Ak Parti içerisinde, "Konak'ta ikamet eden Roman Vatandaşlardan alınan oyu yüzde 17'den yüzde 80'lere çıkaran adam" olarak tanınan Metin Özçeri'nin www.egelihaber.com adresinde kaleme aldığı "Var mı Arttıran" başlıklı yazı parti kulislerine bomba gibi düştü. Halim-Selim yapısıyla tanınan Özçeri'nin kaleme aldığı yazıdaki sert ifadeler ve iddialar Ak Parti''de yaşanan gerilimi bir kez daha gün yüzüne çıkardı.Parti kulislerinde Özçeri'nin kaleme aldığı yazı, "Ak Parti ile Romanlar uzaklaşıyor" yorumuna neden oldu. İşte Metin Özçeri'nin o yazısı;

Kıymetli , kupon malların satıldığı, serbest alıcı ve satıcıların katıldığı bir duyurucunun aldığı işaretlerle, rakamları duyurarak, yönettiği satış şekillerini filmlerde görmüşsünüzdür.
Hani, “var mı artıran?”
Yok mu arttıran?
Satıyorum, satıyorum,
Saatttımmm…”
Deyip, tokmağını bulunduğu kürsüye vurup ta malın en yüksek ücreti ödeyene satıldığı
müzayedeler.
İzmir İl Teşkilatı ve diğer gözde olan ilçelerde bu tür oturumların yapıldığını çoktandır,
duyuyor, biliyoruz. Teşkilatta görev alacaklardan, yönetime gireceklerden, icracı olacaklardan
istenen rakamlar, her ne kadar dedikodu dalgaları halinde duyuluyorsa da hakikattir.
Parayı veren düdüğü çalar. Hizmet toplulukları için, ne kadar kaba, incitici bir tabir değil
mi? Bu ibarenin geçerli olduğu, inatla, açıklıkla uygulandığı yönetim ve teşkilatlarda,
çalışmak, özveri, inanç, karşılık beklememek , dürüst olmak, makamı,yetkiyi özel menfaatine
kullanmamak, istememek.. gibi özellikler, bulunabilir mi? Çölde su bulunur, böyle oluşan
topluluklarda, yönetimlerde saydığım hasbi özellikler bulunmaz, görülmez..
Bu tür birliklerde teşkilatlarda, para neden toplanır? Suistimal nasıl önlenir? Herkesin genel
merkezlerin bildiği günlük ihtiyaçların giderilmesi nasıl çözülür. Bütün bunlar demokratik
ülkelerde denetçiler tarafından hep mercek altına alınmış hususlardır. Amerika Birleşik
Devletlerinde başkan adaylarının, başkanların finansörleri hep gözlem altında tutulur.
Acaba, bu paraları neden niçin hangi menfaatle adaya, seçilene aktarıldı diye. Bu konu
üzülerek söyleyeyim ki Türkiye’nin gözbebeği Ak Partide de perdesiz olarak çekinmeden
uygulanmaktadır. Halkın, garibanın, kimsesizin partisi olduğunu ülkeye ve bütün dünyaya
deklare etmiş bir partinin yöneticilerinin bunlardan habersiz olması mümkün mü? Hiç
sanmıyorum.
Demokrasi nedir Allah aşkına? İnsanın, bireyin yönetime eşit katılımı, seçilimi, temsil
yetkisi değil midir? İnsan olmak demokraside yer almak için tek yeter değer değil midir?
Bu evrensel gerçek neden uygulamalarda yok sayılır? Demokrasi para değeriyle yan yana
geldiğinde hangisi öne çıkar diye sormak istiyorum yöneticilere, temsilcilere. Cevabı
kaçınılmaz Para dır, Maddi imkanlardır. Oysa, bunların oluşturucusu var edicisi, hep insandır;
Yokluk içinde büyüyen insanlar varlığa kavuştuklarında bunu zihinlerinde tutsa da
Uygulamaların da hep yok saymışlardır.
Para, karşılığını tanıyan bir metadır. Kim ne ödüyorsa karşılığını kollayacaktır. Günlerini
partide geçiren, işini parti odasına binasına taşıyan, gerçekten halkın temsilcisi midir sizce?
Buna inanıyor musunuz? Ailelerini bile ikinci plana atmaları, hangi beklentinin karşılığı?
Millet vekilliği mi? Bakanlık mı? Başbakanlık mı? Bunlara ulaşmayacak, ulaşamayacak
kimselerin böyle dini vecibe gibi parti binalarına sığınmasının arkasında neyin olduğunu
görmemiz, bilmemiz için bu kişilerin, parti öncesi, parti dışı, yaşantılarına, işlerine, işlerindeki
başarılarına, yanında çalıştığı veya çalıştırdığı kişilere karşı tutumlarına bakmamız, gerçek
yüzlerini, amaçlarını bizlere gösterecektir.
Geçmişini, vicdanını unutanlara kim aynayı tutup kendilerine gösterecektir? Varlıklıya,
şöhretliye zengine değer verene,bu aynayı tutanlar tarihte hep garibanlar olmuştur.
Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, kimsesizlere kulak verdiği, yer açtığı, onlardan
ayrılmadığı sürelerde insanlarımızın ayrımsız temsilcisi olup onların gönlüne taht kurmuştur.
Bu taht gariplerin yıkık evlerinde fakir sofralarında mekan etmiştir. Bu tahtı oradan taşımaya
kaldırmaya kimsenin gücü yetmez? Teşebbüs eden, tahtsız kalır.
Paranın belirleyici olduğu kurumlar, kuruluşlar, teşkilatlar, yöneticiler, siyasiler, idareciler, halkı, vatandaşı temsil eder mi? Sizce...
Fakirin, garibanın, kimsesizin derdi ile dertlenir mi? Sizce....
İşsiz bireyin yüreğinin sıkletini bilir mi? Sizce....
İşçinin, memurun, emeklinin hakkını arar mı? Sizce...
Demokrafik yapıya uygun, her kesimden temsilciye yönetimlerde yer verip, adil bir teşkilat kurabilir mi? Sizce...
Mahalle başkanının, delegenin emeğini, alın terini bilip değer verir mi? Sizce...
Emeği, alın terini, başarıyı, dostluğu, vefayı, paraya tercih edenleri Allah c.c. muvaffak eder mi? Sizce....
Bekleyin göreceğiz, göreceksiniz, yakında, pek yakında, sokaklarımızda …
Metin Özçeri"
Yorumlar
Kalan Karakter: