Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Kabine toplantısının ardından konuşmada CHP'yi işaret ederek yargı kararlarının tanınması gerektiğini vurgulaması, 2016'da Anayasa Mahkemesi'nin kararına ilişkin "Saygı duymuyorum, uymuyorum" sözlerini yeniden gündeme getirdi. Erdoğan dünkü konuşmasında "Türkiye'de hiç kimse hukukun kapsama alanı dışında değildir. Mahkeme kararlarını eleştirmek ayrı şeydir, tanımamak ayrı şeydir," dedi. Erdoğan'ın bu konuşmasının ardından, 2016'da Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesine ilişkin Anayasa Mahkemesi'nin verdiği ihlal kararına dair "Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum," sözleri yeniden gündeme geldi.
Erdoğan, dünkü açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Hep söylediğim gibi, Türkiye'de hiç kimse hukukun kapsama alanı dışında değildir. Mahkeme kararlarını eleştirmek ayrı şeydir, tanımamak ayrı şeydir. Yanlış bulduğunuz kararlarla ilgili başvuru yolları ardına kadar açıktır. Gidersiniz, kanunda işaret edilen mahkemelere kararın gözden geçirilmesi için müracaat edersiniz. Ama 'Ben, mahkeme kararlarını tanımıyorum' demek, hukuk devletine açıkça kafa tutmaktır. Böyle bir sorumsuzluğa göz yumulması elbette düşünülemez. Hele hele sokaklarımızın karıştırılmasına, İstanbullu kardeşlerim başta olmak üzere milletimizin huzurunun bozulmasına asla müsaade etmeyiz. Ana muhalefetin eski ve yeni kadroları arasında kızışan koltuk kavgasının ülkenin kazanımlarına zarar vermesine eyvallah demeyeceğiz. Anayasa ve yasalarımız çerçevesinde adli ve idari süreçlerin sorunsuz işletilmesi için sorumluluklarımızı harfiyen yerine getireceğiz."
"AYM'nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum"
Ancak Erdoğan'ın 2016 yılında yaptığı açıklama farklı bir tablo çizmişti. O dönemde Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesine ilişkin konuşan Erdoğan, medya özgürlüğü konusunda da sert ifadeler kullanmıştı:
"Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde, bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanına bugünkü göreviyle, her türlü saldırı vardır. Yani basın mensubu, yazılı-görsel kalkacak, Cumhurbaşkanına, Başbakana istediği gibi saldıracak istediği gibi onunla ilgili iftira oyunlarının içerisine girecek ve biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz."
Anayasa Mahkemesi'nin verdiği tahliye kararına da açıkça karşı çıkmıştı:
"Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir. Bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı bu bireysel başvuru veya Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahutta şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM'e gideceklerdi."
Yorumlar
Kalan Karakter: