Başbakan Erdoğan'dan Sert Açıklamalar!
Yayınlanma :
11.05.2014 22:39


İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Cumhurbaşkanlığı seçimi, paralel örgüt, diğer örgütlerin
yapılanmasıyla mücadele istişare toplantımızda ele aldığımız ağırlıklı konular
oldu. son 200 yıl boyunca bu toprakların asli unsurları, millet, yoksullar,
okuyamamış olanlar, kendisini ifade edemeyenler, fırsatları imkanları
olamayanlar, milli ve manevi değerlerine bağlı olanlar, sistematik bir tahrike
aşağılanmaya maruz kaldılar.
“BİZİM ÖZGÜVENİMİZİ
YOK ETMEK İSTEDİLER”
Rahmetli Oğuz Atay, onları yani bizleri “tutunamayanlar”
olarak tarif etmişti. Hiçbir ayrım yapmadılar. Elit bir zümre, Türk demeden,
Kürt demeden, Alevi-Sünni demeden, halk yığınlarına karşı sürekli bir kibir
sergilemişti. Son yıllarda birçok konuşmamda bunların üzerinde durdum. Bizim
özgüvenimizi yok etmek istediklerini, bizim de buna karşı direnmemiz gerektiğini
defalarca ifade ettim. Hani dikleşmeden dik durmak diye ifade ettiğim konu.
Milletin 77 milyon ayrımsız şekilde bu toprakların birinci sınıf vatandaşı
olduğunu defalarca vurguladım.
“BİZİ TERBİYE ETMEYE
KALKIŞTILAR”
3 Kasım 2002 seçimleri esasen bu kibir abidelerinin
milletten ağır bir cevap aldığı tarih olmuştur. O kibir abideleri defalarca
yolumuza çıktılar. Mürebbiye edasıyla, bizlere ve millete parmaklarını
sallayarak bizi terbiye etmeye kalkıştılar. Tepeden baktılar, konuştular. Ve
hani ülkede çoğunluğun oyunu alamıyorlar ya, biz azınlıkta kaldık diyorlar.
Dolayısıyla azınlık olarak çoğunluğa biz tahakküm etmeliyiz diyorlar.
Kendilerini ülkenin asıl sahibi addettiler. Kararları onlar vermek istediler.
Ülkeye onlar istikamet çizmek istediler. Kaynakları adil biçimde paylaşmak
yerine, tüm kaynakları kendileri için kullanmak istediler. Bu kesimler
kibirlerinden bir milim bile geri adım atmadılar.
“AZİZ MİLLETİMİZİN ÖZGÜVEN KAZANABİLMESİ İÇİN
GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTIK”
İşte 12 yıldır biz bu kibri kırmaya, milletimize tarihinde
olduğu gibi yeniden özgüven kazandırmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin, bu milletin
neler yapabileceğini, başarabileceğini göstermeye çalışıyoruz. Hamdolsun bunu
da yaptık. 12 yıl içinde aziz milletimizin özgüven kazanabilmesi için gece
gündüz çalıştık.
“HUKUK KATİLİ
HUKUKÇULARA ARTIK HİÇ KİMSENİN EYVALLAHI YOK”
Herkes bilsin ki biz bu ülkede varız, biz bu ülkenin eşit
vatandaşlarıyız. Dün de ayrıntılı şekilde ifade ettim, ihtilaller dönemi artık
kapanmıştır. Seçkin bir zümrenin, parmağını sallayarak bize ya da aziz millete
kibirle ders verme dönemleri artık kapanmıştır. Birileri kürsülere çıkıp
konuşurken, kendilerini Yassıada mahkemelerinin savcısı, bizi de yassı ada
mahkemelerinde sanık gibi görüyor. Dün söyledim, CHP genel başkanı, milli şef,
diktatör, meclis kürsüsüne çıkıp “sizi ben bile kurtaramam” diyerek Meclis’i
tehdit etmişti. Artık bu tehditlere boyun eğecek bir Meclis yok. Başbakanlara,
hesap soracak, hukuk katili hukukçulara artık hiç kimsenin eyvallahı yok.
“KARŞINIZDA ARTIK
PISIRIK BAŞBAKANLAR YOK”
Herkes haddini, konumunu sınırını bilecek. Siz babalarınızın
dedelerinin çarpık istikametinde yürümek isteyebilirsiniz. Babalarınız
dedeleriniz gibi siyasete parmak sallamak isteyebilirsiniz. Ama biz
babalarımızın dedelerimizin kutlu ve şanlı izinden yürüyoruz. Hiç kusura
bakmayın biz bu istikametimizi asla değiştirmeyeceğiz. Karşınızda artık boynu
bükükler yok, yüzünü yere eğip öfkesini içine atacak mağdurlar yok. Evet geçti
o günler. Yassıada günleri geçti. Sizin karşınızda Menderes’in akıbetiyle
korkutulan, pısırık başbakanlar bakanlar da yok.
Bizi bu makamlara millet getirdi. Milletin imzası tüm
imzaların üzerindedir. Hiçbir atanmış kalkıp da milletin temsilcilerine ders
vermeye yeltenmesin.
“BAZI ŞEYLER VAR Kİ,
BUNLARIN MİLLETÇE BİLİNMESİ LAZIM”
Dün Danıştay’ın malum kuruluş yıldönümündeydik. Devletin
zirvesi orada. Dünkü konuşmamda, kapanış konuşmasında yapacağımı söylemiştim.
Çünkü bazı şeyler var ki, bunların milletçe bilinmesi lazım. Ben şu anda sadece
istişare toplantısındaki kardeşlerime değil, aynı zamanda ekranları başında
bizi izleyen 77 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Bu gerçeğin çok iyi bilinmesi
lazım. Çünkü bizler, “korkma” diye başlayan bir istiklal marşına sahiplenmiş
milletin evlatlarıyız.
“Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunum” diye tarif
edilen bir asımın nesliyiz.
Dünkü toplantıda, malum sabah 10’da burada olacaktık. Fakat
biz gerçekten sayın başkanın o nezaketli daveti sebebiyle buradaki konuşmamızı
14:00’e aldık. Danıştay’daki toplantıya katıldık. Sayın cumhurbaşkanımız da,
genelkurmay başkanı orada. Bakanlar orada. Tabi tüm yargı camiasının mensupları
orada. Danıştay’ın başkanı çıkıyor 25 dakikalık gerçekten herkesin saygı
duyacağı bir konuşmayı yapıyor. Gerek yasama, yürütme gerekse yargıyla ilgili
değerlendirmelerini geniş bir açıdan gayet güzel şekilde takdim ediyor. 25
dakika süren konuşma yapıyor. Kim bu? Ev sahibi.
Orada konuşma hakkı, yetkisi olmayan, araştırmasını da
yaptırdım. Ne içtüzüğünde ne de tüzüğünde. Yasalarda zaten yok. Onu orada
söyledim. Sonra incelettim ki iç tüzüğünde böyle bir şey yok. Bu gelenek olduğu
için bunları da savunma makamı olarak kabul ettikleri için söz verirlermiş.
Yargıtay’da da bu şekilde, orada da yıllar yılı buna benzer şeyler oldu. Daha
sonra tabi gitmedik. Danıştay’da da bundan dolayı söz veriliyor.
“KARŞINA GELENLERE,
ORADA HER TÜRLÜ SAYGISIZLIĞI HAKARETLERİ YAPACAKSIN…”
Tabi oraya konuşmaya çıkan kişi, karşısındaki insanların
herhangi bir savunma hakkı var mı? Hukukçusun, konuşmanı yapacaksın. Ama
karşına gelenlere, orada her türlü saygısızlığı hakaretleri yapacaksın.
“İNSANDA EN BAŞTA BİR
NEZAKET OLUR”
Baro Başkanı çıkıyor, Sayın Danıştay başkanının 25 dakika
konuşma yaptığı yerde, ki kendisine de 15-20 dakika konuşması söylenmiş. 1 saat
konuşma yapıyor. Sen misafir olarak geliyorsun, konuşma hakkın yok. Çıkıyorsun
orada zehir zemberek bir konuşma yapıyorsun. Seçilmişlere, işte o hücrelerine
sinmiş kibirle parmak sallamaya yelteniyor. İnsanda en başta bir nezaket olur.
“CHP KURULTAYININ
KÜRSÜSÜNDEN DEĞİL DANIŞTAY KÜRSÜSÜNDEN KONUŞUYOR YAHU”
Devlet protokolünün karşısında nasıl konuşulacağını, ne
konuşulacağını insan bir kendisine dert eder ve bunu düşünür.
CHP kurultayının kürsüsünden değil Danıştay kürsüsünden
konuşuyor yahu. İnanın Danıştay salonunda mıyız, yoksa CHP kurultayında mıyız
şaşırdım. Şu hale bakın. Bir yüksek mahkemenin kuruluş yıl dönümünde,
memleketin son yüz yıldaki tüm gündem konularını tek tek hatırlatıyor, siyasete
siyasetçiye hiza vermeye çalışıyor.
“BABA DEDESİ DE
YAPMADI”
Engelliler konusundan başlıyor. Ki anlattığı şeylerden
görüyorum ki, engellilerle ilgili ne yaptığımızdan adamın haberi yok.
Cumhuriyet tarihinde AK Parti iktidarının engelli vatandaşlarımıza yaptıklarını
bugüne kadar hiçbir iktidar yapmadı. Baba dedesi de yapmadı. Onun iktidar
olduğu partiler yapmadı. Biz yaptık, haberi yok. Oradan geçiyor basın
özgürlüğüne, çevre meselesine çıkıyor sokak olaylarına. Van depreminden de
bahsediyor. Van’da bir şey yapılmadığından bahsediyor.
“TÖVBE TÖVBE…”
Şimdi orada insan nasıl olacak da buna tahammül edecek.
Avrupa birliğinden de bahsediyor. ASELSAN Roketsan’dan bahsediyor. Yahu sen kim
Aselsan kim? Kimsin sen ya. HSYK yasasına da değiniyor, sanat hakkında da
görüşlerini aktarıyor. Tövbe tövbe…
Van’da deprem oldu, ben ve arkadaşlarım süratle Van’a
hareket ettik. Ankara’dan Kızılay, AFAD ilgili kurumlarımız Van’a yola çıktılar.
‘KALICI KONUTLARIN
TEMELİNİ DEPREMDEN 39 GÜN SONRA ATTIK’
Öyle bir yığılma oldu ki Van’da, biz araçlarımızla Van’da
Erciş’te dolaşamadık. Orada ekiplerimizi kurduk. Bakan arkadaşlarımızı
görevlendirdik. Siz şuraya komite edeceksiniz, buradan ayrılmak yok. Başlarına
da Beşir Bey’i getirdik. Çalışmaları koordine ettik. Toplam 29 bin 486
konteynırı depremzedelere sunduk. 175 bin 70 afetzede barındı. Türkiye’nin
genelinde, nerede devletin sosyal tesisleri varsa, bu tesislere biz Van’daki
depremzedelerimizden arzu edenleri otobüslerle taşıdık. Kalıcı konutların
temelini depremden 39 gün sonra attık. İlk yıl bunların çoğu tamamlandı. Van,
Edremit Erciş’te 17 bin 489 konut inşa ettik. Evini yapana yardım yöntemiyle
köylerde 6202 konut inşa edildi. Toplamda inşa edilen konut sayısı 23 bin 691’e
ulaştık. Bunlar bir yılda oluyor.
‘SENİN ŞAKLABANLARIN
GELİYOR SANA BU BİLGİYİ VERİYOR’
Van’a depremden sonra bütün bu süre içerisinde yaptığımız
yatırım 5 milyar. Eski rakamla 5 katrilyon. Bundan haberin var mı senin ya?
Neymiş ona öyle bilgi verilmiş. Sen bilginin kaynağına inmemişsin ki. senin
gibi düşünenler, senin şaklabanların geliyor sana bu bilgiyi veriyor. Sen bu
işin asıl sahibi karşısında bu doğru olmayan sözleri konuşuyorsun. Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar ya. Sana yalan konuşmak yakışır mı? Güya önünde de
profesör var.
Şimdi bir konteynır kent istismarıdır gidiyor. Şu anda
sadece 67 aile kalıyor. Bunlar da hak sahibi olan afetzedeler değil. Bizler
orada hak sahibi olanlara yaptığımız konutlardan verirken, artakalan
konutlardan da kiracı olanlara kura çekmek suretiyle verdik. Kiracı kiracıdır.
Ama bir kısmına verebildik. Eğer diğer kiracılar da almak istiyorsa, ya kiracı
olarak yerleşecek ya da Toplu konut idaresi olarak, illa konut almak istiyorsa
konuta girer alır.
‘ARTIK KONTEYNIR
KENTLER KALDIRILIYOR’
E sen nasıl hukukçusun ya? Hak sahibi olan kişi neyse, ona
bizim önce çözüm bulmamızdır. Kiracı olana bizim al sana da ev deme
mecburiyetimiz yok. Ama ona kiraya yer bulduğumuz gibi konteynırları bulduk.
Bunların dışında da devletin tüm sosyal tesislerinde onları misafir ettik.
Artık konteynır kentler kaldırılıyor. Fakat 67 aile buraları boşaltmak
istemiyor. BDP, CHP, MHP zihniyetindeki istismarcılar, fotoğrafın bütününü bir
kenara bırakıyor bu 67 aileyi istismar ediyor.
“BURAKCAN’DAN NİYE
BAHSETMİYORSUN?”
Bu beyefendi Danıştay kürsüsünden yakın zamanda gösterilerde
hayatını kaybedenlerin isimlerini sayıyor, istismar yapmaya çalışıyor.
İstanbul’daki olayı anlatıyor. İsim vermeme gerek yok. İstanbul’da yatıyorlar
kalkıyorlar Berkin Elvan. Yüzündeki maskesi, sapanı, cebinde patlayıcılar. Ama
kalkıyor bakıyorsun, malum medya ekmek almaya giderken… Maskeyle mi gidilir,
patlayıcılarla mı gidilir? Her şey ortada. Ama aynı o olayların olduğu gün de
kalkıp da terör örgütü Okmeydanı’nda gelip, Burakcan’ı orada şehit ederken o
Burakcan’ı bu baro başkanı zikretmiyor. Burakcan’dan niye bahsetmiyorsun? Çünkü
o teröre kılıf bulmamıştı, o evinin kapısının önünde, gelen kalabalıkların
gelişinde kurban olmuştu.
Sıkıntı burada. Çünkü Burak istismara elverişli değildi. Ama
diğerleri istismara elverişliydi. Burak için belki her yıl anma töreni
yapılacaktır ama bunlar istismara açık yapacakları kutlamalarla oy
devşireceklerini zannedeceklerdir.
Burada şimdi bir şey söyleyeceğim. Bir çok arkadaşım belki
bilmiyor. Bütün bu acıları çektiren kim biliyor musunuz? Bu idam kararlarını
veren kim? Bu konuşanın dede-babası da bu imzayı atanların içinde. O üç tane
idamla ilgili Turan Feyzioğlu’nun da orada ismi var. O zaman ki heyetin içinde
o da var. sen önce bunun hesabını ver
ya. Türkiye’ye bu acıları yaşatan, genel başkanlığına özendiğin parti işte
CHP’dir. Bu CHP zihniyetidir, pişkinliktir.
Merhum Ahmet Kaya için söylemiştim. 27 Mayıs olurken bunlar
zihinleriyle oradaydılar. Menderes idam edilirken bunlar zihniyetleriyle,
partileriyle, dede-babalarıyla oradaydılar. Sivas, Maraş olurken, terör 30 yıl bu ülkede can alırken bunlar
zihniyetleriyle iktidardı. Danıştay’ın faturasını kime kesmek istediler
hatırlayın, sonra altından ne çıktı?
Üç genç idam edilirken, 12 eylül idam yapılırken, hukuk
çiğnenirken, bunlar ve bunların zihniyeti hep oradaydı. 1 Mayıs 77’de işçiler
ölürken de oradaydılar. Biz gelene kadar bir mayıs işçi bayramı emeğin bayramı
olarak ilan edilebildi mi? Edilemedi. Çıkmış yine sıkılmadan şunu söylüyor.
2010-11’de Taksim’de en ufak olay olmadı. Orada da kollar kırıldı. Hatta onları
konuşturmadılar bile.
Türk-İş, ikinci sırada Hak-İş onlar konuşma fırsatı bile
bulamadılar. Zor alanı terk ettiler. Sanki alan kendilerine tahsis edilmiyormuş
gibi kalkıp konuşma yapıyor.
‘E BİR YERE KADAR
BUNA TAHAMMÜL EDİLİR’
Meydanı boş buldu konuşuyor, e bir yere kadar buna tahammül
edilir. Bunlar hukuk siyasallaşırken de oradaydılar. Pişkince sıyrılmaya
çalışıyorlar. Dede-babalarıyla zihniyetleriyle değişmez CHP ruhuyla hep
oradaydılar. İşte şimdi tarih arşivler konuşuyor.
Şu ifadeye bakar mısınız “seçmenin seçimler yoluyla
iktidarın değişmeyeceğini düşünmeye sevk edilmesi demokrasiye büyük zarar
verirmiş” bunu kim söylüyor? Bu adam söylüyor. CHP hiç seçim kazanamıyor. Ne
yapalım? Alın siz yönetin mi diyelim? İhtilal gerekçeniz bu mu?
‘SİZ KİMSİNİZ YA, SİZ
KİMSİNİZ?’
Arkadaşlar bazı köşe yazarları bunları göreve davet
ediyorlar. Dün yapılan bu saygısızlık, tek bir şahsın değil, bir zihniyetin
değişmez ruh halidir. Her yıl dönümlerinde biz nezaketle kutlamalara
katılıyoruz. Birileri bunu fırsat olarak görüp, fırça çekebileceği imkan olarak
görüyor. Siz kimsiniz ya, siz kimsiniz? Siyasete ayar verme cüretini kendinizde
görüyorsunuz.
‘BUNDAN BÖYLE
BUNLARIN KONUŞACAĞI YERE HİÇBİR ZAMAN KATILMAM’
Biz beş yılda bir milletin huzuruna çıkacağız. Hatalarımızın
hesaplarını millete vereceğiz. Biz bu ülkede siyasete itibar kazandırdık. Bu
itibarın zedelenmesine, çiğnenmesine asla izin vermeyeceğiz. Siyasetin alanının
daraltılması özlemi içinde olanlara fırsat tanımayız. Bu makamda olduğum sürece
bundan böyle bunların konuşacağı yere hiçbir zaman katılmam. Ne adli yıl
açılışına ne diğerlerine.
Bunların burada konuşma hakkı olmadığı halde bunlara söz
veriyor. Bunların orada konuşma hakkı yok.
O zat, CHP kurultayında yapacağı konuşmayla Danıştay
konuşmasını karıştırmış. Nerenin çatısı olacaksa olsun. Bilsin ki cüppesine
sığınanların bizi hizaya çekmelerine asla pabuç bırakmayız, bırakmayacağız.
“30 MART’TA MİLLET
PARALEL YAPIYLA MÜCADELE TALİMATI VERDİ”
Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi 30
Mart’ta milletimiz bize paralel yapıyla mücadele talimatı verdi.
‘BU ÖYLE BİR YAPI Kİ,
SÜTÜN İÇİNE KARIŞMIŞ PİS SUYA BENZİYOR’
Bu konuda bizler hep birlikte görevlendirildik. 30 Mart
öncesinde yeni bir istikbal mücadelesi olarak isimlendirmiştik. Ülkemize
birliğimize bağımsızlığımıza yönelik çok alçakça haince, aynı zamanda
unutulması, üstünün örtülmesi affedilmesi mümkün olmayan bir saldırı yapıldı.
Karşımızda mertçe ortaya çıkan, iddialarını ortaya koyan bir yapı yok. Bu öyle
bir yapı ki, sütün içine karışmış pis suya benziyor. 35 süre boyunca o ak sütün
içine sızmışlar, orada her türlü hileyi kullanarak gizlenmişler.
‘HASIMLARIMIZ EN ASGARİ
İNSANİ VASIFLARDAN, ŞEREF BELİRTİLERİNDEN DAHİ YOKSUNLAR’
Dışardan baktığınızda o pis su anlaşılamazsa, bu yapı da
maalesef bakmakla görülemiyor. Amaçları için her yol bunlara meşru. Yalanla,
takiyeyle, kendisine sinsice gizlemek suretiyle olduğundan farklı görünerek,
inandığının tersini yaparak bu yapı hücrelere sirayet etmiş. Eğer karşımızda
mert bir düşman olsaydı, şerefli bir düşman gibi yenilgiyi kabul edip kenara
çekilirdi. Ama hasımlarımız en asgari insani vasıflardan, şeref belirtilerinden
dahi yoksunlar.
‘BU YAPININ ANA
KAYNAKLARI KÖRELTİLDİ’
Tabi düşmanımın düşmanı dostumdur anlayışıyla, bu yapının
Türkiye’den de destek olunduğuna şahit olduk. CHP bu yapıyla işbirliğine
gittik. Seçim sonrası kendi aralarında ne hale geldiler gördünüz. MHP, istismar
ettiği milliyetçiliği çiğneyerek bu yapının arkasında vagon oldular. Hiç
ummadığımız, makamlar tarafından bu yapı desteklendi. Desteklenmese bile bu
yapıya karşı sessiz kalındı. İşte biz böyle zor bir yapıyla mücadele ediyoruz.
Hem mertçe kendisini göstermeyen, rakiplerimiz tarafından kullanılan bir yapıya
karşı mücadele veriyoruz. Şundan emin olunuz ki bu yapının ayakta kalması,
Türkiye’ye yeni zararlar vermesi artık mümkün değildir. Bu yapının ana
kaynakları köreltildi.
‘ŞU ANDA OKULLAR
HENÜZ KAPATILMADI’
Anadolu’da Trakya’da bir hizmet örgütü olduğunu zannederek
destekleyen vatandaşlarımız bu yapıyla aralarına mesafe koymaya başladılar.
Çocuklarını okullarından dershanelerinden almaya başladılar.
Şu anda tabi okullar henüz kapatılmadı, herkes kesin
kararını veremiyor. Bunlar tabi aileleri birbirine düşürdüler. Bunlar evde karı
kocayı birbirine düşürdüler. Böyle bir noktaya böyle bir aşırılığa işi
getirdiler. Bu yapının dini değerlerimizi, milli değerlerimizi, Hazreti Kuranı,
Peygamberi, Said-i Nursi’yi nasıl istismar ettiğini herkes gördü.
‘O SUÇLULUK
PSİKOLOJİSİ İÇERİSİNDE ORADA DURUYOR’
Bugün buradan yine söylüyorum. Eğer samimiysen, dürüstsen
Pensilvanya’da ne işin var? Çık kendi ülkene gel. Madem suçun filan da yok gel
ülkene. Niye gelemiyorsun? Gel. Demek ki vatansever değil. inzivaya çekilmiş.
Nasıl oluyor da Pensilvanya inziva yeri oluyor ya. Gel Afyon’da Emirdağ’da, gel
Bursa’da, memleketin Erzurum’da çekil. Buralar güzel yerler. Ama gelemez. O
suçluluk psikolojisi içerisinde orada duruyor. Ama ne olursa olsun
takipçisiyiz. Uluslararası platformlarda bu yapının gerçek yüzü görülmeye
başlandı. Adana’da İstanbul’da Ankara’da yürekli savcılar hakimler
mesleklerinin gerektirdiği vicdani sorumluluğu üstlendiler vatanseverce adımlar
atıyorlar. 1999’da Türkiye’den çıkış 15 yıl niye gelemiyorsun, gel.
‘BİZ BU CADI AVINI
YAPACAĞIZ, BUNU DA BİLİN’
Paralel yapıyla mücadelenin bir cadı avına dönüşmesini ikide
bir konuşuyorlar. Bu ülkeye ihanet edenlerin görevlerini değiştirmek cadı
avıysa, biz bu cadı avını yapacağız, bunu da bilin. Oturdukları makamda her
türlü, provokatif eylemleri sinsice yapanları bulup çıkardıkça gereğini
yapacağız. Bu işin mücadelesi sıradan bir mücadele değil. bu konuda nerede kim
neler yapıyorsa bunları bize bildireceksiniz. Bütün vatandaşlarıma söylüyorum
bildireceksiniz gereğini yapalım.
‘GEREK KAYNATARAK
GEREKİRSE MOLEKÜLLERİNE AYIRARAK STERİLİZE EDECEĞİZ’
Açık söylüyorum, belediye başkanlarıma, il başkanlarıma
hepsine söyledim. Kurucu arkadaşlarıma, hukukun demokrasinin dışına çıkmadık
çıkmayacağız. Çıkılmasına da müsaade etmeyeceğiz. İnançlı kesimlerin,
cemaatlarin, dayanışma ruhunun yıpratılmasına da asla meydan vermeyeceğiz.
Sütün içine karışmış bu pis suyu, gerek kaynatarak gerekirse moleküllerine
ayırarak sterilize edeceğiz.
İşte son iki MGK toplantımızın sonuç bildirgelerinde de ne
yayınladık? İlk madde, milli güvenliğimizi tehdit eden illegal yapılanmalara
karşı devlet her türlü tedbiri alır. Bu mücadelede ihmalkar davranan milletin
emanetine haksızlık eden. Uzlaşmaya niyetlenen, yaşananları unutan milletin
emanetini yere düşürür.
‘BAYRAĞINIZA
ŞEREFİNİZE SALDIRILDI’
Sessiz kalan tepkisiz kalan şantaja boyun eğen de
milletimizin nazarı dikkatinden kaçmaz, tarihe de o şekilde kaydolur. Şunu
tekrar hatırlatmak isterim. Şahsıma çok ağır saldırılar yapıldı. Aileme
çocuklarıma saldırdılar. Arkadaşlarıma da saldırdılar. Partimize hükümetimize
ekonomiye kardeşliğimize saldırdılar. Filistin davamıza, Mısır’daki demokrasi
davasına, suriye2deki insanlık davasına saldırdılar. Eğer tüm bunlar yeterli
değilse, hatırlatmalıyım ki bunlar MİT TIR’ları üzerinden, gizli toplantı
üzerinden bayrağımıza, toprağımıza saldırdılar. Bana ailemize davamıza
saldırıldığında susabilirler, ama onlara diyorum ki bayrağınıza şerefinize
saldırıldı, en azından bunun için susmayın diyorum.
‘NEFES ALDIĞIM SÜRECE
UNUTMAYACAK VE AFFETMEYECEĞİM’
Susanı tarih affetmeyecek. Haksızlık karşısında susan dilsiz
şeytandır. Nefes aldığım sürece
unutmayacak ve affetmeyeceğim. Çünkü bir çoklarıyla bunu çok yaşadım, çok iyi tanıyorum
bunları. Artık çok iyi öğrendim. Ama ben bunların bu kadar yalancı, bu kadar
müfteri olacaklarına inanmıyordum. Ama yaşayınca bunları öğrendik. 2010 bize
çok şey öğrettik. Ondan sonraki süreçte işte her şeyi açık açık görmeye
başladık. Bunu şahsım için değil, neferi olmaktan gurur duyduğum davam için
unutmayacağım, affetmeyeceğim.
‘ŞİMDİ BU DÖNEMDE DE
YİNE TUZLUKLAR ÇIKTI’
Adayımız kim olursa olsun, kim cumhurbaşkanı seçilirse
seçilsin. Davamızın seyrinde en küçük bir sapma olmayacaktır. Gerek cumhurbaşkanlığı
seçimi sürecinde, partimiz içinde fitne çıkartmak isteyenler mutlaka olacaktır.
Allah’a şükür biz bunlara karşı şerbetliyiz. Nice girişimler gördük. Hepsini
boşa çıkardık. Partimizden ayrılıp parti kuranlar olmadı mı? Şimdi neredeler?
İsimlerini sayın desem hatırlamazsınız. İşte şimdi bu dönemde de yine tuzluklar
çıktı. Şimdi bu tuzlukların markasını da unutacaksınız. Niye? Çünkü ihanet
edenleri hiçbir zaman tarih tutup da böyle anıtlaştırmaz, onları gömer. Hep
söylüyoruz Menderes’i idam edenler, kararını verenler konuşuluyor mu? Ancak
tarihçiler bunu konuşur. Ama halk Menderes’i unutmuyor, Hasan Polatkan’ı
unutmuyor. Ama o kararı verenleri unutmuyor. Bizim çok sağlam çatımız var.
‘ADAYLARINI MERAKLA
BEKLİYORUZ’
Birileri çıkmış çatı aday diyor. 30 Mart’ta milletin
estirdiği rüzgar bunların çatılarını uçurdu. Şimdi yeni çatı kurmaya
çalışıyorlar. CHP genel müdürü ne diyor? Adayımız MHP’nin desteğini alacak
diyor, Kürtlerin desteğini alacak diyor, sosyalistlerin desteğini alacak diyor.
E haliyle, hem ulusalcı, hem milliyetçi, hem sosyalist, hem kucaklayıcı, hem
faşist olacak. Gerek bozkurt işareti, gerektiğinde zafer işareti yapacak.
Aslında Pensilvanya’daki hocaları bu tanıma uyuyor ama onun da üniversite
mezuniyeti yok sıkıntı burada. Biz de bunların adaylarını merakla bekliyoruz.
Ödünç oyla, taşıma suyla çatı kurulmaz. 10 Ağustos’ta millet
bir kez daha onlara öğretecek. (hurriyet.com.tr)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: