Cumartesi Anneleri, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun 5. toplantısına katıldı.
Anneler, yaraların sarılması için kayıp yakınlarının da dahil olacağı bir komisyon kurulmasını önerdi.
'Uyarıda ne kadar haklı olduğumuzu gördük'
T24'ün haberine göre, oturum öncesinde Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş kısa bir değerlendirme yaptı.
Kurtulmuş, komisyonun çalışmalarını işaret ederek “Esas mesele geçmişte yaşadıklarımızı karıştırmak, kurcalamak değil, tam tersine geçmişte yaşadıklarımızı bir daha yaşamamak üzere yolumuzu almak, yolumuza esenlik, kardeşlik ve demokrasi içinde yürümektir. Amacımız geçmişin tartışmalarını tekrar etmek değil ortak geleceği kurmak için kararlılığımızı artırmaktır. Acılarımızı yarıştırmamak ve geçmişte olanları bugüne taşımamak gerektiğinin altını çizerek toplantılara başlamamız önemli“ ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, bir önceki günkü toplantıda yaptığı ’süreci zehirlemek isteyenler olduğu’ uyarısını bu toplantının açılışında da tekrar etti ve “Bu sürecin 86 milyonun ortak faydasına olacak şekilde bitirilmesini isteyen, çözüm üretmek için gayret sarf edenler olduğu gibi sayıca az olsalar da süreci zehirlemek isteyenler olduğunu biliyoruz” dedi.
İyi Parti Ankara Milletvekili Yüksel Aslan’ın ‘DEM Parti’nin komisyondan talepleri’ başlıklı paylaşımını işaret eden Kurtulmuş, “Bu uyarıda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Bu komisyonda hiçbir şekilde konuşulmamış, komisyonun kurulmasından önceki süreçte de gündeme gelmemiş, komisyonun hiçbir anında komisyon üyeleri tarafından paylaşılmamış bazı konuların hem de gizli oturumlarda konuşulmuş gibi ortaya koymak en hafif tabiriyle açık bir provokatörlüktür. Bu tür provokasyon içerisinde olacak çevrelere karşı komisyondaki 51 üyemizin hepsi ortak bir kararlılık içerisindedir” diye konuştu.
'Bu psikolojik işkencenin üzerimizdeki yükünü düşünmenizi istiyorum'
Kurtulmuş bu kısa girişin ardından ilk sözü Cumartesi Annelerinden İkbal Eren Yarıcı’ya verdi.
Çanakkaleli, Çerkez bir ailenin kızı olduğunu ifade eden Eren, 1980’de kaybolan ağabeyi Hayrettin Eren’in hikayesini anlattı. Kasım 1980’de anne ve babasının ağabeyinin gözaltına alındığını öğrendiğini, sonrasında ağabeyini bulmak için karakolda yoğun bir çaba gösterdiğini anlattı. Askeri darbe dönemi olduğu için başvurabilecekleri hiçbir kurum olmadığını, 90 gün gözaltı süresini beklemek zorunda olduklarını anlatan Eren, “O sırada tüm askeri cezaevlerini dolaştık, sivil cezaevlerini dolaştık” dedi.
O dönem yaptıkları tüm başvurulara ilişkin belgeleri komisyona sunduğunu anlatan Eren, ailesinin tüm ısrarlarına rağmen dava açılamadığını, her askerlik döneminde ağabeyine celp geldiğini söyledi ve “Bu psikolojik işkencenin üzerimizdeki yükünü düşünmenizi istiyorum” dedi.
'Gözaltında kaybedilenlerin sorumluları bellidir'
İkbal Eren, şöyle devam etti: “Hayrettin Eren’i gözaltına alındıktan sonra hep canlı bekledik. Yollar geçti annem karanfil koyacağı bir mezara razı oldu. 2011 yılında Erdoğan anneleri kabul etmişti. O görüşmeden sonra annem gazetecilere “Oğlumun bir kemiğine razı olurum” demişti.
95 yılına kadar aile olarak mücadele ettiklerini, 95’te tüm kayıp yakınlarıyla bir araya gelerek Cumartesi Anneleri olarak mücadelelerini sürdürdüklerini anlattı.
Anne ve babasının gözü açık bir şekilde hayata veda ettiklerini belirten Eren, “Hayrettin Eren, eğer bir suç işlediyse kolluğun görevi onu aldıktan sonra adalete teslim etmek ve yargılanmasını sağlamaktı. Böyle olsaydı yargılanır, ceza gerekiyorsa cezasını çeker, yoksa aramıza dönerdi. Hayrettin Eren’in ve tüm kayıpların yargılanma hakkı, yaşam hakkı ve mezar hakkı ellerinden alındı” ifadelerini kullandı.
Gözaltında kayıpların yaşandığı dönem Şükrü Balcı’nın emniyet müdürü, Mehmet Ağar’ın Terörle Mücadele Şubesi müdür yardımcısı olduğunu hatırlatan Eren, “Gözaltında kaybedilenlerin sorumluları bellidir. Abimin faili olarak yargılanmalarını istiyorum” dedi.
Devletin gözaltında kaybetme politikasını sistematik olarak uyguladığını ve ülkenin her tarafına yaydığını belirten Eren, ”Kalanların yaşadığı psikolojik işkenceyi de unutmamak gerekiyor” dedi.
Komisyonun çözüm odaklı ve samimi olduğuna inanmak istediğini kaydeden Eren, “Hep birlikte demokratik bir ülkede yaşamak istiyorsak bu yaraların iyileştirilmesi gerekir“ dedi. Eren, içerisinde kayıp yakınlarının da olacağı bir komisyonun kurulmasını istediğini de önerdi.
'Tüm başvurular takipsizlikle sonuçlandı'
Eren’in ardından söz alan Cumartesi Anneleri’nden Maside Ocak da ağabeyi Hasan Ocak’ın ve onu yıllarca arayan ailesinin hikayesini anlattı.
Ağabeyinin 1995 yılında annelerinin doğum günü için balık ve pasta alacağını söyleyerek gittiğini ama bir daha geri dönmediğini belirten Ocak, sonraki süreci şöyle aktardı:
“Ağabeyimin gözaltına alındığı kabul edilmedi. Emniyet savcılık, valilik meclis içişleri bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklar ve ilgili tüm mercilere başvuru yaptık. Valilik abimin aranan şahıs olmadığını söyledi. Abimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi.”
58 gün sonra Adli Tıp Kurumu’nda işkence izleri açıkça görünür biçimde cansız bedeninin fotoğraflarına ulaştıklarını anlatan Ocak, “Cansız bedeni Beykoz’da bir ormanlık alanda bulunmuş. Köylüler jandarmaya haber vermişler” diyerek süreci anlatmaya devam etti.
Uzun süren çabalar sonucunda ağabeyinin cenazesini kimsesizler mezarlığında bulduklarını, oradan çıkarıp kendi geleneklerine göre defnettiklerini ifade eden Ocak, ”Devlerin kolluk güçleri tarafından gözaltında işkenceyle öldürülen ağabeyim devletin tüm kurumlarından geçirilirken ona ait tüm izler de silinmek istenmiş” dedi.
“Ağabeyim bu toprakların ilk gözaltında kaybedilen insanı değildi. Tüm kayıp yakınları bizim yaşadıklarımızı yaşadı” diyen Ocak, “Rıdvan Karakoç da Hasan Abimden sadece 1 ay önce gözaltına alınıp aynı işkenceden geçirilip cansız bedeni daha aynı ormanlık alana atılıp aynı kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Anladık ki gözaltında kaybedilenlerin başına bunlar geliyordu“ ifadelerini kullandı.
Sorumluların yargılanması için başvurularda bulunduklarını ama başvuruların takipsizlikle sonuçlandığını kaydeden Ocak, ”Mehmet Ağar, Korkut Eken, Tansu Çiller ve yöneticilerinin ifadeleri on yıllardır alınmadı. Tanıklar dinlenmedi” dedi.
İç hukuktan hiçbir sonuç alamamış oldukları için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldiklerini anlatan Ocak, “699 hafta boyunca barışçıl buluşmalar gerçekleştirdik ama 700. haftamızda ağır polis şiddeti ile karşılaştık. O tarihten beri meydan bize ve tüm İstanbullulara yasaklandı” diye konuştu.
'Yönetenler sözlerinde durmadı'
Geçen ay annesi Emine Ocak’ı kaybettiğini söyleyen Ocak, Annesi Emine Ocak’ın mücadelesini yürütürkenki bir ifadesini şöyle aktardı:
”Onlar hesap vermemek için hepimizin ölmesini bekliyor ama hesap vermekten kurtulamayacaklar. Biz, çocuklarımız, torunlarımız son kaybımız bulunana kadar hesap sormaya devam edeceğiz.”
90’larda kaybedilen Cemil Kırbayır için TBMM’de komisyon kurulduğunu hatırlatan Ocak, “Bu mecliste Berfo anne için gözyaşı döküldü. Cemil Kırbayır için komisyon kuruldu. Fail ve sorumlular tek tek yazıldı. Meclis tarafından suç duyurusunda bulunuldu. Ama Meclis başvurusunun, yönetenler sözlerinin arkasında durmadı. Kırbayır dosyası zaman aşımına uğratılarak kapatıldı. Cezasızlık insanlığa karşı suçların faillerinin ve sorumluların ödüllendirilmesidir. Kabul etmiyoruz“ ifadelerini kullandı.
Ocak, bu komisyonu çatısı altında bir Hakikat Komisyonu kurulması için gerekli adımların atılmasını da istedi.
Yorumlar
Kalan Karakter: