolojisi’nde yer aldı. Yedi dile çevrildi. Şiir yazma serüveni buraya kadar getirdi beni. Bundan sonra da kısa kısa metinlerle devam edeceğim diye devam ediyorum. Öykü denemelerim var. Dört tane öykü taslağım var. Ama kısa kısa metinlerden devam etmeyi düşünüyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: