Deprem sigortası, afet bölgesinde konutu yıkılan ya da hasar gören depremzedelerin maddi kayıplarının bir kısmının da olsa karşılanması bakımından önemli.
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından yapılan açıklamada depremin daha ilk gününden kurum uzmanlarının hasar tespit çalışmalarına başladığı ve ilk ödemelerin 24 saat içinde gerçekleştiği bilgisi geldi.
DASK’ın görevlendirdiği sigorta uzmanları, zorunlu Deprem sigortası olan konutlara giderek hasarları tespit ediyor.
Deprem nedeniyle konutta çıkan yangın, patlama ve oluşan yer kaymasının verdiği zararlar da DASK kapsamında.
Binalardaki ortak alanlar da sigorta kapsamına giriyor.
Zorunlu deprem sigortasının tazminatı hesaplanırken zararın gerçekleştiği yer ve tarihte binanın yeniden inşa edilmesinin maliyeti esas alınıyor.
Bunun için de her yıl tespit edilen birim metrekare maliyeti ve konutun metrekaresine göre belirlenen tutar hesaplanıyor.
2023 için belirlenen birim metrekare maliyeti 3.016 TL.
DASK, sigorta tazminatını belirlerken binanın arsa değerini dikkate alınmıyor.
Ödenecek tazminat, hiçbir zaman poliçede tanımlanmış sigorta bedelinden fazla olmuyor.
Konut tamamen yıkılırsa poliçede yazan tazminat tutarının tamamı ödeniyor.
Aynı zamanda DASK’ın sigorta tazminatı için belirlediği bir azami tutar da var.
Buna göre 25 Kasım 2022 itibarıyla DASK’ın verdiği en yüksek tazminat miktarı 640 bin TL.
Bu tutar bir konutun tamamen yıkılması durumunda ödenecek en yüksek rakam.
Hasarlı binalar için ise tazminat miktarları, DASK’ın görevlendirdiği sigorta uzmanının yapacağı değerlendirme sonucunda ortaya çıkıyor.
Tazminatlar bu piyasa koşullarında yeterli olacak mı?
Her ne kadar DASK’ın tazminat tutarı yıkılan binanın yeniden inşa edilmesinin maliyetini dikkate alsa da, son dönemde gayrimenkul fiyatlarında yaşanan rekor artışlar, bu miktarların depremzedeler için ne kadar yeterli olacağı sorusunu ortaya çıkarıyor.
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Doç. Dr. Sami Aksoy, DASK’ın ortaya koyduğu sistemin böylesi afetler için özellikle pandemiden sonra daha da yetersiz bir hale geldiğini söylüyor:
“Demir ve çimento piyasası, inşaat maliyetleri, metrekare maliyetleri, pandeminin yarattığı enflasyon ile yükseldi; buna bağlı olarak gayrimenkul ve kira maliyetleri de arttı. Yani depremzede DASK’tan aldığı bu miktarla o binayı tekrar inşa ettirebilecek mi?”
Bu yüzden Aksoy’a göre zorunlu deprem sigortası, sadece kısmi bir tazminat sağlayabiliyor.
'Güçlendirme maliyetinde uyuşmazlık çıkabilir'
Bina tamamen yıkılmamışsa DASK’ın gelip hasar tespiti yapması gerekiyor.
Bir yandan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın uzmanları da deprem bölgesini dolaşarak ayakta kalan binaları hasarsız, az hasarlı, orta hasarlı ve ağır hasarlı olarak sınıflandırıyor.
Hasarsız ve az hasarlı binalara isteyenlerin geri dönebileceği belirtilirken, orta hasarlı binalarda kat maliklerinin tekrar yerleşmeden önce güçlendirme yapması gerekiyor.
Ağır hasarlı binaların ise yıkılıp, yeniden yapılması lazım.
Doç. Dr. Aksoy’a göre Bakanlık ve DASK uzmanlarının değerlendirmelerinde farklılıklar olabilir, kat maliklerinin tespit edilen hasar raporuna itirazı söz konusu olabilir.
“DASK’ın görevlendirdiği eksperler gelip binanın güçlendirme maliyeti ne kadar, ortalama bir bedelle hesaplayacak. O bedel konusunda da uyuşmazlık çıkması kuvvetle muhtemel” diyen Aksoy’a göre bu durumlarda sigorta ödemeleri aksayabilir.
'Bina, taşıyıcı sistemindeki bir zarar nedeniyle yıkılmışsa mağduriyetler olabilir'
Aksoy’un uyardığı bir başka konu ise sigorta sözleşmelerinde yer alan genel şartlara ilişkin.
Binanın kolonunun kesilmesinin tespit edilmesi gibi durumlarda DASK’ın ödeme yapmayabileceğini aktaran Aksoy, mağduriyetlerle karşılaşılabileceği uyarısında bulunuyor:
“Taşıyıcı sistemine zarar verilmiş bir bina, depremde buna bağlı olarak yıkılırsa DASK ödeme yapmayabilir.
“DASK beyan üzerine yapılıyor, bir bina tetkik edilmiyor sigorta yapılmadan önce. Sigorta şirketlerinin vatandaşları bu konuda uyarması ve çok iyi bilgilendirmesi gerekiyor.”
DASK ise sigorta kapsamı dışında kalan binaları şu şekilde sınıflandırıyor:
- Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde tadil edildiği veya zayıflatıldığı tespit edilen binalar.
- Taşıyıcı sistemi olumsuz yönde etkileyecek şekilde ilgili mevzuata ve projeye aykırı olarak inşa edilen binalar.
- Yetkili kamu kurumları tarafından yıkılmasına karar verilen binalar ile mesken olarak kullanıma uygun olmayan, bakımsız, harap veya metruk binalar.
'Manevi tazminat için dava açılabilir'
Türk Reasürans ve DASK Genel Müdürü Selva Eren, 10 Şubat itibarıyla biriken deprem fonlarının 23 milyar TL olduğunu, sigortacılık tekniği çerçevesinde bu tutarın üzerine eklenen reasürans koruması ile DASK’ın toplamda 117 milyar TL'lik ödeme kapasitesi olduğunu belirtti.
DASK’ın 2021 faaliyet raporuna göre deprem bölgesinde yer alan binaların neredeyse yarısından fazlası sigortalı değil.
DASK yaptırmamış olan depremzedeler sigorta tazminatı alamıyor; sadece devletin vereceği yardımlardan faydalanabiliyor.
BBC Türkçe’ye bir açıklama yapan Özgürlük için Hukukçular Derneği ise DASK sigortası olmayanların gördükleri zararın tümü için kusur sorumluluğu kapsamında dava yoluna gidebileceğini belirtiyor:
"DASK ve konut sigortası sadece maddi zararları tazmin eder. Manevi zararlar için kusurlu olan kurum ve kişilerin sorumluluğuna gidilir."