GÜLPERİ TİBİN/ GERÇEK HABERCİ - Dünya Kooperatifçilik Dünü çerçevesinde İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası ve Ulusal Tarım Gıda Birliği ortaklığında “İzmir Kooperatifçilik Buluşmaları” etkinliğinin açılış töreni gerçekleştirildi. Törene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla gerçekleştirildi. Törende açıklamalarda bulunan Başkan Tugay, “Bugün aslında şehrimizin kent kültüründe geleneğinde kendine yer bulmuş kooperatifçilik konusunu konuşmak için bir araya geldik. Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bazı konularda bazı görüşlerimi paylaşmayı diliyorum. İzmir’de 300’e yakın tarımsal kalkınma, sulama, su, süt ve hayvancılık kooperatifleri var. Bunlar gerçekten Türkiye’ye örnek gösterecek başarıları var. Bu nedenle biz kooperatiflerimize destek oluyoruz” ifadelerini kullandı.
TUGAY: EN ÖNEMLİ SORUN KURAKLIK
Tugay, konuşmasına şöyle devam etti: “Şehrimizin değil ülkemizin de değil ama dünyanın yani herkesin aslında özellikle tarım gıda ve benzeri konularda, sürdürülebilir bir yaşam için ihtiyaç duyulan konularda sıkıntılar var bunu biliyoruz. Bir dizi problem yaşıyoruz, nedir bunlar? En önemlisi ve herkesin bildiği konu kuraklık konusu. Yağışların yetersizliği ve temiz su rezervlerinin kademe kademe azalması. Bu konu şu anda bizim için öncelikli konu. Tüketim açısından da tarım hayvancılık ve sanayi de kullanımı açısından da önemli. Bu konu artık plansız yürütülemeyecek bir konu. O nedenle rezervleri suyu daha verimli kullanmak, kullanılan suyun tekrar kullanılması için gerekli altyapıyı yapmak adına düşüncelerimiz var. Bunlar hükümet tarafında da düşünülüyor. Biz de ilgili bakanlıklarla bu çalışmaları uyum içinde yürütme taraftarıyız. Bana söylenene göre 2025 yılı, en kurak yıl. En kurak yılı yaşıyoruz. İzmir’de de genel olarak şehirlerde de baktığınız zaman insanların günlük su tüketimi, kişi başına 2 katına çıkmış durumda. Bugün suya nerelerde ihtiyaç duyulduğuna bakınca yüzde 70 75 tarım, yüzde 20 18 civarında sanayide kalan kısım da şehirlerimizde insanların kullanımında. Böyle bir tabloda neyin öncelikli olduğunu belirlememiz ve nerelerde yeterli planlığımız olmadığını ölçmek ve ilerlemek lazım. Tarımda suyun kullanımıyla ilgili ciddi hatalar olduğunu çok açık. Ürünlerin seçiminde katma değeri yüksek ce daha az suyla üretilecek ürünler lazım. Şehrimizde büyükbaş hayvancılık da yapıyor ve bu iş yüklü miktarda su tüketimine de neden oluyor. Bununla bağlantılı olarak yıllardır söylenilen ama istenen adımların atılmadığı bir konuda silaj ekilmesi. Bunun da gözden geçirilmesi gerektiği çok açık. Bizler önümüzdeki günlerde yoğun şekilde arıtma sularının ve gri su dediğimiz lavabolardan suşlardan gelen suyun yeniden kullanımı için çalışmalar yapıyoruz. Bununla ilgili departman oluşturduk, mevzuatı inceledik. Bu konuda tarımsal sulamaya ve peyzaj alanların sulanmasına da destek olabileceğimizi biliyoruz. Hedefimiz kullandığımız suyun en azından yüzde 40ının yeniden kullanılabilir hale getirmek.”
BİNLERCE KAÇAK KUYU VAR
Açıklamasında Devlet Su İşleri’nin İzmir’deki su kuyularına ilişkin verileri hakkında da konuşan Tugay, ruhsatlı 94 bin kuyu olduğunu ancak ruhsatsız kuyuların bu sayının 4 katı olduğunu söyledi. Tugay, İzmir’in yer altı su kaynaklarıyla ilgili yeterli veri çalışma da olmadığını belirttiği açıklamasında şunları kaydetti: “İzmir’in yer atlı su kaynaklarıyla ilgili görünen o ki yeterli kaynak taşıyan yok. Yapılmış çalışmalar var ama ihtiyacı karşılıyor gibi görünmüyor. Bu demek ki bizler yer altından suyu çekiyoruz ama ruhsatlı ve ruhsatsız pek çok kuyu da suları çekiyor. Ancak bu sonsuz bir kaynak değil. En azında hangi rezervi ne kadar tükettiğimizi bilmek lazım. En kısa zamanda eksikleri tamamlamak üzere su rezervi haritalarının yapılması için de çalışacağız. DSİ’den alınan verilere göre, İzmir’de ruhsatlı 94 bin civarı kuyu var yerden su çeken. Ancak bunun 4 katı kadar da kaçak kuyu var. Bu hepimizin yüzleşmesi gereken bir şey. DSİ burada kaçak kuyu yaptırımı konusunda yetkili ancak sosyal boyutta da bunları kullanan yurttaşlarımız sıkıntı yaşayacaklar diye kaçınıyorlar. Bu en başta çiftçileri ama hepimizi inanılmaz kötü noktalara götürecek. Kaçak kuyulara göz yumulmaması lazım. Binlerce kaçak kuyudan bahsediyoruz. Bu kadar başı boş olmaması gerekiyor. Üreticilerle vatandaşla aramızda önemli köprüler. Biz dolayısıyla çalışmalarımızı kooperatiflerle birlikte yapmak istiyoruz. Bugüne kadar kooperatiflerle çalışmayı önemi bir çalışma olarak sürdürdü İzmir Büyükşehir Belediyesi, geçmiş başkanlarımıza da teşekkür ediyorum bunun için. Ancak bilinçlenme ve doğruları yapmakla ilgili de birlikte çalışmamız lazım. Herkesin geleceği buna bağlı. En az 500 bin kişi bugün tarımla geçiniyor. İleride de yaptıkları işe devam edebilmeleri için buna ihtiyacımız var.”
TARIMDA İNSAN GÜCÜ KAYBI YAŞANIYOR
Tugay, tarımda yaşanan insan gücü kaybına da dikkat çekti. Kırsal alanlara yerleşimin teşvik edilmesi için iyileştirmeler yapılması gerektiğini ifade eden Tugay, konuşmasına şöyle devam etti: “Tarım Yapılan alanlarda sürekli insan gücü kaybı yaşanıyor. Bugün tarımla uğraşanların yaş ortalaması 55 diye konuşuluyor. Gençler tarım yapmak istemiyor. Bunun önemli nedeni kırsal bölgenin sosyal kültürel ekonomik açıdan yeteri kadar desteklenmiyor olması. Beydağ’da bir köydeydik geçenlerde, oradaki bir yurttaşımız dedi ki çocuklarımızı burada tutamıyoruz, şehre gidip asgari ücretli bir işte çalışmayı tercih ediyorlar. Bu kaderi değiştirmemiz lazım. Bize tarımsal alanda çalışacak kişi anlamında değil ama şehir merkezinde bu kadar yoğun bir şekilde yerleşmek, bir tarafından sağlıksız ve plansız ancak diğer taraftan da doğal yapımızı bozan bir şey. İnsanın olduğu yerde bozulma olur derler ama ben tersini düşünüyorum; insanın olduğu yerde bir şeylerin korunması mümkün olur. Bizler sahip olduğumuz bölgeyi daha yaşanır hale getirip insanlarımızın orada yaşamalarını sağlamalıyız. Bu nedenle ilgili bir daire başkanlığı kurduk. Belki pilot bölgelerle belki daha geniş ölçekli bazı kararlarla bu süreci hep birlikte götürmemiz lazım. Dünyanın birçok yerinde köyler kırsal bölgeler insanların yaşamak istedikleri yerler. Bu kaderi değiştirmemiz lazım.”
DAHA FAZLA DESTEK OLACAĞIZ
Tugay, açıklamasını şöyle noktaladı: “Bu iklim krizinin bize getirdiği bir sorun daha var. Tarımsal üretimi etkileyen yeni hastalıklar böcekler, mantarlar var. Kahverengi kokarca böceği, Karadeniz’de fındık üretimini ciddi şekilde bozmuş. İzmir için de bir risk olduğu söyleniyor. Bu ve benzeri tehlikelerin artacağını da öngörmemiz gerekiyor. Sorun başımıza geldiği zaman değil öncesinde bunu görüp davranmamız yerinde olur. Sadece üretimde değil tüketimde de bir tür kooperatifleşme anlayışını savunuyorum. Kooperatifçiliği demode gibi gören var ama hem üreticinin hem tüketicinin hakkını koruyacak tek ve en önemli yapı kooperatifçilik. Bizler İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak mecburen eski Tansaş’ın bugünkü versiyonu olan İZMAR’ları açmaya başladık. Bu sene sonuna kadar 20 marketimiz olacak. Bulundukları bölgede inanılmaz bir talebi karşılıyorlar. Bu tarım kredi kooperatiflerinin marketleriyle de karşılaştırılmış, onlara göre de çok daha uygun fiyatlı satış yapılıyor. Biz belediye olarak marketçilik yapmaya çalışmıyoruz, buradan bir kar amacımızda yok ama şu bir gerçekte tüccar gidip alışveriş yaptığı zaman kimin kendiyle rekabet ettiğini görüyor. Eğer rekabet yoksa piyasayı istediği gibi yönetiyor. Önümüzdeki yılların bu sorunlar açısından bizi daha iyi bir noktaya götürmediği kesin. Buna ya hep beraber sahip çıkacağız ya da önümüzdeki günlerde başımıza gelebilecek her türlü sorun ve felaketi yaşayacağız. Bundan sonra kooperatifçiliğin daha fazla destekçisi olacağımızı söylemek istiyoruz.”
KORKMAZ: BUNU YETERLİ GÖREMEYİZ
İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Korkmaz ise şöyle konuştu: “Ülkemizde 84 binin üzerinde kooperatif faaliyet gösterirken, bunların sadece yüzde 15’i tarım kökenli kooperatiflerdir. Ancak, dikkatinizi çekmek isterim ki 8 milyonun üstünde olan toplam ortak sayısının yarısı tarımsal kooperatiflere üyedir. İşte bu nedende tarımsal kooperatifçilik tarafında potansiyelimiz yüksek. Ortakların talepleri belli, ihtiyaçlar belli. Ucuz girdi, ekipman, pazarlama, depolama ve lojistik gibi temel maliyet unsurlarının yarattığı ekonomik baskıyı hafifletebilecek ve üreticilerimizin rekabet gücünü arttırabilecek kooperatiflere ihtiyaç var. İzmir olarak bu konuda ülkemizin en başarılı örneklerine sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak, bunu yeterli göremeyiz. İyi bir yönetişim ve iş birliği ile daha çok sayıda kooperatifimizi rol modele dönüştürebiliriz. Bu düşüncülerle, verimli bir gün geçirmeyi ve elde edilecek sonuçların sorunlarımıza çözüm getirmesini temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum.”
ÖZGENER: ODA OLARAK DESTEK VERECEĞİZ
Özgener de şu ifadeleri kullandı: “Katılımcı ve adil bir kalkınma modelini temsil eden kooperatifler, dünya genelinde milyonlarca insanın yaşamına dokunuyor. Özellikle tarım, gıda ve hayvancılık sektöründe, ortak hareket etme kültürünü güçlendiriyor, yerelden ulusala genişlemenin en önemli unsurlarından birini temsil ediyorlar. Birleşmiş Milletler 2025 Uluslararası Kooperatifler Yılı vesilesiyle düzenlediğimiz bu önemli toplantının, kooperatiflerimizin kurumsal kapasitelerini güçlendirmeleri, iyi örnekleri yaygınlaştırmaları ve kamu, özel sektör ve sivil toplum arasındaki etkileşim açısından kıymetli bir fırsat sunacağını değerlendiriyoruz. Bugün kentimizde, Tarım ve Orman Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet gösteren 163 Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 81 Sulama Kooperatifi ve 45 Su Ürünleri Kooperatifi olmak üzere, toplam 289 tarımsal amaçlı kooperatif bulunuyor. Bu tablo, İzmir’de birlikte üretim kültürü ve ortak akla dayalı çalışma geleneğinin oldukça güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Kentimiz, geçmişte olduğu gibi bugün de iyi kooperatifçilik örnekleriyle ülkemize ilham veriyor. TARİŞ gibi köklü ve kurumsallaşmış bir yapıdan, Tire Süt gibi üreticinin emeğini markaya dönüştüren başarı hikâyelerine uzanan bir deneyim birikimine sahip. Bu nedenle, mevcut örnekleri korumanın yanı sıra, başarılı kooperatifçilik modellerinin sayısını artırarak yeni kuşaklara aktarmayı son derece önemli görüyorum. Kültür, sanat, eğitim, araştırma-geliştirme ve enerji gibi yeni alanlarda faaliyet gösteren kooperatiflerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu konuda ülkemize örnek çalışmalar gerçekleştirdiğimizi de ayrıca paylaşmak istiyorum. Çok önemli olduğuna inandığım bir konu da kadın girişimciliği ve kadın kooperatifleri. Tarım ve gıda ürünlerinden el sanatlarına kadar uzanan bir yelpazede üretilen doğal ve otantik ürünlerin Odamızın geleneksel ticaret, e-ticaret ve e-ihracat birikimi ile Türkiye ve dünya pazarlarına sunulması için tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmaya hazırız. İş birliği ve güç birliği kültürünün yaygınlaştırılması, yerel potansiyelimizin daha etkin kullanılması amacıyla gerçekleştirilecek her çalışmaya, Oda olarak destek vereceğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Paylaşıldığın yenilikçi yaklaşımların filizlendiği, iyi uygulama örneklerinin paylaşıldığı ve sürdürülebilir iş birliklerinin temellerinin atıldığı güçlü bir platform oluşturacağına yürekten inanıyorum.”




Yorumlar
Kalan Karakter: