İzmir’in Aliağa ilçesinde çevre ve işçi sağlığı konularında skandallarla gündeme gelen Gemi Söküm Tesisleri’ne ilişkin Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, İzmir Tabip Odası ve Gemi Söküm Platformu ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Basın açıklamasını topluluk adına Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Şube Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan okudu. Akdoğan, “Aliağa’da gerçekleştirilen gemi sökümü; gemilerin ülkeye giriş ve söküm süreçlerindeki usulsüzlükler, izin ve raporlardaki eksiklikler, uygunsuz çalışma şartları, yetersiz denetim ve alınmayan çevresel önlemler ile birlikte çevre ve halk sağlığını tehdit ediyor. Gemi söküm sürecinin tekil gemiler üzerinden değil; söküm faaliyetleri ile birlikte tekrarlanan usulsüzlükler, ulusal mevzuatımızdaki eksiklikler, denetim eksiklikleri, atık ithalatı ve Aliağa Bölgesinin mevcut çevresel sorunları ile birlikte ele alınması için ortak mücadelemiz devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“AMACINA UYGUN BİR ÇED SÜRECİ YÜRÜTÜLMELİ”
Akdoğan, çevre ve halk sağlığı ile işçi güvenliği için gerekli önlemlerin alınması çağrısında bulunarak, “Sektörün Aliağa’da faaliyete başlamasından bu yana şirketler pek çok operasyonel değişiklik geçirmiş, ÇED Yönetmeliğinin yürürlüğü girdiği tarihten bu yana kapasite artışı ve devirler gerçekleşmiştir. ÇED Yönetmeliğindeki muafiyet şartlarını ortadan kaldıracak pek çok değişiklik olmasına karşın ilk kuruluş tarihinin 1993 yılından önce olması gerekçe gösterilerek ÇED’den muaf tutulmuşlardır. Alan artışı gerekçesi ile başlayan ve tamamlanmayan ÇED sürecinde ise “kapasite artışı” tanımından kaçınarak ÇED muafiyeti devam ederken prosedürün tamamlanmaya çalışıldığı açıktır. Sonlandırılan ÇED süreci esas itibariyle kıyı kenar çizgisinin deniz tarafındaki kullanım alanının genişletilmesine dayanmakta olup kıyının özgün jeolojik koşulları, kıyı bölgesindeki kirlilik ile bölgenin afet risklerine yönelik hiçbir saha araştırması yapılmadan, alan artışına konu alanın paylaşılmadan, hiçbir veri, değerlendirme ve risk analizi olmadan oluşturulması kabul edilebilir bir süreç değildir. Asıl yapılması gereken bölgenin ihtiyaçlarının belirlenerek kuru havuzlarla bir planlama yapılması, bu kapsamda bir ÇED sürecinin işletilmesidir. Tüm süreçte son 1 yıl içinde; söküm bölgesinde gömülü 15 bin ton atığın ortaya çıkmasına, 2 yıldır bekletilen bir geminin sökümü sırasında çıkan yangına, iş kazalarına ve iş cinayetine şahit olduk. Yaşanan ihlaller ve devam eden yasal süreç göz önünde bulundurularak gerek sahanın somut koşullarına gerekse yürütülen faaliyetin risklerine uygun kamu yararı ve bilimsel ilkeler çerçevesinde bir ÇED süreci tamamlanana ve riskleri ortadan kaldıran gerekli koşullar sağlanana kadar gemi söküm faaliyetleri durdurulmalıdır. Amacına uygun bir ÇED süreci yürütülmeli; çalışma yöntemi, alınması gereken önlemler, kontrol ve denetim mekanizmaları sorgulanmalıdır. Gemi söküm tesislerinin çevre, halk ve işçi sağlığı açısından güvenli ve sağlıklı koşullarda faaliyet gösterebilmesi için kuru havuz yöntemi zorunlu tutulmalıdır. Çevre ve halk sağlığının korunması, işçi sağlığı ve güvenliği için gerekli tüm önlemlerin alınması sağlanmalıdır” dedi.
“LİSANSTAN MUAF, DENETİMSİZ VE KONTROLSÜZ OLARAK ÇALIŞMAYA DEVAM ETMEKTEDİR”
İlgili alanın mevzuat düzenlenmesi yapılmadığı için lisanstan muaf, denetimsiz ve kontrolsüz olarak çalışmaya devam ettiğini ifade eden Akdoğan, “Gemi geri dönüşüm tesisleri Çevre İzin Ve Lisans Yönetmeliğine göre çevreye kirletici etkisi olan işletmeler olarak tanımlanmasına rağmen, gemi geri dönüşümü ile ilgili özel mevzuat düzenlemesi yapılmadığı için lisanstan muaf, denetimsiz ve kontrolsüz olarak çalışmaya devam etmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; Gemi Geri Dönüşümü ile ilgili usul ve esaslar, tesislerin özellikleri, işletme koşulları, çevre kirliliği kapsamında alınması gereken önlemler, denetimi ile ilgili hususları içerecek şekilde uluslararası düzenlemelere uyumlu olarak yayınlanmalıdır. Gemilerin sökülmesi sürecinde tehlikeli madde envanter raporları, söküm planları, atık yönetim planları, asbest ve radyoaktivite ile ilgili özel mevzuat kapsamında gerekli envanter ve ölçüm raporları istenmeli ve konusunda uzman olan personel tarafından titizlikle incelenmelidir. Söküm için getirilen tüm gemilerin fiziki koşullarının sunulan belgelerle uyumlu olup olmadığı, söküm işlemleri sırasında gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı denetlenmelidir. İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili İLO tarafından hazırlanan rehber dokümanlar ışığında ve yasal mevzuat kapsamında gerekli önlemler alınmalıdır” diye konuştu.
“GEMİ SÖKÜM FAALİYETLERİNE VE YARTTIĞI KİRLİLİĞE KARŞI MÜCADELEMİZE DEVAM EDİYORUZ”
Akdoğan, konuşmasını şu ifadelerle noktaladı:
“Yaşanan olumsuzlukların tekrarlanmaması için, gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı hem gemi söküm tesislerinin hem de tüm Aliağa'da bulunan ağır sanayi tesislerinin işletim koşulları etkin bir şekilde denetlenmelidir. Gemi Sökümü süreci; bilimsel ve teknik değerlendirmeleri ile etkin bir kamusal denetimle yürütülmelidir. Kentimizin ve bölgemizin doğal ve kültürel değerlerinin, müşterek varlıklarının korunmasının takipçisi olan meslek odaları, sivil toplum örgütleri, yaşam savunucuları olarak; çevre ve halk sağlığını tehdit eden gemi söküm faaliyetlerine ve yarattığı kirliliğe karşı mücadelemize devam ediyoruz.”
"TÜRKİYE ÇÖPLÜK ALANI OLSUN İSTEMEDİK"
EGEÇEP temsilcisi Erdoğan Şahin ise, “Avrupa Türkiye’deki standartlarını göz ardı ederek olumlu rapor veriyor. Kendi ülkelerinde uygulamıyorlar. Avrupa Komisyonu verdiğimiz tepkimizi görmezden geliyor. Çalışmalarımızın başlangıcında her ülke kendi gemisini kendi söksün diyoruz. Türkiye çöplük alanı olsun istemedik” dedi.
"ÇED SÜRECİ İLE İŞİ YUMUŞATMALARI GEREKİR"
İzmir Yaşam Alanları temsilcisi Yasemin Sağlam:
"Sermaye yapmak istediğini bir şekilde yapıyor. Meseleye en baştan karşı çıkmamız gerekir. Bu izinlerin verilmemesi gerekiyor. Halkın sağlığını ortadan kaldıracak bir mesele. Sonuna kadar karşı çıkmamız gerekir. ÇED süreci ile işi yumuşatmamaları gerekir”
"AB KENDİ ÜLKELERİNDE İZİN VERMEZKEN BURADA SÖKÜM YAPIYOR"
Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Cengiz Toygür, “AB kendi ülkelerinde kuru havuz sistemi olmadan işletmeye izin vermezken burada söküm yapılıyor. Kendi ülkelerindeki atıkları üçüncü dünya ülkelerinde değerlendirerek kendi ülkelerinde kirlilik meydana getirmiyorlar. O ülkede yaşayanların ve çevrelerinin etkilenmesini sağlıyorlar. Yıllardır karşı çıktığımız konu budur. Ülkemizin çevresini, insan sağlığını garanti altına alacak çözümler üretilmesinden yanayız. ÇED süreçleri içerisinde bu tür karşı çıkışları sürdürmeye devam edeceğiz” diye konuştu.
"AB LİSANSLARINI İPTAL ETMEK İSTİYORUZ"
FOÇEP temsilcisi Hakan Barçın, “ÇED kapsamında belgeleri hazırlıyor. Biz yıllardır ÇED’e tabi olmasını savunduk. Buranın ÇED olumlu rapor alacağını biliyoruz ama bir sıfırdan büyüktür diyerek adım atıyoruz. Aslında ÇED raporundan çok AB’nin çifte standartlarına son verip, AB lisanslarını iptal etmek istiyoruz. Nihai hedefimiz kuru havuz sistemine geçilmesi. Kuru havuz olmadan maliyetler çok düşüyor ve aşağı çekiliyor. Orada bir artı değer çıkıyor. Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve bizde sadece kuru havuz olmadan söküm oluyor” diye konuştu.
İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Çisem Aylanç, “Yapılan başvurularda hukuk devletinin bir gereği olarak keyfilik kabul edilemez. Biz de çalışmalara desteğimize devam edeceğiz” dedi.
İzmir Tabip Odası Şube Sekreteri Seha Yüksel “Aliağa’da yaşadığımız ülkemizin doğasını bozarak AB’nin kendini temize çekmesidir. Bu süreçte düzeltme eğilimi olan davranışların sonuçlarının ne olacağını biliyoruz. Biz neyi düzeltmeye çalışsak yolumuza başka bir şey çıkarıyorlar” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: