
“Sorumluluklarından kaçamazlar”
DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilirken iktidar tarafından, ‘Her şeyin sorumlusu tek kişi olacak, hesabı tek kişi verecek’ ifadelerini hatırlatarak şunları söyledi:
“Ama gelin görün ki zamların, hayat pahalılığının, soyguna dönüşen faturaların sorumluluğunu alan yok. Zamlar yağarken, enflasyon tırmanırken, işçilere, emekçilere, emeklilere, dar gelirlilere hayat zehir edilirken ortada sorumlu yok! Sendikal haklar çiğneniyor, sorumlu yok! Taşerona kadro vereceğiz dediler, ayrımcılık yaptılar, taşeron düzeninden beter bir düzen getirdiler. Belediye işçilerinin kadro hakkını gasp ettiler: Yine sorumlusu yok! Memlekette işsizlik öyle bir boyuta gelmiş ki artık milyonlar iş aramaktan umudunu kesmiş, bunun da sorumlusu yok! Bakın bugün savaş nedeniyle gıdada dışa bağımlı olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha gördük. Peki memlekette tarımın çökertilmesinin, gıdada dışa bağımlılığımızın sorumlusu kim? Yine ortada yok! Kadınlar her gün şiddete uğruyor, öldürülüyor, yine sorumlu yok! İstedikleri kadar gizlensinler, insan içine çıkmasınlar, medyayı sustursunlar, yandaş televizyonlarda hazır verilmiş sorularla ısmarlama röportajlar versinler, sorumluktan kaçamazlar!”
“Söz konusu emekçiler olunca sorumlular ortadan kayboluyor”
Her gece akaryakıta zam yapıldığına dikkat çeken Çerkezoğlu “Bir gecede yandaş şirketlerin, sermayenin vergilerini sıfırlayabiliyorlar. Bir gecede İstanbul Sözleşmesinden çıktık diyebiliyorlar. Bir gecede zeytinlerimizi, topraklarımızı, doğamızı maden ve enerji şirketlerini yağmalatma kararı alabiliyorlar. Bu başkanlık rejimi dene ucube düzeni kurarken söz verdikleri gibi çok hızlılar. Ama iş kadroya gelince, ama işçinin hakları söz konusu olunca, EYT’liler söz konusu olunca sorumlular ortadan kayboluyor” ifadelerini kullandı.
“Güvensiz çalıştırılmaya son verilsin”
Çerkezoğlu, son olarak bütün işçiler adına talepleri sıralayarak başta elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına yapılan zamlar geri alınması gerektiğini savundu ve ekledi:
“Faturalar vergi ve kesintiden muaf tutulmalıdır. Tüm maaş ve ücretler en az asgari ücret artış oranı kadar artırılmalı, yılın daha başında enflasyon karşısında eriyen asgari ücret yeniden belirlenmelidir. En düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine çekilmeli, EYT’lilerin emeklilik hakları verilmelidir. Asgari ücretin üzerindeki vergi dilimi yüzde 10’a çekilmeli, dâr ve faiz gelirlerinin vergilendirildiği, çok kazananın çok vergi verdiği adil bir vergi politikası benimsenmelidir. Esnaf kuryelik/kendi hesabına çalışma/özel istihdam bürosu/taşeron adı altındaki tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmeli, herkese güvenceli istihdam sağlanmalıdır. İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımın önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır.”

Çalışkan, “Emekçilerin tenceresi artık kaynamaz oldu”
GENEL-İŞ Genel Başkanı Remzi Çalışkan ise, Türkiye’nin ekonomik ve siyasal olarak, yıkımın içinde olunduğunun altını çizerek, “Bu büyük ekonomik kriz işçi sınıfını vurdu. Ve derinleştikçe, vurmaya devam ediyor. ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ gibi söylemlerle ekonominin yönetilemediğini yaşadığımız yüksek enflasyonla acı bir şekilde gördük. Bu enflasyonla insanca yaşamak, geçinebilmek mümkün değil. Çarşıyı, pazarı, işçi sınıfı için yangın yerine çevirdiler! Temel gıda maddelerine her gün zam geldi. Ekmeğe, ayçiçek yağına zam gelirken son bir yılda, domates yüzde 170 zam gördü. Milletin tenceresi, emekçilerin tenceresi artık kaynamaz oldu” açıklamasını yaptı.
“Yarattığınız krizlerin bedelini işçiler ödemek zorunda değil”
Benzine zam üstüne zam geldiğini elektrik ve doğalgaza yapılan, fahiş zamlar, katlanılır gibi olmadığını vurgulayan Çalışkan, “İktidarın bugüne kadar sürdürdüğü, özelleştirmeci ve dışa bağımlı enerji politikaların yanlışlığını ve yapılan hataların ceremesini emekçiler çekiyor. TÜİK’in gerçek dışı açıklamalarına zaten inanmıyorduk. Dar gelirlinin gerçek enflasyonu yüzde 100’ü çoktan aştı. İşçi sınıfının ücretleri günbegün eriyor! Bu ücretlerle geçinmek mümkün değil. Sizin üretimden uzak bozuk ekonomi yönetimlerinizin, yarattığınız krizlerin, bedelini biz işçiler ödemek zorunda değiliz” görüşünü aktardı.

“Emek ve demokrasi mücadelesi ayrı değildir”
Çalışkan, gelinen nokta artık değişim gerektiğine dikkat çekerek, “Haksız ve hukuksuz işten çıkarmalar, sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engeller, halkın iradesinin gasp edilmesi, basın ve ifade özgürlüğünün yok edilmesi, Meclis’in işlevini yitirmesi ve hukukun siyasallaşması gösteriyor ki; demokrasi de, ekmek kadar su kadar halkın ihtiyacı haline gelmiştir. İşte bu yüzden, emek ve demokrasi mücadelesi, birbirinden ayrı değildir diyoruz. Demokratik bir ülkede, insanca çalışmak ve insanca yaşamak istiyoruz! Demokrasiye ve kazanılmış haklara yapılan saldırılar karşısında, inadına eşitlik, inadına emek ve inadına demokrasi diyoruz” dedi.
“Belediye şirket işçilerinin ilave tediye hakları verilmelidir”
Belediye işçilerinin mücadelesini her türlü zorlu koşula rağmen yılmadan sürdüreceklerini belirten Çalışkan, “Uzun zamandan beri, belediye şirket işçilerine ayrımcılık yapılmaktadır. Bu ayrımcılığa karşı, sokaklara çıktık, basın açıklamaları ve eylemler yaptık ve şimdi, bir kere daha güçlü bir şekilde buraya haykırmaya geldik! Belediye işçileri kamu işçisidir. Ayrımcılık son bulsun hak ettiğimiz kadro hakkımız verilsin diyoruz. Belediye şirket işçileri, kamu işçilerinin yararlandığı, 52 günlük ilave tediye hakkından yararlanamıyor. Bu hukuksuz uygulamadan derhal vazgeçilsin diyoruz. Belediye şirket işçilerinin ilave tediye hakları verilmelidir. Belediye şirketlerinde çalışan işçiler de, diğer işçiler gibi, kadroya geçirilmelidir diyoruz” diye konuştu.

Yorumlar
Kalan Karakter: