Doğu Anadolu Grubu'nun Başbakan Erdoğan'a sunduğu rapor...
Yayınlanma :
27.06.2013 01:22


"GİRİŞ
Akil İnsanlar Heyetinin niteliği, işlevi, mesajı ve özelliği konusunda Doğu Anadolu Grubunun görüşü:Akil
İnsanlar Heyetinin niteliği Türkiye toplumu adına Başbakan ve
yardımcıları tarafından yapılan bir çağrı sonucunda toplumsal iradeyle
kurulan bir temsil ilişkisi şeklinde ortaya çıktı. Akil insanlar,
Türkiye’nin bir özeti olup, herhangi bir üstünlük söylemiyle
değerlendirilmemeli, eşitler arasından seçilmiş bir grup olarak kabul
edilmelidir.
Akil İnsanlar Heyetinin işlevi toplumsal iradeyi bütün
renkleriyle siyaset alanına taşımak oldu. Türkiye toplumu sürece ilişkin
görüşlerini, kaygılarını, eleştirilerini akil insanlar aracılığıyla
siyasi aktörlere aktarıyor. Başka bir anlatımla egemenliğin gerçek
sahibi olan toplumsal irade, çözüm süreci bakımından akil insanlar
kanalıyla siyaset alanına giriyor, kendi geleceğine ilişkin talebini
ortaya koyuyor.Akil insanlar barış ve birlik mesajı veriyor.
Ayrıca toplumun taleplerini dikkate alarak yirmi birinci yüzyılın
ihtiyaçlarına da yanıt veren demokratik bir siyasal sistemin ülkemizin
hakkı olduğu konusunda ortak bir duyarlılık geliştirdikleri de
gözleniyor.Akil insanlar faaliyeti gönüllülük esasına göre bir
araya getirilmiş sivil bir girişim özelliğine sahip. Bu nedenle akil
insanlar gruplar bazında çalışma biçimlerini kendileri belirledi ve
süreci kendileri yönetti.
I- ÇALIŞMA PLANI VE ZAMANLAMA:
A- ÇALIŞMA ALANI:
- 14 il (Malatya, Elazığ, Hakkâri, Van, Tunceli, Erzincan, Bingöl, Bitlis, Muş, Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Erzurum),
- 5 ilçe (Yüksekova, Tatvan, Doğubeyazıt, Mutki, Güroymak),
-
Ziyaretler ile karşılamalarla (Altınova, Hasköy, Digor, Dağpınar,
Susuz) eklenen yöreler olmak üzere toplam 24 yerleşim birimi.
B- ÇALIŞMA BİÇİMİ, ARAÇLAR VE SAYISAL VERİLER
1-
Çalışma Biçimi: Hem planlı olarak hem de gelen taleplere yanıt vererek
toplumla doğrudan temas etmek; örgütlü yapılar üzerinden alınan
görüşlerin yanı sıra doğrudan birey görüşleri aracılığıyla da toplumun
konuya ilişkin yaklaşımlarını ve eğilimlerini öğrenmek.
2- Çalışma Araçları ve Sayısal Veriler:
a- Çalışma Araçları
STK Buluşmaları
Halk Buluşmaları
Üniversite Buluşmaları
Esnaf Ziyaretleri
Aile Ziyaretleri
Çay Ocağı Sohbetleri
Köy- Mahalle Ziyaretleri
Vakıf, Dernek, Yurt, Medrese Ziyaretleri
Kanaat Önderleri Ziyaretleri
Cemevi Ziyaretleri
Cuma Namazı Sonrası Sohbetler
Yerel Televizyon ve Radyo Programları
Ulusal Televizyon Programları
1 Mayıs Kutlaması (Tunceli)
Ziyaretgah
Basın toplantıları
Boşaltılan Köy Ziyaretleri
Toplu Mezar Ziyareti
Karşılamalar
Taziye Ziyaretleri
Yemekli Toplantı
İstanbul'da Hemşehri Dernekleri Toplantısı.
b- Sayısal Veriler
Söz alarak görüş bildirenler: 2010 kişi
Hazırlık yaparak yazılı görüş bildirenler: 159 kurum, kişi
Toplantılar sırasında yazılı görüş bildirenler: 860 kişi
Sayılarla bütün faaliyetlerin özeti:
Faaliyetler Yer Kişi
STK Buluşmaları 15 3.020
Halk Buluşmaları 15 7.200
Üniversite Buluşmaları 13 4.100
Esnaf Ziyaretleri 9 370
Aile Ziyaretleri 12 55
Çay Ocağı Sohbetleri 7 540
Köy- Mahalle Ziyaretleri 5 750
Vakıf, Dernek, Yurt, Medrese Ziyaretleri 4 40
Kanaat Önderleri Ziyaretleri 16 16
Cemevi Ziyaretleri 4 600
Cuma Namazı Sonrası Sohbet 5 400
Yerel Televizyon ve Radyo Programları 5
Ulusal Televizyon Programları 10
Heyetin Topluca Katıldığı 1 Mayıs Kutlaması (Tunceli) 1 1.500
Ziyaretgah 1
Basın toplantıları 2
Boşaltılan Köy Ziyaretleri 3
Toplu Mezar Ziyareti 2
Karşılamalar 5 950
Taziye Ziyaretleri 2 200
Yemekli Toplantı 1 200
İstanbul'da Hemşehri Dernekleri Toplantısı 1 50
Gaziantep Yeni Anayasa Toplantısı 2 300
Ara Toplam 140 20.291
Heyet Üyelerinin Bireysel Olarak Katıldığı Etkinlikler ve Toplantılar
Mahmut Arslan (Karabük 1 Mayıs Mitingi, Sendika Başkanlar Kurulu Toplantısı, Bölgedeki Sendikaların Toplantısı) 12 6025
Abdurrahman Dilipak 10 2000
Sibel Erarslan (Malatya, Urfa, Van, Bingöl Toplantıları) 4 730
Abdurrahman Kurt 5 500
İkinci Ara Toplam 31 9255
Genel Toplam 171 29.546
C- ZAMANLAMA
1- Başlangıç: 4 Nisan 2013 Dolmabahçe Toplantısı
2- Saha Çalışması: 10 Nisan 2013 -1 Haziran 2013 arası
1. Hafta: Malatya, Elazığ: 9 Nisan 2013-13 Nisan 2013 arası
2. Hafta: Hakkâri, Yüksekova, Van: 16 Nisan 2013- 20 Nisan 2013 arası
3. Hafta:
İstanbul: Hemşeri Dernekleri Toplantısı (24.04.2013) ve Değerlendirme Toplantısı (25.04.2013)
Gaziantep:
Türkiye Siyaset Müzakereleri Toplantısına heyet olarak katılım
sağlandı. 80 aydın ve akademisyenden oluşan toplantıda yeni anayasa
süreci ayrıntılı olarak 2 gün boyunca tartışıldı. Türkiye’nin değişik
illerinden yaklaşık 150 kişi 2 gün boyunca toplantıyı izledi.
(27.04.2013-28.04.2013).
4. Hafta: Tunceli, Erzincan: 30 Nisan 2013- 4 Mayıs 2013 arası
5. Hafta: İstanbul, Bingöl: Ara Rapor Toplantısı (9 Mayıs 2013), Bingöl Faaliyetleri (10-11 Mayıs 2013)
6. Hafta: Tatvan, Bitlis, Muş: 14 Mayıs 2013-18 Mayıs 2013 arası
7. Hafta: Iğdır, Kars, Ardahan: 22 Mayıs 2013- 26 Mayıs 2013 arası
8. Hafta: Doğubeyazıt, Ağrı, Erzurum: 29 Mayıs 2013- 1 Haziran 2013 arası
3- Rapor Hazırlığı: 3 Haziran 2013- 19 Haziran 2013
4- Raporun Elektronik Ortamda Ulaştırıldığı Tarih: 20 Haziran 2013
5- Raporun Sunumu: 26 Haziran 2013
II- SINIFLANDIRMA ÖLÇÜTLERİ
A- ÇOK VASIFLI VERİLER
Sahadan
toparlanan veriler belli başlıklar altında sınıflandırılmıştır. Ancak
herhangi bir önerinin ya da talebin birden çok başlık altına girmesi de
mümkündür. Bu vasıftaki verilere hangi özelliği ağır basıyorsa o
kategori altında yer vermeyi uygun bulduk. Örneğin sosyal psikoloji
başlığı altında yer verdiğimiz birçok öneri ve talep yürütme ve idare
düzleminde yapılması gerekenler olarak da okunabilir, sosyal-kültürel
faaliyetler kapsamında da değerlendirilebilir. Ama sonucu itibariyle
toplumun sosyal psikolojisini etkileyen veriler olduğu için bu başlık
altında yer alması uygun görüldü. Benzer duplikasyonlar sınıflandırılan
birçok veride olabilir. Özetle her bir verinin altında yer aldığı
kategori o veriye ilişkin ağırlıklı sonuca işaret etmektedir.
B- NÖTR AKTARMA
Verileri
sınıflandırıp uygun başlıklar altına yerleştirirken herhangi bir
ağırlık sırlamasıyla hareket etmedik. Sahada gördüğümüz tüm eğilimleri
ifade edecek şekilde ayrımsız tüm görüşlere nötr olarak aktarmaya gayret
ettik. Dolayısıyla sınıflandırma bölümünün herhangi bir değer yargısı
olmaksızın oluşturulduğu dikkate alınarak okunması ve değerlendirilmesi
önem taşıyor. Elbette heyetin izlenimleri ve değerlendirmeleri bölümünde
bu veriler çeşitli analizlere tabi tutuluyor.
C- SINIFLANDIRMA SİSTEMATİĞİ
Verileri
sınıflandırma sistematiğini oluştururken öncelikle öneriler ve talepler
ile endişeler olarak iki ana grup belirledik. Çünkü sürece ilişkin
endişelerin bazıları örtük olarak öneri ve talep içerse de çoğunluğu bir
tür toplumsal uyarı ve sosyal rahatlama ihtiyacı içeren görüşlerden
oluşuyor. Bu nedenle bu görüşlerin ayrı bir kategoride ele alınıp
değerlendirilmesinde yarar gördük. Endişeler iki alt başlık altında yer
alıyor. Buna göre güvence çerçevesinde ve yöntem ve sonuç açısından dile
getirilen endişeler ayrı ayrı sınıflandırıldı. Öneriler ve talepler
ise; sosyal psikoloji, siyaset, iktisat, kültür, sosyal adalet ve doğa
alt başlıkları altında ayrıştırıldı. Öneriler ve taleplerle ilgili hukuk
başlığına siyaset bölümü altında yer verdik. Ancak burada sadece yasama
işlevi olarak hukuku alt başlık olarak kullandık. Ayrıca ikincil
mevzuat çerçevesinde düzenleyici hukuk ihtiyacı yürütme ve idare
işlevinde devreye gireceğinden yürütme ve idare bölümünde ayrı bir hukuk
alt başlığına yer vermedik. Adalet talebi açısından ise hukuk
ihtiyacına ise yargı alt başlığı altında yer verdik. Sonuç olarak hukuk
tüm öneriler ve talepler bakımından asli dayanak olduğundan raporun
tamamı bir hukuk ihtiyacı olarak okunabilir.
III- SAHA ÇALIŞMASININ VERİLERİ
A- SÜRECE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER
1- SOSYAL PSİKOLOJİYE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER
Batıdakiler ön yargılardan kurtulmalı
Bölgede çatışmadan kaynaklanan ağır travmaların Türkiye kamuoyunda
bilinmemesi, bunun sebebiyet verdiği yanlış algıların düzeltilmesi için
gayret gösterilmesi
İnsani taleplerin Türkiye’nin farklı bölgelerindeki insanlar tarafından “bölünme hassasiyeti” olarak değerlendirilmemesi
Diyanetin barış sürecinde aktif rol üstlenmesi, veda hutbesi ekseninde kardeşlik hukukunu öne çıkarması
Sürece zarar veren dilin (terör örgütü, bebek katili vb.) bırakılması
Psikolojik travmaların izalesi için sosyal projeler geliştirilmesi
Devlet tarafından haksızlığa uğratılmış tüm kişilerin itibarların iade edilmesi
Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza vb. isimlerin itibarlarının iadesi
Kardeş şehir, kardeş aile uygulaması yapılmalı
Kanaat önderleri devreye sokulmalı
1937 ve 1938 Dersim soykırımlarının kınanması
Etnik ve mezhebi ayrımcılıklara ve asimilasyon politikalarına son verilmesi
Batı bölgelerinde yaşayanlar için doğuya turizm seferberliği
başlatılmalı. Batı doğuyu tanımalı, doğu batıya kendini tanıtmalı.
Bu ülke artık tek din, tek dil gibi söylemleri kaldırmıyor.
Tekçilikten vazgeçilmeli. Tek dil, tek millet değil, ortak vatan, ortak devlet denmeli.
Devlet hem Kürt halkından hem de (yanlış ve eksik bilgilendirdiği için) Türk halkından özür dilemeli.
Kalıplaşmış deyimlerden vazgeçilmeli: Türk bayrağı, Türk milleti, ne
mutlu Türküm diyene, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, Türkiye
Türklerindir, bir Türk dünyaya bedeldir gibi.
CHP ve MHP
olumsuz tavrını bırakmalı. Siyasiler aralarındaki cedelleşmeyi
bırakmalı. Başbakan kıymetli bir iş yapıyor, işine odaklanmalı.
Muhalefet de sürecin başarısı için çağırılmalı. Başbakanın davetine
gelmezlerse cumhurbaşkanı çağırmalı. Kavl-i leyyin öne çıkmalı. Barış
sürecinin sorumluluğu tek başına Ak Parti’nin üzerinde kalmamalı.
2- SİYASİ ÖNERİLER VE TALEPLER
a- Hukuk Düzleminde
Yeni anayasa
Anadilde eğitim
Seçim barajının kaldırılması
Siyasi partiler kanununun değiştirilmesi
Yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesi
TMK’nın kaldırılması
Siyasal genel af
Öcalan’ın serbest bırakılması (bu talep Öcalan’a yakın siyasi
hareketler tarafından örgütlü olarak dile getirilmiştir, ancak diğer
bazı Kürt siyasi grupları da (azadi gibi) bu talebe katılmıştır. Bu
talep Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi olarak ifade edilen ve
ilgili bölümde yer verilen talepten farklı olarak gündeme
getirilmiştir.)
Gerçek demokrasi olmadan barış olmaz. Süreç
karşılıklı konuşabilme, bir masa etrafında buluşabilme anlamında
başarılı ama barışın tüm boyutlarıyla olabilmesi için gerçek demokrasi
olması lazım.
Türkiye milletvekilliği, yerel parlamentolar olmalı. Eyalet sistemi olmalı
Diyanet yeniden yapılandırılmalıdır.
Sivil temsilciler meclisi.
Cemevleri ibadethane statüsünde yasal zeminde ifadesini bulmalıdır:
2009’da Demokratik Açılımla birlikte Alevi çalıştayları düzenlendi. Ama
Alevilerin beklentilerine cevap verilmedi. Mesela Cemevlerine izin
çıkmadı. Alevilerin ödedikleri vergilerle camiler inşa ediliyor ama hiç
Cemevi yapılmıyor.
Tüm mağdur edilenlere tazminat ödenmeli.
Teorik demokrasiden pratik demokrasiye geçilmeli.
b- Yürütme/İdare ve Güvenlik Düzleminde
Sadece PKK ve silahlı güçler muhatap alınmamalı. Bölge halkı topyekün
muhatap alınmalı. Şeyhleriyle, Seydalarıyla ve diğer yapılanmalarıyla
birlikte.
Yol kontrollerinin kaldırılması
Mayınların temizlenmesi
Köylere geri dönüş
Karakol ve kalekol yapımlarının durdurulması
Koruculuğun kaldırılması
Koruculuk yapanların sosyal haklarının güvenceye alınması
Bölgeye atanan yöneticilerin halkla uyumlu olması
Çatışma dönemlerinde görev yapanların rotasyonu
Atamalarda “doğu hizmeti” ifadesinin kaldırılması
Yer isimlerinin iadesi (Dersim, Gever, Çolemerik, Elaziz)
Cadde, okul, havaalanı gibi yerlerde İnönü, Fevzi Çakmak, Abdullah
Alpdoğan, Sabiha Gökçen gibi isimlendirmelerin terk edilmesi
Sol
örgütler: Özellikle Tunceli’de PKK sonrası dönemde TİKKO ve MKP gibi
yapılanmalara dikkat edilmeli. PKK’nın ağır silahlarının bu örgütlere
bırakılacağı ifade ediliyor. Tunceli halkı bu örgütlere silahlı
mücadelenin çıkmaz yol olduğunu anlatmalı.
Tunceli’de şehri BBG evi gibi gözetleyen kameraların kaldırılması
Tunceli’de baraj yapımlarının durdurulması
Seyyid Rıza’nın mezarının gösterilmesi
Dindarların sorunları da görülmeli. Devlet dinle de barışmalı. Bölgede hala Kur’an öğretenler cezalandırılıyor.
Başörtüsü sorunu halledilmeli.
Üniversitelerde ajanlaştırma faaliyetlerine son verilmeli.
Diyanet İşleri Başkanlığıyla görüşün: ümmet dili kullanılsın.
Kavmiyetçi ifadeleri çıkarsınlar. Türk kelimelerini çıkarıp Kürt
yazsanız ve aynı hutbeleri Yozgat’ta okusanız ne olur?
Öcalan serbest bırakılmazsa bile barışı yönetmesi sağlanmalı. Hiç olmazsa şartları iyileştirilmeli.
c- Yargısal Süreçler Bakımından
Ergenekon operasyonlarının Fırat’ın doğusuna da taşınması
Roboski olayının çözülmesi
Uludere katliamından dolayı özür dilenmeli ve failleri cezalandırılmalı.
Toplu mezarların ortaya çıkarılması
Hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavilerinin yapılması
Geçmişte yanlış yapan yönetici, asker ve polislerin yargılanması
Korkmaz Tağma gibi alenen zulmeden ve bilinen askerler yargılanmalı.
3- İKTİSADİ SÜREÇLERE İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER
Yayla yasaklarının kaldırılması
Sınır ticaretinin açılması
Sınırların önemsizleştirilmesi politikası çerçevesinde serbest dolaşım düzenlemelerinin yapılması
Yargı paketleri yanında ekonomik paketler de olmalı.
Bölgenin hayvancılık, tarım (özellikle bazı bölgelerde organik tarım), arıcılık potansiyeli harekete geçirilmeli.
Bölgenin turizm potansiyelini harekete geçirmeye yönelik özel girişimler olmalı.
4- KÜLTÜREL ÖNERİLER VE TALEPLER
Eğitim sistemi baştan aşağı sıfırdan yenilenmeli. Sıkıntıların temelinde eğitim sistemi var.
Medyanın kullandığı dili değiştirmesi, süreci destekleyen bir dil kullanılması
Eğitim programlarının bölgeye göre yeniden yapılandırılması. Tarih ve mantık dersleri üzerine eğilmek gerekiyor.
Sürece zarar veren dizilerin kaldırılması
Diyarbakır cezaevinin insan hakları müzesine dönüştürülmesi
Irkçı, şoven ifadelerin dağlardan ve tabelalardan kaldırılması
Andımızın kaldırılması
Demokrasi üniversitelerde de olmalı. Üniversitelerden siyasi baskılar
da kaldırılmalı. Özgür bilim ve sanat olmalı. Gerici ve faşist
uygulamalara son verilmeli. Öğrencilerin kulüp kurmasına izin
verilmiyor. Hocalar ayrımcılık yaparak Kürt öğrencilerin kulüp
danışmanlığını kabul etmiyor.
İslami STK’lar laik ulusalcı
yaklaşımlardan uzak durmalı. Hakiki İslam anlayışı uygulanmalı.
Medreselerin ihyası ve toplumsal barışa katkısı sağlanmalı. Islah ve
irşad hamlesi başlatılmalı. Kur’an ve sünnet ekseninde olmazsa nasıl
olacak? Hamas ve El-Fetih arasında arabulucu olanlar burada niçin hamle
yapmıyor? İki pınar Şeyh Said ve Said- Nursi. İade-i itibar olmalı.
Akil insanlar heyeti genişletilmeli ve kalıcı olmalı. Konumunuzu
biliyoruz. Karar verici değilsiniz. Ama “hakikat arayıcısı” olduğunuzu
görüyoruz. Adalet adına mağdurlardan mazlumlardan yana olmalısınız.
“Barış elçileri” ve “umut elçileri” denebilir. “Cemaat-i Hak”. Hakkı
ortaya çıkarmak için teşkil olunan ve cemaat yapan kimselersiniz. “Bilge
kişiler heyeti”.
Devlet anlayışı değişmeli. Bir akil insanlar
heyeti de devletin askerini, polisini sürece hazırlamalı. Türk
kurtlaşmasının çözümü Kürt kurtlaşması değildir. Devletin
mankurtlaştırması da değildir. Ulus devlet ve kutsal devlet algısından
sarf-ı nazar edip, kerim, müşfik, hâdim ve munis devlet anlayışına
geçilmeli. Cumhuriyet herkese (Sünniye, Aleviye, Kürde vb.) sınır
getirdi. Zaman içerisinde herkes kendisi olmaktan çıktı. Barış sürecinin
selameti için devlet dinle, Ankara Anadolu’yla barışmalı.
Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kurumlar yanında Kürt Dil Kurumu, Kürt Tarih Kurumu gibi kurumlar da olmalı.
Yaşayan Diller Enstitüsü mezunlarına öğretmenlik hakkı verilmeli.
5- SOSYAL ADALET TALEPLERİ (İstihdam, gelir güvencesi ve teşvikler vb.)
İşsizlik çözülmeli
Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı
Gelir güvencesi için sosyal politikalar geliştirilmeli
Bölgeye yönelik teşvikler artırılmalı
Bölgede görev yapan özellikle polislerle ilgili çalışma koşulları
düzeltilmeli ve terfi uygulamalarında eşitlik sağlanmalı (akademi
mezunlarıyla yüksekokul mezunları arasındaki eşitsizliğin giderilmesi,
yani standart polis olarak mesleğe başlayanlar ile polis akademisi
mezunu olarak başlayanlar arasındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması)
6- DOĞAYA İLİŞKİN ÖNERİLER VE TALEPLER
Toplumsal barış tabiatı da görmeli. Ormanlar, dereler, toprak, su bunlar da yok ediliyor.
Bölgenin yok edilen, yakılan ormanları yeniden kazandırılmalı. Bölgenin
ormanları yok edildi. Köy korucuları ağaç dikmekle vazifelendirilsin
Bölgede (özellikle Tunceli Munzur ve Pülümür vadilerinde) yapılması düşünülen HES’ler bir kez daha düşünülmeli.
B- SÜRECE İLİŞKİN ENDİŞELER
1- Güvence çerçevesindeki endişeler
Yine kandırılacak mıyız?
8 defa yaşanan bu süreç 9. defa akamete uğrayacak mı?
Fail-i meçhul deniyor oysa hepsinin failleri bellidir.
Hiç kimse boşu boşuna dağa çıkmamıştır.
Başbakan dün söylediğini bugün nakzedecek açıklamalar yapıyor.
Hükümet samimi değil.
Önümüzde seçimler var ve Suriye politikasından dolayı konjonktürel olarak barış istiyorlar.
Sistemler zaten barışı sağlamak istemezler.
Birileri bu ülkenin sahibi birileri de misafir değil.
Operasyonlar durdurulmadı, yeni korucular alınıyor, yeni çete örgütler kuruluyor, karakollar inşa ediliyor.
Akrabalarımın kanını helal edebilirim ama boşa gitmemeli.
Türkiye Cumhuriyeti sadece Türklerin mi olacak?
Kürt halkının önderini 4 duvar arasında tutarak nasıl barışacaksınız?
Dilinizi değiştirmeden nasıl barışacaksınız?
Akil insanlar terör ifadesini kullanabiliyor. Bu tarafsızlığı zedeler.
Lozan’dan günümüze kadar Kürt halkı kandırıldı, kandırılmaya çalışıldı. Artık kandırılmak istemiyoruz.
Kürtlerden ziyade Türkler ikna edilmeli.
Bölgede kontrol noktaları, akrepler, namlular çok fazla.
Türk devlet aklı ve vicdanına güvenemiyoruz. Bize bu konuda nasıl bir garanti verilecek?
Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor.
Doğduğumdan beri hep kardeş olduğumuzu söylediler. Oysa bunu göremedik.
Dolayısıyla ben artık kardeşlik değil hukuk zemininde eşitlik
istiyorum.
Türk Kürt kardeşliği de eşitliği doğurmayabilir. Birebir eşitlik olmadan kardeşlik söylemi de doğru olmaz.
Cemaat dernekleri, vakıflar vb. kurduruluyor. Sanki Hamidiye alaylarının modernizasyonu gibi.
Barış ama hangi barış? Rencide eden bir barış olmaz. Psikolojik savaşı devam ettirenler var.
Yeni Şark Islahat Raporları istemiyoruz.
Türk basını hala aynı kötü dili kullanıyor.
İttihat ve Terakki’den bu yana Kürt sorunu Kürtleri zabt u rabt altına
alma sorunudur. Her seferinde Kürdistan’a yeni fetihler düzenledi.
2005’te Başbakan güzel şeyler söyledi ama sonrasında yanlış adımlar
atıldı. Her iki liderin de tutumu takdire şayan. Ama kaygılarımız var.
Kürtlerde şu anlayış gelişti: DEVLETE GÜVEN OLMAZ. Bu süreç umarız bu
ifadeyi yalanlar. Bizlere ne verildiği soruluyor: biz kimseden lütuf
beklemiyoruz, gasp edilen haklarımızı talep ediyoruz.
Gerilla anneleri yavrularına kavuşabilecek mi?
Geri çekilmeler için yasal güvence olacak mı?
Hakikatleri Araştırma Komisyonu olacak mı?
Kimlik ve inanç hakları tanınacak mı?
2- Yöntem ve sonuçla ilgili endişeler
Öcalan’ın ve PKK’nın muhatap alınması doğru mu?
Bölünme kaygısı. Kürtlere bağımsızlık mı veriliyor?
Neler verildi?
Proje yerli mi yoksa hâkim güçlerin dayatması mı?
AKP, BDP, PKK ekseninde yürütülen bu süreçte kim kiminle?
Bu heyette bulunmak sizleri vicdanen rahatsız etmekte midir?
Dağda öldürülenlere şehit denilebilir mi?
PKK siyasi parti olarak kabul ediliyor sizler bundan rahatsızlık duymuyor musunuz?
PKK’lılar serbest bırakılacak mı?
TC ifadesi çıkarılacak mı?
Özerk bir yönetim kurulacak mı?
Silahsızlandırma sürecinde karşı tarafa verilen tavizler nelerdir?
Anayasal süreçle tatmin olunacak mı? Yoksa başka talepler mi var?
Kürt siyasi hareketi ne istediğini, devlet de ne verdiğini anlatmalıdır?
Barışa taraftarız ama içinde ne olduğunu bilmiyoruz.
Diğer ülkelerin dayatmasıyla mı oluyor?
Kürtlerle oluyor da Alevilerle niçin olmuyor?
BOP kapsamında mı hareket ediliyor?
İran, Irak, Suriye hep birlikte düşündüğümüzde acaba mezhep kavgasına mı çekiliyoruz.
Sınır dışına çıkanlar, Suriye’de Kürt Bölgesi kurulması için mi savaşacak?
Sınır dışına çıkanlar, daha sonra çok daha güçlü bir biçimde içeri girip tekrar sorun olmayacaklar mı? Bunun güvencesi nedir?
Öcalan ne olacak? İçeridekiler ne olacak. Af var mı?
Örgüt her şeyiyle çekilecek mi?
İlerisinin neler getireceğini hiç kimse bilmiyor. Neticelerden endişe
edenler var. Devlet parçalanacak mı? Bu konulara tatmin edici
açıklamalar yapılmalı. Daha açık konuşulmalı. Sürecin adımları
anlatılmalı. Kitleleri tatmin edici açıklamalar yapılmalı. Süreç
seçimlere ve iç siyasete malzeme yapılmamalı.
Bölünme olacak mı? Öcalan serbest bırakılacak mı?
Mesela sadece etnisite sorunu değildir. Mesela Hanefilik bize dayatılıyor oysa biz Şafii’yiz.
Süreç, şehit ailelerine zarar verecek mi? Haklarında gerileme olacak mı? Şehitlere verilen değer azalacak mı?
Terörle mücadele döneminde görev alan güvenlik güçlerinin
itibarsızlaştırılmasından endişe ediyoruz. Yakın zamana kadar
kahramanken, şimdi “hain” gözü ile bakılmaktan korkuyoruz. Bizlerin
yaşadığı sorunların da dikkate alınması gerekir.
IV- HEYETİN YAKLAŞIMLARI
A- DEĞERLENDİRME SİSTEMATİĞİ
1- ALT BAŞLIKLAR
Heyetin saha çalışması sırasında verdiği mesajlar, edindiği izlenimler ve değerlendirme bu bölümün alt başlıklarını oluşturuyor.
Mesajlar
saha çalışması boyunca içerik olarak güçlendi, biçim olarak çeşitlendi.
Burada yer alan mesajlar, heyetin temel yaklaşımlarını ve fikri
doğrultusunu ortaya koyan bir özelliğe sahip. Ayrıca bu mesajların
sahada büyük ölçüde karşılık bulduğunu belirtmek gerekiyor.
Heyetin
izlenimleri sürecin bundan sonra da toplumla ilişki içerisinde
götürülmesinin son derece önemli olduğu sonucunu doğuruyor.
Önerilerin
ve taleplerin değerlendirilmesi genel bir analiz ve sistematik
çerçevesinde yapıldı. Yeni anayasa taleplerinin değerlendirildiği
bölümde teknik bir konu olarak görülmekle birlikte toplumsal, siyasal ve
hukuki meşruiyet açısından değerlendirilmesi gerektiği için yeni
anayasanın yapımı ve yasalaştırması yöntemine yer vermeyi uygun gördük.
Çünkü teknik tartışmalar arasında ülkemizin anayasa ihtiyacının
karşılanması çabalarının gölgelenmesi önemli bir sorun olarak karşımızda
duruyor. Bu sorunun toplumsal ve siyasal meşruiyet eksenli bir
politikayla aşılmasının gerekli olduğu görüşündeyiz.
2- TALEPLERİN ÖNCELİK SIRALAMASI KONUSUNDA DEĞERLENDİRME
Bu
değerlendirmeden çıkan sonuçları derhal ve zamana yayılarak yapılacak
işler olarak iki kategoriye ayırmak mümkün. Zamana yayılacak işlerin de
orta ve uzun vadeli olarak planlanması da söz konusu olabilir.
Bu
bağlamda yasama faaliyeti başlığı altında yer alan; toplumsal barış için
gerekli yasalaştırma faaliyeti kısa vadeli programın konusu olmalı
görüşündeyiz. Aynı şekilde yürütme faaliyeti başlığı altında yer
verdiğimiz konuların hemen hemen tamamı kısa ve orta vadede atılması
gereken adımlar olarak gözüküyor. Yargısal faaliyet başlığı altında yer
alan konular çoğunlukla kısa ve orta vadeli işler niteliğinde gözüküyor.
Buna mukabil yeni anayasa ve bağlı olarak genel yasalaştırma faaliyeti
ise orta ve uzun vadeli işler olarak öne çıkıyor.
İlgili bölümlerde anılan tüm işlere ayrıntılı olarak yer verilmiştir.
B- MESAJLAR
1.
Akil insanların sivil bir girişim olduğu ve görevlerinin siyasi karar
vericilere talepleri iletmek üzere topluma asistanlık yapmak olduğu
belirtildi.
2. Heyet üyeleri çözüm sürecinin “devletin kendini
yenileyerek toplumla barışma süreci” olarak algılanması gerektiğine
işaret ettiler.
3. Silahların susmasıyla birlikte demokratikleşme
sürecinin güç ve hız kazanacağı, Türkiye’nin demokratikleşme yolunda
atacağı adımlarla kalıcı toplumsal barış ortamına geçiş yapabileceği
ifade edildi.
4. Atanmışlara karşı seçilmişlerin söz söyleyebilmesi
noktasına yeni gelindiği, geçiş süreçlerinde taleplerin hemen
karşılanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan sabırlı olmak gerektiği
mesajı verildi.
5. Bu sürecin toplumsal ve siyasi meşruiyetinin çok yüksek olduğu ve bunun hukuki meşruiyet zeminini güçlendireceği vurgulandı.
6.
Bölünme kaygısının yersiz olduğu ifade edildi. Çünkü bölünmenin
objektif şartları yok. Bilakis birlikteliğin ve bir arada hareket
etmenin gerekleri söz konusu. Hem iç dinamiklerin hem de dış
dinamiklerin bölünmeye değil birlikteliğe yönlendirdiği vurgulandı.
7.
Geçmişte benzeri süreçlerdeki olumsuz pratikler yüzünden yaşanan
aldatılma endişesinin yersiz olduğu vurgulandı. Çünkü eski vesayetçi ve
güvenlikçi devlet anlayışının miadını doldururduğu, toplumla barışık
yeni devlet anlayışının hâkim duruma geçmekte olduğu ifade edildi.
8.
Kalıcı çatışmasızlık ortamının sağlanmasıyla istikrar ve güven ortamına
geçilebileceği, Türkiye’nin siyasi, sosyal ve iktisadi anlamda
büyüyebilmesinin ve küresel aktör olabilmesinin yolunun açılacağı
belirtildi. Bu durumda hiçbir şey kaybedilmeyeceği gibi hep birlikte çok
şey kazanılacağının altı çizildi.
9. Kalıcı barış, huzur, güven,
istikrar için; adaletin, eşitliğin, hakların ve özgürlüklerin sağlanması
yolunda herkesin üzerine düşeni yapması istendi. Hep birlikte bu
özellikleri taşıyan yeni bir siyasal düzenin kurulması çabası içinde
olunması mesajı verildi.
10. Demokratik, katılımcı ve adem-i
merkeziyetçi bir siyasal paradigma değişikliği yapabilmemiz durumunda
büyük bir sıçrama gerçekleştirebileceğimiz anlatıldı. 21. yüzyılda tüm
dünyaya örnek teşkil edebilecek alternatif bir siyasal model
sunabileceğimiz vurgulandı. Bu yüzyılda artık taşımamamız gereken 20.
yüzyıl sorunlarını ve sırtımızdaki bagajları bu değişimle birlikte
atabileceğimiz belirtildi.
11. Acıların yarıştırılmaması ancak
üstünün de örtülmemesi ifade edildi. Hesaplaşma yerine helalleşme,
sorunlu geçmiş yerine huzurlu ve müreffeh geleceği öne çıkarmak
vurgulandı. Hep birlikte umut dolu yarınların nasıl bir arada kurulacağı
hedefine odaklanılması gerektiği belirtildi.
12. Politik talepler konusunda siyasal gerçekçilik tavsiye edildi.
13.
Bir “demokrasi koalisyonu” içinde bulunduğumuzun, demokratikleşme
hedefi ile faaliyet yürüten bütün tarafların bu koalisyonun güçlenmesine
katkı vermesinin gerekliliği, buna mukabil maniple edilebilecek
yaklaşımlardan uzak durmasının altı çizildi. Ancak bu şekilde,
demokratik merkezin güçlenmesi sağlanarak demokratikleşmenin güvence
altına alınabileceği vurgulandı.
14. Gelecek vizyonu çerçevesinde
barış süreciyle birlikte Türkiye’nin büyüyebileceği, hatta kriz yaşayan
dünya sistemine esinlendirici ekonomik ve siyasal örnekler sunabileceği,
bazı süreçlere önderlik yapabileceği fırsatların önümüzde olduğu
vurgulandı.
15. Sürecin cumhuriyet tarihinde ilk defa aşağıdan
yukarıya doğru toplumsal iradenin ortaya çıkartılarak bu iradeye dayalı,
yeni bir siyasal paradigma, yeni bir hukuk, yeni bir toplum modeli ve
yeni bir sosyal barış projesi üretme ve üretilen bu modelle herkese
mutluluk getirebilme potansiyeline dikkat çekildi. Bunun bir demokratik
inşa sürecinin başlangıcı olduğu vurgulandı.
16. Endişelere karşı iç
ve dış dinamikler üzerinden yapılan iktisadi ve sosyolojik analizlerle
uygun cevaplar verildi. Dünyanın insan hakları, eşitlik, barış,
demokrasi ekseninde entegrasyona, bölgesel ve küresel birlikteliklere
doğru yol aldığı bir zaman diliminde bölünme endişesinin yersiz olduğu
anlatıldı.
C- İZLENİMLER VE TESPİTLER
1. İzlenimlerimize göre
“akil insanlar heyeti fikri” heyeti oluşturanların isimlerini ve
kimliklerini çok çok aşan olumlu bir etki yarattı. Böyle bir faaliyet,
toplum tarafından devletle ilişki kurmanın ve iradesini siyasete
aktarmanın zemini olarak algılandı. Çalışmanın kendisi tek başına dahi
verilen mesajlardan ve yapılan müzakerelerden bağımsız olarak çözüm
sürecine çok büyük bir katkı yaptı.
2. Doğu Anadolu Bölgesi halkının
çözüm sürecine desteğinin çok yüksek olduğu gözlendi. Bununla birlikte
geçmişte yaşananlar sebebiyle devlete ve kurumlara karşı bir aidiyet
zaafiyeti ve kırgınlık olduğu tespit edildi.
3. Neredeyse toplumun
tamamında bu sorunun askeri ve silahlı yöntemlerle çözülemeyeceği
konusunda bir mutabakat olduğu tespit edildi.
4. Süreci
destekleyenler üç kategoride toplanıyor: Birincisi, kalıcı çatışmasızlık
ve güven ortamı sağlanmasını hiçbir koşul ileri sürmeden
destekleyenler. İkincisi, süreci destekleyen ancak bazı hak ve
özgürlüklerin yasal düzenlemelerle güvence altına alınmasını isteyenler.
Üçüncüsü, süreci destekleyenler ancak güvence verilmeyeceği hususunda
yahut siyasi genel af ve bölünme gibi konularda endişe ve kaygı
taşıyanlar.
5. Sürece karşı çıkanlar da (izlenimlerimize göre
marjinal sayılabilecek küçük bir kesim) sorunun askeri ve silahlı
yöntemlerle çözülemeyeceğini kabul etmekle birlikte kullanılan
yöntemlere karşı çıkıyorlar. Ancak herhangi bir alternatif çözüm önerisi
de sunamadıkları tespit edildi.
6. Farklı düşünen çevrelerin bir
araya getirildiği toplantılarda karşılıklı görüşlere tahammül etme
seviyesinin yükseldiği görüldü. Ve bu ortamlarda çözüm sürecini
destekleyen optimum olumlu sonuçlar çıktı. Gittiğimiz her yerde
toplantılara katılanlar ilk kez birçok farklı çevreyle bir araya
geldiklerini ifade etti ve bunun anlamlı ve önemli olduğu vurguladı.
7.
Protestolar çözüm sürecine destek verenlerin hem kararlılığını artırdı
hem de tabanını genişletti. Diğer deyişle, protestolar karşı çıkanlara
güç kazandırmadı tam tersine güç kaybettirdi.
8. Özellikle bazı
yerlerde, belli bir kesimde yüksek düzeyde bir politizasyon olduğu
gözlendi. Bu nedenle bu çevrelerde zaman zaman keskin ifade biçimlerinin
de tercih edildiği görüldü. Bununla birlikte aynı çevreler koşulsuz
olarak diyaloga ve görüşmeye açık bir yaklaşım içindeler. Sivil
girişimlerin sağlayacağı müzakere ve görüşme ortamlarının değişime açık
olan bu çevrelerin olağanlaşmasına katkı yapabileceği gözlemlendi.
9.
Toplumun güncel politika dışında kalan kesimlerinde asıl beklentilerin
adalet, eşitlik, kalkınma ve barış içinde birlikte bir gelecek tasavvuru
olduğu tespit edildi. Politik kesimlere nazaran, büyük çoğunluğu
oluşturan bu kesimlerin, bu taleplerini herhangi bir dar siyasi
referansa bağlamadan tamamen ülkenin ve toplumun iyiliği üzerinden dile
getirdikleri gözlendi.
10. Bölgedeki ekonomik sosyal sorunların
çözümü için “Barış İklimine” ihtiyaç olduğu kadar, barış ikliminin
sürdürülebilirliğini sağlamak için insan odaklı ekonomik ve sosyal
paketlerin hayata geçirilmesine de büyük bir ihtiyaç olduğu gözlendi.
11.
Ekonomik ve sosyal kalkınmanın ancak güven içinde ve huzurlu bir
ortamda başarıya ulaşabileceği düşünüldüğünde; yoksulluk, işsizlik,
taşeron işçiliği sorunu, kayıt dışı çalışma, eğitim gibi sorun
alanlarına yönelik oluşturulacak ekonomik ve sosyal politikaların ve
atılacak adımların amacına ulaşmasının, barış iklimini sürekli hale
gelmesine büyük katkı sağlayacağı tespit edildi.
12. Bu çerçevede
bölgeye yönelik demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesi temelinde
atılacak adımların ekonomik ve sosyal paketlerle pekiştirilmesinin;
yoksulluk ve işsizliğin yoğun olarak yaşandığı bölgede aidiyetin
güçlenmesi ve devlete olan güvenin artması bakımından yeni bir başlangıç
oluşturacağı güçlü bir biçimde gözlemlendi.
D- ÖNERİLER VE TALEPLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
1- SİYASAL TOPLUM DÜZLEMİNDE
a- Yasama Faaliyeti (Hukuk Reformu)
i- Yeni Anayasa (Orta ve Uzun Vadeli Hedef)
Saha
çalışmamızdan edindiğimiz izlenimler ile gelen öneriler ve taleplerin
değerlendirmesi çerçevesinde yeni anayasa konusunda çok önemli sonuçlar
çıkıyor.
Herkes Türkiye’nin tarihi bir dönemden geçtiği konusunda
büyük bir kabule sahip. Çözüm ve barış süreci Türkiye’nin başta Kürt
sorunu, inanç özgürlüğü, demokratik ve eşitlikçi katılım sorunları olmak
üzere kadim sorunlarının çözümüne olanak sağlayacak bir dönemi
başlatıyor. Bu yeni dönemin bireysel hak ve özgürlükler ve sosyal
adaletin teminatı olacak hukuk alanında bir reform ile yürütülmesi
gerekiyor. Demokratik hukuk reformunu başlatacak temel araç anayasadır.
Türkiye
için bir anayasanın yeni olabilmesi bakımından; bu anayasa, yüz yıllık
sorunlarımızın çözümüne imkân veren ilkeleri ve bu ilkelere uygun bir
devlet yapısını kurmalıdır. Buna göre Türkiye toplumunun bütün dinsel,
etnik, dilsel kimlikleri, toplumsal cinsiyet grupları ve tüm diğer
toplumsal kesimler yeni siyasal sistemin eşit haklara sahip kurucusu,
katılımcısı ve denetleyicisi olmalıdır.
Yeni anayasadan söz
edebilmek için bu anayasa sadece geçmişten taşıdığımız sorunları çözmeye
imkân veren değil geleceğimizi öngören ilkeleri de içeren bir özelliğe
sahip olmalıdır. Buna göre Türkiye’nin bölgesel ve küresel seviyede
belirleyici aktörlerden biri haline gelebilmesi için yeni anayasanın hem
büyümeye hem de etki alanını genişletmeye imkân sağlayacak ilkeler ve
normlar içermesi, evrensel hukukla bütünleşen ve geliştiren bir yönelime
sahip olması gerekir.
Vurgulanmalıdır ki Türkiye toplumu ilk kez
açıklandığı çerçevede ve içerikte sivil ve yeni bir anayasa yapmak
imkânına sahip oldu.
Türkiye toplumu asli kurucu iktidar olarak
2011 Haziran seçimlerinde TBMM’yi yeni ve sivil bir anayasa çıkarmak
konusunda görevlendirdi. Bu yasama döneminde ülkemizi yeni bir anayasaya
kavuşturmak TBMM’nin tarihsel bir görevidir.
Sivil ve yeni
anayasa ihtiyacının karşılanması için parti siyasetini aşan bir siyaset
tercih edilmelidir. Sivil bir anayasa için parti politikaları üzerinden
uzlaşma arayışları değil, toplumdan gelen görüş ve önerilere dayanan bir
uzlaşma arayışı seçilmelidir.
Sivil ve yeni bir anayasa toplum, birey ve doğa merkezli bir felsefeye dayanmalıdır.
Anayasa
Uzlaşma Komisyonu’nun yeni anayasa sürecinde uzlaşamaması durumunda
demokratikleşme dönüşümünün önderliğini yapan siyasi partiler ya da
gruplar yeni anayasa yapma sorumluluğunu üstlenerek süreci
ilerletmelidir. Eskiyi savunanlarla yeni anayasa konusunda uzlaşma
sağlanamayacağı açıktır. Uzlaşma ancak yeniyi talep edenlerle olabilir.
Yeni süreci okuyabilenlerle uzlaşıp, yola devam edilmelidir.
Yeni bir
anayasa için 1982 anayasasının referans alınmadığı ve tamamen yeni bir
sistematik belirlenerek bir yazım süreci yürütülmelidir.
Yeni
anayasanın yasalaştırılmasına ilişkin kurallar mevcut pozitif
kurallardan tamamen bağımsız olarak TBMM tarafından belirlenmeli ve her
durumda halk oylamasıyla yürürlüğe sokulması kararlaştırılmalıdır.
Anayasa
Uzlaşma Komisyonu ve yasalaştırma hususlarına ilişkin görüşümüz izleyen
bölümde ayrıntılandırılmış ve gerekçelendirilmiş olarak yer almaktadır.
Bir
“geçiş dönemi” anayasasına ihtiyaç duyulacaksa bu anayasada dahi;
vatandaşlık, ana dille yaşama, inanç ve vicdan özgürlüğü ve adem-i
merkeziyetçilik/ulusal üstü ve yerel düzeyde dikey erk dağılımı konuları
toplumsal taleplere uygun bir bakış açısıyla düzenlenmelidir. Bu
konularda geçmişten bugüne taşıdığımız ve ülkemizin önünü tıkayan
sorunların çözümüne imkân sağlayacak şekilde eşit haklı ve karar alma
sürecine katılımcı yurttaşlığa dayanan düzenlemelere mutlak surette yer
verilmelidir. Geçiş dönemi dense dahi yapılacak anayasada asla
değiştirilmez maddeler olmamalı, darbeci anayasal zihniyet tümden
tasfiye edilmelidir.
Siyasal sistem tartışmaları, esas değil tali
tartışmalar olarak kabul edilmeli, sadece etkin ve işlevsel devlet
pratiği üretmeye bağlanmamalı, demokrasinin güçlendirilmesi açısından
ele alınmalıdır.
Sonuç olarak; Türkiye hem geçmişten gelen
sorunlarını çözebilecek hem de yirmi birinci yüzyılın ihtiyacına uygun
bir siyasal sistemi üretecek bir fırsat yakalamıştır. Bürokratik
kurumsal egemenliği tamamen tasfiye edecek, bütün dinsel, etnik, dilsel
ve toplumsal cinsiyet kimliklerin ve tüm diğer toplumsal kesimlerin eşit
haklara sahip kurucusu, katılımcısı ve denetleyicisi olduğu toplumsal
egemenliği tesis edecek bir siyasal sistemin kurulması mümkündür.
Böyle
bir siyasal sisteme tedrici geçiş olsa bile bu geçiş anayasası;
Kürtlerin, Alevilerin, başörtülü kadınların, tüm inanç topluluklarının,
azınlıkların ve toplumsal cinsiyet gruplarının yaşadıkları sorunlara ve
sosyal adalet sorunlarına çözüm imkânı sağlayacak bir içeriğe sahip
olmalıdır. Yeni anayasa demokratik bir siyasi partiler ve seçim
sistemine yer vermelidir. Ayrıca yine bu anayasa farklı yaşam tarzları
nedeniyle tedirginlik ve kaygı taşıyan sosyal kategorilerin bu
endişelerini giderecek bir yaklaşım taşımalıdır. Böyle bir anayasa Eski
Türkiye’nin son anayasası olmalıdır.
Nihai olarak Yeni Türkiye’nin yeni anayasası hedefinden asla vazgeçilmemelidir.
ii- Yeni Anayasanın Hukuku
- TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonuna İlişkin Kısa Değerlendirme
TBMM
Anayasa Uzlaşma Komisyonu, TBMM Başkanının girişimiyle grubu bulunan
partilerin eşit sayıda üye vermesi ile “ad-hoc” niteliğinde yani belli
bir işi yerine getirmek amacıyla kurulmuş ve işi bitince sona erecek bir
komisyondur.
Komisyonun çalışma usullerine ilişkin düzenlemede
yeni anayasa yapım sürecine ilişkin hukukun metnin tamamlanmasından
sonra siyasi partilerin mutabakatı ile belirleneceği kararlaştırılmış
(Anayasa Uzlaşma Komisyonu Çalışma Usulleri m.14).
Yine çalışma
usullerine göre, komisyon görüş birliği ile karar alır (m.6). Komisyonda
temsil edilen siyasi partilerden birinin çekilmesi ya da çekilmiş
sayılmasıyla komisyonun görev süresi sona erer (m.15).
Bunlara
göre komisyon aslında pozitif hukuk kuralları çerçevesinde bağlayıcılığı
olmayan bir çalışma yürütüyor. Komisyon ancak siyasi mutabakatla etkili
olabilecek bir işleve sahip.
Şimdiye kadar ki komisyon
çalışmaları yeni Anayasa konusunda komisyon bünyesinde siyasi
mutabakatın gerçekleşmesinin mümkün olmadığına işaret ediyor. Müzakere
edilen anayasal hükümlerin bir kısmında mutabık kalındığı ifade edilse
de görüş birliğine varılan bu hususların yeni anayasadan beklenen temel
değişikliklere karşılık düşmediği de anlaşılıyor. Bu nedenle, TBMM
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarının yeni anayasa sürecinin
tamamlanası ile sonuçlanacak bir aşamaya ulaşamayacağı kuvvetle
muhtemel.
Bu durum gözetilerek TBMM’nin 24. yasama döneminde yeni
anayasa sürecinin ilerletilmesi ve nihayete erdirilmesi bakımından
farklı bir çözüm imkânının ortaya konması gerekiyor. Bu imkânın TBMM’nin
genel kurulda alacağı bir kararla oluşturulması mümkündür.
- TBMM Kararı ile Süreci Yürütmenin Gerekçeleri
2011
12 Haziran günlü genel seçimlerle oluşturulan 24. Dönem TBMM kurulu,
seçmen tarafından yeni anayasa yapmakla yetkilendirildi. Gerçekten de
meclise giren ve grup oluşturan tüm partiler 2011 seçimlerinden önce
kendi seçmenlerine ve Türkiye toplumuna yeni anayasa yapma sözü verdi.
Anayasa yapma hakkına sahip olan Türkiye toplumu bu hakkını kullanmak
bakımından 2011 seçimi ile oluşan TBMM’yi görevlendirdi.
Diğer
anlatımla, toplum anayasa yapımına ilişkin kurucu iktidar rolünü TBMM
eliyle yerine getirmek istiyor. Yeni anayasa mevcut anayasal düzenin
kurallarına göre yapılamayacağından Toplumun Meclise verdiği görevin
yerine getirilebilmesi için TBMM’nin doğrudan bir karar almasına ihtiyaç
var.
TBMM’nin bu kararı alması bakımından toplumsal meşruiyet
var. Çünkü Türkiye tarihinin en yüksek katılımlı ve seçim sonucunda da
en geniş temsilin sağlandığı 2011 genel seçimlerinde oy kullanan tüm
seçmenler parti ayrımı olmaksızın yeni anayasa yapılmasına ilişkin
iradelerini ortaya koydu.
TBMM kararının siyasi meşruiyetinin
sağlanabilmesi için de bu konuda oluşturulacak karar taslağının TBMM’de
grubu bulunan tüm siyasi partilerle müzakere edilerek müzakere sonucunda
mutabakat sağlansın sağlanmasın genel kurula getirilmesi yeterli olur.
Siyasi meşruiyet siyasi müzakereye açık olmakla ve müzakereyi yapmakla
sağlanabilen bir durumdur.
TBMM kararının hukuksal meşruiyeti
için kararın meclis genel kurulunda aşamalı olarak 2/3, 3/5 ve son
aşamada salt çoğunluk oranı ile kabulü sürecinin işletilmesi yeterli
sayılabilir.
TBMM’nin yeni anayasa sürecine ilişkin alacağı genel
kurul kararları Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisinin dışındadır.
Çünkü Anayasa Mahkemesi mevcut anayasaya göre kurulmuş ve işleyen bir
yargı yeri olup anayasal denetimi de mevcut anayasanın hükümlerine göre
yapıyor. Mevcut anayasa ise sadece anayasanın nasıl değiştirileceğine
ilişkin hükümleri içeriyor. Bu nedenle yeni bir anayasanın nasıl
yapılacağı mevcut anayasal kuralların dışında bir konudur.
- TBMM Karar Taslağı
“Anayasa İçin Genel Karar, Karar No:1”
12
Haziran 2011 tarihinde yapılan genel seçimle yeni bir demokratik
anayasa yetkisi alan ve toplumun tek meşru temsilcisi olan TBMM,
özgürlükçü demokratik düzeni inşa edecek toplum sözleşmesi niteliğindeki
yeni anayasayı yapmaya karar vermiştir.
Anayasa taslağı TBMM
bünyesinde sadece bu işle görevli olarak kurulacak yeni anayasa
komisyonunda hazırlanır. Yeni anayasa komisyonda mecliste grubu bulunan
partiler milletvekili sayısına göre oransal olarak temsil edilir.
Yeni
anayasa komisyonunun üye sayısı ellidir. Komisyon ilk toplantısında
komisyon başkanını, başkan vekilini ve komisyon sekretaryasını seçim
yoluyla belirler. Komisyonun çalışma usullerini karar altına alır.
Yeni
anayasa komisyonunda hazırlanan ve üye sayısının ilk oylamada 2/3
çoğunluğuyla, ikinci oylamada üye sayısının 3/5 çoğunluğuyla kabul
edilen, ilk ve ikinci oylamada bu çoğunluğa ulaşılamazsa üye sayısının
salt çoğunluğuyla kabul edilen teklif meclis genel kuruluna getirilmek
üzere TBMM başkanlığına sunulur.
TBMM Başkanlığı, kendisine
sunulan yeni anayasa taslağını derhal TBMM Genel Kuruluna getirir. Yeni
anayasa taslağı TBMM Genel Kurulunda TBMM’nin “Anayasa İçin Genel Karar,
Karar No:2” sayılı kararındaki usullere göre görüşülür.
TBMM
Genel Kurulunda görüşmesi tamamlanan yeni anayasa teklifi birinci
oylamada üye tam sayısının2/3 çoğunlukla, ikinci oylamada üye tam
sayısının 3/5‘i oranında çoğunlukla, birinci ve ikinci oylamada bu
çoğunluğa ulaşılamazsa üçüncü ve nihai oylamada üye tam sayısının salt
çoğunluğuyla kabul edilir.
Genel kurulda kabul edilen yeni anayasa
teklifi genel kurulda kabul tarihini izleyen 60. günün içinde bulunduğu
haftanın pazar günü halkoyuna sunulur.
Halk oylamasında 16 yaşını
tamamlamış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes oy kullanır. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olup yurt dışında yaşayan 16 yaşını tamamlayan
herkesin bulundukları ülkelerden oylamaya katılma hakkı vardır.
TBMM
Genel Kurulunda kabul edilerek halk oylamasına sunulan yeni anayasa
teklifi halkoyunda kullanılan geçerli oyların yarısından bir fazlasının
kabul oyuyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olarak varlık kazanır ve halk
oylamasının kesin sonuçlarının ilanını takip eden gün resmi gazetede
yayınlanarak yürürlüğe girer.
Yeni Anayasanın halk oylamasına
ilişkin yürütüm esasları ve kesin sonuçların ilanına ilişkin usul ve
esaslar TBMM’nin “Anayasa İçin Genel Karar, Karar No:3” sayılı kararına
göre belirlenir.
iii- Genel Olarak Yasalaştırma Faaliyetleri (Orta ve Uzun Vadeli Hedef)
Anayasal
sisteme ilişkin bir yenileme adımı atıldıktan sonra ister geçiş dönemi
anayasası olsun isterse geleceği kuran bir anayasa; her iki durumda da
çok yoğun ve çok boyutlu bir yasalaştırma faaliyeti kaçınılmaz
olacaktır. Türkiye’nin devlet aygıtının içinde işlediği yasal kuralların
büyük çoğunluğunun otoriter ve üstenci bir devlet pratiğinin ürünü
olduğu gözetildiğinde bir çok alanda yasa değişikliği yapılması
zorunludur. Sadece yasaları değiştirmek değil, yasa yapmanın metotlarını
değiştirmek de önemli bir konudur. Bürokratik-kurumsal yapının
yasalaştırma faaliyetindeki belirleyici inisiyatifi kesin olarak ortadan
kaldırılmalı, TBMM’nin merkezinde olduğu ve toplumsal katılımın esas
alındığı bir yasalaştırma yönetimine geçilmelidir. Böyle bir hukuk
reformunun zamana yayılarak yapılması kaçınılmayacak bir durumdur. Bu
nedenle yeni anayasa ile başlayacak bir hukuk reformu politikası
geliştirilmesi son derece önemli bir görev olarak önümüzde duruyor.
iv- Toplumsal Barış İçin Yapılması Gerekenler (Kısa Vadeli Hedef)
Kalıcı
çatışmasızlık ortamı sağlandıktan sonra bunu da güvence altına almak
için hızla toplumsal barış için adımlar atmak gerekiyor. Adil bir suç ve
ceza uygulamasına geçebilmek, orantısız cezaların ve cezalandırıcı
tutuklama pratiklerinin ortadan kaldırılabilmesi için Siyasi Partiler
Kanunu, Seçim Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, TMK, TCK,
CMK’yı da içine alacak yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor. Özel
olarak hasta tutukluların tutuksuz yargılanmasını sağlayacak bir
düzenlemeye ihtiyaç duyuluyor. Eve dönüş politikalarının üretilmesi,
istihdam olanaklarının yaratılması, terör-şiddet sarmalının etkisinde
kalmış (asker, polis, özel harekatçı, militan, korucu, sivil insanlar..)
herkesin rehabilitasyonuna ilişkin politikalar geliştirilmesi
gerekiyor. Koruculuk sisteminin acilen tasfiyesi, koruculara sosyal
güvenlik haklarının sağlanması, çeşitli hizmetlerde çalıştırılması önem
taşıyor. Tüm terör-şiddet mağdurlarının ayrım yapılmaksızın sosyal ve
iktisadi açıdan desteklenecek politikalara ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca bu
süreçte toplumsal ve siyasi meşruiyete dayalı olarak faaliyet
yürütenlerin ister sivil ister kamu görevlisi olsun hukuki durumunun
güvenceye kavuşturulması her türlü soruşturma ve kovuşturmadan muaf
tutulması bir gereklilik olarak çıkıyor. Yanı sıra hakikatleri
araştırma, yüzleşme ve adalet talepleri bakımından hem TBMM’nin devrede
olduğu hem de TBMM dışında sivil girişimlerin içinde yer aldığı
mekanizmalar gerekiyor. Tüm bunlar için acil bir yasalaştırma
faaliyetine ihtiyaç var.
b- Yürütme Faaliyeti
i- İdari işlemlerle yapılması gerekenler (Kısa Vadeli Hedef)
Tali
düzenleyici işlemler ve birel-özgül idari işlemler yoluyla; yöre, köy,
kültür yapıları alanında isim değişikliklerinin yapılması, asimilasyon
ve baskı politikalarını hatırlatan isimlerin kaldırılması, kamu
hizmetlerine erişimde farklı dillerin kullanılması, ceza ve
tutukevlerindeki uygulamalarda rahatlama sağlanması, resmi dilin yanı
sıra yöresel olarak kullanılan dillerin kültürel faaliyetler ile idari
hizmetler alanında kullanımına geçilmesi gibi önlemler söz konusu
olabilir. Önemli sorunlardan birisi de karakol ve kalekol yapımlarının
bir düzene kavuşturulması ihtiyacıdır. Bu bağlamda bu birimlerin baskı
aygıtları olarak kullanılmayacağı, genel güvenlik birimlerine
dönüşeceği, sınır gözetimi işlevi göreceği ve zaman içinde sınırlar
bakımından elektronik gözetim sistemine geçildiğinde işlevlerinin
azalacağı hususlarında hem açık bilgilendirmeler yapmak hem de
geliştirilen politikaları uygulamak gerekliği söz konusudur.
ii- Kamu görevlilerine ilişkin yapılması gerekenler (Kısa Vadeli Hedef)
Gerilim
ve çatışma dönemlerinde bölgede görev yapan kamu görevlilerinin
rotasyona tabi tutulması, bölgede görev yapacak kamu görevlilerinin
davranış kültürünün pozitif hale getirilmesi için meslek içi eğitim
yapılması, bölgeye atanan kamu görevlilerinin sürgün psikolojisi
yaşamaktan kurtarılması, bölgedeki her seviyede görev yapan kamu
görevlilerinin halkla günlük temas içinde bulunması, ayrıca tüm kamu
görevlilerinin ve özellikle güvenlik fonksiyonunda çalışanların çalışma
koşullarından kaynaklanan sorunların da ele alınması ve çözümüne yönelik
adımlar atılması beklenen yaklaşımlardır.
c- Yargısal Faaliyet (Kısa ve Orta Vadeli Hedef)
Adil
yargılanma konusundaki şikâyetlerin giderilmesi, uzun tutuklama
pratiklerine karşı önlem alınması, hasta tutukluların tutuksuz
yargılanmasını sağlayacak bir düzenleme çerçevesinde tahliyelerinin
sağlanması, savunma hakkının sınırlanmadan kullanılması, faili meçhuller
ve kayıplarla ilgili yeni soruşturmalar açılması, Ergenekon’un faali
meçhul cinayetler ve kayıplardaki rolünün açığa çıkarılması için
soruşturma ve kovuşturmalara dâhil edilmesi, failleri belli olan devlet
adına işlenen başta cinayet ve kayıp suçları olmak üzere tüm suçlarda
soruşturma ve kovuşturma açılması yüzleşme ve adalet bakımından atılması
zorunlu adımlar olarak öne çıkıyor.
2- SİVİL TOPLUM DÜZLEMİNDE
a- Sivil Hak Girişimleri (Sürekli Hedef)
Politik-sosyal
sivil hak faaliyetlerinin sürekli kılınması, barış ve demokratikleşme
sürecinin toplumsal destekle birlikte yürütülmesi bakımından son derece
önemli gözüküyor. Bu nedenle tüm Türkiye’de demokratikleşme sürecine
destek verecek, önerileri ve yaklaşımlarıyla siyasetin üretilmesine
katkıda bulunacak sivil hak girişimlerin yaygın bir biçimde ve sürekli
olması için çaba gösterilmesi zorunlu. Bu konuda Doğu Anadolu Bölgesinde
çok büyük bir sivil hak girişimi potansiyeli bulunuyor. Bu potansiyelin
realize olabilmesi için devletin bundan sonraki süreçlerde toplumun
görüşüne sürekli başvuracak bir mekanizma yoluyla halka gitmesi en
önemli adımlardan birisi olarak gözüküyor. Toplum bu şekilde siyasete
etki etme ve egemenlik hakkını kullanma olanağına kavuştuğunu görecek ve
toplumsal egemenliğe dayalı bir siyasal dönüşüm ve buna uygun bir
siyasal yeniden yapılanma çok daha mümkün hale gelecektir.
b- İnanç Değerleri Üzerinden Yapılması Gerekenler (Kısa ve Orta Vadeli Hedef)
Bölgedeki
Alevilerin cemevleri ve atamalarda (mülakat uygulaması üzerinden)
ayırımcılık yapılmaması konusunda talepleri öne çıkmaktadır. Özellikle
cemevleri konusunda talepler ağırlık kazanmaktadır. Cemevlerinin yasal
çerçevede bir ibadethane olarak kabul edilmesi beklenmektedir.
Medreselere
ve buralardan icazet alanlara yönelik adımların özellikle resmi
süreçlerle de desteklenerek iyileştirilmesi beklentisi vardır.
Birleştirici dinsel değerlere vurgu yapılarak, kullanılan dilin kuşatıcı
olması arzu edilmektedir.
Diyanet faaliyetlerinde özellikle hutbe ve
vaazlarda kardeşlik mesajlarının daha çok vurgulanması istenmektedir.
Yalnız burada kardeşliğin bir retorik olarak değil de dini metinlerde
yer alan şekliyle ve bir kardeşlik hukuku çerçevesinde ele alınması
gerektiğinin altı çizilmektedir. Bölge halkının Şafii olduğuna dikkat
çekilmekte, diyanet hizmetlerinin bu hassasiyeti gözeterek yürütülmesi
beklenmektedir. Anadilde hutbe okunması ve vaaz verilmesi talebi dile
getirilmektedir. Bir gözlem olarak şu husus da dikkatlerden
kaçmamaktadır: dindar kesimin sivil toplum kuruluşlarının din siyaset
ilişkisi açısından içeriklendirilmiş faaliyet ihtiyacı söz konusudur.
Ayrıca
dindarlar açısından büyük çoğunlukla dile getirilen Diyanet İşleri
Başkanlığı’nın din işleri kuruluna dönüştürülmesi ve her türlü inanç
grubuna fırsat eşitliği içinde hizmet vermesi önemli bir adım olabilir.
c- Bireysel Katılımın Yolunun Açılması (Sürekli Hedef)
E-devlet
uygulaması üzerinden birey esaslı siyasal katılım yolunun açılması çok
önemli bir hamle olabilir. Ayrıca klasik siyasal katılım
mekanizmalarında bireyin rolünü artıran düzenlemelerin yapılması
gerekir. Yani siyaset ve hukuk üretme ortamlarına sadece sivil toplum
kuruluşları yoluyla katılım yeterli görülmemektedir. Bunun devam
etmesinin yanı sıra bireyin doğrudan da bu ortamlara görüş aktaracağı
katkı sunacağı kanalların açılmasına ihtiyaç vardır. Böylelikle birey
esaslı bir siyasal demokrasiye geçiş için çok önemli bir adım atılmış
olacaktır. Gezi olaylarının toplam sonuç analizinin negatif olması bir
yana bireysel olarak kendini ifade etme ihtiyacını görünür kıldığı
söylenebilir. Eğer bu ifade etme ihtiyacına yanıt verilmez ise buradan
demokratikleşme sürecine zarar veren eylemlilikler çıkması söz konusu
olabilir. Çünkü bir merkezi olmadan kitle eylemine dönüşen bireysel
tepkiler çok geçmeden anti-demokratik merkezlerin kontrolüne geçerler.
SONUÇ
Bizler
ülkemizde yaşanan problemlerin Türk-Kürt, Alevi-Sünni problemi olduğunu
düşünmüyoruz. Problemin temelinde başından beri bu ülkenin insanıyla
üstenci bir ilişkiyi sürdürmeye çalışan baskıcı, dışlayıcı ve
tasarlayıcı vesayetçi devlet yapısının, sivil ve askeri bürokrasiye
dayalı siyasal paradigmanın ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde yakın geçmişe kadar uygulanan zalim ve insafsız devlet
politikalarının yattığını düşünüyoruz. Problem, devleti ve güvenliği
esas alan bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır ve ülkemiz insanı artık bu
anlayış yerine toplumu ve özgürlükleri esas alan bir yaklaşıma ihtiyaç
duymaktadır. Türkiye 21. yüzyılda büyüme ve insan hakları açısından da
örnek gösterilen bir ülke olabilme yolunda ilerlerken bu alanda var olan
problemlerini çözüme kavuşturmak zorundadır.
Bu sebeple başlatılan
çözüm süreci son derece önemli. Çünkü çözüm süreci, bu ülkenin
büyümesinin önündeki engelleri kaldırmanın, var olan problemleri
çözebilme iradesinin zeminidir. Barış içinde ve birliğimizi muhafaza
ederek hem bölgede hem de bütün dünyada Türkiye’nin daha etkin bir ülke
konumuna gelmesini sağlayacak bir sürecin başlangıcıdır. Ülkemizde ve
bölgemizde istikrarın sağlanabilmesi, ekonomik yatırımların
yapılabilmesi ve geleceğe umutla bakabilmemiz açısından öncelikle
silahların susması, güvenlik eksenli endişelerin ortadan kaldırılması
gerekmektedir.
Bu süreçle birlikte Türkiye’nin büyüyebileceğine,
bölgeye huzur ve refah gelebileceğine, bölge insanının şu anda 3000
dolarlarda seyreden yıllık gelir payının onlarca kat artabileceğine
inanıyoruz.
1. Çözüm süreci, ayrılma değil, bir arada aydınlık yarınlara umutla bakabilme sürecidir.
2.
Çözüm süreci, bir arada, eşit, kardeşçe, dostça yaşayabilme adına,
geleceği hep birlikte kurabilme iradesinin cesurca ifade edilmesidir.
3.
Türkiye’de yaşayan herkes artık bölünme endişelerini bir kenara
bırakmalıdır. Çünkü bölge insanları bölünmeyi değil, demokratikleşme
ekseninde eşit vatandaşlar olarak Türkiye’nin büyümesine katkıda
bulunmayı istemektedir.
4. Silahların susması ve çatışma ortamının
ortadan kaldırılması yolunda Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar,
bölünme değil, barış ve huzur ortamımızın inşası anlamına gelir. Türkiye
Toplumu bir bütün olarak kan ve gözyaşı istemiyor. Artık barışın hâkim
olması arzu edilmektedir.
5. Çözüm ve barış süreci devam
ettirilmelidir. Bu sadece bir bölgenin değil, hepimizin meselesidir.
Süreci her kesimin sahiplenmesini ve desteklemesini umuyoruz.
6.
Türkiye geldiğimiz bu noktada eş zamanlı olarak hem yirminci yüzyıldan
bugüne aktardığımız demokrasi eksiğini gidermek hem de yirmi birinci
yüzyılın yeni demokrasi ihtiyacına yanıt vermek şansını yakalamıştır.
Siyasal demokrasi açısından çağ atlamanın eşiğindeyiz. Bu şansı ancak
demokrasi koalisyonunu güçlendirerek ve demokratik merkezi destekleyerek
gerçeğe dönüştürebiliriz.
EKLER:
1. HEYET ÜYELERİNİN TOPLANTILARDA YAPTIKLARI KONUŞMALARIN ÖZETİ
2. HEYET ÜYELERİNDEN İSTEYENLERİN KİŞİSEL DEĞERLENDİRMELERİ
3. İLLER ESASLI OLARAK TOPARLANAN GÖRÜŞLER
4. HEYETE SUNULAN RAPOR VE DEĞERLENDİRME METİNLERİ
TEŞEKKÜR
Akil
İnsanlar Doğu Anadolu Grubu’nun bölgede yaptığı çalışmalarda özellikle
STK Buluşmaları, Halk Buluşmaları ve Üniversite Buluşmaları başta olmak
üzere heyetin bölge insanıyla buluşmasında bir çok insan, STK ve sivil
inisiyatif özverili bir şekilde çalışmalara destek verdi.
Başta bütün
saha çalışması boyunca bizimle olan, bu raporun hazırlanmasında büyük
emeği geçen, âdeta fahri bir heyet üyesi gibi çalışan raportörümüz Veli
Karataş olmak üzere, genel olarak Sivil Dayanışma Platformu ve yerel
partnerleri ile Yeni Anayasa Platformu’na, özel olarak il bazında
faaliyet ortağımız olan ve aşağıda isimleri yazılı kişilere
gösterdikleri üstün gayretten, yaptıkları katkılardan ve
işbirliklerinden dolayı çok teşekkür ederiz.
Malatya: İbrahim Gezer
Elazığ: Burhan Güneş, Metin Bulut, Nedim Durgungül
Hakkari-Yüksekova: İsmail Almalı, Muttalip Özbek
Van: İsmail Almalı, Mehmet Zahit Çakır
Tunceli: Ali Ekber Yurt
Erzincan: Temel Çiçek
Bingöl: İsmail Almalı, Muhittin Gili
Bitlis-Tatvan: İsmail Almalı, Ersin Sönmezler
Muş: İsmail Almalı, Mahir Gür
Iğdır: Ahmet Sait Öner, Selahattin Artandaş
Kars: Ebubekir Keleş
Ardahan: Sürmeli Kılıç
Ağrı-Doğubeyazıt: Ağrı: Kenan Genç, Kemal Atmaca, Doğubeyazıt: Muhlis Lortoğlu
Erzurum: Şakir Atalay, Mahmut Ağırman
AKİL İNSANLAR
DOĞU ANADOLU GRUBU"
(cumhuriyet.com.tr)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: