Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, muhtarlarla bir araya geldi. Bakırköy'de bir otelde düzenlenen programa TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Celal Adan, MHP'li divan üyeleri, milletvekilleri ve muhtarlar katıldı.
Programda konuşan Devlet Bahçeli, "İstanbul denildi mi bizim aklımıza ihtişam, muhasım odakların aklına da intikam, bozgun ve çöküş gelir. İstanbul denildi mi milli hafızalarda muzaffer anılar canlanır, buna karşılık haçlı emellerinin uykuları kaçar, zalim ve habis çevrelerin hayalleri kararır. Şu anda dünyanın gizli gündemi İstanbul'daki seçimin akıbetinin ne olacağı, neticesinin nasıl şekilleneceğidir. Türkiye'nin köklü bir demokrasi tecrübesi vardır. 1946'dan bu tarafa adil, serbest ve hür seçimler vasıtasıyla milli irade tecelli etmektedir. Muhtarlarımız seçim yoluyla, sandıktan çıkarak, vatandaşlarımızın takdir ve tercihiyle görevlerini ifa ve idame etmektedir" dedi.
"ABD'NİN ŞIMARIKLIĞI, KABALIĞI, TEHDİT DİLİ ŞİRAZESİNDEN ÇIKMIŞTIR"
Bahçeli, "Türkiye köşeye sıkıştırılmak isteniyor. Küresel dayatmalar milli varlığımızı hedef alıyor. ABD'yle yaşanan S-400 anlaşmazlığı derinleşirken, günden güne boyut değiştiriyor. Müttefiklik hukuku ne yazık ki tahrip edile edile kırılma noktasına kadar gelmiş bulunuyor. Öncelikle şunu herkesin bilmesinde yarar vardır. Türkiye tam bağımsız bir ülkedir. Bu konuda kuşku ve tereddüdü olan varsa ya cahil, ya da işbirlikçidir. Kimden hangi silahı alacağımızın kararını yalnızca ve yegane olarak biz veririz. Bu kapsamda olmak üzere, ABD'nin şımarıklığı, kabalığı, tehdit dili şirazesinden çıkmıştır. Türkiye sömürge ülkesi değildir. Türkiye ricayla, minnetle, el avuç ovuşturarak, icazet ve izinle kurulmuş köhne bir devlet hiç değildir. Büyük bir tarihimiz vardır. Üzerine gölge düşmesine müsaade etmeyeceğimiz egemenlik haklarımız vardır. Devlet olmaktan kaynaklanan bir hukukumuz, tartışmaya açılması imkânsız bir duruşumuz vardır. ABD'nin S-400 üzerinden Türkiye'yi ablukaya alma çabası dostane ve iyi niyetli bir tavır değildir. Bu ülkenin Savunma Bakan Vekilinin 6 Haziran 2019 tarihinde Milli Savunma Bakanımıza gönderdiği, ardından medyaya sızdırılan lekeli mektubu gündemin en önemli konusudur. Bu mektup tepeden tırnağa mahsurlu, marazi ve maksatlıdır. Üslubun sorunlu olması bir yana, mektup içeriğinin hayal kırıklığı olması şöyle dursun tam bir akıl tutulması, tam bir ahlak tükenişidir. Anlaşılan mektup diplomasisine tekrardan tenezzül ve tevessül edilmiştir. ABD'nin mektupçu bakan vekili kısaca diyor ki; 'Rusya'dan S-400 füze savunma sistemini alırsanız ağır sonuçlarına katlanırsınız.' Devamla, ABD ve NATO ile işbirliğinin aksayacağını, yani tıkanacağını nezaketsiz, saygısız, sert bir yaklaşımla dile getiriyor. Bu dil emperyalist ve zorba bir dildir. Bu dil küçümseyici, küçültücü, yok sayıcı bir dildir. Bu dile Ortaçağ'da bile tesadüf etmek neredeyse imkansızdır. ABD Türkiye'nin sinir uçlarıyla oynamaktadır. Bu meşum ve melun mektuba verilecek en kalıcı ve kararlı cevap, buruştup iadeli taahhütle gerisin geriye göndermektir." şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE HİÇ KİMSEYE MECBUR, HİÇ KİMSEYE MAHKUM DEĞİLDİR"
Bahçeli, “Beşinci nesil F-35 savaş uçağı üretim zincirinin içinde yer alan Türkiye'yi, milli güvenliğini temin etmek amacıyla ortaya koyduğu siyasi tercihinden dolayı yaptırım tehdidiyle kuşatmaya alma niyeti düşmancadır, stratejik ortaklığın infazı, müttefiklik hukukunun yoğun bakıma sokulmasıdır. NATO, üye devletlerin güvenlik mülahazaları çerçevesinde eşit hak ve sorumluluklarıyla inşa ve ihya edilmiştir. NATO, ABD'nin arka bahçesi, demir yumruğu, oyuncağı, keyfi olarak onu alıp bunu atacağı küresel bir organizasyon değildir. Eğer böyleyse, Türkiye NATO üyeliği başta olmak üzere, tek taraflı işleyen uluslararası nitelikli tüm bağ ve bağlantıları derhal sorgulamalı, bağımlılık ve tutsaklık yaratan bütün oluşumlarla diyaloğunu kesmelidir. ABD'nin hesabı varsa Türkiye'nin de vardır. Onların yaptırımları varsa bizimde olacaktır. Kovboyların bir bildiği varsa Oğuz neslinin de kahramanca, fedakarca, 'ya istiklal ya ölüm' diyecek bir inanmışlığı vardır. Milli sabrımızı zorlamanın sonuçları iki ülke açısından da ağır olacaktır. Kindar kalemle yazılan mektuptan anlamayız, kanlı hedeflerle feyzlenen mektupçuları tanımayız, ABD'nin vesayetine ise asla tahammül edemeyiz. Türkiye hiç kimseye mecbur, hiç kimseye mahkum değildir. İttifakı ihtilafa çeviren, müttefikliği taviz zanneden bir zulüm ve kibir mihrakına göz yumulamaz. ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde yaptığı provokasyonlar, Doğu Akdeniz'deki gerilim politikaları, Filistin'deki komploları, bölge ülkeleri etrafında döşediği mayınlar, kontrollü istikrarsızlıkla ulaşmak istediği karanlık amaçlar hepimizin malumudur. Türkiye diz çökmeyecektir. Türkiye boyun eğmeyecektir. Türk milleti birdir, beraberdir, zalimlere karşı hem kenetlenmiş, hem de aşılmaz cephe oluşturmuştur. 82 milyon Türk vatandaşı inanmışlıkla ve imanla bekasını savunacaktır. Korkaklık bizim kitabımızda yazmayan bir zaaftır. Unutulmasın ki, ölürsem şehit, kalırsam gazi anlayışıyla hayat ve varlık mücadelesini sürdüren bir millete diş geçirecek, aman diletecek bir güç henüz dünya üzerinde görülmüş değildir. İman, ihaneti her seviyede karşılayacak, her zaman da acıklı bir şekilde mağlup edecektir. İmanlı yürekler, istikbali istiklal içinde kucaklayacaklardır." diye konuştu.